Ahmet Rıfkı Hoca; otuz beş yaşlarında, ince çehre- li, dar alınlı, ciddi görünümlü biriydi. Hafif bir üzüntü veya sıkıntı hemen

Ahmet Rıfkı Hoca; otuz beş yaşlarında, ince çehre- li, dar alınlı, ciddi görünümlü biriydi. Hafif bir üzüntü veya sıkıntı hemen yüzünde kendini belli ederdi. Sabah erken kalkıp onca dolaşmasına rağmen, içindeki sıkın- tıyı hafifletememişti. Yüzü gergindi. Ağır adımlarla oku- luna vardı. Okula girdiğinde geç kaldığını düşündü. Ve- fa Lisesinde derin bir sessizlik vardı. Her zaman civil civil kaynayan sınıflarda bir ölüm sessizliği hâkimdi. Sa- atine baktı, fakat henüz ders başlamamıştı. Şaşırmıştı. Tuhaf, diye boynunu büktü. - Doğruca sınıfına yöneldi. Kapı kapalıydı. Sınıf san- ki boş gibiydi. Kapıyı yavaşça araladı. Bütün öğrenciler içerideydi. Hepsinin başı önündeydi. Öğrencileri, ken- disi sınıfa girmesine rağmen ayağa kalkmamışlardı. Se- lâm verdi. Herhangi bir cevap alamadı. Çantasını usul- ca masaya bıraktı. Şaşkınlık içindeydi. Meraklanmıştı. Öğrencilere yalvarır gibi seslendi: tire Yavrularım, rica ediyorum lütfen biriniz konuşu- 11. L: Lt