Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Görüşme BaşlatPaketleri İncele

Devrimler Çağında Değişen Devlet-Toplum İlişkileri Konu Anlatımı

Devrimler Çağında Değişen Devlet-Toplum İlişkileri konu anlatımı Kunduz eğitmenimiz tarafından hazırlandı! Bilmen gereken tüm detaylar ve sorular bu yazımızda!

33 dakikalık okuma
Kunduz Eğitmen tarafından yazıldı, 26.08.2021
Devrimler Çağında Değişen Devlet-Toplum İlişkileri Konu Anlatımı

Hesap Oluştur

Ücretsiz kaydol, sınırsız video içerikler ve soru çözümleri ile sınava hazırlan!

ÜCRETSİZ KAYDOL

 

Devrimler Çağında Değişen Devlet-Toplum İlişkileri konusu TYT ve AYT Tarih için oldukça önemli ve soru gelen konulardan biri. Bu yazı, Devrimler Çağında Değişen Devlet-Toplum İlişkileri başlığı altında; İhtilaller Çağı, Modern Siyasal İdeolojiler, Mutlak Monarşiden Anayasal Monarşiye, Osmanlı Devleti’nde Modern Orduya Geçiş, XIX. Yüzyılda Sosyal Hayattaki Değişimler, Osmanlı Devleti’nde Demokratikleşme Hareketleri ve II. Meşrutiyet konularını içeriyor. Kunduz Tarih eğitmenimiz Ayşenur Hoca tarafından senin için hazırlandı! Şimdi beraber bu konuyu keşfedelim!

İhtilaller Çağı

Fransız İhtilali (1789)

Nedenleri

  • Krallık rejiminin baskıcı yönetimi
  • Halkın çeşitli sınıflara ayrılması (soylular, rahipler, burjuvalar, köylüler)
  • Rönesans sonrasında ortaya çıkan aydınlanma çağının etkisi
  • Amerika’nın bağımsızlığını kazanması
  • İngiliz meşrutiyetinin etkisi
  • Halkın son derece fakir olması
  • Bazı Fransız aydınlarının halkı etkilemesi
  • Yedi Yıl Savaşları’nın sonucunda vergiler konması
  • Burjuva sınıfının yönetime katılmak istemesi

Sonuçları

  • Yeni Çağ sona ermiştir. Yakın Çağ başlamıştır.
  • Mutlak krallıklar yıkılmıştır, millî devletler kurulmuştur.
  • İlk kez insan hakları evrensel bildirisi yayınlanmıştır.
  • Yönetim, burjuva sınıfının eline geçmiştir.
  • İlk kez laik hukuk kuralları ortaya çıkmıştır.
  • Eşitlik, adalet, milliyetçilik, hürriyet, ulusal egemenlik, laiklik, cumhuriyet gibi kavramlar önem kazanmıştır.
  • Mahalli otorite yerine merkezî otorite kabul edilmiştir.
  • Eski toplum, eski kültür değerleri ve idareler değişim geçirmiştir.

Fransız İhtilali’nin İmparatorluklara Etkisi

  • Fransız İhtilali beraberinde ulus, milliyetçilik, millî egemenlik, demokrasi, laiklik, adalet gibi kavramları ortaya çıkardı ve bu kavramlar tüm Avrupa’ya yayıldı.
  • Fransız İhtilali, özellikle çok uluslu yapıları olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Rusya ve Osmanlı Devleti’ni etkiledi.
  • Fransız İhtilali’nin getirmiş olduğu milliyetçilik akımı ve liberal fikirlerle bu devletler parçalanabilirdi.
  • Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, ülkede otoriteyi artırarak Metternich Politikası ile milliyetçi ve liberal hareketleri bastırma yolunu tercih etti.
  • Bağımsızlık için ayaklanan Sırplar, Hırvatlar ve Romenler isteklerine kavuşamadı.
  • Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Alman ve İtalyan millî birliklerinin kurulmasını engellemeye çalıştıysa da 1870 yılında İtalya, 1871 yılında da Almanya millî birliğini kurdu.
  • 1830 yılında Rusya sınırları içinde yaşayan Polonyalılar hürriyetlerini kazanmak için ayaklandılar.
  • Ancak Ruslar bağımsızlık hareketini çok sert bir şekilde bastırdı.
  • 1830’da Fransa kralı devrilince Belçikalıların çıkardığı isyanı Rusya bastırdı.
  • Macar İsyanı’nı bastırmak için Avusturya’ya asker gönderen Rusya, Osmanlı Devleti’ne de Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı’nın bastırılmasında yardım etti.
  • Fransız İhtilali sonrası temelleri atılan sosyalizm, 1917’de Çarlık Rusya’sının Bolşevik İhtilali ile yıkılmasına neden oldu.
  • İhtilalin Osmanlı Devleti’ndeki gayrimüslim halk üzerinde etkili olmaya başladığının en bariz örneği 1820 Yunan Ayaklanması’dır.
  • Müslüman halka ihtilalin etkileri ise ancak XIX. yüzyılın ikinci yarısında yansıdı.
  • Fransız İhtilali’nin yaymış olduğu milliyetçilik akımının etkisi ile I. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde devlet sınırlarının Meriç Nehri’ne kadar gerilemesine, Balkan ülkelerinin bağımsızlıklarını kazanmalarına sebep oldu.
  • İhtilalin yaydığı fikir akımları, Osmanlı Devleti’ndeki subay ve teknik okullarda ders veren yabancı öğretmenler tarafından yayıldı.
  • 1830-1860 yılları arasında Batı’da sivil toplum hayatında yer etmiş olan özgürlük ve anayasacılık gibi düşünceler, Osmanlı’da büyük bir hayranlık uyandırdı.
  • Bu doğrultuda meydana gelen en büyük gelişmelerden biri, Osmanlı Devleti’nde 1839 yılında Tanzimat Fermanı’nın yayınlanması oldu.
  • Kendilerine “Genç Osmanlılar” diyen bir grup aydın, 1865-1875 yılları arasında yürüttükleri çalışmalarla Osmanlı Devleti’nde ilk anayasanın yürürlüğe girmesini sağladılar (1876).
  • Böylece Osmanlı Devleti’nde Meşrutiyet Dönemi başladı.
  • II. Meşrutiyet yıllarında Türkçülük akımı hızla Osmanlı coğrafyasında yayılmaya başladı.
  • Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde bu Türk milliyetçiliği yer aldı.

Osmanlı Devleti’nde Bağımsızlık Hareketleri

  • Napolyon Bonapart; Balkanlar’ı ele geçirmek, Mısır’a çıkmak ve Doğu Akdeniz’i bir Fransız gölü hâline getirmek için Osmanlı Devleti’nde milliyetçilik akımının yayılması ve bağımsızlık isyanlarının çıkması için uğraştı.
  • Rusya, Yedi Ada’da Rumları Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırttı. Rusya Balkanlar’da milliyetçiliği yaymaya devam etti.
  • Avusturya ve Rusya, Balkanlar’daki emellerini gerçekleştirebilmek için Sırbistan’a yolladıkları ajanlarla milliyetçilik düşüncesini Sırplar arasında yaymaya başladı. 1804 yılında başlayan isyan 1878 yılında Sırpların bağımsızlığı ile sonuçlandı.
  • Sırpları bağımsızlığa götüren anlaşmalar: 1812 Bükreş Antlaşması, 1829 Edirne Antlaşması ve 1878 Berlin Antlaşması
  • Sırplardan sonra 1821 yılında Rumlar isyan ettiler. Avrupalı devletler müdahale ederek Rum İsyanı’nı uluslararası bir mesele hâline getirdiler.
  • Rum isyanını bastıran Osmanlı ve Mısır donanmaları İngiliz, Fransız ve Rus ittifakı tarafından 1827 yılında Navarin’de yıkıldı.
  • 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Osmanlı Devleti yenilince yapılan Edirne Antlaşması’ndan sonra Yunanistan bağımsızlığını ilan etti.

Sanayi Devrimi

  • Avrupa’da insan ve hayvan gücüne dayalı üretim biçiminden makine gücüne dayalı üretim biçimine geçilmesi, Sanayi Devrimi olarak adlandırılır.
  • Sanayi Devrimi ilk olarak İngiltere’de James Watt tarafından buhar gücünün makinelerde kullanılmasıyla tekstil alanında XVIII. Yüzyıl ortalarında başlamıştır.
  • Sanayi Devrimi’nde, sömürgeciliğe bağlı olarak Avrupa’da yaşanan sermaye birikiminin önemli bir rolünün olduğu söylenebilir.

Sonuçları

  • Üretim anlayışı değişmiş, seri üretim başlamış, üretim maliyetleri azalmıştır.
  • Sömürgecilik yarışı hızlanmış, devletler arası ekonomik rekabet ve ham madde ihtiyacı artmıştır.
  • El tezgâhları ve küçük atölyeler kapanmış, büyük fabrikalar faaliyete geçmiştir.
  • İşçi sınıfı ortaya çıkmış, kapitalizm ve sosyalizm önem kazanmıştır.
  • Köyden kente göçler başlamıştır.
  • Avrupa’da refah düzeyi yükselmiş ve şehirlerde nüfus artmıştır.
  • Çekirdek aile modeli ortaya çıkmıştır.
  • Sermaye tekelleşmiş ve büyük şirketler kurulmuştur.

1830 İhtilalleri

Nedenleri

  • Ekonomik hayatın gelişmesinin ancak siyasal alandaki liberalizm ile gerçekleşeceğine inanılması
  • Avrupa halklarında özgürlük arayışının gittikçe yaygınlaşması
  • 1815 Viyana Kongresi’nden sonra Metternich Sistemi ile kralların özgürlük düşüncesini benimseyen Avrupa halkının üzerinde hakları kısıtlayıcı politika uygulaması
  • 1815-1830 yılları arasında ülkelerin anayasal düzene geçmeleri ve kralların anayasayı kaldırmak veya anayasanın sınırlarını daraltmak istemesi
  • Başka devletlerin egemenliği altındaki halklarda milliyetçilik akımının güçlenmesi
  • Almanya’da bilim ve felsefenin ilerlemesiyle Avrupa’ya liberalizmin yerleşmesi

Gelişimi

  • 1830 İhtilalleri ilk olarak Fransa’da başladı.
  • İhtilal başarılı olunca Almanya, İtalya, Polonya, İngiltere ve İspanya’da da etkilerini hissettirdi.
  • Fransa, Belçika ve İspanya’da liberalizm hareketi başarıyla sonuçlandı.
  • Liberalizm akımı sayesinde İsviçre bağımsızlığını kazandı.
  • 1830 İhtilalleri’nde Batı Avrupa’da aristokrat sınıf, burjuvazi sınıfına yenilmiştir.
  • 1830 İhtilalleri Fransa ve İngiltere’de işçi sınıfının siyasal yaşamda bağımsız bir güç olarak doğmasını da sağladı.
  • 15 Ekim 1833’te gizli bir antlaşma ile monarşiyi savunan Avusturya, Rusya ve Prusya aralarında Doğu Bloku’nu oluşturdu.
  • Nisan 1834’te Londra’da yapılan antlaşma ile de İngiltere, Fransa, İspanya ve Portekiz liberalizmi savunan Batı Bloku’nu oluşturdu.

