Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

çocuğuydu. O biraz çarpılarak elini uzattı. Cemal "şark" diye kalın çizmelerini çarptı, katı pençesiyle arkadaşının eldivenini,

çocuğuydu. O biraz çarpılarak elini uzattı. Cemal "şark"
diye kalın çizmelerini çarptı, katı pençesiyle arkadaşının
eldivenini, zarif bir edayla çıkardığı beyaz elini sıktı:
"Nereden geliyorsun İhsan?"
"Üçüncü Ordu'dan Cemal!"
Sonra beni tanıştırdı ve ayak

çocuğuydu. O biraz çarpılarak elini uzattı. Cemal "şark" diye kalın çizmelerini çarptı, katı pençesiyle arkadaşının eldivenini, zarif bir edayla çıkardığı beyaz elini sıktı: "Nereden geliyorsun İhsan?" "Üçüncü Ordu'dan Cemal!" Sonra beni tanıştırdı ve ayakta biraz konuştuk. He- men yine Bulgar Mütarekesi ve barış lakırdıları. Cemal, anladım ki bilinçdışı olarak arkadaşının şehir zarafetine tahammül edemiyor ve İhsan da Cemal'e bir taşra çocuğu gibi bakıyor; ancak şehir nezaketinin gerektirdiği kadar tahammül ediyor. Zavallı memleketin şehrini ve vilayetini de nasıl bir kasırganın kucak kucağa attığını düşünüyo- rum da bana bu günler çok uzak görünüyor. Galiba ayrı- lacaktı. Birdenbire ikisinin de kulakları kabardı. Ortalığı dinlediler; sonra sakin ve sert, "İngiliz uçakları; Harbiye Nezareti civarından uzaklaşalım," dediler, acele etmeden açık adımlarla Mercan'a doğru inmeye başladık, ben diz- lerimde, kalbimde garip garip bir şey hissettim. İçim fazla yumuşaktı; belkemiğim erimek istiyormuş gibi bir şeyler oluyordu. Fakat dışarıya bir şey belli etmeden yürüyor- dum. Ahali de aynı biçimde, süratle civardan uzaklaşıyor, yokuştan iniyordu. İlk anlarda kimsenin koştuğunu iddia edemem. Zembilleriyle çarşıdan dönen esnaf, acele adım- larla çocuğunu sürükleyen birkaç kadın ve karışık bir halk. Ahalinin yoğunlaştığı bir yerde birdenbire vızıltı art- ti. Baktık, beş uçak aşağı iniyor, etraflarında uçaksavar topları bulutları kar gibi, tül gibi didikliyordu. Muazzam bir gümbürtü, etrafımızda kalın, siyah bir duman ve toprak bulutu, ani bir çığlık... Dumanlar ara- sından soluğu hissedilecek kadar sessiz, sürekli kaçışan, karışan bir halk. Arkamı bir dükkâna dayadığımı, dizleri- min, arka kemiğimin pişmiş paça gibi yılıştığını, döküldü- 1. İstanbul anlamında. (Y.N.) 21