Söz Sanatları.
Söz sanatlarımız beşe ayrılıyor.
Abartma, bir diğer ismiyle mübalağa.
Benzetme yani teşbih benzetmenin b'si ve teşbihin b'sinden yola çıkarak da daha iyi kavrayabilirsiniz.
Teşbih şeklinde karşınıza çıkarsa eğer böyle bir şartlandırma yapabilirsiniz.
Kendinize kısa yol yapabilirsiniz şuradaki B ve B şeklinde.
Kişileştirme, bir diğer isimle teşhis, Teşbih ve teşhis birbirine karıştırılıyor.
Çünkü teşbih b ile oluyorsa demek ki neymiş?
Benzetme imiş.
Kişileştirme.
Konuşturma bir diğer ismi intak tezat, bir diğer ismi zıtlık.
Evet şimdi incelemeye başlayalım bakalım şimdi söz sanatlarımızı.
Mübalağa yani abartma sanatımız bir kavramı, olayı ya da olguyu olduğundan fazla büyüterek veya küçülterek anlatmaya abartma yani bir diğer ismiyle mübalağa denir.
Abartma cümlelerinde karşımıza çıkmıştı bu bizim.
Aynı şey aslında bu söz sanatı olarak karşımıza çıkıyor tekrar.
Abartma cümlelerinde aynı zamanda abartma sanatı yapılmaktadır diyoruz.
Şimdi örnekler üzerinden tekrar bir pekiştirelim.
Cimrilikten yediğimiz lokmaları sayıyor.
Bir kişiden bahsediyor.
Yediğimiz lokmaları sayıyor diyor.
Tek tek sayması mümkün müdür?
Tabii ki değildir.
Burada ne yapmış?
Bir abartma sanatı yapmış.
Evet olduğundan büyük ya da küçük gösterme sanatıdır.
Burada olduğundan epeyce bir büyütmüş, yediğimiz lokmaları sayıyor tek tek o kadar cimri imiş ki yani.
Diğer cümlemize bakalım.
Kahkahalarıyla evin camlarını patlatıyordu.
O kadar yüksek sesle kahkaha atıyormuş ki, evin camlarını patlatıyordu diyor.
Çok basınç yapıyormuş yani.
Yine bir fazla gösterme söz konusu.
Burada abartma sanatı yapılmıştır.
Evet, bir durumu, olguyu, olayı olduğundan büyük ya da küçük gösterme sanatıdır.
Benzetme, bir diğer ismiyle teşbih anlamı kuvvetlendirmek, sözü daha etkili kılmak için aralarında değişik yönlerden ilgi bulunan iki şeyden zayıf olanın kuvvetli olana benzetilmesi ile yapılır.
Benzetme cümlelerinde aslında biz bunu görmüştük.
Benzetme cümlelerinde de yine benzetme sanatı yapılmış oluyor.
Fakat burada birazcık daha ayrıntısıyla bakacağız.
Tam bir benzetmede dört unsur vardır.
Tam bir benzetme olabilmesi için benzeyen, benzetilen, benzetme yönü ve benzetme edatı karşımıza çıkacak.
Tam bir benzetmede bunların dördü olmak zorunda.
Fakat benzeyen ve benzetilen de yapılan da benzetme olabilir.
Yani benzetme yönü ve benzetme edatı bazen verilmeyebilir.
Ya da üç tanesi verilebilir, bir tanesi verilebilir ama benzeyen, benzer kılan mutlaka olmak durumunda.
Dişleri inci gibi parlıyordu.
Burada baktığımız zaman diş ve inci arasında bir benzetme durumu var.
Burada benzeyen nedir, benzeyen diştir.
Neye benzetilmiş diş?
İnciye benzetilmiş.
Benzetme yönü hangi yönden benziyormuş inciye?
Parlamak yönünden benziyormuş.
Parlama diyelim.
Benzetme edatı da zaten gibidir.
Evet, tam bir benzetme yapılmış mı burada?
Evet, dört unsurumuz da var.
Gözlerinden yaşlar ip gibi akıyordu.
