Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

. dar da isinde 'Dede yarısına = "Hoca" in musiki I sıra nlayışı e'nin muş da r. ngisini klıkla vida esere sek olan ögeleri 29.

.
dar
da
isinde
'Dede
yarısına
= "Hoca"
in
musiki
I sıra
nlayışı
e'nin
muş
da
r.
ngisini
klıkla
vida esere
sek olan
ögeleri
29. Büyülü gerçekçilik, fantastik ve gerçekliğin bir araya
gelmesiyle meydana gelmiş bir eğilimdir. Gerçekçilik gerçek
dünyada karşı

. dar da isinde 'Dede yarısına = "Hoca" in musiki I sıra nlayışı e'nin muş da r. ngisini klıkla vida esere sek olan ögeleri 29. Büyülü gerçekçilik, fantastik ve gerçekliğin bir araya gelmesiyle meydana gelmiş bir eğilimdir. Gerçekçilik gerçek dünyada karşılaşabileceğimiz her şeyi kapsamaktadır. Büyü ise içinde fantastik ve olağanüstülük barındıran, gerçek hayatta karşımıza çıkması mümkün olmayan, akla yatmayan şeylerdir. Bu iki zıt terim bir araya gelmiş ve büyülü gerçekçilik adıyla bilinen bir terim oluşmuştur. Büyülü gerçekçilikte sıradan olanı olağanüstü, olağanüstü olanı da sıradan sunuş esastır. Kesin sınırları belirlenememiş olmasına karşın sunulan dünyanın okuyana tuhaf hissettirilmemesi adına takınılan ketum tavir onun sınırlarını göstermesi açısından değerlidir. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi büyülü gerçekçilik doğrultusunda yazılmamıştır? A) Gecenin içinde kaybolabilen bir kızdı. Çoğu zaman parlayan yıldızlara iş olsun diye çelme taktığı olurdu. Daha ön üç yaşındayken kendini büyüler öyle dolaşırdı. Kışları kar tanelerini emzirirdi gökyüzünün yırtık atlasında. İğneyi efine aldığında geceyi gündüze diker, yıldızlardan yaptığı motifleri burçlara göre işlerdi. B) Güldiyar adamakıllı yavaşladı. Sonra çocukluğunu yâd edercesine, hiç gereği yokken şöyle bir sıçradı ve sıçrarken hafifleyip birdenbire kelebeğe dönüştü. Dönüşünce de etrafa saçılan o göz kamaştırıcı mor benekleriyle, taşlara hiç basmadan havada titreşen ağartıların üzerinden uçtu hızla, küçük küçük, hoş kavisler çizerek kavakların tepesine kadar yükseldi. C) Karanlık çöktü. Sonra bu karanlık insanın dişlerini tıkırdatacak kadar soğudu yine camlar, çerçeveler soğudu, duvarlar soğudu, kendi varlıklarını susan, kendi varlıklarını fısıldayan görüntüler soğudu, mesafeler soğudu, dere soğudu ve gece görünmeyen ayaklarıyla çatıların, avluların ağaçların ve cümle mahlûkatın üzerine basa basa yürüdü. D) Patoz, eski patoz. Dört buçuk ayak, kırk beş kişilik. Lakin irgatbaşı kansız mı kansız. Şu kadarcık merhamet arama. Kırk beş kişilik patozu otuz beş kişiyle çalıştırıyor, on kişinin gündeliğini küt cebe. Güneş tepede alev alev, serçeler dersen sıcaktan düşüp düşüp bayılıyor. Adam çatlayacak, soluk alamıyorsun sıcaktan be. Yirmi saat. Paydos yok! E) Taşın bulunduğu yerde bir yatırın yattığı lafı kondulara yayıldı. O taşın bulunduğu yere çöp atmak, tükürmek, oradan dua etmeden geçmek suç sayıldı. Mahallece taşın başına gidilip ondan su dilenildi. (...) Yatıra suyun nasıl bir şey olduğu gösterildi. (...) Ama "Su Baba"dan bir damla bile su alınamadı.