çocuğa kaldı. Belli süre sonra bir oğlan doğurdu. Hatun, oğlancığı- nı dadılara verdi, baktırdı. At ayağı çabuk, ozan dili çevik
çocuğa kaldı. Belli süre sonra bir oğlan doğurdu. Hatun, oğlancığı- nı dadılara verdi, baktırdı. At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur; kaburgalı büyür derler; aylar, yıllar geçer, oğlan bü- yür, on beş yaşına girer. Oğlanın babası bir gün göçerek Bayındır Han'ın obası- na katıldı. Bayındır Han'ın o vakitler bir boğa, bir de buğra- si vardı. O boğa sert kayaya boynuzla vursa un gibi ederdi. Yazın ve güzün boğayla buğrayı dövüştürürlerdi. Bayındır Han, konuğu Oğuz beyleriyle izleyip eğlenirlerdi. Yine bir yaz günüydü, boğayı saraydan çıkardılar. Üç kişi sağından, üç de sol yanından zincirle tutmaya çalışıyor- lardı. Meydanın ortasına gelince boğayı salıverdiler. Meğerse Dirse Han'ın oğlancığı da orada obadan üç ar- kadaşıyla aşık oynuyorlarmış. Boğayı salınca çocuklara, ka- çılın oradan dediler. Üç oğlan kaçtı, ama Dirse Han'ınki olduğu yerde kaldı, ak meydanın ortasında durdu, bakındı. Boğa, ezme niyetiyle oğlanın üstüne geldi. Oğlan boğanın alnına iri bir taşla vurdu, öyle bir vur- du ki boğa gerisingeri gitti. Sonra toparlanıp yeniden oğla- na hamle yaptı.