Son birkaç yüzyılda insan popülasyonu hızlı bir artış göstermiştir.
Buna bağlı olarak kaynak yetersizliği, çevre sorunları, insan dışındaki bazı türlerin nesillerinin tehlike altına girmesi, bazı türlerin nesillerinin ise tükenmesi gibi sorunlar ortaya çıkmıştır.
Popülasyonlar sonsuza dek büyümeyi sürdüremez.
Üreme çağındaki sağlıklı birey sayısının azlığı, kıtlık, açlık ve savaşlar nedeniyle 20.
yüzyıla kadar nüfus artışı yavaş gerçekleşmiştir.
Daha sonraki yıllarda sağlık, eğitim, beslenme koşullarındaki iyileşme nüfusun büyümesini hızlandırmıştır.
Hatta araştırmacılar 2050'li yıllarda dünyadaki insan nüfusunun yaklaşık 11 milyar civarında olacağını tahmin etmektedir.
Küresel nüfus hala artmakla birlikte yıllık nüfus artış oranı oldukça düşmüştür.
Nüfus kontrolü ve AIDS dahil birçok hastalık popülasyon dinamiklerinde değişimlere neden olmuştur.
İnsan popülasyonunun büyümesi, insanın üremeyi kontrol edebilmesinden dolayı diğer canlı popülasyonlarının büyümesinden farklı bir nitelik göstermektedir.
Ailelerin küçülmesi, sosyal değişiklikler, kadınların eğitim ve kariyer istekleri nedeniyle evlilik ve çocuk sahibi olmayı ertelemeleri gibi birçok sosyo-kültürel etken demografik geçişe neden oluşturmaktadır.
Endüstrileşme ve yaşam koşullarındaki gelişime bağlı olarak yüksek doğum ve ölüm oranından, düşük doğum ve ölüm oranına doğru gidişe demografik geçiş denir.
Popülasyonda aynı yaşa sahip bireylerin sayıları gruplandırıldığında yaş piramitleri elde edilir.
Buradaki yaş piramidi hızlı büyümeyi gösteriyor.
Örnek olarak Afrika'yı verebiliriz.
Hızlı çoğalan popülasyonlarda piramidin tabanını oluşturan genç bireylerin toplam popülasyon içindeki oranı yüksektir.
Üreme çağındaki bireylerin sayısı da fazladır.
Bu durum yakın gelecekte eğitimden yararlanabilme ve iş bulabilme olanaklarının azalmasına neden olabilecektir.
Bu piramitte ise yavaş büyümeyi görüyoruz.
Örnek olarak Asya kıtasını verebiliriz.
Yavaş büyüyen popülasyonlarda genç nüfus azalıp yaşlı nüfus arttığı için dar tabanlı yaş piramidi görülür.
Çalışan insan sayısındaki zamana bağlı azalma emekli insan popülasyonunun artışına neden olacaktır.
Burada ise büyüme yok.
Örnek olarak Avrupa kıtasını verebiliriz.
Popülasyon dengededir.
Dengedeki popülasyonların yaş guruplarına göre birey sayıları yaklaşık olarak birbirine yakındır.
Ülkelerin gelişmişlik düzeyi arttıkça genç yaş grubu oranı azalırken, popülasyon dengede kalır.
Ülkemizde 1927 yılında, 1.
Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sonrası yapılan ilk nüfus sayımında ülkenin nüfusu 13,6 milyon olarak belirlenmiştir.
Savaş sürecinden sonra ülkemizin nüfusu hızlı bir artış göstermiştir.
Nüfus artış hızı en yüksek değerine 1950'lerin ortalarında ulaşmıştır.
Nüfus artış hızı 1960'lı yıllarda azalmaya başlamıştır.
Bu azalmanın 2023'e kadar devam edeceği tahmin edilmektedir.
Ancak nüfus artış hızı yavaşladığı halde, ülkemizde genç nüfusun fazla oluşundan dolayı nüfusun artacağı gözlenmektedir.
Türkiye'de de olduğu gibi ülkelerin popülasyonlarında başlangıçta görülen hızlı artış, sonrasında artan nüfusun beslenme, barınma gibi gereksinimlerine bağlı olarak zamanla azalır.
Bunun için tarım arazilerinin doğru kullanımı, işlenmesi ve tarım arazilerinin kirletilmemesi gerekir.
