/c. Geşitleri ( mamul küçük ceplerde, yakınlarının, sevdiklerinin fotoğraf- larını taşıyorlardı. Fotoğrafların birinde, dalgalı
/c. Geşitleri ( mamul küçük ceplerde, yakınlarının, sevdiklerinin fotoğraf- larını taşıyorlardı. Fotoğrafların birinde, dalgalı saçlı, gür bıyıklı, açık alın- lı, orta yaşı geçmekte olan bir adam bakıyordu. Bu adamı tanıyordum. Ya da bana öyle geliyordu. Memleketimin, ge- yiklerin sürüyle, çoban göçerlerin binlerce koyunlarıyla, kaçak atlarını arayan delikanlıların, ceplerinde tuz, ellerin- de ip yularlarla dolaştığı dağlardan inmiş adamlara benzi- yorlardı. Ben bu adamı, deniz kenarı şehirlerin denize uzak tepe- lerinde, kadını, çocukları ve elleri ile ev yaparken, ağzı tül- bentle süzgeçlenmiş plastik bidonlara kuyulardan su çeker- ken ve tülbende takılan kurbağaları tek eli ile kenara atar- ken görmüştüm. Onun dalgalı saçlı, açık alınlı vesikalık fo- toğrafı, askerî okul öğrencisi bir delikanlının şapkasına gi- rerken, dağlarda bir zamanlar kaçak atları arayan delikanlı- lar artık ip yerine şakası olmayan ve şeytanın doldurmasına gerek kalmayan silahlar taşır olmuşlardı. Bir başka resim, hikâyenin resimlerini gönderdi. Marlon, adaya vali olarak gelmişti. Arkasında, "Valiziniz bayım," di- yen birinin sesini duymuştu. Dönmüş, sırım gibi bir zenci görmüştü. Zenci, Marlon'un valizini sırtlamış, sırtı terlemiş- ti. Siyahların, "Beyazları bize sayı ile, zimmetli mi verdiler, yoksa bize mi öyle geliyor?" diye düşündükleri bir dönem- di ve filmin sonlarında Marlon, kızgın saca dönmüş adadan, bir çeşit ricat ile çekilirken, aynı sesi ve aynı cümleyi bir da- ha duymuş, adada bulunduğu sürece kendisine hizmet et- miş delikanlıya gülümseyerek dönmüş, enli hançer azmanı- nı, karnına gül desenleri açarken bulmuştu. Birisi dağ dilinde türkü söylüyor ya da bana öyle geliyor- du: "Kar yağmış gülüm, örtmüş yeryüzünü. Seninle konuştu- ğumuz sözleri, aldı götürdü derelerin suları." Marlon'un zenci, Kızılderilileri ben göndermiştim. Her fil- 28