1848 İhtilalleri

  • Avrupa’da 1815-1830 yılları arasında yaşanan siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeler ile 1815 Viyana Kongresi’nin getirmiş olduğu düzen, 1848 İhtilalleri’ni de beraberinde getirdi.
  • 1848 İhtilalleri 1830 İhtilalleri’ne göre daha etkili oldu.
  • İmparatorlukların hâkimiyeti altında yaşayan milletlerin bağımsızlık için ayaklanmaları bu ihtilalleri yaygınlaştırdı.
  • Liberalizm, nasyonalizm ve sosyalizm gibi fikir akımlarının insanlar arasında yayılması 1848 İhtilalleri’ne güç kazandırdı.
  • Sicilya’da başlayan 1848 İhtilalleri, Fransa’da güç kazanarak diğer ulusları da etkiledi.
  • Almanya, İtalya ve Macaristan’daki ihtilal hareketleri, milliyetçilik açısından başarısızlıkla sonuçlandı.
  • Belçika, Hollanda, Danimarka, Sardinya ve İsviçre ihtilalleri ise özgürlüklerin güçlenmesini sağladı.
  • Avrupa’daki bu ihtilallerin genel olarak başarısızlığı demokrasinin gelişmesini olumsuz etkilediyse de Avrupa’yı bir savaş alanı hâline gelmekten de korudu.
  • Avrupa’da yeni bir barış dönemine girilerek Avrupa uygarlığını geliştirecek yeni adımlar atıldı.
  • Hükûmetler, ideoloji veya inançlar üzerinden değil güç ve gerçeklik üzerinden siyaset yapmaya başladılar.
  • Devletler doğal düşman veya müttefik gibi davranışları sergilemek yerine kendi çıkarlarını gözettiler.
  • İhtilalden sonra iktisadi alanda bir refah dönemi meydana geldi.
  • 1848 İhtilalleri’ne karşı çıkan Avusturya ve Rusya’nın zayıflaması, İtalya ve Almanya’nın siyasi birliklerinin oluşmasını sağladı.

Modern Siyasal İdeolojiler

  • Siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan ve bir hükûmetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî, moral ve estetik düşünceler bütününe “ideoloji” denir.
  • 1815 Viyana Kongresi’nin getirdiği yeni düzen, birtakım modern fikir akımlarının da ortaya çıkmasına neden olmuştur.
  • Bu akımlar: Marksizm, liberalizm, kapitalizm ve sosyalizm.

Liberalizm

  • Özgürlük, serbestlik anlamlarına gelen liberalizm, insanların özgürlüğünü savunan bir düşünce sistemidir. Liberal düşünürler şu düşünceleri savundular:
  • Tüm bireyler eşit haklara sahiptirler (doğal haklar doktrini).
  • Ekonomik faaliyetler ve özgürlüklerin önündeki sınırlandırılmalar kaldırılmalı (rekabetçi piyasa ekonomisi)
  • Keyfi yönetimler sınırlandırılmalı (anayasal yönetim felsefesi)
  • Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılıp din ve vicdana ait hususların kişilerin özel alanına girdiği meslekler olduğu kabul edilmeli (sekülerizm-laiklik)
  • Liberal akımın doğmasını sağlayanlardan biri Thomas Hobbes’tır.
  • Liberalizmin siyasi bir teori olarak ortaya çıkmasında ise en büyük katkıyı İngiliz filozof John Locke yapmıştır.
  • John Locke’dan sonra XVIII. yüzyılda Adam Smith, Adam Ferguson ve David Hume fikirleri ile liberalizme katkı sağladılar.
  • David Hume ve Adam Smith’in çalışmaları ile birlikte ekonomik liberalizm kimliği de tanınmaya başlandı.

Etkileri

  • Liberalizm, içerisinde barındırdığı fikirler ile halkın mutlak ve sınırsız yönetme gücüne sahip kralların yönetimine karşı çıkmalarını sağladı.
  • 1789 İhtilali ile toplumlar kralların mutlak gücüne dayalı düzenlerini yıkmaya başladı.
  • Avrupa’daki krallar vatandaşlarını eski düzene göre yönetmeye kalkınca 1818-1822, 1830 ve 1848 yıllarında üç devre hâlinde ayaklanma ihtilaller yaşandı.
  • Böylece XIX. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da birçok devlette anayasalı bir yönetim modeline geçildi.
  • Liberalizm hareketi Avrupa’da insanları Cumhuriyet idaresiyle yönetilme fikrine de ulaştırmıştır.
  • Liberal düşünceler ekonomi alanına da yansıdı. İş adamları ve sermayedarlar, hükümdarların izlemiş olduğu ekonomik sınırlamalardan rahatsız oldular.
  • Bu durum da ekonomik özgürlüğün ancak siyasal liberalizm ile olacağına olan inancı artırdı.
  • Liberalizm Avrupa’da güzel sanatları da etkiledi. Güzel sanatlarda tabiat ile tabiattaki şekilleri özgürce kullanmayı ilke edinen Romantizm akımının doğmasına yol açtı.
  • Liberaller, halka din ve vicdan hürriyetinin devlet tarafından verilmesi için çaba gösterdiler.
  • Liberalizm ve sosyalizm ideolojileri birbirleri ile zıt görüş içinde olmalarına rağmen halka basın, din ve eğitim özgürlüklerini kazandırmada etkili bir rol oynadılar.

Kapitalizm

  • Serbest piyasa ekonomisi veya serbest girişim ekonomisi olarak bilinir.
  • Özel teşebbüse ve piyasa serbestliğine dayalı olan bir üretim sistemidir.
  • Kapitalizmin merkezinde birey ve bireysel menfaatler ön planda tutulmuştur.
  • Amaçları:
  • En yüksek kârı elde edebilmek
  • Bireylere serbest girişim yapabileceği hakları kazandırmak
  • Üretim aşamasında devletin müdahalesini en asgari düzeye düşürmek
  • Üretilen malları satmak ve ekonomiyi özel kesime bırakmak
  • Avrupa’da değerli madenlerin artması yüksek enflasyona neden oldu.
  • Bu durumdan faydalanan kapitalistler, ekonomik ağırlığın devletten özel girişimlere kaymasını sağladılar.
  • XVIII. yüzyılda İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi; Almanya, Fransa ve ABD’de büyük bir toplumsal değişime sebep oldu.
  • Büyük sanayi şehirleri oluştu.
  • Proletaryanın (işçiler) haklarını korumak için sendikalar ve siyasi partiler ortaya çıktı.
  • Kapitalizme karşı sert eleştiriler yapıldı. Eleştirenlerin başında Karl Marx ve Friedrich Engels gelmekteydi.
  • Bu düşünürlerin eserleri, sosyalizm ve komünizm fikirlerinin kaynağı oldu.
  • Dünya Savaşı kapitalizmin gelişimde bir dönüm noktası oldu.
  • Altın standardının yerini ulusal para birimleri aldı.
  • Bankacılık hegemonyası Avrupa’dan ABD’ye geçti.
  • Dünya Ekonomik Krizi (1929), kapitalizme olan bakışı da değiştirdi.
  • İnsanlar kapitalizmin kısa sürede çökeceğine inandılar ama kapitalizm kendini yenileyerek varlığını devam ettirdi.

Etkileri

  • Avrupa’da ticaret kapitalizminin yaşandığı XV ve XVIII. yüzyıllar arasında köylerden kentlere doğru göçler meydana geldi.
  • Kentler zamanla büyüdü.
  • Kapitalist anlayışa sahip olan Avrupa’nın güçlü devletleri, sahip oldukları sermayeleri ile güçsüz olan ülkelerin kaynaklarını paylaşmak için yarış içerisine girmişlerdir. Böylece yeni sömürgeler elde etmişlerdir.
  • Sanayi İnkılabı’nın getirdiği büyük ölçekli fabrikalar daha fazla işçiyi gerekli kıldı.
  • İnsanlar çok zor şartlar altında buralarda çalıştırıldı.
  • Artık toplumda bir işçi sınıfı ortaya çıkmıştı.
  • Sosyalizmin etkisi ile İngiltere’de işçi örgütlenmesine izin verildi.
  • 1864’te Londra’da Uluslararası İşçi Birliği kuruldu.

Sosyalizm

  • Kapitalizme bir tepki olarak doğan ve kapitalizmin özel mülkiyet, piyasa ekonomisi ve kâr esasına karşı çıkan bir ideolojidir.
  • Amaçları:
  • Sermaye sahipleriyle işçiler arasındaki eşitsizliği giderme
  • Servet ve refah farklarını ortadan kaldırma
  • Üretim araçlarını toplumun mülkiyetine geçirme, özel mülkiyet yerine kolektif mülkiyeti oluşturma
  • Toplumda sınıf farklılıklarını ortadan kaldırma
  • 1815 yılından itibaren Sosyalizm ideolojisi doğmaya başladı.
  • Sosyalizmin en önemli simalarından olan Karl Marx ile sosyalizm, farklı bir boyut kazandı.
  • Karl Marx kendi sosyalist sistemini işçi sınıfına dayandırdı ve bütün dünya işçilerinin örgütlenmesine çok önem verdi.
  • Bu doğrultuda yapılan çalışmalar sonucunda I. ve II. Enternasyonaller (Uluslararası İşçi Federasyonu) kuruldu.
  • Sosyalizm, farklı coğrafi bölgelerde farklı dönemlerde ortaya çıktı, gelişti ve etkisini zamanla yitirdi.
  • Sosyalizmin Fransa’daki en önemli savunucusu Henri de Saint Simon’dur.
  • Dünyadaki ilk sosyalist devrim 1917’de Vladimir Ilyich Lenin liderliğinde Rusya’da gerçekleşti.
  • II. Dünya Savaşı’ndan sonra sosyalizm yayılarak Doğu Avrupa, Uzak Doğu, Latin Amerika ve pek çok üçüncü dünya ülkelerinde yönetime gelme imkânı buldu.

