33. A A Hatta bununla ilgili bir anekdot aktarayım size: Mis- yonerler, ücra bir yerleşimde kabilenin çocuklarına futbol öğretir

33. A A Hatta bununla ilgili bir anekdot aktarayım size: Mis- yonerler, ücra bir yerleşimde kabilenin çocuklarına futbol öğretir ve giderler. Uzun yıllar sonra geri dönüp "Haydi, futbol oynayın da seyredelim." derler. Saatler geçer, hava kararır ama maç bir türlü bitmez. Misyonerlerden biri so- nunda dayanamaz, sorar: "Maç ne zaman bitecek genç- ler?". Çocuklardan biri de "Ama daha biz kazanmadık ki!" diye cevaplar onu. Dediğim tam olarak bu işte. Kazanma- kaybetme eksenli bir dünya, nereden bakarsanız bakın, kaybetmeyle sonuçlanacaktır. Çok mu iddialı konuşuyo- rum, bilmiyorum ama üzerine çok kafa yorduğum bir şey bu. Oynamanın kendisinin zevkli olduğu oyunlar zariftir, huzurludur, çoğaltıcıdır ama kazanmaya adanmış oyunlar yıkıcıdır, kirlidir ve azaltır. Bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirile- mez? A) Herhangi bir mutsuzluğu yakından inceleyin, arkasın- da bir kazanma ihtirasının olduğuna tanık olursunuz. B) Bize, oynamanın esas olduğunu, kazanmanın sadece basit bir skor olduğunu öğretseler dünya başka bir yer olurdu. C) Dünya tarihinden, bireysel hayatlara kadar yaşamı mahveden şeyin mutlak kazanma ihtirası olduğuna dair sayısız örnek bulursunuz. D) Kazanmayı sağlayan her eylemin sonuçlarından ziya- de insana anlamlı gelen ve keyif veren tarafı, sürecin kendisidir. E) Kazanma iddiası ile başlayan basit bir oyundan savaş- lara kadar pek çok şeyin arkasında kaybetme korkusu yatar.