B 19. Gerçekten kötü olanlar bir tarafa bırakılacak olursa birçok kitapta yazar, eğer bütünüyle tecrübe edilmiş bir içeriğe sa-
B 19. Gerçekten kötü olanlar bir tarafa bırakılacak olursa birçok kitapta yazar, eğer bütünüyle tecrübe edilmiş bir içeriğe sa- hip değilse, muhakkak düşünmüştür ama sezip idrak etme- miştir; sezip kavrayarak değil, düşünerek yazmıştır. Onları böyle vasat ve sıkıcı yapan tam da budur. Çünkü yazarın dü- şündüğünü herhâlde biraz gayret etse okur da düşünebilir- di. Çünkü bu yolla dünyaya gerçek anlamda yeni hiçbir bil- gi ve eser gelmez; o ancak eşyanın yeni bir boyutunun kav- ranması, doğrudan sezilip idrak edilmesi anında meydana gelir. Bundan dolayı temelini bir kavrayış yahut seziş teşkil ederse eser, sanki okurun hiçbir zaman bulunmadığı bir di- yardan yazılmış gibidir çünkü her sey taze ve yenidir. Zira onlar, her türlü bilginin asli kaynağından doğrudan çıkarıl- mışlardır. Bu sözler aşağıdaki soruların hangisine karşılık söylen- miş olabilir Okurların bir esere özgün diyebilmesi, eserin hangi ni- teliği ile ilgilidir? B) Yazarın, okuyucunun dünyasını sezinlemesi eserin kali- cılığını etkiler mi? C) Kavrayış ve seziş sahibi yazarların daha çok okunduğu düşüncesine katılıyor musunuz? D) Eşyanın tek yönlü olarak ele alındığı eserlerde okur, et- kin bir rol üstlenebilir mi? E) Bilginin asıl kaynağından beslenen yazarların daha az okunmasını neye bağlıyorsunuz?