Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

3. UNITE 2 Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Hikâye Aşağıdaki parçaların hangi hikâye anlayışıyla (Milli ve dini duyarlılığı,

3.
UNITE 2
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Hikâye
Aşağıdaki parçaların hangi hikâye anlayışıyla (Milli ve dini duyarlılığı, bireyin iç dünyasını, modernizmi esas alan hikaye ve
/3/
toplumcu gerçekçi hikâye) yazıldığını belirtiniz.
1.
ETKIN IK
66
Abdull

3. UNITE 2 Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Hikâye Aşağıdaki parçaların hangi hikâye anlayışıyla (Milli ve dini duyarlılığı, bireyin iç dünyasını, modernizmi esas alan hikaye ve /3/ toplumcu gerçekçi hikâye) yazıldığını belirtiniz. 1. ETKIN IK 66 Abdullah Efendi'de bu korku tam üç sene evvel haya- tının biricik macerasını kapatan ve onu bambaşka bir adam yapan bir kış gecesinden beri vardır. Evet, oda- sında yapayalnız, bir türlü görünmeyen bir sevgiliyi bek- lerken birdenbire tepesinde apartmanın çatısının uçtu- ğu ve odasına yıldızlanın dolduğu o büyük geceden be- ri Abdullah, Mavera ile arasında hiç de temenni etme- diği bir şekilde kuvvetli ve derin bir münasebetin baş- ladığını hissetmişti. Bunun nasıl olduğunu bizzat ken- disi de pek kolay anlatamazdı. Sadece tek bir şeyi, o zamanlar ümitsizliğin son haddinde yaşadığını biliyor- du. Bir insanın kendi talihini bütün vuzuhuyla görmesi kadar korkunç ne olabilir? Abdullah Efendi birkaç haf- tadan beri onunla baş başa, göz göze yaşıyordu. 11. SINIF 99 66 Gece karanlıktı; filvaki, o gece için karanlıktı demek de doğ- ru değil, zira, biraz evvel söylediğim gibi, orada karanlık da aydınlık gibi daima açılıp kapanan bir hâldedir; şimdi ba- karsınız, etrafınızda birden gündüz olur, şimdi bakarsınız, üstünüze kesif bir gece çöküverir. Nitekim biz de böyle anı bir kesafetten bilistifade siperlerden çıktık, ta uzakta bir harp gemisinin projektörü bir Kehkeşan hâlinde semalara doğru uzanıyor, biz gah emekleyerek, gah çömelerek, gah iki büklüm, beş altı seri adım atarak, sonra birdenbire uza- nip etrafı dinleyerek sessizce, sessizce ilerliyoruz. "Tak, tak, tak" nefesimizi tutup duruyoruz; bize değil, yine ilerli- yoruz. Üzerine düşeceğimiz düşman siperine beş on adim kaldı; ta yukandan bir tayyare geçiyor, bende garip bir sar- hoşluk var, gülmek, haykırmak, ağlamak istiyorum; yaklaş- tık, yaklaştık... "J 2. 4. GG Biz Kuloba diye bir köyüz. Ireziliz... Ta Cinivizler'den kal mişiz, eskiden beri ireziliz... Şehre yakınız. Öksüz ve sefi- dolap hemen şurada. Arada batak bir yol var. Bu yoldan liz. Şehir burnumuzun dibinde. Mahkeme, karakol, doktor, biz işleriz. Şehirliler adımlarını atmazlar. Bir muhtaçlıklan yok bize. Ama bir gün değişiverdi bu: Gümüş eşiklinin ağaç eşikliye muhtaç olması gibi onların da bize muhtaç olduk. lan anlaşıldı. Bir kış günüydü. Yollardan, sokaklardan, ev- lerin avlularından çamur kaynıyordu. Dışarlara çıkamıyor. duk. Odalarda, duvar diplerinde paslanıp gidiyorduk. Bir- den, mezarlığın arasındaki yoldan fotör şapkalı adamlar, boncuklu, boyalı hanımlar, polis candarma takımı, bir sürü motosiklet, cip... geliverdiler! Demirden bir baskına benziyorlardı. 33 Yıllardır bu tozlu, örümcekli karanlığa çıkmamıştı. Işığı gö- ren bazı böcekler kaçıştılar. Korktu fakat yararlı olacağını düşünmek kuvvetlendirdi onu. Belki de hiçbir şey söyle- meden başarmalıydım bu işi. Benden bir karşılık beklemi- yor. Ona yardım etmek mi bu? Bilmiyorum, bazen karıştırıyorum; özellikle, başımda uğul- tular olduğu zamanlar. Onun gibi düşünmeyi bilmek ister- dim. Bana belli etmemeye çalışarak izliyor beni. Çekiniyor. Acele etmeliyim öyleyse. Feneri yakın bir yere tuttu, anne- siyle babasının resimleri. Aralanında eski bir ayakkabı torbası, kırık birkaç lamba. Ne- den hiç sevmediler birbirlerini? Ölecekler diye öylesine korkmuştum ki. KA Cumhu 1. Torbayı karıştırdı: Tuvaletle gittiğim ilk baloda giymiştim bunlan. Her gece biriyle dışarı çıkardım, dans etmek için. Aman Allah'ım! Nasıl yapmışım bunu? Ellerinin tozunu el- bisenin üstüne sildi. Mor ayakkabılarına baktı: Buruşmuş- lar, küflenmişler. "J Ka or la h