A TÜRKÇE Yazar olmanın ilk koşulu en az on altı defa "Bildiğini yaz!" diye uyarılmaktır. İkinci koşulu ise yayıncılık hayatınızı
A TÜRKÇE Yazar olmanın ilk koşulu en az on altı defa "Bildiğini yaz!" diye uyarılmaktır. İkinci koşulu ise yayıncılık hayatınızın geleceği ile ilgili korkular tarafından kemirilmektir fakat bu başka bir gün değinilecek bir konu. "Bildiğini yaz!" cümlesi özünde iyi. İnsanlar bunu iyi niyetle söyler. Ama genellikle yazarlar, özellikle yeni yazarlar, bunu gerçek anlamıyla algılayıp dumura uğruyorlar. Herkesin aynı şeyi söylemesi, bunun doğru olduğu anlamına gelmez. Her gün bir elma yiyen insanlar da en nihayetinde zaman zaman doktora gitmek zorunda kalırlar. Bunu bilmeyen yoktur. Şurası çok açık: İnsanlar bildiğiniz şeyler hakkında yazmanızı tavsiye ettiğinde sadece kişisel olarak tecrübe ettiğiniz senaryoları yazmanızı kastetmiyorlar. Kastettikleri bu olsaydı kitaplar sadece içlerindeki sonsuz boşluğu geçici olarak doldurmak amacıyla yazdıklarını boş zamanlarında yayımlatmaya çalışan muhasebeciler hakkında olurdu. Ya da bir pratisyen doktorun istikrarlı bir şekilde öğrenci kredisini öderken aslında grip olmuş hastaların monotonluğunu bozacak, Lego parçası yutmuş hastasını bekleyişini... Yukarıdaki metinde kullanılan anlatım biçimi aşağıdaki metinlerin hangisinde bulunmaktadır? A) Yazdığınızı bir kez daha ele alınca ulaşabileceğiniz ilk ve tek okuru düşünerek yazmalısınız. Dördüncü yazma ça- banızda yayıncıya/editöre ulaştırmak heyecanını taşımalısınız. Beşinciyi yazmak için kendinize bir şans tanıyınız ama iyi editörün düşüncelerini aldıktan sonra. Ya tümüyle vazgeçersiniz ya da hırsla yazdığınızı bir yana bırakıp yeniden yazarsınız. B) Erdem, sokağın başındaki sarı boyalı, büyük evde otururdu. Evin tek çocuğu olduğundan anne ve babası onun üzerine titrerdi. Sanki Erdem kafesinin kapağı açık unutulmuş bir kuştu da en ufak bir seste ürküp kaçıverecekti. Annesinin şefkatle bezenmiş tedirgin bakışları sürekli izlerdi çocuğu. Okula giderken, okuldan dönerken, oyun oynarken... Geleli on beş dakikayı geçti. Kaldırımda aşağı yukarı yürüyor, yerinde dursa daha çok üşüyecek, hava ayaz. Her zaman böyle erkenci değil, gideceği yerlere son anda yetişir genellikle. Bugün altı ayını yeni tamamladığı kısacık iş yaşamında çok önemli bir deneyim yaşayacak. Saatler öncesinden dikilse yeri var. Kahvaltıdan sonra başladık melemene. Hanım koca kazanda önce biberi kızartıyor sonra üstüne benim kuşbaşı doğradığım domatesleri döküp karıştırıyordu. Karışım kıvamını bulana kadar ben kavanozları hazırlıyordum. Bi- rinci tencere pişince kavanozlara eşim dolduruyor ben de sıcağı sıcağına kapaklarını kapatıp ters çeviriyordum.