O zaman burada yaşlar ve ip arasında bir benzetmeden bahsedebiliriz.
Benzeyen burada nedir?
Yaştır gözyaşı yani.
Gözyaşı diyelim.
Şunu şu şekilde belirtelim.
Evet.
Silelim şöyle.
Gözyaşı olduğunu bilelim.
Sonrasında benzetilen ne acaba?
Gözyaşı dedik.
Benzetilen nedir?
İp.
Benzetme yönü akması.
Akmak diyelim.
Benzetme edatı nedir?
Gibidir.
Evet tam bir teşbih yapılmış, yine burada benzetme yapılmış.
Otobüsün içi turşu kavanozu gibiydi.
Baktığımız zaman şimdi burada benzeyen nedir?
Otobüsün içi turşu kavanozu gibiydi.
Vermiş zaten benzeyen burada otobüsün içidir.
Otobüsün içindeki insanlardan bahsediyor aslında bize yolculardan bahsediyor.
Yani yolcular diyelim şöyle.
Benzetilen Nedir?
Turşu kavanozu.
Turşu kavanozundan bahsedildiğine göre turşudan aslında kavanozun içindeki sıkışık turşulardan bahsediyor.
Turşu diyelim şöyle.
Benzetme yönü var mı yani sıkışıklık, karmaşıklık gibi bir ifade var mı burada?
Yok, onu biz kendimiz yorumluyoruz.
Fakat ifadede böyle bir şey söz konusu değil.
Yazmamış.
Benzetme edatımız ne?
Yine nedir?
Gibi.
Bakın burada bir benzetme yapıldı fakat benzetme yönü verilmedi.
Evet, mesela şöyle deseydi otobüsün içi turşu kavanozuydu deseydi bu sefer benzetme edatını da vermemiş olacaktı.
Fakat yine benzeyen ve benzetilen verildiği için benzetme sanatı yapılmış olacaktı.
Teşhis bir diğer ismiyle kişileştirme, adı üstünde insana ait özelliklerin insan dışındaki varlıklara aktarılmasına biz ne diyoruz?
Teşhis yani kişileştirme diyoruz.
Bakalım örneğimize Ormanda kimse kalmadığında ağaçlar konuşmaya başladı.
Ağaçların konuşması burada ne yapılmış?
Teşhis sanatı yapılmış olduğunu görüyoruz.
Teşhis diyebiliriz.
Teşhis sanatı.
Evet, ağaçların konuşması normalde mümkün değildir.
İnsana ait bir özellik, ağaçlara verilmiş bu tarz ifadeler masallarda, fabllarda bol bol karşınıza çıkar.
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
Burada kişileştirme yapılan ifade yıldırımlar yani bildiğiniz yıldırım şimşek çakması.
Kolluyor yani koruyor anlamında.
Evlerin bacasını yıldırımların korumasından bahsediyor.
O zaman burada yine bir teşhisten bahsedebiliriz.
Korumak, kollamak çünkü bir canlıya ait, genellikle insana ait bir özelliktir.
O zaman burada bir teşhis vardır diyebiliyoruz.
Diğer ifademize bakalım.
Aynı suda bestelerken en güzel şarkıyı.
Ay ve Bestelemek.
Şarkı bestelemiş yani ay.
Küreklerim de suya en derin şiiri yazdı.
Kürek ne yapmış?
Şiir yazmış.
Evet, buradaki ay ve kürek ifadeleri ne yapılmış, teşhis sanatı yapılmış.
Ay şarkı bestelemiş.
Kürekler de şiir yazmış.
İnsana ait özellikler burada insan dışındaki varlıklara yüklenmiş.
Konuşturma yani intak insan dışındaki varlıkların konuşturulmasıdır.
Her konuşturma ya da intak sanatında mutlaka kişiselleştirme sanatı vardır arkadaşlar.
Neden?
Çünkü konuşturma insana ait bir özelliktir, insana benzetildiğine göre de o zaman bir kişileştirmeden bahsedebiliriz.
Her konuşturma sanatında aynı zamanda bir kişileştirme sanatı da vardır.
Şimdi örnek ifademize bir bakalım.
