17. Ey gizli kebuterlerin âheste sürüdu Ey mirvaha-i lâne-i mürgân Ey bâd-ı hirâmân Âfâka inince gecenin sütre-i dūdu Başlarsın
17. Ey gizli kebuterlerin âheste sürüdu Ey mirvaha-i lâne-i mürgân Ey bâd-ı hirâmân Âfâka inince gecenin sütre-i dūdu Başlarsın ufuktan seyelâna Bâlîn-i cihâna! 11 (Cenap Şahabetttin) Sen olmasan... Seni bir lahza görmesem yâhut, Bilir misin ne olur? Semâ, güneş ebediyyen kapansa, belki vücud Bu leyl-i serd ile bir çâre-i teennüs arar, Ve bulur; Fakat o zulmete mümkün müdür alıştırmak Bütün güneşle, semâlarla beslenen rûhu, Bu rûh-i mecrûhu? (Tevfik Fikret) III Denizlerden Esen bu ince havâ saçlarınla eğlensin. Bilsen Melâl-i hasret ü gurbetle ufk-i şâma bakan Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin! Ne sen, Ne ben, Ne de hüsnünde toplanan bu mesâ, Ne de âlâm-i fikre bir mersâ Olan bu mâi deniz, Melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz. (Ahmet Haşim) Servetifûnun ve Fecriati sanatçılarının bazı eserle- rinden alınan bu metinlerden hareketle aşağıdaki- lerden hangileri söylenemez? A) Serbest müstezat nazım şeklinden faydalanılmıştır. B) Yabancı sözcüklerle yüklü ağır bir dil her iki dö- nemde de hâkimdir. Anlam bir dizede tamamlanmayıp diğer dizelerde de devam etmiştir. D) Tema yönünden ortaklıklar göze çarpmaktadır. Biçim bakımından divan şiiri geleneğine bağlılık devam etmektedir.