Göğsü güzel ulu dağlara gün ışığı vuranda Beylerin, yiğit savaşçıların vuruştuğu çağlarda... Sabahın şafak vakti Dirse Han kalkı
Göğsü güzel ulu dağlara gün ışığı vuranda Beylerin, yiğit savaşçıların vuruştuğu çağlarda... Sabahın şafak vakti Dirse Han kalkıp, kırk yiğidini ya nına alıp Bayındır Han ile sohbete gelirdi. O kez Bayındır Han'ın yiğitleri Dirse Han'ı karşıladılar. Getirip kara otağa oturttular, altına kara keçe serdiler, önü- ne kara koyun yahnisinden koydular. Bayındır Han'ın buy- ruğu böyle Han'ım, dediler. Dirse Han: "Bayındır Han benim ne kusurumu gördü, ona kılıç mı kaldırdım, soframda mı eksik vardı? Benden alçak kişileri ak otağda, kızıl otağda ağırladı; benim suçum neydi ki beni kara otağa kondurdu." dedi. Şöyle yanıtladılar: "Han'ım, bu kez Bayındır Han'ın buyruğu, oğlu-kızı olmayanı Tanrı Teâla lanetlemiştir, bize de lanetlemek düşer şeklindeydi." dediler. Dirse Han evine gelince hatununu çağırıp olanı anlattı; bakalım ne söyledi: Beri gel hele başımın bahtı, evimin tahtı Evden çıkıp yürüdüğünde selvi boylu Topuğuna sarmaşan kara saçlım Kurulu yaya benzer çatık kaşlım Bademin ikisi bir sığmayan dar ağızlım Güz elmasına benzer al yanaklım Kadınım, direğim, uysalım. Gördün mü hele neler oldu? Bayındır Han kalktığında; bir yere ak otağ, bir yere kızıl otağ, berikine kara otağ dik- tirmiş. Oğlu olanları ak otağa, kızı olanları kızıl olana, oğlu- kızı olmayanı ise kara otağa alın; kara keçe döşeyin altına, 10