Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

raç içinde 7. Locke's vermeleri akış açıları- ayı getirdiği -an yazarlar z insanları lükler, ayni yaşam tarz. syal ve kül: tün s

raç içinde
7.
Locke's
vermeleri
akış açıları-
ayı getirdiği
-an yazarlar
z insanları
lükler, ayni
yaşam tarz.
syal ve kül:
tün sözcük,
ullanımlarını
m)
ni öykücüle-
an günümüz
sanat aplay-
ere taşıyacak
andiracaktır.
Eaya koyarak
lebiyat, tarih,
bilgi sahi

raç içinde 7. Locke's vermeleri akış açıları- ayı getirdiği -an yazarlar z insanları lükler, ayni yaşam tarz. syal ve kül: tün sözcük, ullanımlarını m) ni öykücüle- an günümüz sanat aplay- ere taşıyacak andiracaktır. Eaya koyarak lebiyat, tarih, bilgi sahibi ol- Günlük dilde kullandığımız sınırlı sayıdaki sözcükler, post modern öykü gibi güç bir sanat için yetersiz kalıyor. Burada devreye imge giriyor işte. Sözcükleri akla gelen ilk anlamı dışında kullandığım için post modern öykü- lerime anlamsız diyenler olduğunu da biliyorum. Oysa cağımızda bir öyküden çıkanian anlamın kişiden kişiye değişmesi, o öykünün anlamsız olduğunu göstermez. Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki bakış açısına uygun bir metinden alınmıştır? A) Hasan vapurda eğlendi, girl gırl işleyen vinçlere, üstleri yazılı cankurtaran simitlerine kurutulacak çamaşırlar gibi iplere asih sandallara, vardiya de- ğiştirilirken çalınan kampanaya bakarak çok eğlen- di. Beş yaşında idi; peitek, şirin konuşmalarıyla de güverte yolcularını epeyce eğlendirmişti. B) Dağılmış insanların arasından çıkıp Karadağ'ın or- manlarına süzüldü, güzel ve sessiz bir ata bindi- At, içtiğinde güven verici olabilen su gibi dinginken an- sizin ürktü, dizgin kayışını kopardı, mareke takıldı ve çifte atarak adamı düşürdü. Bacağındaki sancı gözüne esrik bir tül gerdi. Adam, büyük bir kafile hâlinde geçmişin derelerinden geçti, varlık çölünde konaklayan her nesne gibi yalnızdı. Şemsiyesine dayanarak kalktı, atin kaçtığı yöne, geleceğin yük- sek dağlarına yürüdü. C) Durak kalabalıktı. Birkaç kişi koşuşmuş, çevik bir davranışla girivermişti arabaya. Solunda iki kişi... En sağdaydı. Cebindeki bozuk paraların en küçüğü, iki buçukluk... Öteki müşteriler verince o da onlara uymuş, uzatmıştı iki buçukluğu. Şoför almış, ötekile- rin iki buçuk, beşliklerinin üzerini vermiş, onunkini... Bu sırada en sağdaki inip, bir başka yolcu binme- seydi şoför herhâlde paranın üstünü verecekti. D) At ikide bir sürçüyor, kapanıyor, soluyor, kendisini toparlıyor; gömülüyor, gene silkiniyor, gene iler- lemeye çabalıyor. O, yaşlı, romatizmalı, yılgın bir beygirdir. Toprak ise gittikçe vicik vicik bir hâle gel- mektedir. Yağmur kesilmek bilmediğinden saplanıp kalmaları veya taşan bir ırmağın akıntısına kapıla- rak boğulmaları olasılığı çoğalıyor. E) Seneler var ki kuşlar gelmiyor. Daha doğrusu ben göremiyorum. Hâlbuki sonbahar; kocayemişleri, be- yaz esmer bulutları, yakmayan güneşi, durgun ma- viliği, bol yeşili ile kuşlarla beraber olunca insana, sulh, şiir, şair, edebiyat, resim, musiki, mesut insan- larla dolu bir dünya düşündürüyor. Şiirlerinde dol- di sesini oluş- eksiği, klasik