Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

Yavrularına avlanmayı öğreten dişi kurtlar, kurbanlarıyla oynamalarına izin verirler; işte şimdi de kardeşlerin buz tabakasının

Yavrularına avlanmayı öğreten dişi kurtlar, kurbanlarıyla oynamalarına izin verirler; işte şimdi de kardeşlerin
buz tabakasının üzerinde köpek yavrusunu kovalamalarını izleyen dişi kurt, "Bırakayım öğrensinler." diye dü-
şünüyordu.
Yavru kurtlar derin uyku

Yavrularına avlanmayı öğreten dişi kurtlar, kurbanlarıyla oynamalarına izin verirler; işte şimdi de kardeşlerin buz tabakasının üzerinde köpek yavrusunu kovalamalarını izleyen dişi kurt, "Bırakayım öğrensinler." diye dü- şünüyordu. Yavru kurtlar derin uykuya dalınca dişi kurt tekrar ava çıktı. Önceki gece olduğu gibi yine ufacık bir sesten ürküyor, kütüklerden, odunlardan, uzaktan insana benzeyen kara ardıç çalılarından korkuyordu. Yolun uzağın- dan, buz tabakasının üzerinden gidiyordu. Birdenbire yolda, çok ileride bir karaltı belirdi... Kurt gözlerini açtı; kulak kesildi; gerçekten de ileride bir şey yürümekteydi, hatta düzenli ayak sesleri bile işitilebiliyordu. Bir porsuk olmasındı bu? Dişi kurt dikkatle soluğunu tutarak mesafeyi biraz daha açtı ve kara lekenin çevresini dolandı. Sonra ona baktı ve tanıdı. Beyaz alınlı köpek yavrusuydu bu, acele etmeden, ağır adımlarla kışlağa dönüyordu. "Bana yine engel olmasın sakın." diye düşündü dişi kurt ve hızla ileri doğru koştu. Ama kışlağa yaklaşmışlardı artık. Tekrar kar yığınının üstüne çıkıp ahırın üzerine tırmandı. Önceki gün açtığı deliği, baharlık samanla yama- mışlardı ve çatının üzerinde iki yeni sırık uzanıyordu. Dişi kurt, ayakları ve burnuyla çalışmaya koyuldu hızla, bir yandan da yavru köpeğin dönüp dönmediğini görmek için arkasına bakmıyordu. Tam da yüzüne sıcak buhar ve gübre kokusu vurmuştu ki neşeli, perdeden perdeye geçen, tiz bir havlama sesi duyuldu. Köpek dönmüştü. Dişi kurdun yanına, çatıya zıpladı; delikten atlayıp sıcak evine kavuşunca, koyunlarını tanıyınca, daha da yüksek sesle havlamaya başladı... Ahırın altındaki Arapka uyandı ve kurdun varlığını sezerek ulumaya başladı; tavuklar gıdaklıyordu. Ignat, elinde tüfeği ile eşikte belirdiğinde, korkuya kapılan kurt kışlaktan uzaklaşmıştı bile. İgnat'ın islığı duyuldu: "Fyuit! Fyuit! Atıl çabuk!" Ve tetiği çekti bekçi ama tüfek ateş almadı; bir kez daha çekti ama yine çıt yoktu... Üçüncü kez çektiğinde, ateşten dev bir demet fırladı namludan, kulakları sağır eden bir ses işitildi: "Bum! Bum!" Tüfek kuvvetle omzunu tepti Ignat'ın; bir eline tüfeğini, diğerine baltasını alarak gürültünün kaynağını görmeye gitti... Az sonra izbesine geri döndü. "Ne olmuş?" diye sordu kısık bir sesle o gece evinde kalan ve gürültüden uyanan bir yolcu. "Bir şey yok..." diye yanıtladı onu İgnat. "Boş işler. Bizim Beyaz Alın ahıra dadandı, koyunların yanında, sıcakta uyuyor. Yalnız kapıdan girmeye aklı ermiyor da çatıdan dalmaya uğraşıyor devamlı. Geçen gece çatıyı eşeleyip gezmeye çıkmış alçak, şimdi de geri dönmüş, yine dağıtmış çatıyı." "Aptal." "Evet, bir tahtası eksik. Aptallardan oldum olası nefret ederim!" diye iç geçirdi İgnat ocağın üzerine tırmana- rak. "Neyse, Tanrı misafiri, erken kalkacağız, haydi tam yol uyuyalım..." Bekçi sabahleyin Beyaz Alın'ı yanına çağırdı, (...) bir yandan da söylenip duruyordu: "Kapıdan gir! Kapıdan gir! Kapıdan gir!"