Bir varmış bir yokmuş. Uzak diyarların birinde kendini çok uyanık sanan bir tilki dede yaşarmış. Günlerden bir gün tilki dede ku
Bir varmış bir yokmuş. Uzak diyarların birinde kendini çok uyanık sanan bir tilki dede yaşarmış. Günlerden bir gün tilki dede kuyruğunu beline koyup düşünceli düşünceli kırlarda gezerken "Şimdi burada yaralı veya ölmüş kuştan, kuzudan birini bulsam da yesem." diye aklından geçirmiş. Çok gezmiş, çok dolaşmış, sonunda gelip çıkmış bir kuyunun başına. Boynunu uzatıp eğilerek kuyuya bakmış. Bir de görmüş ki kuyunun dibinde bir parça bembeyaz yağlı kuyruk... Tilki dede sevincinden oynamaya başlamış. Uzun kuyruğunu yerde sürükleye sürükleye bir hayli oynamış. Sonra kendi kendine, "Elime bir kuyruk düşmüş, onu yemeden hiçbir yere gitmeyeceğim." demiş. Tilki dedenin ağzının suyu akmaya başlamış. Kuyunun içindeki kuyruk, "Tilki dede, gel beni ye, tilki dede gel beni ye." diye- rek çağırmış. Tilki dede kendini tutamayıp "cup" diye kuyuya atlamış. Kuyunun dibine düşmüş. Ne yazık ki tilki dedenin kırılmadık yeri kalmamış. 25