Simone de Beauvoir'nin 1949'da kaleme aldığı ikinci Cin- 18. siyet, feminist çalışmalar açısından hâlâ çok büyük bir öneme sahip

Simone de Beauvoir'nin 1949'da kaleme aldığı ikinci Cin- 18. siyet, feminist çalışmalar açısından hâlâ çok büyük bir öneme sahiptir. Beauvoir'nın bu kitapta tartışmaya açtığı fikirler arasında en çok ilgi göreni, "Kadın doğulmaz, ka din olunur." sözü, 1970'lerde geliştirilecek olan feminist çalışmaların anahtar kavramı haline gelen toplumsal cin- siyetin ve bunun biyolojik cinsiyet ile ayriminin en temel ifadesi olmuştur. Bu söz, tipki erkeklik tasarımı gibi ka dınlığın da toplumsal , kültürel, tarihsel bir yapı ve kurgu olduğunu, erkeklerle olan ilişkilerinde asla özne hâline gelemeyen ve kendisine öteden beri hep bir nesne rolu biçilen kadının bir çelişkiye hapsedildiğini vurgular. Bu çelişki; kadının, erkekle ilişkisi üzerinden tanımlanması ve mutlak ötekiliği temsil etmesidir. Üstelik kadını mutlak ötekiliğe yerleştiren mekanizmalar, erkeğin tek ve esas referans olmasını sağlayanlarla birdir. Yani Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağı- dakilerden hangisi getirilmelidir? A) psikolojik yapılarının benzerliğine karşın biyolojik fark- hilikları nedeniyle kadın ve erkek bir ikili karşıtlık ortaya konulur. aynı sosyo-kültürel, politik ve tarihsel yapılar, erkekliği bir norm olarak belirlerken kadınlığı bir sapma olarak kurar. C) erkek egemen toplum, ötekileştirmek ve böylece öz- gürlüğünü sınırlandırmak için kadını, kadına karşı araçsallaştırır. D) zihinsel kapasite ve yeterlik bakımından eşit olmala- rina rağmen kadınlara cinslerinin daha zayıf olduğu öğretilir. E) toplumsal ve siyasal alanda kadınların oynadığı önem- li rol, erkeklerin kadına bahşettiği bir ayrıcalık olarak sunulur.