yurt eden Asım Bezirci, Fethi Naci, Berna Moran gibi edebiyat kuramcı ve eleştirmenlerinin olmadığı sorusu; en iyi, tekelci serm
yurt eden Asım Bezirci, Fethi Naci, Berna Moran gibi edebiyat kuramcı ve eleştirmenlerinin olmadığı sorusu; en iyi, tekelci sermaye gruplarının kültür-sa- nat piyasasına birkaç on yıldır doğrudan müdahalesi ile şekillenen bir edebiyat ortamının varlığı ile birlikte ele alınırsa doğru okunabilecek ve yanıtlanabilecektir herhâlde. Kitabı basan yayınevinin, tanıtan gazete ve derginin, kitabın nakliyesini gerçekleştiren dağıtım şir- ketinin ve de kitabı satan mağazanın aynı kişiye veya birbirlerine yakın gruplara ait olduğu gerçeği gözümü- zün önünde duruyor zira. Bu "ağ"da eleştirmene dü- şen görev, buraya dâhil olmak ve burada kalabilmek için sadece tanıtım yapmak; her yeni çıkan kitabın duyurusunu, reklamcılardan birkaç saat fazla çalışıp sekiz on paragrafa yayabilmektir. Doğan Hızlan, Ömer Türkeş, Semih Gümüş gibi hemen herkesin tanıdığı eleştirmenlerin yazdıkları da bu bağlamdadir hep öte- sinde değil . Benim dikkatimi çeken, bunların herhangi bir kitapla ilgili, neredeyse hiçbir zaman olumsuz şey- ler yazmamaları. Bu, yukarıda söylediklerime ek an- cak onları içererek aşan bir durum. Elbette ki hoşlarına gitmeyen kitaplar okuyorlardır ancak kendilerinin bu minvalde yazı yazdıklarına neredeyse hiç tanık olmu- yoruz. Hep sevdiklerini, bayıldıklarını, beğendiklerini yazıyorlar. 38. Bu parçada geçen altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde yardır? A) Sözlerimi özetleyecek olursam şunu söyleyebilirim: Bizde artık şiir yazılmiyor. B) Edebiyatımızda eski tarz ve biçimdeki şiire ilgi gençler arasında giderek yaygınlaşıyor. C) Her yazar aslında kendisinin eleştireni olmalı, ola- bilmelidir. D) Gerek roman gerekse öykü edebiyatımıza çok son- raları gelmiş türlerdir. E) Başkasını taklit ederek eser oluşturan kişinin yap- tığı iş öykünme olarak adlandırılamaz.