Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

zač 7. I. Metin ve II. Metin parçalarını aşağıda verilen başlıklar doğrultusunda karşılaştırınız. I. Metin Zaman-ı evvelde Mısır

zač
7. I. Metin ve II. Metin parçalarını aşağıda verilen başlıklar doğrultusunda karşılaştırınız.
I. Metin
Zaman-ı evvelde Mısır şehrinde bir hatun var idi. Anun oğlu var idi. Atalarından öksüz kalmış-
lar idi. Ol vilâyette bir dağ var idi. Her kim ol dağa

zač 7. I. Metin ve II. Metin parçalarını aşağıda verilen başlıklar doğrultusunda karşılaştırınız. I. Metin Zaman-ı evvelde Mısır şehrinde bir hatun var idi. Anun oğlu var idi. Atalarından öksüz kalmış- lar idi. Ol vilâyette bir dağ var idi. Her kim ol dağa çıkıp iki rekat namaz kılsa her ne hâceti var ise revâ olurdu. Bir gün ol öksüzce uşaklar, üçü bir yere gelip savaşa savaşa ol dağa çıkarken büyük kardaşının karru acıkmış idi. Secde[ye] yatıp münacaatında "Bir pilav olsa da varıp karnımı doyursam", dedi. Hâceti revâ oldu. Gördü ki şehirde dellâller çağırıp, "Karnı aç olan dâvete gelsin." der. Bu avâzı işitince kardaşlarına bakmayıp gitti. Ortanca kardaşı dahi başını secdeye koyup münacaatında bir at istedi. Anın dahi hâceti revà olup eline bir at gitti. Ol dahi küçük kardaşına bakmayıp dedi ki: "Aman Yâ Rab! Bana şâirlik ver ve bir dahi saz nasip eyle, benim bildiğimi cümle âlem bilme- sin." deyip secdeden başını kaldırıp gördü ki saz yanında, eline alıp bir iki kere vurdu. Gördü ki hâceti revâ olmuş, Rabb-i Teâla ol kadar ses ve âvâz vermiş ki, eğer yanında âdem olaydı, ağlardı. Rabb-i Teâla ol kadar türkü verdi ki, cümle âlem bir yere gelseler yazamazlar idi. Şükrü senâ edip dağdan indi. Sazını göğsüne alıp çalarak evine geldi. Hikâyet-i Aşık Garip ve Bezirgân Kızı II. Metin (haz. Doğan Kaya, Sabri Koz Halk Hikâyeleri 1) On beş günden beri köyden köye dolaşıyoruz. Bu köylerin her biri, öbüründen daha hüzünlüdür. Yorgunluk bir taraftan, gönlümüzdeki melâl öbür taraftan, âdeta nihayeti yok bir gurbet ve sür- gün yolunda gibiyiz. Eski hayatımız, arkamızda bıraktığımız itiyatlar, rabıtalar bize bir başka asra ait efsaneler şeklinde görünüyor. Bir daha eski hâlimize dönecek miyiz? Bu gamlı seyahat günün birinde nihayete erecek mi? Buna hiç ihtimal vermiyoruz. Mutlaka ya bir köyün, ya o köyün dere ve bayırlarından biri içinde can vereceğiz gibi bir hisle doluyuz. Harbin bir ateş sağanağı hâlin- de savurarak, yakarak, yıkarak üstünden geçtiği bu yerlerde ekseriya hayalen tasavvur ettiğimiz ahiret âlemini; cennetle cehennem ortasındaki cansız ahiret âlemini buluyoruz ve zannediyoruz ki hepimiz, yerin altından yürüyoruz. Felâket, meşakkatle, zahmet ve elemle o kadar haşır neşir olmuşuz ki, açlık ve susuzluk gibi şeyler bizi artık korkutmuyor... Birlikte taşıdığımız nevaleler çoktan tükenmiştir; uğradığımız izbelerde ise yiyecek bulmak kabil değildir. Zira, bu yerlerde otu- ranlar tam bir aydan beri, iki taş arasında öğüttükleri ve bir yutulmaz sert hamur hâline koydukları yarı yanmış, yarı kül olmuş buğday taneleriyle geçiniyorlar. Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU, Ceviz Tema Anlatıcı Üslup Anlatım Biçimi Bakış Açısı