dırmıştı. Her biri o eli öperken, Ayşe her birinin gözleri- ne, bir ay önce annemin odasında İhsan'ı kalbinin gözüy le ilk gördü
dırmıştı. Her biri o eli öperken, Ayşe her birinin gözleri- ne, bir ay önce annemin odasında İhsan'ı kalbinin gözüy le ilk gördüğü andaki gibi baktı. Yanaklarında aynı kızıl- lık, gözlerinde aynı ateş ve ümit vardı. Bu zihnimde bir ay önce var saydığım ve her an onunla yaşadığım düşün- ceyi altüst etti. İhsan acaba, Ayşe için, yeşil İzmir'in, siyah gözlü şehit çocuğun mezarının yolunda dövüşeceği hayal edilen ordunun bir bireyinden başka bir şey değil miydi? Ben yanılmış mıydım? Herhalde İhsan'ın duygularında yanılmamıştım. İhsan'ın gözlerinde yanan ateş yalnız Ayşe için, yalnız Ayşe'yi gördüğü zaman parlıyordu. 15 Kasım Şimdi Ankara'nın bu soğuk günlerinde İstanbul'daki son yazın ağır ve uğursuz günlerinin sıcaklığını, yorgun- luğunu duyuyorum. Her gün daireden çıkınca Babıâli'ye tırmanıyor, Gedikpaşa'ya, Ayşe'yi ziyarete gidiyorum. Ayşe, Şişli hayatından, bizim o hayatımızdan silinmiş gibi. Onun Mister Cook'a verdiği biraz ateşli cevap İngi- liz çevrelerinde şüphe çekmiş, İzmirli bir kadının İngiliz- ler aleyhine propaganda yaptığı söyleniyormuş. Annem etrafa Ayşe'nin İzmir'e döndüğünü yayıyor ve hiç nerede olduğunu aramıyor. Ben ondan söz etmiyorum. Cemal'e, Ayşe'ye bir kardeş gibi bakacağıma söz verdim. O sözü tutuyorum. Ayşe her gün bana yeni ve hayret edilecek bir kadın görünüyor. On sene önce adı Ayşe, kendi taşralı diye ev- lenmekten korkarak Avrupa'ya kaçtığım bu kadının, bi- zim Avrupa taklidi kadınlardan daha fazla kişiliği var. Düşünsel eğitimi gösterişçi olmayan sağlam ve basit ha- yat görgülerinden alınmış gerçeklerle, biraz okumuş ve yabancı dil bilir bir kadın. Beni en çok hayrete düşüren şey, onun yaşama biçimi. İki odalı evinde yapayalnız otu- 52