Şimdi Ankara Cebeci Hastanesi'nin küçük bir oda- sından dışarıya bakıyorum. Uzun, sarı toprak yığınları yükselerek, alçalarak so
Şimdi Ankara Cebeci Hastanesi'nin küçük bir oda- sından dışarıya bakıyorum. Uzun, sarı toprak yığınları yükselerek, alçalarak sonsuz uzanıyor. Fakat arkasında öyle kızıl bir gök var ki... Her şey acayip bir surette kızıl, galiba onun kanı! A... bunu böyle düşünmemek lazım. Doktor ne dedi? Başımdaki kurşun bende hayaller yara tiyormuş. "Çıkarırız!" diyorum. Beyaz gömleğinin kolları- na ciddi ciddi bakıyor. Bacaklarımı keseli daha kaç oldu? Yatağımın alt tarafı gülünç bir biçimde boş. Kurşun çıkarsa kafam da boşalır diye mi çıkarmıyorlar, ne bile- yim... Belki başımdakileri çıkarıp beni yalnız bırakma- mak için kafamdaki kurşuna dokunmuyorlar. Bazen ba- şım çok ağrırsa doktor, "Bir ay sonra ameliyat yaparım," diyor. "Şimdi İstanbul'a, ailene yaz," diye ısrar ediyor. Ne yazayım? İstanbul'dakileri unutmuş gibiyim. Orada es- mer, ince yüzlü, saçları gergin, bir türlü ihtiyar olmayan bir anam var. O da beni bu sergüzeşte atılırken reddetti. Sergüzeşt mi dedim? O halde başımdan geçenlerin hepsi doğru. Belki de bazıları değil; fakat ne zararı var? Belki de bu hikâyenin ortasında başım bunalacak; ben buradan başka bir dünyaya göçeceğim, onun da zararı yok.midiod Başlamak istiyorum. Başlamak için yanıyorum. Fa- kat nereden? Yemek yemeden yemiş yemek isteyen ço- cuklar gibi hep sonunu söylemek istiyorum. Ya başım boşalırsa? Cemal'in geldiği gün, annemin, "Bulgarlar ateşkes yaptılar!" dediği gün hikâyenin ilk satırı biçimlendi. Bu beni neden bu kadar rahatsız etti; Bulgar Mütarekesi¹ ni- çin beni bu kadar sızlandırdı, bilmiyorum. Yalnız anne- min alafranga salonunda eşyanın yerini bozacak kadar yerimi değiştirdim, dolaştım. Annem bundan başka da bir 1. 29 Eylül 1918, Selanik Ateşkes Antlaşması. Bulgaristan, müttefikler arasın- da I. Dünya Savaşı'ndan çekilen ilk devlet olmuştu. (Y.N.) 16 şey iste gib la b F