Bakınız, işte gözlerinin önünde gördüğü bu şeyler: başının üzerine açılan bu semada, yazın şu sıcak gecesine mahsus bir buğuyla
Bakınız, işte gözlerinin önünde gördüğü bu şeyler: başının üzerine açılan bu semada, yazın şu sıcak gecesine mahsus bir buğuyla örtülü zannolunan bu mailikler içinde titriyormuş, dalgalanıyormuş gibi görünen bütün bu yıldız kümeleri, bun- lar bir bârân-ı elmas değil miydi? İçkinin etkisi altında bulunarak süzülen gözlerinin önünde donuk mailikler üzerine avuç avuç sarı pullar serpilmiş sema sallanıyor, sallanıyordu. Şimdi karşısında tepelerin uyuyan sırtlarına dökülecek ya da denize doğru akan belirsiz tablo yavaş yavaş yüksele yüksele, yerler ve gökler gecenin bu aşk havası içinde büyük, uzun, vücudu yaka yaka eritip dağı- tan bir öpücükle birbirine sarılarak tek bir varlık olacak zan- nediyordu. Ah! Bu bârân-ı elmas! Bahçenin durgun havasını dağıtan, içinde bir aşk kokusu, sıcak ve baygın bir nefes gibi sanki ta göklerin sezilmeyen yüksekliklerinden dökülen bu nağme- ler... Kimi vakit kalbin en derin noktalarından geliyormuşçası- na içten, hafif, sanki sessiz; kimi vakit kabaran bir acının fış- kırmasına yansımışçasına patlayacak, feryat ederek; bazen bir şikâyet inlemesi, bazen bir bitkinlik iniltisi... - 36-