Fabllarda masallarda bol bol karşımıza çıkar.
Konuşturma sanatı da aynen kişileştirme sanatında olduğu gibi.
Kurdun biri ırmaktan su içen kuzuyu gözüne kestirmiş, Kuzuya bağırmış.
Sen benim içtiğim suyu niye bulandıruyorsun demiş.
Şimdi burada kurdun konuşmasını görüyorsunuz.
Bunlar da dediğimiz gibi ya da masallarda karşımıza çıkar kurdun konuşması.
Burada konuşturma yani intak sanatının yapıldığını bize gösteriyor.
Köpek kedinin halini çok üzülmüş, Ne kadar kötü görünüyorsunuz böyle demiş, Köpek ne yaptı burada?
Konuştu.
O zaman konuşturma yani intak sanatı vardır diyebiliyoruz.
Tezat bir diğer ismiyle zıtlık, karşıt iki kavramın bir arada kullanılması sanatıdır.
Örneğimize bakalım.
Neden böyle düşman görünürsünüz.
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar.
Burada birbirine tezat olan, zıt olan ifadeler hangileri?
Düşman ve dost.
O zaman bu iki ifadeyi de birlikte burada tezat sanatı yapılmıştır diyebiliriz.
Çirkinlikleri görmekten güzellikleri fark edemez olduk.
Burada çirkin ve güzel ifadesi arasında bir tezatlıktan bahsedebiliriz.
Diğer cümlemize bakalım şimdi.
Tembel ağustos böceği çalışkan karıncadan yardım istedi.
Tembel ve çalışkan arasında bir zıtlık var.
Bu cümlede aynı zamanda bir de kişileştirme sanatı da vardır diyebilir miyiz?
Ağustos böceği çünkü yardım istemiş.
Bu cümle de hem tezat var hem de ne var?
Kişileştirme var.
Kişileştirmenin bir diğer ismi neydi?
Teşhis.
Tezat neydi?
Zıtlık.
Evet, bir cümlede demek ki birden fazla söz sanatıyla da karşı karşıya kalabiliriz.
Söz sanatlarımız beşe ayrılıyor.
Abartma, bir diğer ismiyle mübalağa.
Benzetme yani teşbih benzetmenin b'si ve teşbihin b'sinden yola çıkarak da daha iyi kavrayabilirsiniz.
Teşbih şeklinde karşınıza çıkarsa eğer böyle bir şartlandırma yapabilirsiniz.
Kendinize kısa yol yapabilirsiniz şuradaki B ve B şeklinde.
Kişileştirme, bir diğer isimle teşhis, Teşbih ve teşhis birbirine karıştırılıyor.
Çünkü teşbih b ile oluyorsa demek ki neymiş?
Benzetme imiş.
Kişileştirme.
Konuşturma bir diğer ismi intak tezat, bir diğer ismi zıtlık.
Evet şimdi incelemeye başlayalım bakalım şimdi söz sanatlarımızı.
Mübalağa yani abartma sanatımız bir kavramı, olayı ya da olguyu olduğundan fazla büyüterek veya küçülterek anlatmaya abartma yani bir diğer ismiyle mübalağa denir.
Abartma cümlelerinde karşımıza çıkmıştı bu bizim.
Aynı şey aslında bu söz sanatı olarak karşımıza çıkıyor tekrar.
Abartma cümlelerinde aynı zamanda abartma sanatı yapılmaktadır diyoruz.
Şimdi örnekler üzerinden tekrar bir pekiştirelim.
Cimrilikten yediğimiz lokmaları sayıyor.
Bir kişiden bahsediyor.
Yediğimiz lokmaları sayıyor diyor.
Tek tek sayması mümkün müdür?
Tabii ki değildir.
Burada ne yapmış?
Bir abartma sanatı yapmış.
Evet olduğundan büyük ya da küçük gösterme sanatıdır.
Burada olduğundan epeyce bir büyütmüş, yediğimiz lokmaları sayıyor tek tek o kadar cimri imiş ki yani.
Diğer cümlemize bakalım.
Kahkahalarıyla evin camlarını patlatıyordu.