Marksizm

  • Karl Marx ve Fredrich Engels tarafından ortaya atılan fikir akımıdır.
  • İşçi sınıfını ön plana çıkaran Karl Marx, bu sınıfa kapitalizmi yıkıp yeni bir düzen oluşturma görevi verir. Marksizmde irade, bireylere veya belirli bir gruba değil, işçi sınıfına verilmiştir.
  • Marx, en önemli eseri olan Kapital’de düşüncelerini temellendirdi.
  • Marksizm sadece bir iktisat teorisi veya siyasal bir program değildir. Bütüncül, devletin olmadığı yeni bir dünya öngören bir ideolojidir.
  • Marks’a göre kapitalist piyasadaki sermaye sahipleri, işçileri sömürüyor ve işçilerin büyük bir kısmına refah sağlamıyordu. Kapitalizm sadece kapitalistlerin refahı için çalışıyordu.
  • Marksizm’e göre işçi sınıfı, bir sınıf mücadelesi verecek ve kapitalist sistem bu devrimle yıkılacaktı.

Etkileri

  • Marksizm’in en büyük siyasi ve toplumsal etkisi XX. yüzyılda ortaya çıktı.
  • İlk olarak Vladimir Lenin önderliğinde Rusya’da, 1917 yılında sosyalist devrim yapıldı.
  • Daha sonra bir diğer komünist devrim olan “Büyük Proleter Kültür Devrimi” 1966-1976 yılları arasında Mao Zedong liderliğinde Çin’de ortaya çıktı.
  • SSCB egemenliğine bırakılan Doğu Avrupa ve Balkanlar’daki ülkeler de komünizm yönetimine dâhil oldu.
  • 1939-1945 yılları arasında komünist ülkelerin sayısı Rusya ve Çin de dâhil olmak üzere otuz altıya çıktı.

Siyasi İdeolojilerin Dine Bakışı

  • Liberalizm, kendi sistemini güçlendiren kamu ve özel ayrımına saygı gösterdiği müddetçe dine müdahale etmedi.
  • Herkesi iş gücü hâline getiren kapitalizm, sekülerleşmenin hızlanmasını sağladı.
  • Kadınların iş gücü hâline gelmesiyle eski geleneksel aile yapısı çözüldü.
  • Ticaretin seküler kuralları, dinî müsamahayı artırarak farklı inançlar arasında olumlu bir iletişimin önünü de açtı.
  • Marksizm ve sosyalizm ideolojilerinde dinin herhangi bir olumlu fonksiyonunun olmadığı savunuldu.
  • Zamanla dinin toplum üzerindeki etkisinin kalmayacağını savundular.
  • Dünya genelinde modernleşme süreciyle beraber insanın kutsalla olan bağı zayıfladı.
  • Yaşamın anlam ve amacı yalnızca dünyaya özgü tüketime indirgendi.
  • Değerlerde yaşanan aşınma ve ahlaki çöküntü, toplumsal pek çok sorunu ortaya çıkardı.

Mutlak Monarşiden Anayasal Monarşiye

  • Anayasal gelenek ilk defa İngiltere’de başladı.
  • Sınıflar arasında yapılan mücadeleler, iktidarın gücünü aristokrasi ve burjuvazi arasında paylaştırdı.
  • İngiltere’nin anayasa geleneğinin Avrupa Kıtası’ndan Amerika Kıtası’na gelmesi İngiliz kolonileri aracılığıyla gerçekleşti.
  • Amerika’daki bağımsızlık savaşı sırasında ilan edilen “Amerika Bağımsız Bildirgesi” de Fransa’yı etkiledi.
  • Fransa’da mutlak monarşi yönetimine karşı tepkiler başladı.
  • Burjuva sınıfı işçi ve köylülerin desteğini alarak Fransız İhtilali’ni başlattı.
  • 1789 Fransız İhtilali ile İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi ilan edilerek yeni bir anayasa hazırlandı.
  • Anayasa, krallığı kaldırmadığından mutlak monarşiden anayasal monarşiye geçilmiş oldu.
  • Avrupa’nın monarşi ile yönetilen devletleri Fransa’ya karşı ittifaklar oluşturdu.
  • Napolyon yönetimi ile Avrupalı devletler arasında süren savaşlar neticesinde toplanan Viyana Kongresi ile Avrupa’nın bozulan düzenini tekrar eski hâline getirebilmek için Metternich Sistemi kabul edildi (1815).
  • Bu sistemle liberal akımlar ortadan kaldırılmak istendi fakat 1830 ve 1848 ihtilalleri Metternich Sistemi’nin sonu oldu.
  • Sanayi İnkılabı’ndan sonra burjuvaziyi egemen yapan ekonomik sistem işçi sınıfını ortaya çıkardı.
  • İktidarların işçilerin sorununu çözmek yerine onlara karşı güç kullanması, özgürlüğü savunan liberallerle sosyalistlerin birlikte hareket etmesini sağladı.
  • Bu durum, özgürlükçü anayasaları ortaya çıkardı.
  • Mutlak monarşilerin bir kısmı yıkıldı.
  • Bir kısmı da yönetim şeklini yumuşatarak anayasal monarşilerle yollarına devam etti.

Osmanlı Devleti’nde Modern Orduya Geçiş

Zorunlu Askerlik Sistemi

  • Zorunlu askerlik sisteminin başlangıcı Fransız İhtilali’ne dayanırken modern ordu kurma fikri XVI. yüzyılda Niccolo Machiavelli tarafından ortaya atıldı.
  • Millî bir devlet kurma fikri, zorunlu askerliğe dayalı millî bir ordu kurma fikrinin doğmasına sebep oldu.
  • Fransa’da cumhuriyetin ilanından sonra çıkan ayaklanmaları bastırmak için daha fazla askere ihtiyaç duyuldu.
  • Bu ihtiyacı karşılamak için seferberlik kararnamesi ilan edildi.
  • Kararnameye göre her Fransız erkek, asker kabul edildi.
  • Bu kararname ile zorunlu askerlik uygulanmaya başlandı.
  • Bu uygulama Avrupa devletlerinde hızla yayıldı.
  • Ulus devletler, zorunlu askerlikle güçlü bir ordu kurmayı hedefledi ve aynı zamanda farklı statülere bölünmüş topluluktan eşit vatandaşlığa geçişi sağladı.

Nizam-ı Cedid Ordusu

  • III. Selim’den itibaren askerî alanda geniş çaplı ıslahatlar yapıldı.
  • Yeniçeri Ocağında ilk bozulmalar XVI. yüzyıl ortalarında başladı.
  • Yeniçerilerin evlenmeye başlaması ve askerlik dışında başka mesleklerle uğraşması, onları talim yapmaktan uzaklaştırdı. Bu durum onların askerlik yeteneklerini zayıflattı.
  • Sultan III. Murat Dönemi’nde askerlikle alakası olmayanların Yeniçeri Ocağına alınması orduda bozulmayı hızlandırdı.
  • Yeniçeriler orduda asker sayımına karşı çıktıkları için savaştan kaçanlar veya şehit olanlar tespit edilememekteydi ve bunların maaş defterleri (mevacip ve esame defteri) bir senet gibi alınıp satılmaktaydı.
  • Orduda liyakate dayalı belirli bir tayin ve terfi sisteminin bulunmayışı, rüşvet ve iltimasın önünü açtı.
  • Böylece askerlikle alası olmayan kişilerin orduya girmesi ordudaki disiplinin bozulmasına neden oldu.
  • Osmanlı ordusunda çağa uygun bir yapılanmayı gerçekleştirme girişimlerinin başlangıcı “Nizam-ı Cedid” askerî birliklerinin kurulmasıdır.
  • III. Selim Yeniçeri Ocağı dışında yeni bir askerî birlik kurdu.
  • 1792’de İstanbul’da Levent Çiftliği’nde yeni askerî birlikler eğitim ve öğretime başladı.
  • Nizam-ı Cedit ordusu kurulurken mevcut ocakların ıslahı için de çaba gösterildi, yeniçerilere ise dokunulmadı.
  • Fransa, İngiltere ve İsveç’ten mühendisler ve ustalar getirtilerek Tophane’de önemli düzenlemeler yapıldı.
  • III. Selim, Osmanlı Devleti’nde Modern Topçu Ocağının temelini atan kişi oldu.
  • Nizam-ı Cedit Ocağının gelişmesiyle Üsküdar’da Selimiye Kışlası inşa edildi.
  • Yeni düzenlemelerle “Bostancı Tüfenkçisi Ocağı” kuruldu.
  • Yeni birliklerin giderlerini karşılamak amacıyla İrad-ı Cedit Hazinesi kuruldu.
  • XIX. yüzyılın başlarından itibaren İstanbul dışında Rumeli ve Anadolu’da Nizam-ı Cedit birlikleri oluşturuldu.
  • Kabakçı Mustafa İsyanı sonucu padişahın tahttan indirilmesi ve öldürülmesi (1807) bu faaliyetlerin başarıyla devam etmesini engelledi.
  • III. Selim’in öldürülmesiyle İstanbul’daki Nizam-ı Cedit birlikleri dağıtıldı, taşradaki kışlalar yıktırıldı.

Yeniçeri Ocağının Kaldırılması

  • II. Mahmut’un tahta çıkmasını sağlayan Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa, kendine bağlı askerî kuvvetleri olan güçlü bir sadrazamdı.
  • Önce Nizam-ı Cedit’in benzeri olan Sekban-ı Cedit Ocağını kurdu.
  • 1808’de Alemdar Mustafa Paşa’nın Sekban-ı Cedit kuvvetleri ile halk ve yeniçeriler arasında adeta bir iç savaş yaşandı.
  • Yeniçeriler Alemdar Mustafa Paşa’yı öldürüp saraya doğru harekete geçti.
  • II. Mahmut, Osmanlı Hanedanı’nın tek erkek üyesi olarak kalmak için IV. Mustafa’yı idam ettirdi.
  • Yeniçeriler II. Mahmut’u kabullenmek zorunda kaldı.
  • Bu yaşananlar artık Yeniçeri Ocağının işlevini yerine getiremediğini ve kesinlikle kaldırılması gerektiğini ortaya koydu.
  • 1826 yılında Yeniçeri Ocağı kaldırılarak yerine Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye ordusu kuruldu.

Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye

  • Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye ordusu zorunlu askerliğe tabi olduğundan paralı askerlik sistemi de kaldırılarak millî orduya geçişte önemli bir adım atılmış oldu.
  • Asker ihtiyacı Müslüman halkın 15-25 yaş arası gençlerinden karşılanmaktaydı.
  • Kişinin askerlikten ayrılıp sivil hayata dönebilmesi, ticaret veya ziraatla uğraşabilmesi ve emekliliğe hak kazanabilmesi için on iki yıl askerlik hizmeti yapması gerekiyordu.
  • Bekârlara yüzbaşı mülâzımı (teğmen) olana kadar evlenmek yasaktı. Ancak evli olanların orduya girmesine engel yoktu.
  • Yeni ordunun üniforma, bot ve diğer teçhizatının karşılanması amacıyla feshane, debbağhane (deri imalathanesi) ve iplikhane adlarıyla imalathaneler kuruldu.
  • Prusya’dan piyade, süvari ve topçu subaylar getirildi.
  • Modern harp sanatını öğrenmek amacıyla Avrupa’ya öğrenci gönderildi.
  • Askerî talim ve yürüyüşlerin önemli unsurlarından olan bando ihtiyacını karşılamak üzere Mehterhâne kaldırılarak yerine Mızıka-i Hümâyun kuruldu (1834) ve başına devrin önde gelen müzik adamlarından İtalyan Giuseppe Donizetti getirildi.
  • Yeni ordunun giderlerini karşılamak için Asâkir-i Mansûre Hazinesi kuruldu.
  • Tıbbiye ve Harbiye mektepleri modernleşme ve ilerleme hareketlerinde birinci derecede rol oynadı.
  • Yabancı hocaların buralarda ders vermesi nedeniyle Batı aydınlanma düşüncesinin ve Batı siyaset anlayışının Osmanlı Devleti’ne girmesinde etkili oldu.
  • 1836 yılında askerî işleri görüşüp karara bağlayacak olan Dâr-ı Şûra-ı Askerî (Askerî Şura) adlı yüksek danışma kurulu oluşturuldu.

Düzenli Orduyu Devam Ettirme Çabaları

  • 1815 yılından sonra Fransa’da ilk uygulaması görünen kura ile askere alma işlemi, 1843 yılında yapılan düzenlemeyle Osmanlı Devleti’nde de kabul edilmişti.
  • Kurada ismi çıkanların kendi yerlerine “bedel-i şahsi” adıyla bir başkasını vekil olarak göndermesi mümkün olduğu gibi “bedel-i nakdi” ödemek suretiyle askerlik vazifesini bedeli karşılığı yerine getirmeleri de mümkün hâle getirildi. Bu uygulamaya “bedel-i askerî” denir.
  • Osmanlı devlet adamları Müslümanlar ile gayrimüslimlerin aynı orduda görev yapmalarına sıcak bakmıyorlardı fakat Tanzimat yönetimi Osmanlı birliğini korumak ve halkı kaynaştırmak için ilk kez Rumlara deniz kuvvetlerinde askerlik yaptırdı.
  • Askere alınacak gayrimüslimlerden cizye alınmayacaktı ancak ortaya bazı sorunlar yüzünden bu karar uygulanmadı.
  • Daha sonra ise Müslüman olmayanların bedel-i nakdî veya bedel-i şahsi ödeyerek askerlikten muaf tutulmaları yoluna gidildi.

XIX. Yüzyılda Sosyal Hayattaki Değişimler

Nüfus ve Nüfuz

  • Sanayi İnkılabı’nın etkisiyle kırdan kente doğru başlayan göçler, şehirlerde iş gücünün oluşmasını sağladı.
  • Bu dönemde Avrupa’da nüfus hızla arttı. Nüfusun hızlı bir şekilde artmasında
  • Doğum oranlarının yükselmesi,
  • Salgın hastalıkların önüne geçilmesi,
  • Ölüm oranlarının azalması,
  • Ekonomik refahın oluşması,
  • Sağlıklı beslenmeyle insan ömrünün uzaması gibi sebepler etkili olmuştur.

Nüfusun Artmasının Ülkelere Sağladığı Avantajlar

  • Devletin askerî ve siyasi güç kazanması
  • Ekonomide kalkınma için gerekli işçi gücüne sahip olunması
  • Bir devletin askerî, siyasi, ekonomik alanlarda mevcut nüfusu kullanabilmesi
  • Yeni ele geçirilen ülkelerde hem siyasi hem de ekonomik hâkimiyeti sağlayabilmesi
  • Savaş gücünün insan sayısıyla orantılı olarak artması

Osmanlı Devleti’nde Haberleşme, Ulaşım, Telgraf

  • XIX. yüzyılda elektrikli telgraf, Osmanlı Devleti tarafından kullanılan başlıca teknolojik gelişmedir.
  • Osmanlı Devleti’ne elektrikli telgraf hattı, ilk defa 1855’te İstanbul’u Avrupa’ya bağladı.
  • Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdülhamit dönemlerinde Osmanlı telgraf ağı hızlı bir şekilde yayıldı.
  • Elektrikli telgraf Osmanlı Devleti’nde siyasi gücün merkezîleşmesine yardımcı oldu. Çünkü kısa bir sürede merkezden vilayetlerin ve sancakların valilerine, askerî birliklere ve jandarmalara emir göndermek çok daha kolaylaştı.

Demir yolları

  • Osmanlı Devleti demir yollarını Sanayi Devrimi’ni gerçekleştirmiş Avrupa devletlerine imtiyazlar vermek suretiyle yaptırdı.
  • Osmanlı Devleti’nde demir yolu ulaşımı ilk kez 1851’de Kahire ve İskenderiye arasındaki hattın yapılmasıyla başladı.
  • Anadolu’da ise 1856 yılında İzmir-Aydın Demir Yolu’nun inşasıyla başladı.
  • Avrupa Kıtası’ndaki ilk Osmanlı demir yolu 1856’da Cenova-Köstence Demir Yolu, İngiliz şirketlerince açıldı.
  • 1872’de demir yolu yapım ve işletmesini gerçekleştirmek amacıyla Demir Yolları İdaresi kuruldu.
  • Sultan Abdülaziz Dönemi’nde İstanbul’u Bağdat’a bağlayacak olan demir yolunun yapılması planlandıysa da Osmanlı Devleti’nin 1875’te iflas etmesi üzerine bu proje uygulanamadı.
  • Osmanlı Devleti’nde en fazla demir yolu yapımı II. Abdülhamit Dönemi’nde Düyûn-ı Umûmiye İdaresinin kurulmasıyla başladı.
  • Bu dönemde demir yolu politikası savunma politikalarıyla birlikte düşünülmeye başlandı.
  • II. Abdülhamit’in en büyük projelerinden biri de Bağdat Demir Yolu’nun yapılmasıydı. Bu hattın yapımını Almanlara veren II. Abdülhamit, bu hat sayesinde İngiltere ve Rusya’yı telaşa ve korkuya sürükledi.
  • II. Abdülhamit’in demir yolları projesi Avrupa devletlerini karşı karşıya getirdi.
  • Ayrıca II. Abdülhamit’e göre demir yolları sayesinde Osmanlı tarım ürünlerinin pazara sevki kolaylaşacak, halkın zenginliği artacak, ticaret gelişerek ithalat ve ihracattan alınan gümrük vergileri hazineye katkı sağlayacaktı.

Ulus Devlet ve Vatandaş

  • Ulus devlette meşrutiyetin kaynağı din, soy veya krallık olmaktan çıkıp laik, demokratik bir yapıya büründü.
  • Bu yolla bütün vatandaşlar birbirleriyle eşit olarak kabul edildi.
  • Özellikle federal devletlerde ortak aidiyet duygusunu geliştirmek için okulların müfredatlarına yurttaşlık eğitimi konuldu.
  • Ulus devlet yapılanmasında vatandaş ordusu, zorunlu askerlik ve eğitim aşamaları çok önemliydi.
  • Devletler eğitim sistemleri ve askerî teşkilatları sayesinde aynı üniformayı giyen, aynı marşı söyleyen, aynı dili konuşan, disiplinli, vatansever, üretken ve devletine sadık vatandaşlar yetiştirdiler.

Osmanlı Devleti’nde Modern Eğitim Kurumları

  • Osmanlı idarecileri yenilgileri, Avrupalı subay ve askerlerin iyi eğitim almış olmalarına ve kendilerinin bu alanda geri kalmalarına bağladılar.
  • XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren askerî ihtiyaçları karşılamak için Avrupa’nın çağdaş eğitim kurumları örnek alınarak modern mektepler açıldı.
  • 1734’te askerî okul olarak açılan “Hendesehane” modern mekteptir.
  • Abdülhamit Dönemi’nde Osmanlı Devleti’nin 1770 Çeşme Bozgunu’nda kaybettiği deniz gücünü tekrar kazanabilmesi için deniz subayı ve mühendisleri yetiştirmek amacıyla “Mühendishane-i Bahri-i Hümâyun” adı altındaki askerî okul açıldı (1775).
  • Osmanlı Devleti, kara ordusuna subay ve teknik elemanlar yetiştirmek üzere III. Selim Dönemi’nde Mühendishane-i Berri-i Hümâyun adında bir okul açtı (1795).
  • Bu mühendishanenin en önemli özelliği medrese tarzı eğitim yerine tamamen Batı tarzında ders verilen bir yükseköğretim kurumu olmasıydı.
  • II. Mahmut Dönemi’nde modern tıp eğitiminin verilmesi amacıyla İstanbul’da Mekteb-i Tıbbiye adıyla askerî bir mektep açıldı (1827).
  • Yine II. Mahmut Dönemi’nde Fransız eğitim sistemi örnek alınarak 1834’te askerî eğitim veren Mekteb-i Harbiye açıldı.
  • Bu dönemde bazı öğrenciler Viyana, Paris ve Londra’ya eğitim için gönderildi.
  • Ders vermeleri için Avrupa’dan öğretmenler getirildi.
  • II. Mahmut Dönemi’nin sonlarında memur yetiştirmek üzere Mekteb-i Maârif-i Adliyye ve Mekteb-i Ulûm-u Edebiyye adında mesleki okullar açıldı.
  • II. Mahmut, erkek çocukların sıbyan mekteplerine devamını sağlayacak zorunlu eğitimi başlatacak bir ferman yayınladı.
  • Sultan Abdülmecid Dönemi’nde Maarif Nazırı Sami Paşa tarafından temeli atılan Mülkiye Mektebi, 1859 yılında öğretime başlamıştır.
  • Tanzimat Dönemi’nde ülkede nitelikli memur yetiştirmek için Mekteb-i Maârif-i Adliyye ve Mekteb-i Aklâm açıldı.
  • Mesleki ve teknik eleman yetiştirmeye yönelik önemli adımlar atan Mithat Paşa, Islâhhâne ve Mekteb-i Sanayi’yi kurdu.
  • Kızların meslek öğretimi ile ilgili olarak açılan Cevri Kalfa Mektebi ile Kız Sanayi Mektebi dönemin önemli meslek okullarıydı.
  • Ayrıca mesleki ve teknik eleman ihtiyacını karşılamak amacıyla Askerî Baytar Mektebi, Ziraat Talimhanesi, Maadin Mektebi, Telgraf Mektebi adlarında birçok okul açıldı.
  • Memurların dil öğrenebilmesi için Lisan Mektebi açıldı.
  • Osmanlı Devleti, İstanbul’un fethinden sonra gayrimüslimlerin kendi dillerini konuşmalarına ve anadilde eğitim yapmalarına izin verdi.
  • Osmanlı Devleti’nin güçlü olduğu zamanda bir problem teşkil etmeyen azınlık okulları XIX. yüzyıldan itibaren devletin denetiminden uzaklaşmaya başladı.
  • Azınlık okullarını kendi çıkarları için kullanmak isteyen yabancı devletler, onları maddi ve manevi olarak desteklediler.
  • Islahat Fermanı ile gayrimüslimlere okul açma yetkisi verilirken devlet okullarında okuyarak memur ve asker olmalarının yolu da açıldı.
  • Gayrimüslimler çocuklarını yabancı okullar ile misyoner okullarına göndermeyi daha çok tercih ettiler.
  • Bazı yabancı okullar kapitülasyonlardan yararlanarak kurulmuş olan ve misyonerlik faaliyetleri kapsamında eğitim veren okullardı.
  • Yabancı okulların zararlarının farkına varan Osmanlı Devleti, birtakım kanunlar çıkararak bu okulları denetim altına almaya çalıştı.
  • İlk olarak 1846’da Meclis-i Maarif-i Umûmiye kuruldu.
  • En kapsamlı düzenleme 1869 yılında Saffet Paşa tarafından hazırlanan ve eğitimin hemen hemen her aşamasına ilişkin hükümler getiren Maarif-i Umûmiye Nizamnamesi oldu.
  • Osmanlı Devleti, bütün bu düzenlemelere rağmen yabancı ve azınlık okullarının kontrolünü eline alamadı. Ayrıca bu okullara Müslüman ailelerin çocukları da gitmeye başladı.
  • 1914’te Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi üzerine savaştığı devletlere ait olan yabancı okulları kapattı.
  • 1915 yılında çıkartılan Mekâtib-i Hususiye Talimatnamesi ile yabancı ve misyoner okulları ile ilgili kısıtlayıcı kanun yürürlüğe girdi ve birçok yabancı okul kapatıldı.

