JINIS 4 Deneme »>- 14. Türkçe Öğretmeni Uğur Bey, öğrencilerine çeşitli 5N1K kartları dağıtarak onlardan birer paragraf yazmalar
JINIS 4 Deneme »>- 14. Türkçe Öğretmeni Uğur Bey, öğrencilerine çeşitli 5N1K kartları dağıtarak onlardan birer paragraf yazmalarını istemiştir. A) B) Yer: Bursa Zaman: Akşam Olay: Kahramanın biriyle tanışması Kişiler: Kahraman, diğer insanlar Anlatıcı: 1. Kişi D) Yer: Bir sokak Zaman: Bir gün Olay: Sıcak bir havada yapılan yürüyüş Kişiler: Bir çocuk Anlatıcı: 3. Kişi Buna göre aşağıdaki parçaları yazan öğrencilerden hangisi hikâye unsurlarını görev kartına uygun kullan- mamıştır? Deniz Su Toprak Yağmur Yer: Bir ev Zaman: Herhangi bir gün Olay: Bir öğretmenin öğrencilerinin gelişimi için yaptıkları 8 GUNAY YAYINLADI Kişiler: Öğretmen ve öğrenciler Anlatıcı: 3. Kişi Yer: Bir ev Zaman: Akşamüstü Olay: Manzarayı izleyen birinin düşünceleri Kişiler: Belirgin değil Anlatıcı: 3. Kişi Onunla ilk kez Şubat 1912'de babamın Bursa'daki evine akşam yemeğine misafir olarak geldiğinde karşılaşmıştım. Bende bıraktığı ilk izlenimlerin pek de olumlu olduğunu söyle- yemem. Yemekte bulunan birçok kişiden biriydi. Oturma odasında toplanmiş ve diğerleri- nin gelmesini beklemiştik. Toplanmış olanlarla bağdaşmayan bir hâli vardı içeri girerken. Akşamüstü çay saatiydi, ışıklar henüz yanmamıştı. Bahçe içindeki ev, denize hâkim bir yerdeydi. Güneş pembeleşerek batıyor, bu arada görünen her şey sanki altın tozuna bu- lanmış gibi oluyordu. Karşımızda Akdeniz, giden günün altında berrak, kıpırtısız, ürper- tisiz, dümdüz madeni bir plaka gibi sonsuzluğa doğru uzanıyor; uzakta girintili çıkıntılı dağlar, gün batımının solgun erguvan kırmızılığı içinde siyah kesitler oluşturuyordu. Öğretmenleri bütün vaktini eğlenceli dersler yaparak ya da onlarla sohbet ederek geçirirdi. Çocuklarla oynamaya, onlara kitap okumaya, ev ödevlerinde yardımcı olmaya daima hazırdı. Ayrıca çocuklar tatildeyken evinde onlar için hikâyeler yazar ve akşam çayından sonra yazdıklarını onlara gönderirdi. Arkalarında ilaç kutuları, bir kova sıcak su ve çeşitli hastane gereçleri taşıyan on dört, on beş yaşlarında bir çocuk yürüyordu. Evinin küçük hasır bahçe kapısından sokağa çıkıp yakıcı güneşin altında ilerleyerek hiç gölge vermeyen yeni dikilmiş Hindistan cevizi ağaçlarının arasından kıvrılarak yürüdü. En hafif bir rüzgâr esintisi bile yoktu, aşırı sıcaktı. Durgun hava, salgın hastalıkla daha da ağırlaşmıştı.