Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

7. Aşağıdaki parçaların hangisl sohbet türünde bir yazıdan alınmamıştır? A) Bilmem ben kendime çekidüzen vermeyi, derviş gibiyim

7. Aşağıdaki parçaların hangisl sohbet türünde bir
yazıdan alınmamıştır?
A) Bilmem ben kendime çekidüzen vermeyi, derviş
gibiyimdir. Berbere uğramaya üşenip sakal bir ka-.
riş, saçlar öylesine, günlerce dolaştığım olur. Bir
Mehmet Bey'imiz vardı, çoktan öl

7. Aşağıdaki parçaların hangisl sohbet türünde bir yazıdan alınmamıştır? A) Bilmem ben kendime çekidüzen vermeyi, derviş gibiyimdir. Berbere uğramaya üşenip sakal bir ka-. riş, saçlar öylesine, günlerce dolaştığım olur. Bir Mehmet Bey'imiz vardı, çoktan öldü, hatırlayıver- dim. Tanışır, konuşurdum ama adımı hiç merak etmemiştim. Bir gün benim için, "Hani saçı sakalı akar gibi bir adam geliyor buraya, o işte." demiş, duyanların hepsi de anlamışlar ben olduğumu. Bana da söylediler, hoşuma gitti, doğrusu tam bulmuş rahmetli. Dedim ya, derviş gibiyimdir. B) Şu kış günleri yok mu, sevemiyorum bir türlü... Her yıl bir boy, "insanların en çok çalıştıkları, en çok eğlendikleri mevsim kıştır. Uzun gecelerde ocak başına büzülüp ne yapacağını şaşıran ki- şioğlu aklını işletmiş, sırları araştırmış, masallar uydurmuş, insanlar yasalar kurmuş. Medeniyeti kışın getirdiği ihtiyaçlar yaratmış değil mi?" de rim ama olmuyor iştel Gençliğimde Remy de Gourtmont'un bilmem hangi kitabında okudukla- rimdan kalma bu yankı kandıramıyor beni. Güz sonu içimi sarmaya başlayan o korkuyu andırır perişanlığı gidermeye yetmiyor. C) Bazı kimseler vardır, sanki Cenabı Hak onlara gülmeyi yasak etmiştir. Gülümsemeyi aklı ba- şında adamın ciddiliğini bozan bir hal sayarlar. Yüz göz olmasınlar diye çocuklarına gülmezler; laubali demesinler diye komşularına gülmezler. Kaşları sanki kudretten çatılmıştır. Çalışırken ça- tık, konuşurken çatıklar. Hatta kendilerine ettikleri zulüm yetmiyormuş gibi bir de gülenlere kızarlar. D) Dilimiz, konuşma dilimizden çok yazı dilimiz, yıl- lardan beri, yüzyılı aşkın bir zamandan beri dur- madan değişiyor. Değişmesini bir dileyen oldu, bir buyuran oldu diye değil, değişmesi gerektiği için, değiştirmek zorunda olduğumuzdan değişi- yor. Elimizdeki dille, dünden kalan dille, istediği- mizi söyleyemediğimiz, istediğimiz gibi söyleye- mediğimiz için değişiyor. Yazarlarımızın çoğu ta başlangıçtan beri bu değişmeye sinirleniyor, bu değişmeyl istemiyor. Fakat zamanla bir gün önce istemediği yeni dille yazıyor. E) Bir çocuk üzgün görünen yabancıya gülümse- di. Adam kendini daha iyi hissetti. Geçmişte bir arkadaşının yaptığı bir iyiliği hatırladı ve ona te- şekkür mektubu yazdı. Bu mektup arkadaşının öyle hoşuna gitti ki yemek yediği lokantada ly bir bahşiş verdi. Bu bahşişin miktarına şaşıran garson, paranın bir kısmını yolda gördüğü fakire verdi. Bunların olmasını sağlayan ise bir kuru- sa bile mal olmayan masum, sicak ve içten bir gülümseme idi. halde sen de çevrendekine gülümse, lyi şeylerin olmasını sağlal