Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Anlatım Biçimleri Soruları

Bilimler-1 Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz.
3.
lam 40 soru
Edebiyatın toplumla ilişkisi konusunda sıkça kullanılan
benzetmelerden biri "ayna"dır. Romandan ve
gerçeklikten söz açıldığında, çogu zaman Stendhal'ın
Kırmızı ve Siyah'ında geçen şu meşhur cümle anılır:
"Roman, uzun bir yol boyunca dolaştırılan aynadır." -----
Çünkü sanatçı gözlemlerini tarafsızlıkla dile getirmeyi,
olduğu gibi yansıtmayı amaçlar.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına
göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Arkaya, sağa, sola bakıp yansımaları izleriz
B) Bir de duvara yaslı duran arka tarafı vardır aynanın
C) Bir edebiyat eserindeki iz düşümler, aynada
görülenter gibidir
D) Oysa aynanın arka yüzüne "sır" denir
E) Bilindiği gibi, aynanın biri aydınlık ve diğeri karanlık
iki yüzü vardır
Siych
Kırmızı
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
Bilimler-1 Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz. 3. lam 40 soru Edebiyatın toplumla ilişkisi konusunda sıkça kullanılan benzetmelerden biri "ayna"dır. Romandan ve gerçeklikten söz açıldığında, çogu zaman Stendhal'ın Kırmızı ve Siyah'ında geçen şu meşhur cümle anılır: "Roman, uzun bir yol boyunca dolaştırılan aynadır." ----- Çünkü sanatçı gözlemlerini tarafsızlıkla dile getirmeyi, olduğu gibi yansıtmayı amaçlar. Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Arkaya, sağa, sola bakıp yansımaları izleriz B) Bir de duvara yaslı duran arka tarafı vardır aynanın C) Bir edebiyat eserindeki iz düşümler, aynada görülenter gibidir D) Oysa aynanın arka yüzüne "sır" denir E) Bilindiği gibi, aynanın biri aydınlık ve diğeri karanlık iki yüzü vardır Siych Kırmızı
ev
12
32. (1) Öznenin amaçlı yönelimi sonucunda, özne ile nesne
arasında kurulan ilişkinin ürününe bilgi denir.
(II) Nesnelere yönelen özne, onlar üzerine düşünerek
zihinsel bir etkinlik gerçekleştirir. (III) Bu etkinlik sonucu
kavramlara ve kavramlardan da önerme ve çıkarımlara
varılır. (IV) Altı çeşit bitei vardır. (V) Bunlardan gündelik
bilgi, insanların sıradan deneyimleri sonucu elde ettikleri
bilgidir. (VI) Sebep - sonuca ve yönteme dayanmaz.
(VII) Kişinin algı ve sezgilerine dayanır. (VIII) Bilimsel ve
geçerli değildir.
Bu parça ikiye ayrılmak istense ikinci paragraf
numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) VIL
C) V
D) IV
UcDört
Bes
B) VI
E) III
Diğer sayfaya geçiniz.
E)
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
ev 12 32. (1) Öznenin amaçlı yönelimi sonucunda, özne ile nesne arasında kurulan ilişkinin ürününe bilgi denir. (II) Nesnelere yönelen özne, onlar üzerine düşünerek zihinsel bir etkinlik gerçekleştirir. (III) Bu etkinlik sonucu kavramlara ve kavramlardan da önerme ve çıkarımlara varılır. (IV) Altı çeşit bitei vardır. (V) Bunlardan gündelik bilgi, insanların sıradan deneyimleri sonucu elde ettikleri bilgidir. (VI) Sebep - sonuca ve yönteme dayanmaz. (VII) Kişinin algı ve sezgilerine dayanır. (VIII) Bilimsel ve geçerli değildir. Bu parça ikiye ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar? A) VIL C) V D) IV UcDört Bes B) VI E) III Diğer sayfaya geçiniz. E)
ŞI
lar
e en
una
ğın
a ve
ğrı
en
eyen
ir
Eirir.
9
OXO
STARS
5750
O
36. Lisede gösterilen temel matematik için bile denir ya: "Bu
öğrendiklerimizi ileride kullanmayacağız ki..." İşte bu,
hatalı bir yaklaşımdır. Matematik her yerde, hemen her
dalda kullanılır. Sadece neyin nerede kullanılacağını
bilmek ve anlamak lazım. Bazı öğrenciler, tamamen
ezbere dayalı öğrenir çoğu şeyi. Mesela havuz
problemleriyle ilgili birkaç soru çeşidini görür, o soru
tiplerinin nasıl çözüleceğini ezberler. Sınavda aynı konuyla
ilgili farklı tip soru çıkınca kalem oynatamaz. Çünkü ilk
defa sınav esnasında düşünmeye başlar konu hakkında.
Bu noktada şunu diyebiliriz: Matematik, insanı çok kolay
ters köşe yapar fakat onunla biraz haşır neşir olundukça
insana farklı bakış açıları sağlar.
Bu parçadan matematikle ilgili olarak
1. Kullanım alanı geniştir.
II Matematikte formülleri ezberlemek, başarının ön
koşuludur.
