doğa KOLEJI ROMAN TÜRK DILI VE EDE VE DILI EDEBİYATI RK L Romanda Anlatım Tel Anlatma (Tahkiye Et anlatıcı vasitasıyla ge TURK E

doğa KOLEJI ROMAN TÜRK DILI VE EDE VE DILI EDEBİYATI RK L Romanda Anlatım Tel Anlatma (Tahkiye Et anlatıcı vasitasıyla ge TURK ETKİNLİK Aşağıdaki metinlerde hangi anlatım tekniği kullanılmıştır. verme "Simdi, Ankara'da bulunuyorsunuz, zannedersem," Demek, Burhan buydu. Selim'in onlara tanıştırmaktan kaging mizden korkuyorsun," diye saldırırlardı Selim'e kantinde. Hepimiz, tanımadan, sevimsizliklerine inanırdık bu adam sın." diye kestirip atardı. "Yüksek" arkadaş çevrelerinde üniversite arkadaşlarından utanırdı Selim. "Seni eleve gi "esaslı" arkadaşlarından biri. Selim, farklı çevrelerdeki arkadaşlarını birbirine tanıştırmayı sevmezdi. Hoşlanm lanın. Bu yüksek arkadaşların da bizi tanımadan sevimsiz bulduklarını bilmeseydi, tanıştırmaktan kaçınır mıydı? Ben bile zorlukla barınabiliyorum aralarında; sizi hemen yutarlar, demek isterdi kantindeki arkadaşlarına. Oğuz ATAY, Tutanamayanlar Gösterme Tekniği: göstererek okuyuc Çözümleme Te kolojik tahlil teknis unsur olarak etki Diyalog Tekniğ teknikte karakte kindaki fikirleri Tasvir Teknič ya nesneyi OF nesnenin tun Bilinç Akış ikur. Eserl će, William nmax # çalışmıştı. Belki ölünceye kadar da orada kalacaktı. Fakat kız kardeşiyle annesinin iki ay ara ile ölmesi onu birden Ali Rıza Bey, Babiâli yetiştirmelerinden bir mülkiye memuruydu. Otuz yaşına kadar dahiliye kalemlerinden birinde bire İstanbul'dan soğutmuş, Suriye'de bir kaza kaymakamlığı alarak gurbete çıkmasına sebep olmuştu. Haftada iki gece dostlara danslı çay veriliyor, en aşağı iki üç gece de başkalarının davetine gidiliyordu. Aşağı sota taşlıktaki su küpü, sofadaki yemek masası ve daha başka hırdavat eşya mutfağa taşınıyor, yukarıdan kilimler, is ile taşlık arasındaki camekân kaldırılmış, delik deşik duvarlar sarı yaldızlı bir kâğıt ile kaplanmıştı. Davet akşamlan kemleler, süslü yastıklar indirilerek bir kabul salonu dekoru kuruluyordu. Öğleye lar ve Karar varla Konstantin isminde bir herifti. Galata'da bir yazıhanesi vardı. Zahire tüccarıydı. Kalın, tüylü bilekleri, geniş göğsü, Hele bir tanesi vardı, bir tanesi. Çocukları bu işe seferber eden de oydu. Ökseleri cumartesi gecesinden hazırladı. delikleri kapanıp açılan üstü kara kara benekli bir burnu, deriyi yırtmış da fırlamış gibi saçları, kısa kısa bir yürüme siş, kalın kalın bir gülmesi... Sa gå U r