II. Abdülhamit Dönemi Eğitim Politikası

  • II. Abdülhamit eğitim ve öğretim faaliyetlerinde merkeziyetçi, eğitim kurumları arasında ise denge politikası izledi.
  • Eğitim faaliyetlerinde Türklerin yoğun yaşadığı Anadolu’ya ağırlık verdi.
  • Azınlık ve yabancı okullara Türk öğretmenler atanarak kontrol altına alınmaya çalışıldı.
  • Bu dönemde ilk dereceli okullarda İslamcılık, orta dereceleri okullarda ise Osmanlıcılık akımını vermeye çalışan programlar uygulandı.
  • Türkçülük anlayışı da yavaş yavaş okulların müfredatına girmeye başladı.
  • II. Abdülhamit Dönemi’nde Maarif Merkezî Teşkilatı yeniden düzenlenerek her öğretim kademesi için genel müdürlükler ve müfettişlikler oluşturuldu.
  • II. Abdülhamit Dönemi’nde okullaşma tüm ülkeye yayıldı.
  • İbtidai (ilkokul) mektepler, rüştiyeler ve idadiler yaygınlaştırıldı. (İlk kız idadisi 1880 yılında açılmıştı.)
  • Darülfünuna yeni bölümler açılarak genişletildi.
  • Daru’l Muallimin düzenlenerek Âliye şubesi (Yüksek Öğretim Okulu) açıldı.
  • Mekteb-i Funûn-ı Maliye, Ziraat ve Baytar Mektebi, Gümrük Mektebi, Hamidiye Ticaret Mektebi, Polis Mektebi gibi memur meslek mektepleri açıldı.
  • Mekteb-i Hukuk, Hendese-i Mülkiye, Maliye Mektebi, Ticaret Mektebi, Deniz Ticareti Mektebi, Kız Sanayi Mektebi gibi yüksekokullar açıldı.
  • Sanayi-i Nefise Mektebi açıldı.
  • Rüştiyelerden itibaren yabancı dil öğretimi zorunlu oldu.
  • Devletin kritik bölgelerinde yer alan aşiretlerin çocuklarını Osmanlıcılık bilinciyle yetiştirmek amacıyla İstanbul’da bir Aşiret Mektebi açıldı.

II. Abdülhamit Dönemi’nde Açılan Hastaneler

  • II. Abdülhamit, eğitim olanaklarını kasaba ve köylere kadar ulaştırmanın yanında birçok vilayet merkezinde hastaneler de açtırdı.
  • Günümüzde varlığını devam ettiren Darülaceze, kimsesiz çocuklar ile yaşlı ve bakıma muhtaç insanları barındırmak amacıyla 1896 yılında açılmıştı.
  • Darülaceze 200 yataklı bir hastane, bir yetimhane, çamaşırhane ile hamam gibi binaları ve el sanatları ile ilgili imalathaneler, fırın ve mabetlerden (cami, kilise ve havra) oluşan bir kompleksti.
  • Hamidiye Etfal Hastanesi II. Abdülhamit’in Dönemi’nde açılan en önemli kurumlardandır.
  • Bu dönemde 300’den fazla hastane yapılmıştır.

Emeklilik Sistemi (Tekaütlük Sistemi)

  • 1865’te Emeklilik Kanunu ile emekliliği düzenleyen ilk kurumlar ortaya çıktı.
  • Bu konudaki en önemli gelişme II. Abdülhamit Dönemi’nde emekli sandıklarının kurulmasıdır.
  • Yeni düzenlemelerle emeklilik sistemi askerî ve sivil memurların dışında dul ve yetimleri de kapsayacak şekilde genişletildi.
  • Sosyal yardım uygulamalarından biri de yoksul aylıklarıdır.
  • Tanzimat Dönemi’nde Maliye Nezareti’nin çeşitli kalemlerinden ve valilerin “Kapualtı Hasılatından” muhtaçlara maaşlar bağlanmıştır.
  • II. Abdülhamit Dönemi’nde Hazine-i Maliye-i Celile ödemeleri arasında “muhtacın tertibi” düzenlemesi ile muhtaç insanlara maaş bağlanmıştır.
  • Yoksul aylığı uygulaması, Osmanlı Devleti’nin sosyal bir devlet olma yolunda attığı büyük adımlardan biridir.

Eğitim ve Sağlıkta Dönüşüm

  • Osmanlı Devleti’nde XVIII. yüzyılın sonlarına gelinceye kadar en yaygın eğitim kurumları sıbyan mektepleri ile medreselerdi.
  • II. Mahmut Dönemi’nde geleneksel eğitimin yanında Batı tarzı askerî eğitim veren okullar açıldı.
  • Medreselerin yanına modern okulların açılması, Osmanlı Devleti’ndeki medrese-mektep ikilemini ortaya çıkarmıştı
  • Tanzimat Dönemi’nde ilk kez eğitimin siyasi bir araç ve aynı zamanda toplumsal fonksiyonunun olduğu fark edildi.
  • Okullarda bu dönemde çocuk ve gençlere Osmanlıcılık ideali aşılanmaya başladı.
  • Osmanlı Devleti’nde Kanun-i Esasi ile tüm okullar devletin denetimi altına alındı.
  • XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde sağlık hizmeti daha çok Darüşşifa, Darüssıhha, Bimaristan, Maristan gibi vakıflarca sunuluyordu.
  • Tanzimat ile beraber Osmanlı Devleti, sağlık sorunlarına yönelerek bu sorunlarına yönelerek bu sorunların çözümü için çareler aramaya başladı.
  • Sağlık ağını genişletmek amacıyla askerî ve sivil tıp okulları açıldı.
  • Artık devlet, sağlık hizmetlerini vakıflar aracılığı ile değil bizzat kendi eliyle götürmeye çalışıyordu.
  • Osmanlı idaresi kurmak istediği sağlık teşkilatına hekim yetiştirebilmek için 1839’da Mekteb-i Tıbbiye ve 1867’de Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (Sivil Tıp Okulu) kurumlarını açtı.

Osmanlı Devleti’nde Demokratikleşme Hareketleri

  • Sened-i İttifak (1808)
  • Tanzimat Fermanı (1839)
  • Islahat Fermanı (1856)
  • Meşrutiyet’in İlanı ve Kanun-i Esasi’nin Kabulü (1876)
  • Meşrutiyet’in İlanı (24 Temmuz 1908)

Âyan Nedir?

  • Herhangi bir vilayet ve kazada o yerin idaresi ile alakadar olarak halk ile hükûmet arasındaki işleri idare eden ve halk tarafından seçilen bir vazife sahibidir.
  • Âyanlar o memleketin nüfuzlu aileleri olan ve “eşraf-ı belde” denilen zümreden seçilirdi.
  • Hükûmet âyanları seçmez, bu işleri valiler takip ederdi. Âyanlar vergi ve asker toplamada devlete yardım ederlerdi.
  • Bu yardımlara karşılık âyanlara toplanan vergiden hisse verilirdi.

Sened-i İttifak (1808)

  • XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı eyaletlerinde mali, idari ve askerî kanunların oluşturduğu zeminin etkisiyle âyan adı verilen zengin bir zümre, gücünü artırdı.
  • II. Mahmut, merkezde siyasi gücü artan Alemdar Mustafa Paşa’yı sadrazamlığa getirdi.
  • Alemdar Mustafa Paşa devlet otoritesinin yeniden oluşması için Yeniçeri Ocağının muhasebesini teftiş vesilesiyle yeniçeri zorbalarını öldürttü veya sürgüne gönderdi.
  • Alemdar Mustafa Paşa, taşrada yok olan merkezî otoriteyi tekrar tesis etmek amacıyla âyanlarla anlaşma yoluna giderek âyanları İstanbul’a çağırdı.
  • Amacı merkez ile taşra arasında bir uzlaşma sağlamak, âyanlara hak ve görevler vererek resmiyet kazandırmak, böylece devletin dağılma tehlikesini önlemekti.
  • Bulgar âyanları ve Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Alemdar’ı rakip gördükleri için davete katılmadılar.
  • Öneriler oturuma katılanlar arasında tartışıldı ve alınan kararlar “Sened-i İttifak” adı verilen belgeye yazılarak imzalanıp mühürlendi.
  • II. Mahmut bu senedi mevcut durumun kötü olmasından dolayı istemeyerek de olsa imzaladı.