III. Genelde ezbere dayalı biçimde öğrenilmeye çalışılır.
IV. Kişiyi bazı açılardan geliştirir.
yargılarından hangilerine ulaşılamaz?
A) I ve II
B) I ve II
D) Il ye IV
TYT/TÜR
E) III ve IV
C) II ve III
37.-38
Yeni Roma
çıkmıştır.
Butor, Rob
Joyce, Vir
tutarlılık v
sezgiler y
kalıplara
peşindec
anlayışın
fikrinder
gerçekli
mühim
37.
1
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
ŞI lar e en una ğın a ve ğrı en eyen ir Eirir. 9 OXO STARS 5750 O 36. Lisede gösterilen temel matematik için bile denir ya: "Bu öğrendiklerimizi ileride kullanmayacağız ki..." İşte bu, hatalı bir yaklaşımdır. Matematik her yerde, hemen her dalda kullanılır. Sadece neyin nerede kullanılacağını bilmek ve anlamak lazım. Bazı öğrenciler, tamamen ezbere dayalı öğrenir çoğu şeyi. Mesela havuz problemleriyle ilgili birkaç soru çeşidini görür, o soru tiplerinin nasıl çözüleceğini ezberler. Sınavda aynı konuyla ilgili farklı tip soru çıkınca kalem oynatamaz. Çünkü ilk defa sınav esnasında düşünmeye başlar konu hakkında. Bu noktada şunu diyebiliriz: Matematik, insanı çok kolay ters köşe yapar fakat onunla biraz haşır neşir olundukça insana farklı bakış açıları sağlar. Bu parçadan matematikle ilgili olarak 1. Kullanım alanı geniştir. II Matematikte formülleri ezberlemek, başarının ön koşuludur. III. Genelde ezbere dayalı biçimde öğrenilmeye çalışılır. IV. Kişiyi bazı açılardan geliştirir. yargılarından hangilerine ulaşılamaz? A) I ve II B) I ve II D) Il ye IV TYT/TÜR E) III ve IV C) II ve III 37.-38 Yeni Roma çıkmıştır. Butor, Rob Joyce, Vir tutarlılık v sezgiler y kalıplara peşindec anlayışın fikrinder gerçekli mühim 37. 1
5. Kazan güzel çimene kadar otağ diktirdi. Yedi gün yedi
gece toy edip yeme içme oldu. Dedem Korkut gelip kopuz
çaldı. Gazi erenlerin başına ne geldiğini söyledi.
Hani övdüğümüz bey erenler
Dünya benim diyenler
Ecel aldı yer gizledi
Fani dünya kime kaldı
Gelimli gidimli dünya
Son ucu ölümlü dünya
Ölüm vakti geldiğinde imandan ayırmasın. Kadir seni na-
merde muhtaç etmesin. Günahınızı adı güzel Muhammed
Mustafa hürmetine bağışlasın hanım hey!
PANOR
Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söy-
lenemez?
A) Anlaşılır bir üslup kullanılmıştır.
B) Nazım-nesir karışık biçimde kaleme alınmıştır.
C) İslami kavramlara değinilmiştir.
D) Duaya yer verilmiştir.
Pevka
E) Geçiş Dönemine ait olan bir edebî eserden alıntılan-
mıştır.
wze
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
5. Kazan güzel çimene kadar otağ diktirdi. Yedi gün yedi gece toy edip yeme içme oldu. Dedem Korkut gelip kopuz çaldı. Gazi erenlerin başına ne geldiğini söyledi. Hani övdüğümüz bey erenler Dünya benim diyenler Ecel aldı yer gizledi Fani dünya kime kaldı Gelimli gidimli dünya Son ucu ölümlü dünya Ölüm vakti geldiğinde imandan ayırmasın. Kadir seni na- merde muhtaç etmesin. Günahınızı adı güzel Muhammed Mustafa hürmetine bağışlasın hanım hey! PANOR Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söy- lenemez? A) Anlaşılır bir üslup kullanılmıştır. B) Nazım-nesir karışık biçimde kaleme alınmıştır. C) İslami kavramlara değinilmiştir. D) Duaya yer verilmiştir. Pevka E) Geçiş Dönemine ait olan bir edebî eserden alıntılan- mıştır. wze
7. Aşağıdakilerin hangisinde verilenler ayraç içindeki
kavramla ilişkilendirilemez?
A) "Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum." Orhan
Pamuk'un harikulade aşk romanı Masumiyet Müzesi
bu sözlerle başlıyor, romanı okurken kitabın rengâ-
renk dünyasından hiç ayrılmak istemediğinizi göre-
ceksiniz.
(Sürükleyicilik)
B) Çağdaş şiirimizde bir klasik olan, dünya ozanı Nazım
Hikmet, kalıplardan sıyrılmış biçemi ile Türk şiirinin
yönünü bütün insanlığa çevirdi.
(Evrensellik)
C) İkinci Yeni denince hemen akla gelen isimlerden biri
de Turgut Uyar'dır; onun tutkunları "Göğe Bakma
Durağı"nı bilirler, "Geyikli Gece"yi ezberden okurlar;
şiirleri -bilen bilir- tutku yaratır.
