Mai ve Siyah Şimdi Ahmet Cemil'e altından yer kayıyor, başından sema uçuyor, vücudu bir boşluk içinde yuvarlanmaya başlıyormuş g
Mai ve Siyah Şimdi Ahmet Cemil'e altından yer kayıyor, başından sema uçuyor, vücudu bir boşluk içinde yuvarlanmaya başlıyormuş gibi geliyordu. Bârân-ı elmas! İşte işte, sanki semalardan dökülen, karşısında şu bayırın eteğinde yer yer parıldayan, denizin siyahlıkları içinde şura- da burada işıldayan bu ışıklar; işte dans ediyor; yağıyor; onlar da bir bârân-ı elmas, fakat hayatta yüksek şeylere tut- kun gözler gibi aşağıdan yukarıya yağıyor; ta o semalara, o üzerinde gülümseyen nurlar, çalkalanan mailiklere doğru yağıyor. Bir rüya içinde ya da sihir âlemi karşısındaydı: Kemanların titreyen inlemeleri, filavtanın kahkahaları, sanki bu aletler- den, bütün bu kirişlerle tahta ya da bakır parçalarından sihir- li bir nefesle canlanarak, kanatlanarak uçuşan küçük küçük nağmeler birbirine atılıyor; birinden ötekine bir ayrılık sedasi, ötekinden bir istirap iniltisi, şundan bir özlem inlemesi, diğer birinden bir ümit cevabı çıkarak, bütün o biçare insan ruhuna mahsus acılıkların, tatlılıkların hazinesini taşıyor; mai siyah kelebekler gibi uçuşarak, birbirleriyle dudak dudağa bir kavuşma içinde dağılıyorlar, yükseliyorlar... Sonra bunlar o parlak semanın mailiklerine, şu karanlık denizin siyahlıkları- na serpiliyor; işte işte şu aşağıya süzülen, şu yukarıya uçu- şarak siyahlara bürünen soluk ışıklar! Bârân-ı elmas... Son bir nağme heyecanıyla birdenbire alınan bir karar bütün bu hayaller dizisine son verdi. Ahmet Cemil sanki bir rüyadan uyandı, etrafına baktı. Şimdi her şey gerçeğe dönm- üştü. Başını çevirdi, burada niçin bulunduğunu anlamak için -37-