Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

Onun karşısındaki hissimi aşağı yukarı tahlil ediyorum: Bir kere bu yalıda gözlere çarpan büyük bir üslüp vardı. Geçmiş bir zama

Onun karşısındaki hissimi aşağı yukarı tahlil ediyorum: Bir kere bu yalıda gözlere çarpan büyük
bir üslüp vardı. Geçmiş bir zamanın asil kalıntısı gün görmüş ve geçirmiş yalı, geçen zamana yüksek-
ten bakan mağrur, olgun, üstat bir kişizade gibi idi. Yenge

Onun karşısındaki hissimi aşağı yukarı tahlil ediyorum: Bir kere bu yalıda gözlere çarpan büyük bir üslüp vardı. Geçmiş bir zamanın asil kalıntısı gün görmüş ve geçirmiş yalı, geçen zamana yüksek- ten bakan mağrur, olgun, üstat bir kişizade gibi idi. Yengem ve kalfalar ondan bu hissi almayabilirlerdi ama ben yalıyı görünce bunu duyuyor ve yalıda iken bu hissin içine girmiş oluyordum. Boğaziçi'nin bu terk edilmiş köşesinde sanki bu toprağa köklenmiş, güya bu sularda filizlenmiş olan yalı, bir kenar- da bütün bir varlığın esrarıyla bir nilüfer gibi açılmıştı. Bu toprağa, bu muhite, bu tarihe, bu imana, bu sulara, bu zevke ve bu inhitata bağlı ve dahildi. Bu, zaman içinde açılmış bir şey, bir çiçek, evet salon bir çiçekti. Ben onu akan suların önünde daha yavaş geçen bir çiçek gibi duyuyordum. Bunun içindir ki gön- lüme dolan kokusu bana bu kadar bayıltıcı geliyordu. Ve yine bunun içindir ki ben ona girer girmez muhitimde zaten mevcut olan hisler ve fikirlerin daha derin bir tabakasına inmiş, büyüsünü daha derinden duymuş oluyordum. İçimde hazır bulunan hayal âlemine açılan bir kapı bulmuş oluyor ve ondan geçerek mahrem dünyama dalıyordum. Bu hüviyet, bu ruh elbette bin bir kanaat ve cehalet, alışkanlık ve ilim, şiir ve usulün birleşmesinden hâsıl olma bir tezahürdü ki bu sular önünde, bu rıhtım üstünde, bu bahçe içinde tahtadan bir mahfaza hâlinde burada yapılmış olmaktan ziyade hâsıl olmuş gibi görünen bu yalıya bir mana kazandırıyor, onu bir mabet gibi söyletiyordu. Bundan dolayıdır ki bu yalı, içindeki insanların fevkinde, hâliyle, sükûtuyla, vakarıyla, bana bir şiir söyleyen, bir ders veren bir üstat oluyordu. Abdülhak Şinasi HİSAR, Geçmiş Zaman Köşkleri