(Popülerlik)
D) Bildiklerini alçak gönüllülükle aktaran, görüşlerini gü-
ler yüzle paylaşan, abartısız, yapmacıksız bir yazardır
Haldun Taner.
(Doğallık)
E) Ercümend Behzad Lav, Türk şiirinin, kendi açtığı yol-
da hep tek başına yürümüş, kimselere benzememiş
şairiydi.
(Özgünlük)
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
7. Aşağıdakilerin hangisinde verilenler ayraç içindeki kavramla ilişkilendirilemez? A) "Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum." Orhan Pamuk'un harikulade aşk romanı Masumiyet Müzesi bu sözlerle başlıyor, romanı okurken kitabın rengâ- renk dünyasından hiç ayrılmak istemediğinizi göre- ceksiniz. (Sürükleyicilik) B) Çağdaş şiirimizde bir klasik olan, dünya ozanı Nazım Hikmet, kalıplardan sıyrılmış biçemi ile Türk şiirinin yönünü bütün insanlığa çevirdi. (Evrensellik) C) İkinci Yeni denince hemen akla gelen isimlerden biri de Turgut Uyar'dır; onun tutkunları "Göğe Bakma Durağı"nı bilirler, "Geyikli Gece"yi ezberden okurlar; şiirleri -bilen bilir- tutku yaratır. (Popülerlik) D) Bildiklerini alçak gönüllülükle aktaran, görüşlerini gü- ler yüzle paylaşan, abartısız, yapmacıksız bir yazardır Haldun Taner. (Doğallık) E) Ercümend Behzad Lav, Türk şiirinin, kendi açtığı yol- da hep tek başına yürümüş, kimselere benzememiş şairiydi. (Özgünlük)
(1) Bulutları bıçak gibi delen gökdelenlerle başımız
göğe erdi sansak da inşaat teknolojisinde gerçek bir
ilerleme sağlayabilmek için tarihe dönüp bakmamız
gerekiyor. (II) Örneğin Isparta'nın Yalvaç ilçesinde
bulunan Pisidia Antiocheia kentinde yapılan son
kazı çalışmaları incelenebilir. (III) Bu çalışmalarda
MÖ 300 yılında kentin alt yapısının ızgara sistemine
göre inşa edildiği belirlenmiştir. (IV) Ayrıca kazılarda
ortaya çıkan atriumlu, yani avlu sistemli Roma ev-
lerinde soğuk havalara direnmek için alttan ısıtma
yöntemi kullanıldığı fark edilmiştir. (V) Asırlar önce
bile kullanılan ve oldukça ekonomik olan bu yöntem
günümüzde neden kullanılmasın?
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili ola-
rak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir
A) I. cümlede günümüzde inşaat sektöründeki kü-
çülmenin nedenine değinilmiştir. ?
1
B) II. cümlede coğrafi konumun kazı çalışmalarını
etkilediği vurgulanmıştır.
cümlede şehirleşme faaliyetlerinde kullanılan
ilk sistemden bahsedilmiştir.
D) IV. cümlede doğa koşullarına karşı geliştirilen bir
önlemden söz edilmiştir.
E) V. cümlede günümüzdeki inşaat projelerinin ma-
liyetli olduğundan yakınılmıştır.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
(1) Bulutları bıçak gibi delen gökdelenlerle başımız göğe erdi sansak da inşaat teknolojisinde gerçek bir ilerleme sağlayabilmek için tarihe dönüp bakmamız gerekiyor. (II) Örneğin Isparta'nın Yalvaç ilçesinde bulunan Pisidia Antiocheia kentinde yapılan son kazı çalışmaları incelenebilir. (III) Bu çalışmalarda MÖ 300 yılında kentin alt yapısının ızgara sistemine göre inşa edildiği belirlenmiştir. (IV) Ayrıca kazılarda ortaya çıkan atriumlu, yani avlu sistemli Roma ev- lerinde soğuk havalara direnmek için alttan ısıtma yöntemi kullanıldığı fark edilmiştir. (V) Asırlar önce bile kullanılan ve oldukça ekonomik olan bu yöntem günümüzde neden kullanılmasın? Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili ola- rak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir A) I. cümlede günümüzde inşaat sektöründeki kü- çülmenin nedenine değinilmiştir. ? 1 B) II. cümlede coğrafi konumun kazı çalışmalarını etkilediği vurgulanmıştır. cümlede şehirleşme faaliyetlerinde kullanılan ilk sistemden bahsedilmiştir. D) IV. cümlede doğa koşullarına karşı geliştirilen bir önlemden söz edilmiştir. E) V. cümlede günümüzdeki inşaat projelerinin ma- liyetli olduğundan yakınılmıştır.
34
APOIEMI
Yazınsal türler varlıklarını, ancak toplumsal koşulların gerek-
sinimlerini karşıladıkları sürece korur. Bu koşullar değişti mi
türler de değişir. Ya başka türlere dönüşür ya da yitip gider.
