20. (1) Mümtaz burada yoldan denize kadar inen büyük kaya- lar üstünde oturup akşam saatlerini geçirmeyi severdi. (II) Bey Dağla
20. (1) Mümtaz burada yoldan denize kadar inen büyük kaya- lar üstünde oturup akşam saatlerini geçirmeyi severdi. (II) Bey Dağları'nın üstünde güneş, bu dağların kıvrımlarına altın ve gümüş zırhlar geçirir, sonra alçalan ve arkaya dev- rilen kavis, bir altın yelpaze gibi açılır, büyük ışık parçaları şuraya buraya ateşten yarasalar gibi uçar, kayaların üstü- ne asılırdı. (III) Bu bir mevsim gibi bereketli, verimli bir sa- atti çünkü kayalar, bu saatte birdenbire canlanır; birden- bire, kudretleri ve cüsseleri insanın çok üstünde, talih gibi susan ve yalnız varlıklarının içimizdeki aksiyle konuşan bir yığın hayal varlık, Mümtaz'ın etrafını alırdı. (IV) Mümtaz onların arasında küçücük cüssesiyle, içinde genişleyen hayat idrakiyle bütün benliğini saran o acayip, kökü çok derinlerde, korkunun rüzgârında dağılmaya çalışırdı. (V) Bu, her şeyin ayrı şekilde dirildiği, seslerin kabartma ka- zandığı, derinleşen, dost yüzünü, sıcaklığını kaybeden göklerin altında insanoğlunun sonsuza doğru küçüldüğü, tabiatın bize her taraftan "Gel, bana dön, her şeyi unutur, eşyanın rahat ve mesut uykusunu uyursun!" dediği saatti. a. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangileri yapı- ları bakımından ötekilerden farklıdır? (0 A) I ve II II ve III C) I ve IV D) III ve V E) II ve III 7,011 2.3.