O kadar yüksek sesle kahkaha atıyormuş ki, evin camlarını patlatıyordu diyor.
Çok basınç yapıyormuş yani.
Yine bir fazla gösterme söz konusu.
Burada abartma sanatı yapılmıştır.
Evet, bir durumu, olguyu, olayı olduğundan büyük ya da küçük gösterme sanatıdır.
Benzetme, bir diğer ismiyle teşbih anlamı kuvvetlendirmek, sözü daha etkili kılmak için aralarında değişik yönlerden ilgi bulunan iki şeyden zayıf olanın kuvvetli olana benzetilmesi ile yapılır.
Benzetme cümlelerinde aslında biz bunu görmüştük.
Benzetme cümlelerinde de yine benzetme sanatı yapılmış oluyor.
Fakat burada birazcık daha ayrıntısıyla bakacağız.
Tam bir benzetmede dört unsur vardır.
Tam bir benzetme olabilmesi için benzeyen, benzetilen, benzetme yönü ve benzetme edatı karşımıza çıkacak.
Tam bir benzetmede bunların dördü olmak zorunda.
Fakat benzeyen ve benzetilen de yapılan da benzetme olabilir.
Yani benzetme yönü ve benzetme edatı bazen verilmeyebilir.
Ya da üç tanesi verilebilir, bir tanesi verilebilir ama benzeyen, benzer kılan mutlaka olmak durumunda.
Dişleri inci gibi parlıyordu.
Burada baktığımız zaman diş ve inci arasında bir benzetme durumu var.
Burada benzeyen nedir, benzeyen diştir.
Neye benzetilmiş diş?
İnciye benzetilmiş.
Benzetme yönü hangi yönden benziyormuş inciye?
Parlamak yönünden benziyormuş.
Parlama diyelim.
Benzetme edatı da zaten gibidir.
Evet, tam bir benzetme yapılmış mı burada?
Evet, dört unsurumuz da var.
Gözlerinden yaşlar ip gibi akıyordu.
O zaman burada yaşlar ve ip arasında bir benzetmeden bahsedebiliriz.
Benzeyen burada nedir?
Yaştır gözyaşı yani.
Gözyaşı diyelim.
Şunu şu şekilde belirtelim.
Evet.
Silelim şöyle.
Gözyaşı olduğunu bilelim.
Sonrasında benzetilen ne acaba?
Gözyaşı dedik.
Benzetilen nedir?
İp.
Benzetme yönü akması.
Akmak diyelim.
Benzetme edatı nedir?
Gibidir.
Evet tam bir teşbih yapılmış, yine burada benzetme yapılmış.
Otobüsün içi turşu kavanozu gibiydi.
Baktığımız zaman şimdi burada benzeyen nedir?
Otobüsün içi turşu kavanozu gibiydi.
Vermiş zaten benzeyen burada otobüsün içidir.
Otobüsün içindeki insanlardan bahsediyor aslında bize yolculardan bahsediyor.
Yani yolcular diyelim şöyle.
Benzetilen Nedir?
Turşu kavanozu.
Turşu kavanozundan bahsedildiğine göre turşudan aslında kavanozun içindeki sıkışık turşulardan bahsediyor.
Turşu diyelim şöyle.
Benzetme yönü var mı yani sıkışıklık, karmaşıklık gibi bir ifade var mı burada?
Yok, onu biz kendimiz yorumluyoruz.
Fakat ifadede böyle bir şey söz konusu değil.
Yazmamış.
Benzetme edatımız ne?
Yine nedir?
Gibi.
Bakın burada bir benzetme yapıldı fakat benzetme yönü verilmedi.
Evet, mesela şöyle deseydi otobüsün içi turşu kavanozuydu deseydi bu sefer benzetme edatını da vermemiş olacaktı.
Fakat yine benzeyen ve benzetilen verildiği için benzetme sanatı yapılmış olacaktı.
Teşhis bir diğer ismiyle kişileştirme, adı üstünde insana ait özelliklerin insan dışındaki varlıklara aktarılmasına biz ne diyoruz?
Teşhis yani kişileştirme diyoruz.
