Her sanatçı ister bilinçli ister bilinçsiz, içinde yaşadığı top- lumun bir tezahürüdür. Yazdıklarında bu toplumdan bir iz, bir k
Her sanatçı ister bilinçli ister bilinçsiz, içinde yaşadığı top- lumun bir tezahürüdür. Yazdıklarında bu toplumdan bir iz, bir koku, bir tat taşır. Bu bağlamda Türk öykücüleri de ya- şadıkları bu toprağın hikâyesini yazıyorlar. Elbette kendi algılarının, kendi dünya ve hayat görüşlerinin penceresin- den. Bu farklılığa da bir zenginlik olarak bakmak gerek. Farklı algılarla tamamlanmış oluyor. Öykünün edebiyatı- mızda saygın bir yeri var. Usta yazarlar ürün vermeyi sür- dürürken çok yetenekli gençler de öykü dünyasına katı- lıyor. Sanat-edebiyatın gitgide pazarlanabilir bir nesneye dönüştüğü, ürünün, yazının gidip yazarın geldiği ve so- nuç olarak genel bir kırılmanın ve yozlaşmanın yaşandığı günümüz edebiyat dünyasında; öykünün daha soylu bir duruş sergilediğini görüyoruz. Tüketime prim vermiyor, dolayısıyla tüketim medyasının pazarında hiçbir öykü mal- zemesi yok. Bu yüzden kendini takdim etmek isteyen ya- zar, öyküyü terk etmek zorunda kalıyor ve başka türle- rin kapısını çalıyor. Aslında öykünün bu soylu duruşu bo- şuna değil. Çünkü öykünün güçlü bir arka planı var bu topraklarda. 38. Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? LA) Sanatçıların içinde yaşadığı halkın ürünü oldu- ğuna B) Öykünün toplumsal iletişime katkı sağladığına C)) Toplumun yaşadığı serüvenlerin yapıtlara konu olduğuna DY Türk edebiyatında öykünün önemli bir yeri oldu- ğuna LE Öykü dünyasında yalnızca usta sanatçıların bu- lunmadığına