Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

arzusunu ğunu bildiği için, vaziyetten tamamen ümidi kesmiş gibiydi. Elde bulunan bir tek çare, yani burayr birakip gitmek, Hilm

arzusunu
ğunu bildiği için, vaziyetten tamamen ümidi kesmiş gibiydi. Elde
bulunan bir tek çare, yani burayr birakip gitmek, Hilmi Bey'in
elinde
senet kaldıkça imkânsızdı. Halbuki Hay vaziyette biraz
daha beklemek memleketteki nüfuzlu kimselerin müşte-reken

arzusunu ğunu bildiği için, vaziyetten tamamen ümidi kesmiş gibiydi. Elde bulunan bir tek çare, yani burayr birakip gitmek, Hilmi Bey'in elinde senet kaldıkça imkânsızdı. Halbuki Hay vaziyette biraz daha beklemek memleketteki nüfuzlu kimselerin müşte-reken kendi aleyhine harekete geçmelerine, azline, en sonunda kepaze olmasına bile yol açabilirdi. İçkinin zayıflattığı sinirleri, daha fazla tahammül edemeye-cek gibi görünüyordu. Yavaş yavaş başka türlü düşünmeye ve kendi kendine sormaya başladı: Bu kada adal israrın manası neydi? Bekir'in bu işten vazgeçmeyip bilakis daha fazla üstüne düşmesi, ondaki bu arzunun geçici bir heves olmadığını gösteriyordu. Bu kadar kuvvetle bir şeye sarılan bir adamın, zamanla kendini islah etmesi. hiç de olmayacak şey değildi. Hatta ihtimal Şakir'in, yaşadığı kirli hayata karşı duymaya başladığı nefret ve iğrenme, ona bir aile hayatı kurmak vermişti. Bütün bunlara mukabil kendisinin ortaya sürdüğü sebepler ve itiraz-lar ne kadar manasızdı! Şakir'in yaptıklarını, aynı şekilde ve bu kadar ileri giderek olmasa bile, gençliğinde kendisi de yapma-miş mıydı? Düşündükçe şimdiye kadar aldığı tavırlari manasız bulu-yor ve kendisini de, başkalarını da boş yere sıkıntıya soktuğunu zannediyordu. Avukat Hulusi Bey de eski itirazlarında o kadar israr etmiyor: "Sen bilirsin, hayırlısı ne ise o olsun!" diyordu. Adamcağız bu şehirde oturduğunu ve bu şehirden ekmek yiyeceğini unutmamak mecburiyetindeydi. Nihayet bir gün Salâhattin Bey, işi Yusuf'a açtı; bir akşam yemeğinden sonra onu bir kenara çekerek: "Yusuf!" dedi. "Muazzez artık evlenecek çağa geldi; kendi- sini isteyenler de var. Ben sana şimdiye kadar açmadım ama, sen herhalde dışardan duymuşsundur: Hilmi Bey'in oğlu Şakir!.. Senin bununla aranın iyi olmadığını biliyorum. Fakat me-sele kardeşinin resifur saadeti meselesidir. Evvela ben de bu işe taraf-tar değildim, ben de bu Şakir Bey'i pek edepsiz biri olarak tanıyordum. Fakat sözlerine itimat ettiğim birçok kimseler, onun aslında hiç de fena bir delikanlı olmadığını; yalnız, gençliğin ve bazı fena arkadaşlarının tesiriyle, biraz taşkın ve biçimsiz bir 86 syf 63