Bakalım örneğimize Ormanda kimse kalmadığında ağaçlar konuşmaya başladı.
Ağaçların konuşması burada ne yapılmış?
Teşhis sanatı yapılmış olduğunu görüyoruz.
Teşhis diyebiliriz.
Teşhis sanatı.
Evet, ağaçların konuşması normalde mümkün değildir.
İnsana ait bir özellik, ağaçlara verilmiş bu tarz ifadeler masallarda, fabllarda bol bol karşınıza çıkar.
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
Burada kişileştirme yapılan ifade yıldırımlar yani bildiğiniz yıldırım şimşek çakması.
Kolluyor yani koruyor anlamında.
Evlerin bacasını yıldırımların korumasından bahsediyor.
O zaman burada yine bir teşhisten bahsedebiliriz.
Korumak, kollamak çünkü bir canlıya ait, genellikle insana ait bir özelliktir.
O zaman burada bir teşhis vardır diyebiliyoruz.
Diğer ifademize bakalım.
Aynı suda bestelerken en güzel şarkıyı.
Ay ve Bestelemek.
Şarkı bestelemiş yani ay.
Küreklerim de suya en derin şiiri yazdı.
Kürek ne yapmış?
Şiir yazmış.
Evet, buradaki ay ve kürek ifadeleri ne yapılmış, teşhis sanatı yapılmış.
Ay şarkı bestelemiş.
Kürekler de şiir yazmış.
İnsana ait özellikler burada insan dışındaki varlıklara yüklenmiş.
Konuşturma yani intak insan dışındaki varlıkların konuşturulmasıdır.
Her konuşturma ya da intak sanatında mutlaka kişiselleştirme sanatı vardır arkadaşlar.
Neden?
Çünkü konuşturma insana ait bir özelliktir, insana benzetildiğine göre de o zaman bir kişileştirmeden bahsedebiliriz.
Her konuşturma sanatında aynı zamanda bir kişileştirme sanatı da vardır.
Şimdi örnek ifademize bir bakalım.
Fabllarda masallarda bol bol karşımıza çıkar.
Konuşturma sanatı da aynen kişileştirme sanatında olduğu gibi.
Kurdun biri ırmaktan su içen kuzuyu gözüne kestirmiş, Kuzuya bağırmış.
Sen benim içtiğim suyu niye bulandıruyorsun demiş.
Şimdi burada kurdun konuşmasını görüyorsunuz.
Bunlar da dediğimiz gibi ya da masallarda karşımıza çıkar kurdun konuşması.
Burada konuşturma yani intak sanatının yapıldığını bize gösteriyor.
Köpek kedinin halini çok üzülmüş, Ne kadar kötü görünüyorsunuz böyle demiş, Köpek ne yaptı burada?
Konuştu.
O zaman konuşturma yani intak sanatı vardır diyebiliyoruz.
Tezat bir diğer ismiyle zıtlık, karşıt iki kavramın bir arada kullanılması sanatıdır.
Örneğimize bakalım.
Neden böyle düşman görünürsünüz.
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar.
Burada birbirine tezat olan, zıt olan ifadeler hangileri?
Düşman ve dost.
O zaman bu iki ifadeyi de birlikte burada tezat sanatı yapılmıştır diyebiliriz.
Çirkinlikleri görmekten güzellikleri fark edemez olduk.
Burada çirkin ve güzel ifadesi arasında bir tezatlıktan bahsedebiliriz.
Diğer cümlemize bakalım şimdi.
Tembel ağustos böceği çalışkan karıncadan yardım istedi.
Tembel ve çalışkan arasında bir zıtlık var.
Bu cümlede aynı zamanda bir de kişileştirme sanatı da vardır diyebilir miyiz?
Ağustos böceği çünkü yardım istemiş.
Bu cümle de hem tezat var hem de ne var?
Kişileştirme var.
Kişileştirmenin bir diğer ismi neydi?
Teşhis.
Tezat neydi?
Zıtlık.
Evet, bir cümlede demek ki birden fazla söz sanatıyla da karşı karşıya kalabiliriz.