Pastoral şiir türü için de böyle olmuştur bu. Pastoral şiir, top-
lumsal yaşamın karmaşık bir nitelik kazanması, sanayileş-
me gibi etkenlerle yitirmiştir varlığını. Öyle ki bugün hiçbir
ozanın, klasik anlamıyla pastoral siir yazdığı söylenemez.
"Pastoral" sözü bir şiir türü olmaktan çok, kırları, köy yaşa-
mini konu edinen şiirleri nitelendirmek için kullanılmaktadır.
Bu parçada aşağıdaki düşüncelerin hangisine
yer verilmemiştir?
A) Günümüzde toplumsal koşulların etkisiyle ozanlar klasik
anlamdaki pastoral şiirden uzak durmaktadır.
B) Toplumsal koşullar yazınsal türlerin varlıklarını belirleyen
önemli unsurdur. L
C) Medeniyetin ilerlemesi ve kültürel gelişme, edebî türleri
olumlu yönde etkilemiştir.
D) Pastoral şiir türü, toplumsal yaşamdan ve sanayileşme
den olumsuz etkilenmiştir.
E) Sosyal koşullara bağlı olarak varlığını yitiren yazınsal
türler de vardır.
Çağ
yor
mi
zü
ru
C
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
34 APOIEMI Yazınsal türler varlıklarını, ancak toplumsal koşulların gerek- sinimlerini karşıladıkları sürece korur. Bu koşullar değişti mi türler de değişir. Ya başka türlere dönüşür ya da yitip gider. Pastoral şiir türü için de böyle olmuştur bu. Pastoral şiir, top- lumsal yaşamın karmaşık bir nitelik kazanması, sanayileş- me gibi etkenlerle yitirmiştir varlığını. Öyle ki bugün hiçbir ozanın, klasik anlamıyla pastoral siir yazdığı söylenemez. "Pastoral" sözü bir şiir türü olmaktan çok, kırları, köy yaşa- mini konu edinen şiirleri nitelendirmek için kullanılmaktadır. Bu parçada aşağıdaki düşüncelerin hangisine yer verilmemiştir? A) Günümüzde toplumsal koşulların etkisiyle ozanlar klasik anlamdaki pastoral şiirden uzak durmaktadır. B) Toplumsal koşullar yazınsal türlerin varlıklarını belirleyen önemli unsurdur. L C) Medeniyetin ilerlemesi ve kültürel gelişme, edebî türleri olumlu yönde etkilemiştir. D) Pastoral şiir türü, toplumsal yaşamdan ve sanayileşme den olumsuz etkilenmiştir. E) Sosyal koşullara bağlı olarak varlığını yitiren yazınsal türler de vardır. Çağ yor mi zü ru C
21. (1) Dünya tarihinin en önemli sanatçılarından biri olan
Leonardo Da Vinci, Rönesans Italya'sının en önemli
ustaları arasında sayılır. (1) Ressam, heykeltıraş,
mühendis, mimar ve bilgin olan Leonardo Da Vinci,
1452'de Vinci kasabasında doğmuş, yaşamının büyük
bir bölümünü Floransa ve Milano'da geçirmiştir.
(III) Leonardo Da Vinci'nin hayatı ve eserleri pek çok
araştırma ve esere konu olmuştur; bunlardan biri
sanatçının yaşamıyla ilgili en kapsamlı çalışma olarak
nitelenen İtalyan RAI televizyonunun 1972'de hazırladığı
belgeseldir. (IV) Belgeselde Da Vinci'nin, Vinci
kasabasındaki çocukluğu, Floransa'da Verrocchio
Usta'nın yanındaki çıraklık günleri, ressamlar locasına
girişi anlatılıyor. (V) Milano'ya gidişi, saray ressamı ve
mühendis olarak yaptığı çalışmalar, Papalık Ordusu
hizmetinde askerî ressam olarak geçirdiği yıllardan da
bahsediliyor. (VI) Otuz beşer dakikalık yedi bölüm
hâlinde hazırlanan bu belgesel, Türkiye'de de 1997
yılında bir televizyon kanalında yayımlanmış ve büyük
ilgi görmüştü.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci
paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle
başlar?
