taca şeklini alabilirdi. Kendi kendine o zaman yapılacak şeyi tasavvur ediyor, "Şüphesiz, intihar ederim" diyordu. Ve nihayet, b
taca şeklini alabilirdi. Kendi kendine o zaman yapılacak şeyi tasavvur ediyor, "Şüphesiz, intihar ederim" diyordu. Ve nihayet, böyle olacağı da aşikârdı. Mektubu bir kere daha okudu. Birden ilk okuyuşta dikkatini çekmeyen bir cümle gözüne ilişti: "Esasen ben sizden büyük bir fedakâr- Ik beklemiyorum" diyordu. "Yalnız bir müddet sizinle bir- kte bulunmak, sizi duygularıma ve düşüncelerime katılmış görmek... Sadece bir dost, bir akraba gibi... Nasıl isterse- Mesela arada sırada sizinle küçük gezintiler... Müm- kün olduğu kadar her bir alçalmış duygudan uzak, samimi görüşmeler..." Burada dudaklarının üzerinde, elinde olmadan bir tebes- in belirdi, kendi kendine, "Çocuk..." dedi. Ve bir kere o raddeye geldikten sonra... Onları daha ileri- ye gitmekten alıkoyabilecek bir kuvvetin mevcut olmadığını pek iyi biliyordu. Zaten onu korkutan, en çok bu değil miy- di Ve esasen bütün münasebetler de böyle başlamaz mıydı? Bunun tasavvuru bile onu dehşete düşürüyordu. Mektu- bu bir tarafa attı ve birden, o zamana kadar hissedilmemiş bir sinir boşalmasıyla yerinden fırlayarak, "Lakin ben ne yapıyorum?" dedi. "Bir kadın için bu kadarı bile bir namus- Hayz, hayır... Buna hiçbir zaman müsaade etmeyecek, daha ileriye gitmemek için her şeyi burada bitirecekti. Ve namuslu bir kadın için böyle hareket etmek, hayatında en mühim bir vazifeydi. Yeldirmesini çıkardı, tekrar pencerenin dine gelerek oturdu. Bundan sonra ona karşı nasıl bir va- yer almak lazım geleceğini düşünüyor, bu son kararını tat- bik edebilmek için zihninde planlar hazırlıyordu. Mesela ona di bir mektup yazacak, karşı karşıya geldiği zaman söy- enemeyen şeyleri, doğrudan doğruya anlatabilecekti. Buna meyla karar verdikten sonra masaya doğru ilerledi, hok- kay kalemi aldı. Heyecanından elleri titriyor, ona, doğrudan da bu kararından bahsedebilmek için bütün kuvvetini tedyordu. Ve fakat kalbinde dayanma gücünü kıran bir gom To fue