18. Bilseniz! Öyle bir dil ki... Neye benzeteyim bilmem! Söyleyen bir ruh kadar açık olsun; bütün kederlerimi- ze, sevinçlerimiz
18. Bilseniz! Öyle bir dil ki... Neye benzeteyim bilmem! Söyleyen bir ruh kadar açık olsun; bütün kederlerimi- ze, sevinçlerimize, düşüncelerimize, o kalbin bin türlü inceliklerine, düşüncenin bin çeşit derinliklerine, heye- canlara, öfkelere tercüman olsun; bir dil ki bizimle bir- likte grubun hüzünlü renklerine dalsın düşünsün, bir dil ki ruhumuzla birlikte bir yasın umutsuzluğuyla ağ- lasın. Bir dil ki sinirlerimizin heyecanına eşlik ederek çırpınsın... Hani ya bir kemanın telinde tutulamaz an- laşılamaz bir kural altına alınamaz ezgiler olur ki ruhu titretir... Hani ya fecirden evvel ufuklara hafif bir renk kaynaşmasıyla dağılmış sisler olur ki üzerlerinde res- molunamaz, belirlenemez yansımalar uçar; bakışlara öpücükler serper... Hani ya bazı gözler olur ki sonsuz karanlıklarla dolu bir ufka açılmış kadar ölçülemez, ne- rede biteceğini anlamanın mümkün olmadığı derinlik- leri vardır, duyguları yutar... İşte bir dil istiyoruz ki on- da o ezgiler, o renkler, o derinlikler olsun. Aşağıdakilerden hangisinin dil anlayışı bu parçada anlatılanlarla örtüşmektedir? A) Mehmet Âkif Ersoy B) Namık Kemal C) Cenap Şehabettin D) Ziya Paşa E) Faruk Nafiz Çamlıbel