A) II
B) III
C) IV
D) V
E) VI
23
6
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
21. (1) Dünya tarihinin en önemli sanatçılarından biri olan Leonardo Da Vinci, Rönesans Italya'sının en önemli ustaları arasında sayılır. (1) Ressam, heykeltıraş, mühendis, mimar ve bilgin olan Leonardo Da Vinci, 1452'de Vinci kasabasında doğmuş, yaşamının büyük bir bölümünü Floransa ve Milano'da geçirmiştir. (III) Leonardo Da Vinci'nin hayatı ve eserleri pek çok araştırma ve esere konu olmuştur; bunlardan biri sanatçının yaşamıyla ilgili en kapsamlı çalışma olarak nitelenen İtalyan RAI televizyonunun 1972'de hazırladığı belgeseldir. (IV) Belgeselde Da Vinci'nin, Vinci kasabasındaki çocukluğu, Floransa'da Verrocchio Usta'nın yanındaki çıraklık günleri, ressamlar locasına girişi anlatılıyor. (V) Milano'ya gidişi, saray ressamı ve mühendis olarak yaptığı çalışmalar, Papalık Ordusu hizmetinde askerî ressam olarak geçirdiği yıllardan da bahsediliyor. (VI) Otuz beşer dakikalık yedi bölüm hâlinde hazırlanan bu belgesel, Türkiye'de de 1997 yılında bir televizyon kanalında yayımlanmış ve büyük ilgi görmüştü. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar? A) II B) III C) IV D) V E) VI 23 6
20. Büşünen ve yaratan bir varlıktır insanoğlu. Düşün-
sel etkinliklerinin, yaratılarının en soylusu da bir ba-
kıma edebiyattır. Yaşamı anlamlı kılma; kafalarda ve
yüreklerde sevgiyi, iyiliği ve güzelliği çiçeklendire-
rek dünyayı değiştirme özleminin ürünüdür. Çağlar
boyunca değişmemiştir bu özlem. Sürüp gelmiştir.
Her çağ bu özlemden kalkarak edebiyat kavramını
açımlamaya, değişik boyutlar getirmeye çalışmıştır
ona. Tanımı, işlevi, kapsamı ve sınırları üzerine ki-
taplar yazılmıştır. Bu konuda birbirleriyle uyuşan ya
da çelişen kuramlar, varsayımlar, düşünceler atıl-
mıştır ortaya. Sorular, yanıtlar, savlar, karşı savlar
birbirini izlemiştir. Ne ki değişmemiştir durum. De-
ğişeceğe de benzemez. Çünkü edebiyatın doğasın-
dan, yapısından gelen bir özelliktir bu.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdaki-
lerden hangisi söylenemez?
A) Tanımlama yapılmıştır.
B) Somutlama yapılmıştır.
C) Öznel ifadelere yer verilmiştir.
Karşıt anlamlı ifadelere yer verilmiştir.
E) Değişik duyulara seslenen ayrıntılardan yararla-
nılmıştır.
sol
Ne
ko
ğu
sa
di
SI
b
r
YAYINL
LİMİT
t
I
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
20. Büşünen ve yaratan bir varlıktır insanoğlu. Düşün- sel etkinliklerinin, yaratılarının en soylusu da bir ba- kıma edebiyattır. Yaşamı anlamlı kılma; kafalarda ve yüreklerde sevgiyi, iyiliği ve güzelliği çiçeklendire- rek dünyayı değiştirme özleminin ürünüdür. Çağlar boyunca değişmemiştir bu özlem. Sürüp gelmiştir. Her çağ bu özlemden kalkarak edebiyat kavramını açımlamaya, değişik boyutlar getirmeye çalışmıştır ona. Tanımı, işlevi, kapsamı ve sınırları üzerine ki- taplar yazılmıştır. Bu konuda birbirleriyle uyuşan ya da çelişen kuramlar, varsayımlar, düşünceler atıl- mıştır ortaya. Sorular, yanıtlar, savlar, karşı savlar birbirini izlemiştir. Ne ki değişmemiştir durum. De- ğişeceğe de benzemez. Çünkü edebiyatın doğasın- dan, yapısından gelen bir özelliktir bu. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdaki- lerden hangisi söylenemez? A) Tanımlama yapılmıştır. B) Somutlama yapılmıştır. C) Öznel ifadelere yer verilmiştir. Karşıt anlamlı ifadelere yer verilmiştir. E) Değişik duyulara seslenen ayrıntılardan yararla- nılmıştır. sol Ne ko ğu sa di SI b r YAYINL LİMİT t I
maralanmış
si soylene-
erin özelli-
ele alındı-
in bilinme-
miştir.
nlu bir ba-
Paraf Yayınları
40. Kitaplıklar, kütüphaneler bir bütünü anlatır. Zaman içinde in-
sanın ve bilginin toplamıdır, bu bütün. Bu düşünce, her zaman
güzel gelmiştir kitapseverlere. Klasikler arasında gizli bir bağ
olduğunu düşünmek, hoşumuza gider. Bir zincirdir tüm insan-
lik bilgisi. İlyada olmadan Aeneas'ın olmayacağı, o olmadan
İlahi Komedya'nın yazılamayacağı ve onsuz da bir edebiyat
tarihinin düşünülemez olmasıdır. Yani ----.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdaki-
lerden hangisi getirilebilir?