Yaşanan çevrenin kısıtlayıcı faktörleri popülasyonun büyüklüğü üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
Buna bağlı olarak kaynak yetersizliği, çevre sorunları, insan dışındaki bazı türlerin nesillerinin tehlike altına girmesi, bazı türlerin nesillerinin ise tükenmesi gibi sorunlar ortaya çıkmıştır.
Popülasyonlar sonsuza dek büyümeyi sürdüremez.
Üreme çağındaki sağlıklı birey sayısının azlığı, kıtlık, açlık ve savaşlar nedeniyle 20.
yüzyıla kadar nüfus artışı yavaş gerçekleşmiştir.
Daha sonraki yıllarda sağlık, eğitim, beslenme koşullarındaki iyileşme nüfusun büyümesini hızlandırmıştır.
Hatta araştırmacılar 2050'li yıllarda dünyadaki insan nüfusunun yaklaşık 11 milyar civarında olacağını tahmin etmektedir.
Küresel nüfus hala artmakla birlikte yıllık nüfus artış oranı oldukça düşmüştür.
Nüfus kontrolü ve AIDS dahil birçok hastalık popülasyon dinamiklerinde değişimlere neden olmuştur.
İnsan popülasyonunun büyümesi, insanın üremeyi kontrol edebilmesinden dolayı diğer canlı popülasyonlarının büyümesinden farklı bir nitelik göstermektedir.
Ailelerin küçülmesi, sosyal değişiklikler, kadınların eğitim ve kariyer istekleri nedeniyle evlilik ve çocuk sahibi olmayı ertelemeleri gibi birçok sosyo-kültürel etken demografik geçişe neden oluşturmaktadır.
Endüstrileşme ve yaşam koşullarındaki gelişime bağlı olarak yüksek doğum ve ölüm oranından, düşük doğum ve ölüm oranına doğru gidişe demografik geçiş denir.
Popülasyonda aynı yaşa sahip bireylerin sayıları gruplandırıldığında yaş piramitleri elde edilir.
Buradaki yaş piramidi hızlı büyümeyi gösteriyor.
Örnek olarak Afrika'yı verebiliriz.
Hızlı çoğalan popülasyonlarda piramidin tabanını oluşturan genç bireylerin toplam popülasyon içindeki oranı yüksektir.
Üreme çağındaki bireylerin sayısı da fazladır.
Bu durum yakın gelecekte eğitimden yararlanabilme ve iş bulabilme olanaklarının azalmasına neden olabilecektir.
Bu piramitte ise yavaş büyümeyi görüyoruz.
Örnek olarak Asya kıtasını verebiliriz.
Yavaş büyüyen popülasyonlarda genç nüfus azalıp yaşlı nüfus arttığı için dar tabanlı yaş piramidi görülür.
Çalışan insan sayısındaki zamana bağlı azalma emekli insan popülasyonunun artışına neden olacaktır.
Burada ise büyüme yok.
Örnek olarak Avrupa kıtasını verebiliriz.
Popülasyon dengededir.
Dengedeki popülasyonların yaş guruplarına göre birey sayıları yaklaşık olarak birbirine yakındır.
Ülkelerin gelişmişlik düzeyi arttıkça genç yaş grubu oranı azalırken, popülasyon dengede kalır.
Ülkemizde 1927 yılında, 1.
Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sonrası yapılan ilk nüfus sayımında ülkenin nüfusu 13,6 milyon olarak belirlenmiştir.
Savaş sürecinden sonra ülkemizin nüfusu hızlı bir artış göstermiştir.
Nüfus artış hızı en yüksek değerine 1950'lerin ortalarında ulaşmıştır.
Nüfus artış hızı 1960'lı yıllarda azalmaya başlamıştır.
Bu azalmanın 2023'e kadar devam edeceği tahmin edilmektedir.
Ancak nüfus artış hızı yavaşladığı halde, ülkemizde genç nüfusun fazla oluşundan dolayı nüfusun artacağı gözlenmektedir.
Türkiye'de de olduğu gibi ülkelerin popülasyonlarında başlangıçta görülen hızlı artış, sonrasında artan nüfusun beslenme, barınma gibi gereksinimlerine bağlı olarak zamanla azalır.
Bunun için tarım arazilerinin doğru kullanımı, işlenmesi ve tarım arazilerinin kirletilmemesi gerekir.
Yaşanan çevrenin kısıtlayıcı faktörleri popülasyonun büyüklüğü üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.