3.26 közleyip yiyorlardı. O zaman, yani onlar geldiğinde, kuşlar dile geliyor, çeşmenin suyu dile geliyor; denizin üstünde, günd
3.26 közleyip yiyorlardı. O zaman, yani onlar geldiğinde, kuşlar dile geliyor, çeşmenin suyu dile geliyor; denizin üstünde, gündüzleri deli bir mavi, geceleri delimsirek bir lacivert ışıklarla oynaşıyor, başka zaman ses vermeyen dipsiz karanlık, çocuk cıvıltıları, şen kahkahalar, çatal kaşık sesleri, keyifle tüttürülen sigara dumanlarıyla; eski çocukların gülünç anılan ve yaramazlıkları, yeni çocukların gürültülü afacanlıklarıyla dolarak uykuyu unutuyor; evecen bir güneş tavşankanı çayların mis kokusunda dile geliyor; böcekler, sivrisinekler dile geliyor, hanımı dile geliyor, ansızın gençleşiyordu. Adam, "Gitmeyin!" diyordu oğullarına. "Gitmeyin!3-28 Oğlanlar, mesai yılgını çizgili yüzleri, dumanlı gözleriyle, gözlerini kapatan tozlu kirpikleri, öne 329 eğilen başları ve yutkunan boğazlarıyla susuyorlardı. Gelinlerden biri, "Ne yapalım gitmeyip phy 3-30. de, evimiz, işimiz orada..." deyiveriyordu. "İşte ev!" diyordu adam, "Ben size iş bulurum burada." Gülüyorlardı. Dağ taş, orman, deniz, kuşlar, ağaçlar, torunlar, gelinler gülüyordu; 4-2 oğlanlar başlarını yana sallıyordu. İşte o zaman, her şey değişirken değişmeyen gece gelip 4-3 4-4 çörekleniyordu yanı başına. Ağaçlar sisi omuzlayıp kaldırıyordu. Deniz çıldırıyordu. Eşikte durup, köyü yutan karanlığa, karanlığın yuttuğu sessizliğe, cessizliği bitiren yağmura, doğan urt güne, günün uyandıramadığı köye, köyün can çekişen evlerine, güneşin batıp gidişine, gecenin aynı biçimde aynı yere gelişine bakıyordu. Karısı içeri sokamıyordu onu. Bahaneler 4-8 Adam, kasabaya indiğinde, gölgesini, aşınmış, 4-6