A) edebiyat tarihini anlamak için tüm klasikler kronolojik bir
okumayla ele alınmalıdır
B) bir sanatçının geleneksel anlatım yöntemlerini kullanma-
dan büyük yapıtlar vermesi düşünülemez
C) eserler dikkatli incelendiğinde kendi kültürüyle sıkı bir iliş-
ki içinde olduğu görülür
D) Büyük eserlerde işlenen ana duygunun aslında tüm in-
sanlık için ortak olduğu görülecektir
E) Latin edebiyat her çağda yabancı etkilerden uzak bir bi-
çimde kendi edebiyat vadisinde akmaya devam etmiştir
2.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
maralanmış si soylene- erin özelli- ele alındı- in bilinme- miştir. nlu bir ba- Paraf Yayınları 40. Kitaplıklar, kütüphaneler bir bütünü anlatır. Zaman içinde in- sanın ve bilginin toplamıdır, bu bütün. Bu düşünce, her zaman güzel gelmiştir kitapseverlere. Klasikler arasında gizli bir bağ olduğunu düşünmek, hoşumuza gider. Bir zincirdir tüm insan- lik bilgisi. İlyada olmadan Aeneas'ın olmayacağı, o olmadan İlahi Komedya'nın yazılamayacağı ve onsuz da bir edebiyat tarihinin düşünülemez olmasıdır. Yani ----. Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdaki- lerden hangisi getirilebilir? A) edebiyat tarihini anlamak için tüm klasikler kronolojik bir okumayla ele alınmalıdır B) bir sanatçının geleneksel anlatım yöntemlerini kullanma- dan büyük yapıtlar vermesi düşünülemez C) eserler dikkatli incelendiğinde kendi kültürüyle sıkı bir iliş- ki içinde olduğu görülür D) Büyük eserlerde işlenen ana duygunun aslında tüm in- sanlık için ortak olduğu görülecektir E) Latin edebiyat her çağda yabancı etkilerden uzak bir bi- çimde kendi edebiyat vadisinde akmaya devam etmiştir 2.
ile
ün-
bír
ta-
ok
le-
ar-
at
23. (1) Osmanlının son Mısır Valisi Abbas Hilmi Paşa tarafından
yaptırılan 1904 tarihli Hidiv Kasrı'na gittik. (II) Istanbul'da Os-
manlılardan kalma birçok kasır var günümüzde. (III) Yakla-
şık bin metrekarelik alan üzerine yapılan kasrın iki yüz yet-
miş dönümlük bir bahçesi var.(IV) Bugün restoran olarak
hizmet veriyor bu kasır. (V) Kasrın büyük seyir kulesinin asan-
sörüyle yukarıya kısa bir yolculuk yapıyoruz. (VI) Kasrın gök-
yüzündeki bu en uç noktasından Marmara Denizi küçük bir
göl, köprüler ise minyatür gibi görünüyor.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisi, düşünce-
nin akışını bozmaktadır?
B) III
A) II
C) IV
D) V
E) VI
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
ile ün- bír ta- ok le- ar- at 23. (1) Osmanlının son Mısır Valisi Abbas Hilmi Paşa tarafından yaptırılan 1904 tarihli Hidiv Kasrı'na gittik. (II) Istanbul'da Os- manlılardan kalma birçok kasır var günümüzde. (III) Yakla- şık bin metrekarelik alan üzerine yapılan kasrın iki yüz yet- miş dönümlük bir bahçesi var.(IV) Bugün restoran olarak hizmet veriyor bu kasır. (V) Kasrın büyük seyir kulesinin asan- sörüyle yukarıya kısa bir yolculuk yapıyoruz. (VI) Kasrın gök- yüzündeki bu en uç noktasından Marmara Denizi küçük bir göl, köprüler ise minyatür gibi görünüyor. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisi, düşünce- nin akışını bozmaktadır? B) III A) II C) IV D) V E) VI
18. Bilimin en önemli işlevlerinden biri de iyi ile kötüyü bilimsel
ve nesnel bir şekilde ortaya koymasıdır. Toplum içinde bu
konuda anlaşmazlıklar çıkar. Eskiye taraftar olanlara göre,
eski olan her şey iyi, yeni olan her şey kötüdür. Yeniye ta-
raftar olanlar ise tamamıyla bunun tersini düşünürler. Hâl-
buki bu yaklaşımların ikisi de sakıncalıdır. Bu önemli so-
runun çözümünü ancak bilimden bekleyebiliriz. Bir şeyin iyi
veya kötü olduğunu bilim açık bir şekilde ortaya koyar.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre
aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Günümüzde bilim adamları her soruna çözüm bulabile-
ceklerini düşünüyor
B) Bilimin bu denli ilerlemiş olması gelecekte insanlığı zor
durumda bırakabilir
Ancak eski olan bir şeyin güzel olması mümkün değil-
dir
DÇünkü bir şeyin iyi ya da kötü olması, eski ya da yeni ol-
masıyla ilgili değildir
E Çünkü her zaman yenilikten yana tavır almak gerekmek-
tedir
20
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
18. Bilimin en önemli işlevlerinden biri de iyi ile kötüyü bilimsel ve nesnel bir şekilde ortaya koymasıdır. Toplum içinde bu konuda anlaşmazlıklar çıkar. Eskiye taraftar olanlara göre, eski olan her şey iyi, yeni olan her şey kötüdür. Yeniye ta- raftar olanlar ise tamamıyla bunun tersini düşünürler. Hâl- buki bu yaklaşımların ikisi de sakıncalıdır. Bu önemli so- runun çözümünü ancak bilimden bekleyebiliriz. Bir şeyin iyi veya kötü olduğunu bilim açık bir şekilde ortaya koyar. Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Günümüzde bilim adamları her soruna çözüm bulabile- ceklerini düşünüyor B) Bilimin bu denli ilerlemiş olması gelecekte insanlığı zor durumda bırakabilir Ancak eski olan bir şeyin güzel olması mümkün değil- dir DÇünkü bir şeyin iyi ya da kötü olması, eski ya da yeni ol- masıyla ilgili değildir E Çünkü her zaman yenilikten yana tavır almak gerekmek- tedir 20
39.-40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Mıknatısın Batı dillerinde karşılığı olan "magnet" ke-
limesi, Küçük Asya'da bir zamanlar "Magnesia" diye.
