Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

3. Edebiyatın dili mecazlıdır; çok anlamlı, gönderimli, çağ- nşımlı, çok katmanlıdır. Düz ve pratik bir dil değildir. Ede- biyat

3.
Edebiyatın dili mecazlıdır; çok anlamlı, gönderimli, çağ-
nşımlı, çok katmanlıdır. Düz ve pratik bir dil değildir. Ede-
biyat, mecazla, sanatın zengin dilini kuşanmış olur. Ve
ancak bu donanımla dil, benzetmeler, misaller, sembol-
leştirmelerle, hakikat

3. Edebiyatın dili mecazlıdır; çok anlamlı, gönderimli, çağ- nşımlı, çok katmanlıdır. Düz ve pratik bir dil değildir. Ede- biyat, mecazla, sanatın zengin dilini kuşanmış olur. Ve ancak bu donanımla dil, benzetmeler, misaller, sembol- leştirmelerle, hakikati işaret eden bir hüviyet kazanır. Buna göre, aşağıdakilerden hangisinin edebî bir dil- le yazıldığı söylenemez? A) Ebu Ali bir mal sahibi olduğunu yüreğinin bayıltıcı şe- kerlenmesinden sezdi; evlendiği ve deve aldığı za- man da böyle olmuştu: Kalbi İngiliz seyyahının vaha başında unutup bıraktığı ıslak sabun kalıbı gibi göğ- sünün içinde kaypaklaşmıştı; başka tarafa kayıp gi- deceğe benziyordu. B) Zindanlarda yatıyor, yaya yürüyor, aç kalıyor, soğuk- tan buz kesiyor, sıcaktan mum gibi eriyorduk. Arka- mızda şehirler, milletler, kitalar, mevsimler bırakmış- tik; hâlâ gidiyorduk. Nihayet donmuş bir göl kenarın- da katır katır buz tutmuş balik ağlarının çit gibi çevir- diği saz kulübelerle dolu köyümsü bir kasabaya var- dik. C) Anlıyor ki vaktiyle sarışın imiş, mavi gözlü imiş. Şimdi saçlar küçük aktar dükkânı bebeklerinin ne kila ne de ota benzeyen, dokunsanız hışırdayacağını sandığınız cansız, kuru, soluk rengini, şeklini almış. Gözleri eski şekerlenmiş şuruplar kadar donuk, fersiz, katı, suyu çekilmiş... Dibe çökmüş bir gam tortusu. Bu kadar ku- ru, kabuğa benzeyen göze hiç rastlamamıştı. D) İnsanın doğadaki nesnelere ilişkin bilgilenmesi genel- likle duyu organları aracılığıyla olmuştur. Duyuları sa- yesinde birtakım nesnelerin varlığından haberdar olan insan, zamanla nesnelleşmiş ve varlıklara ilişkin bil- giler bir genellik kazanmıştır. Doğa keşfedilmiş, örne- ğin Güneş'in sıcak olduğu ve ışık saçtığı, karın soğuk olduğu öğrenilmiştir. Bunlar dünyanın gerçekleridir ve herkes için aynı olan gerçekliklerdir. Zaten şimdi, yaz sonu olduğundan her yer hareket- te, herkes iş başında idi. Harmanlar kalkıyor, bağlar bozuluyor, yemişler taşınıyordu. Bıldırdan beri tem- bel, ağır gölgelerin sessizce dolaştığı yolları aceleci şekiller doldurmuş, gelen, giden küfeli atlar, yüklü ara- balar, telaşçı insanlar, uykulu mescitler ve kandilleri tozlanmış türbelerle dolu bu kasvetli sokakları can- landırmış; ayaklandırmıştı.