DIL DENEN FENOMEN Söz konusu olan dilin insan topluluğundaki yerini belirlemek değil, dilin aslında nasıl göründüğü ve etkilerin
DIL DENEN FENOMEN Söz konusu olan dilin insan topluluğundaki yerini belirlemek değil, dilin aslında nasıl göründüğü ve etkilerini nasıl gerçekleştirdiği sorusudur. "Dil" kelimesinin birbirinden farklı iki olayı ifade ettiğini hatırlamak gerekiyor. iki komşu kadın arasında şu kısa konuşmada bu iki anlam belli olmaktadır: A: Düşünün hele, on dil konuşan komşumuz profesörün korkudan dili tutulmuş. B: Öyle mi, hangi dili? Dili tutulmak demek, "konuşma kabiliyetini kaybetmek", bir dili konuşmak ise bir gramer ve sözlükte tasvir edilen belirli bir söyleyiş tarzını iyi bilmek demektir. Bu iki ifade arasında bir başka fark da dikkat çekicidir: Insanın bir dilinin tutulmasından bahsedilemez-espriyi çıkaran bunu kastetmiştir en azından ve bu alışılmış ifade tarzı bakımından haklıdır. Ancak insanın bildiği dillerden birinin yavaş yavaş unutulmadığına, aksine aniden kayboluverdiğine de bazen rastlandığını, sadece az sayıda uzman bilmektedir; anlaşılan espriyi çıkaran bu kişilerin arasında değildi. Öte yandan insan dili konuşamaz çünkü böyle bir şey mevcut değildir. Konuşan herkes, belirli bir dil, birçok dil arasından birini konuşmak zorundadır. Günün birinde yeryüzündeki bir dil, geri kalan bütün dilleri silip süpürse bile tek dil olarak "dilin kendisi" olurdu. Fakat kendinden önce kullanılan çok sayıda dilden farklı, belirli bir dil olarak kalırdı. Böyle bir dilin, çocukların "konuşmayı öğrenirken" öğrenmeleri gereken belirli bir kelime hazinesi ve belirli bir gramer yapısı olurdu. Sprache, Almancada önce sprachen (konuşmak) fiilinden türetilmiş ve "insanın konuşabilmesi olgusunu" (dili tutulmak), "insanın konuşma tarzını" (galibin dili, enerjik bir dil), "konuşmayla kastedilen şeyin ta kendisini" (dilin araştırılması) ifade eden bir isimdi. İkinci olarak ise dil, belirli bir grup insanın birbirleriyle konuşmasını sağlayan araçların tümünü gösterir. (Alman, Fransız, Rus dili) Fransızcada bu iki kavram için iki ayrı kelime vardır: "Konuşma yeteneği" ve "konuşma tarzı" için language, belirli tek bir dil için langue. Bütün insanlığın, her biri kendi ayrı diline sahip bir sürü gruba bölünmüş olduğu olgusu, son derece bilinen ve alışılmış bir şey olduğu için insanın şaşmayı unuttuğu şeylerdendir. Bu dil topluluklarının varlığının son derece önemli, bazen de öldürücü önemde bir olgu olduğunun, bizim nesle bütün ayrıntılarıyla anlatılması hiç de gerekli değildir. Peki ama şu Alman, Fransız dili denilen şey nedir acaba? Buna cevap vermek hiç de kolay değildir. Elbette önce "Almanlar ya da Fransızlar gibi konuşma tarzı"dır. Fakat Alman dili, Fransız dili denilince daha fazla ve daha belirli bir şeyin kastedildiğini hemen hissederiz. Söz konusu olan tek bir Almanın ya da Fransızın özel konuşma biçimi ya da milyonlarca insanın konuşma biçiminin bir ortalaması değil, bir ferdin veya bir grubun konuşma tarzından tamamen bağımsız olan anlaşma araçlarının tümüdür. Bu araçların bir dökümünü yapmak ve bunların ortak etkilerini belirlemek istersek konunun uzmanlarını korkutan bir ifadeyle "deskriptif gramer" (betimlemeli dilbilgisi), dil tasviri (sprachbeschreibung) ödevi ile karşı karşıya buluruz kendimizi. Siprabessicabang Walter PORZIG Dil Denen Mucize I Çeviri: Prof. Dr. Vural ÜLKÜ Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları 1985