utmayınız. Çobanın biri, keçilerini otlağa götürmüş. Akşam eve döner- ken bir de bakmış ki hayvanlarının arasına yaban keçileri
utmayınız. Çobanın biri, keçilerini otlağa götürmüş. Akşam eve döner- ken bir de bakmış ki hayvanlarının arasına yaban keçileri karış- mış. Çok sevinmiş, hepsini ağıla götürmüş. O gece korkunç bir fırtına kopmuş. Ertesi gün çoban, keçilerini dışarıya çıkarama- mış. Kendi keçilerine bir tutam ot vermiş, "Ölmesinler yeter!" diye düşünmüş. Yaban keçilerine ise kendisine bağlanıp kaçmasınlar diye daha çok ot vermiş. Fırtına geçip havalar düzelmiş. Çoban, keçileri otlağa çıkar- mış. Yaban keçileri yerlerinde durmayıp dağa doğru kaçmış. Ço- ban, "Yahu, siz ne kadar nankörmüşsünüz? Ben size o kadar iyi baktım ama siz beni bırakıp dağa kaçıyorsunuz. Yazıklar olsun size verdiğim emeklere!" diye arkalarından bağırmış. Yaban keçilerinin çobana cevabı şu olmuş: "Biz de seni o yüzden bıraktık zaten! Bizi daha yeni buldun, şunun şurasında birkaç gün oldu. Kaç yıldır sana süt veren keçilerinden daha iyi baktın bize. Sen, yarın başka keçiler bulduğunda bizi de aç bırakırsın. (EZOP)