Sened-i İttifak’ın Bazı Maddeleri

  • Âyanlar padişahın emirlerini yerine getirerek ona sadık kalacaklardı.
  • Âyanlar, eyaletlerden devletin asker almasına karşı gelmeyeceklerdi. Karşı gelenlerden bütün âyanlar davacı olacaklardı.
  • Hazine gelirlerinin toplanması devletin koymuş olduğu kanun ve hükümlere göre yapılacaktı.
  • Sadrazamın kanun ve ittifaka uygun olarak vereceği emirlere itaat edilecek, uygun olmayanlara birlikte karşı çıkılacaktı.
  • İstanbul’da Yeniçeri Ocağı ve diğer ocaklarda isyan çıkarsa âyanlar emir beklemeksizin gelip isyanı bastırmaya çalışacaklardı.
  • Padişah âdil ve eşit vergi alacak, aşırı vergi koymayacaktı.

Sened-i İttifak’ın Değerlendirmesi

  • Devlet, Anadolu’da ve Rumeli’de kendi kendine güçlenmiş ve bir bakıma özerkliğini ilan etmiş olan âyanların varlıklarını bu senetle kabul edip hukuki hâle getirdi.
  • Bu belge ile bazı yetkilerinden zorunlu olarak vazgeçmesiyle padişahın yetkileri sınırlandırıldı. Bundan dolayı II. Mahmut, bu senedin yapılmasını günün koşulları gereği zorunlu olarak kabul etti.
  • Sened-i İttifak’ın arkasındaki gerçek güç olan Alemdar Mustafa Paşa, 15 Kasım 1808’de yeniçeriler tarafından çıkarılan isyan sonucu öldürüldü.
  • Alemdar’ın gücünden çekinen II. Mahmut bu duruma adeta seyirci kaldı.
  • Böylece Sened-i İttifak etkisini yitirdi.

Tanzimat Fermanı (1839)(Gülhane Hatt-ı Hümâyunu)

  • Tanzimat, Sultan Abdülmecit Dönemi’nde 1839 Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile başlayan 1876 Meşrutiyet’in ilanı ile sona eren döneme denir.
  • Tanzimat, Osmanlı Devleti’ne Batılı anlamda bir düşünce ve yönetim şekli getirmek için Avrupa’dan esinlenerek yapılan programlı bir yenilik ve kültür hareketidir.
  • Tanzimat Fermanı, devletin iç ve dış nedenlerle dağılma tehlikesi ile karşılaşması üzerine devleti bu durumdan kurtarmak için bir çare olarak düşünülmüştür.

Tanzimat Fermanı’nın Başlıca Amaçları

  • Devlet içerisindeki halkın bir kısım haklarını genişletmek
  • Müslüman ve Hristiyan toplumları siyasi yönlerden birbirine yaklaştırmak
  • Avrupalı devletlerin azınlıkları bahane ederek Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmasını engelleyerek iç barışı ve bütünlüğü sağlamak

Tanzimat Fermanı ile Kabul Edilen Maddeler

  • Kanun önünde herkes eşit sayılacak
  • Vergiler herkesin gelirine göre toplanacak
  • Hiç kimseye yargılanmadan ve sorgulanmadan ceza verilmeyecek
  • Mahkemeler herkese açık olarak yapılacak
  • Kişilere mülkiyet hakkı tanınacak
  • Askerlik işleri düzene sokulacak
  • Müsadere usulü kaldırılacak

Tanzimat Fermanı’nın Değerlendirmesi

  • Tanzimat Dönemi, merkeziyetçi bir yönetim ve bürokrasi dönemiydi.
  • 3 Kasım 1839’da Mustafa Reşit Paşa, Tanzimat Fermanı ile ülkenin problemlerini dile getirdi. Sonra memleketin iyi idaresi için de yeni kanunların yapılmasının gerekli olduğunu belirtti.
  • Anayasal yönetim ve demokratikleşme yolunda önemli bir adım atılmış oldu.
  • Tanzimat Fermanı ile Avrupalı devletlerin iç işlerine müdahale etmesinin önüne geçilmeye çalışılmışsa da Avrupalı devletlerin elçileri fermandaki bazı maddeleri kullanarak Osmanlı Devleti’nin iç işlerine müdahale ettiler.

Islahat Fermanı (1856)

  • Islahat Fermanı, Kırım Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne yardım eden İngiltere, Fransa ve Avusturya’nın isteklerini karşılamak üzere hazırlanmıştı.
  • Batı devletlerinin elçileri, Tanzimat Fermanı’nın vaat ettiği reformları gerçekleştirecek kanun ve nizamların yapılmamış, yapılanların da uygulanmamış olmasından şikâyetçi olmuşlardı.
  • Sadrazam, dışişleri bakanı ve şeyhülislam ile bu devletlerin elçilerinin katıldığı tartışmalar sonunda Tanzimat kurallarını tekrarlayan, açıklayan ve genişleten bir ferman hazırladı.
  • Islahat Fermanı’nda Hristiyanlara yeni haklar tanındı.
  • Hristiyanlar, Müslümanların düzeyine getirilerek halkın kaynaşması sağlanmaya çalışıldı.

Islahat Fermanı İle Getirilen İlkeler

  • Bütün uyruklar için dinî ibadet ve törenlerin yapılması serbesttir.
  • Hristiyanları küçültücü muamelede bulunulmayacak ve söz söylenilmeyecektir.
  • Bütün memurluklar ve okullar herkese açık olacaktır.
  • Müslümanlarla Hristiyanlar arasındaki ticaret ve cinayet davalarına karma mahkemeler bakacak.
  • Müslüman olmayanlar da askere alınacaktır.
  • Müslüman olmayanlar da yerel meclislerde temsil edilecektir.
  • Bütün uyruklar için vergi eşitliği sağlanacaktır.
  • İltizam sistemi kaldırılarak vergiler doğrudan alınacaktır.

Islahat Fermanı’nın Değerlendirmesi

  • Islahat Fermanı konu olarak sadece Müslüman olmayan ulusların ayrıcalıklarını genişletmiş, Müslüman halk için yeni bir hak getirmemiştir.
  • Bu nedenle Islahat Fermanı, Müslümanlar tarafından olumlu karşılanmadı. Hristiyanlar ise Islahat Fermanı’nı kendilerine askerlik yükümlülüğü getirdiği için olumlu karşılamadılar.
  • Gerçekte Islahat Fermanı, Tanzimat Fermanı’nın genişletilmiş bir şekliydi ancak Tanzimat ülkenin içine düştüğü kötü durumdan kurtarılması için Osmanlı devlet adamları tarafından dış etki olmadan hazırlanmıştı.
  • Islahat Fermanı ise yabancı devletlerin baskısı sonucunda düzenlenmiş ve ilan edilmişti.
  • Paris Antlaşması’ndaki “Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışılmayacak.” maddesine rağmen 1856-1876 yılları arasında Islahat Fermanı’na dayanan yabancı devletler, Osmanlı Devleti’nin iç işlerine daha çok karışmaya başladılar.

I. Meşrutiyet’in İlanı ve Kanun-i Esasi’nin Kabulü (1876)

  • Meşrutiyet’in ilanını isteyen ve kendilerine “Genç Osmanlılar” diyen bir grup aydın 1865 tarihinde İstanbul’da “Genç Osmanlılar Cemiyeti”ni kurdular.
  • Şinasi, Namık Kemal, Ali Suavi, Ziya Paşa, Agâh Efendi bu çatı altında padişahın mutlak otoritesine karşı ilk muhalefeti oluşturdular.
  • Genç Osmanlıların temel amacı mutlak monarşi yerine anayasal bir monarşi kurmak yani padişahın yetkilerini halkın temsilcilerinden oluşan bir meclis ile sınırlandırmaktı.
  • Bu oluşum Devlet Şûrası Başkanı Mithat Paşa’nın desteği ile gücünü artırmıştır.
  • Genç Osmanlılar II. Abdülhamit’i destekleyerek tahta geçmesinde önemli rol oynadılar.
  • II. Abdülhamit devlet adamlarının, basının ve yabancı devletlerin istekleri doğrultusunda meşrutiyete geçmeye karar verdi.
  • II. Abdülhamit 8 Ekim 1876’da Kanun-i Esasi’nin hazırlama işini Mithat Paşa’nın başkanlığında kurulan bir komisyona verdi.
  • Meşrutiyet’in ilanı, XVIII. yüzyılın ilk yarısında başlayıp sürekli devam etmiş olan batılılaşma hareketinin bir sonucudur.
  • Balkanlar’da yaşanan olumsuzluklara çare bulmak amacıyla İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Almanya, İtalya ve Osmanlı devletlerinin temsilcileri İstanbul (Tersane) Konferansı’nda bir araya geldiler.
  • İç ve dış siyaset buhranını dağıtmak isteyen Osmanlı Devleti, İstanbul Konferansı’nın ilk oturumunun yapıldığı sırada Kanun-i Esasi’yi Bâbıâli’de toplanan devlet adamları ve halk önünde törenle ilan etti (23 Aralık 1876).
  • Böylece Türk toplumunun ilk yazılı anayasası kabul edildi.
  • 19 Mart 1877’de ilk Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı açıldı.
  • Abdülhamit ayrılıkçı mebusların faaliyetlerini ve 93 Harbi’ni gerekçe göstererek Kanun’un kendisine verdiği yetkiyle meclisi feshetti (13 Şubat 1878).

Kanun-i Esasi’nin İçeriği

  • İlan edilen Kanun-i Esasi’ye göre yürütme gücünün başında padişah bulunuyordu.
  • Yargı yetkisi bağımsızdı.
  • Yasama yetkisi ise Mebusan Meclisi ve Âyan Meclisi’nden kurulu bir Genel Meclis tarafından yürütülecek, yasama faaliyetleri padişahın onayına bağlı olacaktı.
  • Âyan Meclisi üyelerini padişah, Mebusan Meclisi üyelerini halk seçecekti.
  • Meclisi feshetme yetkisi ise padişaha aitti.
  • Diğer yandan padişah, hükûmete olan güveni zedelediği gerekçesiyle istediği kişiyi memleket dışına sürmek yetkisine sahipti.
  • Devlet yönetimiyle ilgili yetkilerin tümü gerçekte yine hükümdarda toplanmış bulunmaktaydı.

