Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

Bizim olduğumuz yerde hiç ses yok, belki insan da yok. Galata, Tophane taraflarında bir uğultu duyuyoruz. Hayır, bir şey duymuyo

Bizim olduğumuz yerde hiç ses yok, belki insan da
yok. Galata, Tophane taraflarında bir uğultu duyuyoruz.
Hayır, bir şey duymuyoruz. Yalnız benim kalbim pat pat
atıyor, yanımdakilerin belki zavallı yaraları sızlıyor, so-
ğuk, hareketsiz gözlerinde bin bir

Bizim olduğumuz yerde hiç ses yok, belki insan da yok. Galata, Tophane taraflarında bir uğultu duyuyoruz. Hayır, bir şey duymuyoruz. Yalnız benim kalbim pat pat atıyor, yanımdakilerin belki zavallı yaraları sızlıyor, so- ğuk, hareketsiz gözlerinde bin bir kanlı meydan muhare- besinde düşenler uçuyor. Cemal uykuda konuşuyor gibi, "Çanakkale'de bun- lar girmesin diye saatte on bin Türk'ün şehit düştüğü harpler yaptık," dedi. İhsan soğuk ve sakin, "Yine girdiler..." dedi. "Marifet biz kapıları beklerken girmekti, şimdi nide- yim..." Birdenbire döndük, paçaları lime lime yarım kun- duralı, göğsünde savaş madalyasının yırtık bir kurdelesi, uzun, heyula gibi bir Anadolu neferi... İhsan ve Cemal ona doğru gittiler. Bana öyle geldi ki bu üçü de birörnek insandır. Yüzleri, vücutları kaybolacak, üçü birbirine ka- rışacak, hepsinden birdenbire bir tek insan çıkacak. Fa- kat onların yalnız gözleri karıştı. Başlarını eğdiler. Birbir- lerine ne dediler? Ben o an kendimi yabancı ve kutsal bir dinin inkârcısı hissettim. Bir yabancı hürmetiyle sahile doğru gittim ve ilk defa olarak onların yaptığı ezelî şeyi yapmamış olmanın yoksunluğunu duydum. Yara, kan, ölüm bana çekici ve erişilmez bir büyüklükle göründü. Hatta bu utkulu demir gemileri arkamdaki üç adamdan küçük ve tatsız buldum. Döndüğüm zaman neferin bir eli İhsan'da, bir eli Cemal'deydi. Haykırıyorum: "Cemal! İhsan! Bak benim de iki bacağım koptu, ka- fam parçalandı. Bana karşı sevginizde aşağı eğilen bir şey vardı. Niçin bunları görmeden öldünüz? Ben de bu ezeli şeyler için, bayrak için, namus için parçalandım." Neferim başıma kolonya sürüyor, gözleri nemli, "Be- yim, beyim, onlar şehit oldu. Ne mutlu, ağlama!" diyor. 26