de hazırdı. Üstüme saldırırlarsa dişlerimle, tırnaklarımla, tekme ve yumruklarımla kendimi savunurum diye geçiriyordu içinden. B
de hazırdı. Üstüme saldırırlarsa dişlerimle, tırnaklarımla, tekme ve yumruklarımla kendimi savunurum diye geçiriyordu içinden. Bir yandan da topu ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Bir süre sonra Suna yavaşlamaya başladı. Bunu gören çocuk- lar daha bir hızlandılar. Hemen hepsi de, Suna'nın beline kadar inen kumral saç örgülerine yapışıp, onu yere çalmak niyetindeydi. Oğlanların öfkeli bakışları Suna'yı biraz ürkütmüştü. Bu nedenle dönüp dönüp onlara gülümsüyordu. Çocuklar iyice yaklaşmışlardı. En önde Osman koşuyordu. Aradaki uzaklık azalınca, Osman gür sesiyle bağırmaya başladı. "Bırak o topu, ölesiye dayak yemek is- temiyorsan at o topu!” Suna biraz önce hazırladığı planı uygulamaya girişti. Bir yan- dan koşuyor, bir yandan da, “Durun çocuklar, durun. Gelmeyin ar- dimdan!" diye bağırıyordu. Çocuklar yavaşladılar. Suna da yavaşladı. Sonra yerden bir taş alıp geriye doğru fırlattı. Taş çocuklarla Suna'nın arasında bir yere düştü. Suna, “Bu taş sinirimiz olsun. Taşı geçip bana saldıran erkek değildir." dedi. Çocuklar taşa yaklaşınca durakladılar. Suna sözle- rini sürdürdü. "Topu neden kaptığımı biliyor musunuz?" Oğlanlar soluk soluğa cevapladılar. "Hayır, ama biz seni bir güzel pataklayacağız..." Suna sözlerini kesti. Bütün sevimliliği üstündeydi. Topu kol- tuğunun altına sıkıştırmış, erkek arkadaşlarına sıcak sıcak gülüm- süyordu. “Size kaç gündür yalvarıyorum. Beni ayaktopu oyununa almi- yorsunuz. Ben de..." Osman atıldı. 8