B Evet, hiç şüphe yok ki meyvelerle sebzelerid manzara, lezzet ve letafeti hakkında ne söylen- se azdır... Fakat bunların pişiri
B Evet, hiç şüphe yok ki meyvelerle sebzelerid manzara, lezzet ve letafeti hakkında ne söylen- se azdır... Fakat bunların pişirilmiş hali olan yemeklerde de başka bir manzara, başka bir lezzet ve başka bir letafet vardır . Sıcak bir ekmeğin kokusu, ondaki içe işleyen iştiha verici rayiha han- gi meyvede bulunur ve o kızarmış kabuğundaki ve o yumuşak beyazındaki güzelliğe hangi sebze- de tesadüf olunur? İnsanlar bin kalıba soka soka ve bin türlü muameleden geçire geçire ortaya yemek nami al- tinda bazen öyle bir harika çıkarırlar (...) Mesela bir tepsi saray baklavasını göz önüne getiriniz: Elyafındaki o incelik, o terütazelik gül yaprağındaki gibi zarif ve nazik değil midir? O kabarıklık- ta bir manolya goncası dolgunluğu ve taksimdeki intizamda bir tarh mükemmeliyeti, kırmızı be- nekli tatlı manzarasında ise bir çemenzar letafeti yok mudur? Ya lezzetine en nefis meyvelerden biri olan incir kadar şekerli ve latif bulmaz misiniz? Sonra bir saray lokmasını düşününüz, hani üstü sert, kitir kıtırdır da isırınca ağzınız balla do- lar, böyle, bu derece ustalıklı ve şekerli bir yemiş henüz dünya yüzünde yoktur. Benibeşer aşçı- lik namı altında adeta tabiatla rekabete kalkmıştır, küstahçasına meydan okur ve ekseriya da kudret ve meziyetini takdir ettirir. Alafranga yemeklere gitmeyelim, gözümün gördüğü ve ağzımın alışmadığı nesneler hakkında sahte bir malumatfuruşluk taslamak istemem; lakin usta bir aşçının mesela bir sigaraböreği için hamur açışını en ince teferruatıyla gözden geçiren bir adam himmetin, nezaket ve rikkatin bu derecesine nasıl hayran olmaz? Oklavada sanki bir sir, bir tilsim vardır, hamuru nasıl inceltir, na- sıl şeffaf bir hale sokar ve sonra çarpar, silker, hırpalar da, nasıl olur da yırtmaz, parçalamaz, ve gittikçe büyültür, açar...