Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

47.68 Hakim (ilahi) Bakış Açısı: Hakim bakış açisında anlatici, kendisinden "ben" diye söz etmez, daima Ill. tekil kişi "o'yu ku

47.68
Hakim (ilahi) Bakış Açısı: Hakim bakış açisında anlatici, kendisinden "ben" diye söz etmez, daima Ill.
tekil kişi "o'yu kullanır. Hikayeyi anlatan her şeyi bilir, her zaman her yerdedir
. Olaylar, kişiler ve hikayeye
tümüyle hakimdir. Hakim bakış açı

47.68 Hakim (ilahi) Bakış Açısı: Hakim bakış açisında anlatici, kendisinden "ben" diye söz etmez, daima Ill. tekil kişi "o'yu kullanır. Hikayeyi anlatan her şeyi bilir, her zaman her yerdedir . Olaylar, kişiler ve hikayeye tümüyle hakimdir. Hakim bakış açısı ismi bu hakimiyetten gelir . Kahramanlar içindekileri yani duygu- lanni, düşüncelerini, kafalanndan geçenleri anlar ve anlatır. 66 Kahraman Bakış Açısı: Bu bakış açısında olay, kişiler ve yer, eserin başkahramanlarından biri tarafın- dan anlatılır. Anlatici, metindeki diğer insanlar gibidir . Onlardan biridir. Her şeyi bilmez, bilemez. Bakı açısı dardır. Bildikleri, anlattıkları, gördükleriyle ve yaşadıklarıyla sınırlıdır. Bilinen, duyulan, görülen ve yaşanılanı anlatır. Bilmediği, görmedigi yoktur. -25 Buna göre hangisi farklı bir bakış açısıyla yazılmıştır? ktay A) Uzun süredir pencereden yarı hayran yarı şaşkın, biraz da ürkek baktığı şehre ilk adımını atmadan önce otobüsün iki basamaklı merdiveninde du- raklıyor. Kolay değil. ilk defa doğup büyüdüğü, hayatının neredeyse tamamını geçirdiği şehirden ayrılmak. Tedirginliğin sıkıştırdığı göğsünde hu- zursuzluk. Kısa bir tereddüt, iyi mi yaptı yoksa kötü mü? Hiç başlamamalı mı acaba? Dönüp hiç gelmemiş gibi geri mi dönmeli yoksa? Bu düşün- celere dalmışken arkasından gelen homurtuları duyunca hızlıca iniyor basamaklari. B) Siddhartha kayıkçinin yanında kaldı, kayığı kul- lanmasını öğrendi. Kayıkta yapılacak iş olmadığı zaman başka yerlere gidip farklı şeyler öğrendi. Öğrendiği her şey onu sevindiriyor, günler ve ay- lar göz açıp kapayıncaya kadar geçiyordu. Ama Vasudeva'dan çok "imak" öğretmenlik yapıyordu ona. Irmaktan sürekli bir şeyler öğreniyordu. Din- lemeyi öğreniyordu en başta, sessiz bir yürekle, bekleyen, dışa açık bir ruhla yargılara, görüş ve düşüncelere yer vermeden içindeki isteklere kulak vermeyi öğreniyordu. yaca yece arakt insa şirti ri fak göst : mala es o C) Yazları hep büyükannemin yanında geçirirdik. Onun kocaman bahçeli evi bize bir nefes olurdu âdeta. O, biyoloji veya ziraat eğitimi almamıştı. Liseyi bile bitirmemişti hatta. Ama sert bir avoka- donun olgun bir muzla birlikte bir kese kâğıdına koyularak yumuşatılabileceğini biliyordu. Bunu annesinden, annesi de kendi annesinden öğren- mişti. Bu yöntemler gibi Eski Mısırlılar da incirleri olgunlaştırmak için aralarına birkaç tane yarılmış incir koyarlardı; eski Çin'de ise armutlar, armut dolu ardiyenin içinde tütsü yakılarak olgunlaştırı- lirdi. D) Üstü örtülü bir kağnı, gecenin karanlığı içinde ağır ağır ilerliyordu. 1403 yılının sonlarıydı ve donduru- cu bir rüzgâr ortalığı kasıp kavuruyordu. Genç ve gürbüz bir atli, kağnının önünden, ardından, ya- nindan giderek öküzleri idare ediyor, arada sırada kirbacını sırtlarında şaklatıyordu. Aklını kurcalayan sorular hiç bitmiyor bu da yüzüne yansıyordu. Kuşkulu bir hâli vardı, ikide bir arkasına bakarak gözlerini zifiri karanlığa dikmesi bir şeyden çe- kindiğini gösteriyordu. Yol bir karış çamurdu ve durmadan sulu kar yağıyordu. 25