Tanzimat’ın İlanı Sonrası Çıkarılan Belli Başlı Kanunlar

  • 1840 Tarihli Ceza Kanunu: Kişi haklarına değer veren yeni bir ceza kanunu yapıldı. Fransız hukukundan etkilenilmiştir.
  • 1851 Tarihli Ceza Kanunu (Kanun-ı Cedit): Zabıtaya karşı gelmek, sarhoşluk, kumarbazlık, kız kaçırma, sahtekârlık gibi suçlar da bu kanuna ilave edildi.
  • Arazi Kanunnamesi: Mirî arazinin mülk hâline geçişi bu kanunla kolaylaştı.
  • Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye: Tanzimat Dönemi’nde hazırlanan en önemli kanun Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye’dir. Ahmet Cevdet Paşa’nın başkanlığında kurulan Mecelle Cemiyeti millî bir medeni kanun hazırladı. Mecelle bir bakıma modern hukukla şerî hukukun sentezlemesiydi.
  • Hukuk-ı Aile Kararnamesi: İslam hukukunun aileye dair kısmının kanunlaştırılması mahiyetindedir (1917).
  • Usul-i Muhakeme-i Şeriye Nizamnamesi: Osmanlı Devleti’nin klasik döneminde asli ve tek mahkeme olan şeriye mahkemelerinin yargılama usulü, Mecelle’de yer alan hükümlerle yeniden düzenlenmekteydi. Dağınık ve karmaşık bir yekûn oluşturan bu düzenlemeler 1917 yılında bir araya getirilip Usul-i Muhakeme-i Şeriye Nizamnamesi olarak çıkartıldı.
  • Kanunname-i Ticaret: 1849 yılında Fransız Ticaret Kanunu’nu, Kanunname-i Ticaret adıyla tercüme ettirerek 1850 yılında yürürlüğe koydu.
  • Ticaret-i Bahriye Kanunnamesi: 1863 tarihli Ticaret-i Bahriye Kanunnamesi’nin yürürlüğe girmesiyle Kanunname-i Ticaret’in deniz ticareti ile ilgili eksikliği tamamlandı.
  • Usul-i Muhakeme-i Nizamnamesi: Dava açılması, dilekçe verilmesi, tarafların mahkemeye celbi, davanın görülmesi, karar, gıyabî yargılama, karara itiraz, üçüncü şahısların hükme itirazı ile ilgili hükümler Usul-i Muhakeme-i Ticaret Nizamnamesi’nde yer almaktaydı.

II. Meşrutiyet

II. Meşrutiyet Öncesi Gelişmeler

  • İkinci meşrutiyet öncesi 1878 Berlin Antlaşması ile Sırbistan, Karadağ ve Romanya Osmanlı Devleti’nden ayrılmıştı. Bunun yanında Kars-Ardahan-Batum, Rusya’ya verilmişti.
  • Kıbrıs’ın ayrı bir antlaşmayla İngiltere’ye verilmesi Osmanlı topraklarının hızla küçülmesine sebep olmuştu.
  • Fransızların 1881’de Tunus’u, İngilizlerin 1882’de Mısır’ı işgal etmesi Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’deki hâkimiyetine büyük darbe vurmuştur.
  • Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’nin kendilerine olan borçlarını almak için 1881’de Düyûn-u Umumîye’yi kurmaları devleti ekonomik olarak kötü etkilemiştir.
  • II. Abdülhamit’in Meclis-i Mebusan’ı kapatması Osmanlı aydınlarının tepki gösterip muhalefet etmelerine neden oldu.
  • Osmanlı Devleti’ni ayakta tutmak için otoriter bir rejim uygulayan II. Abdülhamit’e karşı olan muhalefet gün geçtikçe büyüdü.

II. Meşrutiyet’in İlanı (24 Temmuz 1908)

  • İngiliz Kralı III. Edward ile Rus Çarı II. Nikola’nın Reval Görüşmeleri gerçekleşti (9-10 Haziran 1908).
  • Reval Görüşmeleri’nde Rusya ile İngiltere’nin Osmanlı topraklarını paylaştıkları haberi kısa sürede duyuldu.
  • İttihat ve Terakki’ye göre devleti kurtaracak tek yol II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi ve meşrutiyet rejimine geçilmesiydi.
  • Osmanlı Devleti’nin sonunun geldiği iddiaları artınca Kolağası Niyazi Bey ve Enver Bey Selanik ve Manastır’da ayaklanma çıkardılar.
  • Makedonya’daki olaylar gittikçe büyüyerek halkın ve III. Ordu’nun katıldığı genel bir isyan hâlini aldı.
  • Bunun üzerine İttihat ve Terakki Cemiyeti Selanik’te harekete geçti.
  • 23 Temmuz 1908’de padişaha bir telgraf çekerek Kanun-i Esasi’nin derhal yürürlüğe konulmasını ve meclisin açılmasını, bu yapılmadığı takdirde daha kötü olayların meydana gelebileceğini bildirdiler.
  • II. Abdülhamit olayların büyümemesi ve devlet otoritesinin yeniden tesis edilmesi amacıyla meşrutiyeti yeniden ilan etti.
  • Meşrutiyet’in duyurulması üzerine mebus seçimi ile ilgili hazırlıklar başladı.
  • 25 yaşını doldurmuş ve devlete vergi veren erkekler seçimlerde oy kullanma hakkına sahipti. 50 bin erkek nüfus adına bir mebus seçilecekti.
  • Mebus adayı olmak için 30 yaşını doldurmuş olmak ve Türkçe okuma yazma bilmek zorunluluğu getirilmişti.
  • Birçok siyasi parti olmasına rağmen seçimler İttihat ve Terakki’nin denetimi altında yapıldı.
  • Yapılan seçimler sonucunda 240 mebus halkı temsil edecekti.
  • Meclis-i Mebusan’ın 17 Aralık 1908’de açılmasıyla siyasi hayatta yeni bir dönem başladı. Bu yeni dönem artık çok partili ve parlamentolu olacaktı.

Osmanlı Devleti’nde Kurulan Siyasi Partiler

  • İttihat ve Terakki Fırkası
  • Hürriyet ve İtilaf Fırkası
  • Osmanlı Ahrar Fırkası
  • Fedakârân-ı Millet Cemiyeti
  • Osmanlı Demokrat Fırkası
  • İttihad-ı Muhammediye Fırkası
  • Mutedil Hürriyetperveran Fırkası
  • Islahat-ı Esasiye-i Osmaniye Fırkası
  • Ahali Fırkası
  • Osmanlı Sosyalist Fırkası
  • Millî Meşrutiyet Fırkası

Kanun-i Esasi’de Yapılan Bazı Değişiklikler

  • Hükûmet meclise karşı sorumlu oldu.
  • Padişahın sürgün yetkisi kaldırıldı.
  • Padişahın mutlak veto yetkisi kaldırıldı.
  • Yasa teklifi için gerekli olan padişah izni kaldırıldı.
  • Padişahın meclisi açma-kapama yetkisi zorlaştırıldı.
  • Sansür yasağı kaldırıldı.
  • Siyasi parti kurma hakkı getirilerek çok partili hayata geçiş sağlandı.
  • Padişahın kanunları onaylama süresi sınırlandırıldı.

Osmanlıcılık

  • Osmanlı Devleti sınırlarında yaşayan Müslüman, gayrimüslim halka yeni haklar vererek aralarında eşitlik sağlamak amacıyla Osmanlıcılık fikri benimsenmişti.
  • Amaç din, dil, ırk ayrımı yapmadan büyük bir Osmanlı milleti oluşturmaktı.
  • II. Mahmut Dönemi’nde Osmanlı Devleti, Osmanlıcılık düşüncesi ile ilgili ilk ciddi adımı attı. Bu dönemde Batı tarzı birçok ıslahat yapıldı.
  • Osmanlıcılık fikrinin en önemli savunucuları Namık Kemal, Ziya Paşa ve Ahmet Mithat Efendi gibi aydınlardı.
  • Bu fikir, Genç Osmanlılar’ın II. Abdülhamit’e meşrutiyeti kabul ettirmesiyle siyasi alanda yerini aldı.
  • Meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre sonra Berlin Antlaşması ile Sırbistan, Karadağ ve Romanya’nın bağımsız olması Osmanlıcılık fikrinin başarıya ulaşamadığını gösterdi.

İslamcılık

  • Tanzimat Fermanı ile resmen başlayan Batılılaşma hareketine ve Batıcı yazarların İslamiyet aleyhine yazmış oldukları yazılara bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.
  • Osmanlıcılık fikri önemini kaybedince İslamcılık fikri önem kazanmaya başladı.
  • Osmanlı Devleti’nin sınırlarında ve dünyanın değişik coğrafyalarında yaşayan bütün Müslümanları Osmanlı çatısı altında toplama düşüncesi etkinlik kazandı.
  • Mehmet Akif Ersoy bu fikrin önemli savunucusuydu.
  • İslamcılık fikri Sultan Abdülaziz’in son dönemlerinde Panislamizm olarak diplomatik görüşmelerde kullanılmaya başlandı.
  • Bazı Asya hükümdarları ile diplomatik ilişkiler kurulmaya çalışıldı.
  • İslamcılık, II. Abdülhamit Dönemi’nde devlet politikası hâline geldi.
  • II. Abdülhamit, İslam birliği siyasetini gerçekleştirmek için sahip olduğu “halife” sıfatını etkin bir şekilde kullanmıştı.
  • İslamcılık siyaseti sayesinde Hindistan gibi ülkelerdeki Müslüman halkın Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’ne maddi ve manevi yardımları olmuştu.
  • İslamcılık fikrinin savunanların büyük bir kısmı dini, ahlaki ve sosyal değerlerin korunması şartıyla Batı’nın örnek alınabileceğini savunmuştur. İslam dünyasının hurafelerden kurtarılması gerektiği üzerinde durmuşlardır.
  • İslamcılık düşüncesi Arap-Acem, Sünni-Şii ayrılıklarının baş göstermesine rağmen XX. Yüzyılda etkinliğini sürdürmüştür.

Türkçülük (Milliyetçilik)

  • Ziya Gökalp’e göre millet “Dilce, Dince, Ahlakça ve güzellik duygusu bakımından müşterek olan yani aynı terbiyeyi almış fertlerden oluşan bir topluluktur”
  • Milliyetçilik ise “İnsanların soy, kültür ve coğrafi özelliklerinden hareket ederek bir birlik oluşturan kavramın adıdır. “
  • Türkçülük fikri, Avrupalı devletlerin Tanzimat’a, Islahat’a ve Meşrutiyet’e rağmen Osmanlı Devleti’ni parçalamaya yönelik faaliyetlerini durdurmaması üzerine oluşmuş bir fikir akımıdır.
  • Türkçülük fikri, Müslüman olup Türk olmayan toplulukları daha da ayrıştırmıştı.
  • Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Mehmet Emin Yurdakul, İsmail Gaspıralı ve Ahmet Ağaoğlu Türkçülük Fikrinin önemli savunucularındandır.
  • Türkçülük fikri, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birlikte XX. yüzyılın başından itibaren güçlenmiş ve bu fikir Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da etkili olmuştur.