isimlendirilen bir çevreden gelmektedir. İlk kez, bu-
rada yaşayan insanlar, belirli bazı siyah taşların de-
miri çektiğini fark etmişlerdi. Bu siyah taşlar "mag-
netit" adı verilen, gerçekte tabii mıknatıs olan bir tür
demir filiziydi. Daha sonraları bir ipin ucunda ser-
bestçe asılan ya da bir tahta parçası üzerinde su-
ya bırakılan bir mıknatısın daima kuzey-güney doğ-
rultusunu gösterdiği keşfedildi. Bu buluştan yarar-
lanarak, pusulalar yapıldı. Pusula, aynı ilkeyle ku-
zey-güney doğrultusunu işaret eden magnetik bir ib-
re veya çubuk diye tanımlanabilir. Kuzeyi gösteren
uç "Kuzey Kutbu", güneyi işaret eden uç da "Güney
Kutbu" olarak isimlendirilir. Tabii bir mıknatıs olan
"magnetit"in kimyasal formülü Fe3O4'tür. Aslında bir
demir oksidinden başka bir şey değildir. Çelik bir çu-
buk, güçlü bir magnetitin yanında bırakılacak olur-
sa, o da mıknatıs niteliğini alır. Mıknatıs sadece çu-
buk şeklinde bulunmaz. At nalı biçiminde de olur. At.
nalı biçimindeki mıknatıslarda nalın iki ucu "kuzey"
ve "güney" kutuplarıdır. Eskiden mıknatıslar ilkel bir
yoldan yapılırdı. Bir demir parçası bir tabii mıknatıs-
la sürtüştürülür ve onun çekiciliğini alırdı. Başka tür-
lü söylemek gerekirse, yapay olarak "mıknatıs" nite-
liği kazanırdı. Sonraları mıknatıs yapımı için başka
bir yol bulundu. Bir demir parçasının üzerine izole-
li bir telle sargı yapılıyor ve bu telden akım geçirili-
yordu. Yumuşak demir kullanıldığında, demir parça-
si sadece akım geçirildiği sürece mıknatis niteliği ta-
şıyordu.
39. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinil-
memiştir?
A) Mıknatıs-sözcüğünün kökenine +
B) Pusulanın mıknatıstan yararlanılarak yapıldığına
C) Pusulanın geçirdiği değişimlere +
D) Magnetitin doğal bir mıknatıs olduğuna
E) Pusulanın denizciler tarafından kullanıldığına
40. Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden
hangisi söylenemez?
A) Tanımlama yapılmıştır.
B) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır.
C) Nesnel ifadeler kullanılmıştır.
D) Açıklama yapılmıştır.
E) Benzetmeden yararlanılmıştır.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
39.-40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. Mıknatısın Batı dillerinde karşılığı olan "magnet" ke- limesi, Küçük Asya'da bir zamanlar "Magnesia" diye. isimlendirilen bir çevreden gelmektedir. İlk kez, bu- rada yaşayan insanlar, belirli bazı siyah taşların de- miri çektiğini fark etmişlerdi. Bu siyah taşlar "mag- netit" adı verilen, gerçekte tabii mıknatıs olan bir tür demir filiziydi. Daha sonraları bir ipin ucunda ser- bestçe asılan ya da bir tahta parçası üzerinde su- ya bırakılan bir mıknatısın daima kuzey-güney doğ- rultusunu gösterdiği keşfedildi. Bu buluştan yarar- lanarak, pusulalar yapıldı. Pusula, aynı ilkeyle ku- zey-güney doğrultusunu işaret eden magnetik bir ib- re veya çubuk diye tanımlanabilir. Kuzeyi gösteren uç "Kuzey Kutbu", güneyi işaret eden uç da "Güney Kutbu" olarak isimlendirilir. Tabii bir mıknatıs olan "magnetit"in kimyasal formülü Fe3O4'tür. Aslında bir demir oksidinden başka bir şey değildir. Çelik bir çu- buk, güçlü bir magnetitin yanında bırakılacak olur- sa, o da mıknatıs niteliğini alır. Mıknatıs sadece çu- buk şeklinde bulunmaz. At nalı biçiminde de olur. At. nalı biçimindeki mıknatıslarda nalın iki ucu "kuzey" ve "güney" kutuplarıdır. Eskiden mıknatıslar ilkel bir yoldan yapılırdı. Bir demir parçası bir tabii mıknatıs- la sürtüştürülür ve onun çekiciliğini alırdı. Başka tür- lü söylemek gerekirse, yapay olarak "mıknatıs" nite- liği kazanırdı. Sonraları mıknatıs yapımı için başka bir yol bulundu. Bir demir parçasının üzerine izole- li bir telle sargı yapılıyor ve bu telden akım geçirili- yordu. Yumuşak demir kullanıldığında, demir parça- si sadece akım geçirildiği sürece mıknatis niteliği ta- şıyordu. 39. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinil- memiştir? A) Mıknatıs-sözcüğünün kökenine + B) Pusulanın mıknatıstan yararlanılarak yapıldığına C) Pusulanın geçirdiği değişimlere + D) Magnetitin doğal bir mıknatıs olduğuna E) Pusulanın denizciler tarafından kullanıldığına 40. Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Tanımlama yapılmıştır. B) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır. C) Nesnel ifadeler kullanılmıştır. D) Açıklama yapılmıştır. E) Benzetmeden yararlanılmıştır.
