Öfkeyle yerimden kalktım. Fakat bu kızginlığım daha ziyade kendimeydi. Lakırdıya çanak tutmuştum. Topuklarımla merdiven tahtalar
Öfkeyle yerimden kalktım. Fakat bu kızginlığım daha ziyade kendimeydi. Lakırdıya çanak tutmuştum. Topuklarımla merdiven tahtalarına vurarak, kapılara çarparak odama çıktım. Kendimi top gibi karyolanın üs- tüne attım. * * * Yaz tatili sonlarında mektebimiz, bir zaman, için için kaynar, bu taşkınlık ancak birinci üç ay imtihanına doğru yatışırdı. Bu mevsimde kızlar ikişer, üçer kişilik gruplara ayrılır ve birbirlerine kenet gibi yapışırlardı. Ben biçare, bahçede ve sınıfta tek başım kalırdım. Ar- kadaşlarım bana karşı adeta bir esrar kumkuması kesilir- lerdi. Onlar, Sörlerden ziyade benden çekinirlerdi. Niçin mi diyeceksiniz? Çünkü gevezeydim, sakallı dayının dedi- ği gibi, ağzımda bakla islanmazdı. Hasılı arkadaşlarımın beni aralarına almamakta hak- ları vardı. Fakat herkesten ayrı kalmak, koskoca bir kız ol- duğum halde zevzek bir çocuk muamelesi görmek pek de hoş bir şey değildi. * * * Tatiller içinde en sevdiğim Paskalya yortusu idi. Bu iki haftayı geçirmek için Kozyatağı'na gittiğim zaman kiraz- lar yetişmiş, büyük bahçenin caddeye bakan yüzünü baş- tan başa kaplayan kiraz ağaçları yemişlerle donanmış bu- lunurdu. Kirazı çok severdim. Bu on beş gün içinde serçe kuş- ları gibi hemen hemen yalnız kirazla geçinir, en yüksek dal tepelerinde kalmış son kirazları bitirmeden mektebe dönmezdim. O senenin yazında bu ağaca çıkmak illeti yuzunden başıma bir şey daha geldi.