Osmanlı Devleti’nde Darbeler

  • 1876 Sultan Abdülaziz’in Darbe ile Tahttan İndirilmesi
  • 1909 31 Mart Darbesi
  • 1913 Bâbıalî Baskını

Sultan Abdülaziz’in Darbe İle Tahttan İndirilmesi (1876)

  • Sultan Abdülaziz 1861’de padişah olduğunda herkes ondan ülkeyi 1854’te başlayan dış borçlanmanın getirdiği bataklıktan kurtarmasını istiyordu.
  • Sultan Abdülaziz güçlü bir donanma oluşturdu.
  • Avrupa’daki gelişmeleri bizzat görmek amacıyla bir Avrupa seyahati yaptı.
  • Hükümdarlığı zamanında yeraltı treni (metro) ve tramvay ilk defa Osmanlı Devleti’ne geldi.
  • Eğitim alanında Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) açıldı (1868).
  • Sultan Abdülaziz icraatlarına Ali ve Fuat Paşalar her bakımdan yardımcı oldular.
  • Bütün bu iyi gelişmelere rağmen ülkenin dış borçları ödenmez hâle gelmişti.
  • Fuat Paşa ve Ali Paşa’nın ölümüyle padişah en önemli destekçilerini kaybetti.
  • 1871’den sonra devlet adamları arasında Abdülaziz aleyhtarları çoğaldı.
  • Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Adalet nâzırı Mithat Paşa ve Şeyhülislam Hayrullah Efendi’den oluşan dörtlü Sultan Abdülaziz’e karşı ittifak yaptı.
  • Hüseyin Avni Paşa, Sultan Abdülaziz’e bağlı komutanları İstanbul’dan uzaklaştırdı.
  • Padişahın tahttan indirilmesi ile ilgili planını diğer komutanlara ve hükûmet üyelerine kabul ettirdi.
  • Ordunun yönetimi elinde olduğu için 30 Mayıs 1876’da Abdülaziz’in bulunduğu Dolmabahçe Sarayı’nı karadan ve denizden kuşattı.
  • Sultan Abdülaziz tahttan indirildi ve yerine V. Murat çıkarıldı.
  • 4 Haziran 1876 Pazar sabahı Sultan Abdülaziz odasında bilekleri kesilmiş hâlde bulundu.
  • Sultan Abdülaziz’in ölümü halk arasında büyük üzüntüye neden oldu.
  • Aradan 5 yıl geçtikten sonra Maliye Nâzırı Mahmut Celalettin Paşa, Sultan II. Abdülhamit’e bir tezkere göndererek Abdülaziz’in katledilmiş olduğunu ileri sürdü.
  • Bunun üzerine II. Abdülhamit’in emri ile olayın araştırılmasına başlandı.
  • Yapılan duruşmalar sonucunda Sultan Abdülaziz’in intihar etmediği, kasıtlı olarak öldürüldüğü ortaya çıktı.
  • Suçlulardan bazıları idam edilirken bazıları sürgüne gönderildi.

31 Mart Darbesi (1909)

  • 23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre sonra Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilan etmesi, Avusturya-Macaristan’ın Bosna Hersek’i topraklarına kattığını açıklaması ve Girit Meclisi’nin Osmanlı’dan ayrılarak Yunanistan’a bağlanma kararı alması sürecin bozulmasına neden oldu.
  • Gücü elinde bulunduran İttihat ve Terakki, devlet kadrolarına tasfiyeye başladı.
  • II. Abdülhamit Dönemi’nde önemli mevkilerde olan birçok kişi memuriyetten çıkarıldı. İşten çıkarılanların yerine İttihatçıların getirilmesi güven ortamının bozulmasına sebep oldu.
  • II. Meşrutiyet’in ilanı üzerine İstanbul’a dönerek “Serbestî” gazetesinin başına geçen Hasan Fehmi, yazılarında İttihat ve Terakki’yi sert bir dille eleştirdi.
  • Hasan Fehmi, 6 Nisan 1909 akşamı Galata Köprüsü üzerinde vurulunca cinayeti işleyenlerin ittihatçılar olduğu düşünüldü.
  • Hasan Fehmi cinayeti ayaklanmanın fitilini ateşledi.
  • İttihat ve Terakki’nin muhaliflerinden İkdam Gazetesi Başyazarı Ali Kemal Bey’in Mülkiye Mektebi’nde Hasan Fehmi cinayetiyle ilgili yaptığı konuşma öğrencileri galeyana getirdi.
  • Öğrenciler bağırıp çağırarak Bâbıâli’ye yürüdüler.
  • Güvenlik güçleri öğrencileri dağıttı.
  • Üniversite öğrencileri, subaylar, dervişler Hasan Fehmi Bey’in cenazesini kaldırmaya gelmişlerdi.
  • Cenaze töreni ittihatçı muhaliflerinin bir gövde gösterisine dönüştü.
  • İttihatçılara karşı duyulan öfke ve kızgınlık cenazeyle iyice artmıştı. Bütün bu olayların sonucunda 31 Mart Vakası meydana geldi.
  • 31 Mart Vakası esas itibariyle siyasî ve askerî bir isyandır.
  • Selanik’ten İstanbul’a Meşrutiyet’in muhafızı olarak getirilmiş olan avcı taburu erleri, subaylarını hapsederek 12/13 Nisan gecesi ayaklandılar.
  • İsyan eden askerler Sultanahmet Meydanı’nda toplandılar.
  • İsyancıların İstekleri
  • Şeriat hükümleri kesin olarak yürütülecek
  • Bu hareketlerinden dolayı sorumlu tutulmayacaklarına dair kendilerine mühürlü senet verilecek
  • Harbiye Nazırı Rıza Paşa ile Mebuslar Meclisi Başkanı Ahmet Rıza görevden alınacak
  • Mevcut üst rütbeli subaylar görevden alınacak
  • İsyanda medreseli öğrenciler, Ahrar Fırkasına mensup politikacılar hatta bazı milletvekilleri, Prens Sabahattin Bey takımı, İttihad-ı Muhammedi Fırkası, bazı gazeteciler ve yazarlar da yer almaktaydı.
  • İstanbul’daki isyan Selanik’te bulunan İttihat ve Terakki Cemiyeti merkezine “Meşrutiyet mahvoldu” şeklinde bildirildi. Bunun üzerine hazırlanan Hareket Birlikleri 23-24 Nisan’dan itibaren İstanbul’a girmeye başladı.
  • Hareket Ordusu’nun duruma hâkim olmasından sonra meclis tekrar Sultanahmet’teki parlamento binasında çalışmaya başladı.
  • Meclisin 27 Nisan 1909’daki oturumunda ayaklanmada etkisi olduğu gerekçesiyle hakkında fetva çıkarılan II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesine ve yerine Veliaht Mehmet Reşat’ın padişah olmasına karar verildi.

Bâbıâli Baskını (1913)

  • 1912 yılında başlayan Balkan Savaşı sırasında Bulgar orduları Çatalca önlerine kadar geldi.
  • Makedonya elden çıktı.
  • Selanik, Yunanlıların eline geçti.
  • Bulgar kuşatması altındaki Edirne’de Şükrü Paşa olağanüstü bir direniş mücadelesi verdi.
  • Avrupalı büyük devletlerin İstanbul’daki temsilcileri 17 Ocak 1913’te Osmanlı Devleti’ne verdikleri bir nota ile Edirne’nin terk edilmesini, aksi hâlde savaşın yeniden başlayacağını bildirdiler.
  • Kâmil Paşa hükûmeti, Edirne’nin verilmesi taraftarıydı.
  • İttihatçılar hükûmetin icraatlarını beğenmediklerini padişaha bildirerek hükûmet değişikliğini istediler fakat olumsuz cevap aldılar.
  • 23 Ocak 1913’te Enver Bey’in başında olduğu bir grup Bâbıâli’ye girmeyi başardı.
  • Talat Bey ve Enver Bey, Sadrazam Kâmil Paşa’nın odasına girdiler.
  • Kâmil Paşa’dan istifa etmesini istediler.
  • Talat Bey ve Enver Bey’in ikazı üzerine Kâmil Paşa, ahali ve askerlerden gelen teklif üzerine istifa ettiğini bildirdi.
  • Enver Paşa dışarıda bekleyen kalabalığa Kâmil Paşa hükûmetinin sona erdiğini ve yeni kabineyi Mahmut Şevket Paşa’nın kuracağını bildirdi.
  • 1912’ye kadar iktidarı denetleyen bir güç olan İttihat ve Terakki, Bâbıâli Baskını ile tek başına iktidar olmuş ve fiilen tek parti hâlini almıştı.

Darbelerin Kaybettirdiği Topraklar

  • Osmanlı Devleti’nde XIX. ve XX. yüzyılda meydana gelen darbeler devletin iç ve dış politikada güç kaybetmesine neden oldu.
  • Sultan Abdülaziz’in bir darbe sonucu indirilmesi büyük kargaşaya sebep oldu. Balkanlar’daki gayrimüslim halk, Avrupalı devletlerin de desteği ile ayaklandı.
  • 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nı (93 Harbi) Osmanlı kaybetti.
  • Yapılan Berlin Antlaşması sonucunda Sırbistan, Karadağ ve Romanya’ya bağımsızlık verildi. Osmanlı Devleti büyük toprak kayıpları yaşadı.
  • Meşrutiyet’in ilanından sonra devlet yöneticileri rehavete kapıldılar.
  • Bu rehavet sonucunda dış siyasete gereken önem verilmedi.
  • Avusturya-Macaristan İmparatoru Bosna ve Hersek’in Avusturya topraklarına ilhak edildiğini ilan etti.
  • Bu haberin duyulmasından bir gün sonra Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti.
  • Girit Hristiyanları Kandiye’de toplanarak Girit’in Yunanistan’a katıldığını duyurdular.
  • 1913 yılında kabul edilen bir tasarı ile Arnavutluk muhtar bir devlet ilan edildi.
  • Arnavutluk prensi Avrupa devletleri tarafından seçilecekti.
  • Yaşanan bu süreç Arnavutluk’un Osmanlı Devleti’nden ayrılmasına sebep oldu.

Devrimler Çağında Değişen Devlet-Toplum İlişkileri Örnek Soru Çözümü

Osmanlı Devleti'nde aşağıdakilerden hangisinde İttihat Terakki Cemiyeti etkili olmuştur?

TARİH

DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET-TOPLUM İLİŞKİLERİ

Osmanlı Devleti’nde aşağıdakilerden hangisinde İttihat Terakki Cemiyeti etkili olmuştur?

Sınava hazırlık uzun bir maraton. Kunduz ekibi olarak bu yolculukta yanında olmayı çok isteriz! Alanında uzman Profesyonel eğitmenler tarafından hazırlanan Soru Çözümü, binlerce soru ve çözümden oluşan Soru Bankası hizmetlerimizden faydalanabilirsin. Uygulamada senin için hazırlanmış , tüm konuları öğrenebileceğin premium içerik ders videolarını incelemeyi unutma!

Sınava hazırlanmanın en kolay yolu

Sınırsız video içerikler ve soru çözümleri ile sınava hazırlan

ÜCRETSİZ KAYDOL