CAP/TYT
13. Bir sanat eserinin ortaya çıkmasında sanatçının ya-
şadığı toplumun etkisi, karakteri, amacı, aldığı eğitim,
sanatsal yeteneği, etnik kimliği, cinsiyeti, dili, milleti,
kullandığı malzeme ve döneminin sanat anlayışı et-
kilidir. Tüm bu unsurlar yalnızca sanat eserini değil
sanatçının da nasıl bir sanatçı olacağını etkiler. Do-
layısıyla sanat eseri sanatçısını yansıtır. Fakat ortaya
çıkan eser, sanatçının kişisel unsurlarını ve yaşadığı
toplumu yansıtsa da öncelikle onu ortaya çıkaran sa-
natçının etnik kimliğini, milletini daha sonra da ortaya
çıktığı zamanı ve toplumu aşar; "kişilerüstü", "milletle-
rüstü" ve "zamanlarüstü" olur.
Bu parçada sanat eserinin hangi özelliği vurgulan-
mıştır?
A) Özgünlük
B) Kalıcılık
C) Uyumlu bütünlük
D) Biriciklik
E) Evrensellik
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
CAP/TYT 13. Bir sanat eserinin ortaya çıkmasında sanatçının ya- şadığı toplumun etkisi, karakteri, amacı, aldığı eğitim, sanatsal yeteneği, etnik kimliği, cinsiyeti, dili, milleti, kullandığı malzeme ve döneminin sanat anlayışı et- kilidir. Tüm bu unsurlar yalnızca sanat eserini değil sanatçının da nasıl bir sanatçı olacağını etkiler. Do- layısıyla sanat eseri sanatçısını yansıtır. Fakat ortaya çıkan eser, sanatçının kişisel unsurlarını ve yaşadığı toplumu yansıtsa da öncelikle onu ortaya çıkaran sa- natçının etnik kimliğini, milletini daha sonra da ortaya çıktığı zamanı ve toplumu aşar; "kişilerüstü", "milletle- rüstü" ve "zamanlarüstü" olur. Bu parçada sanat eserinin hangi özelliği vurgulan- mıştır? A) Özgünlük B) Kalıcılık C) Uyumlu bütünlük D) Biriciklik E) Evrensellik
39.-40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Mıknatısın Batı dillerinde karşılığı olan "magnet" ke-
limesi, Küçük Asya'da bir zamanlar "Magnesia" diye
isimlendirilen bir çevreden gelmektedir. İlk kez, bu-
rada yaşayan insanlar, belirli bazı siyah taşların de-
miri çektiğini fark etmişlerdi. Bu siyah taşlar "mag-
netit" adı verilen, gerçekte tabii mıknatıs olan bir tür
demir filiziydi. Daha sonraları bir ipin ucunda ser-
bestçe asılan ya da bir tahta parçası üzerinde su-
ya bırakılan bir mıknatısın daima kuzey-güney doğ-
rultusunu gösterdiği keşfedildi. Bu buluştan yarar-
lanarak, pusulalar yapıldı. Pusula, aynı ilkeyle ku-
zey-güney doğrultusunu işaret eden magnetik bir ib-
re veya çubuk diye tanımlanabilir. Kuzeyi gösteren
uç "Kuzey Kutbu", güneyi işaret eden uç da "Güney
Kutbu" olarak isimlendirilir. Tabii bir mıknatıs olan
"magnetit"in kimyasal formülü Fe3O4'tür. Aslında bir
demir oksidinden başka bir şey değildir. Çelik bir çu-
buk, güçlü bir magnetitin yanında bırakılacak olur-
sa, o da mıknatis niteliğini alır. Mıknatıs sadece çu-
buk şeklinde bulunmaz. At nalı biçiminde de olur. At
nalı biçimindeki mıknatıslarda nalın iki ucu "kuzey"
ve "güney" kutuplarıdır. Eskiden mıknatıslar ilkel bir
yoldan yapılırdı. Bir demir parçası bir tabii mıknatıs-
la sürtüştürülür ve onun çekiciliğini alırdı. Başka tür-
lü söylemek gerekirse, yapay olarak "mıknatıs" nite-
liği kazanırdı. Sonraları mıknatıs yapımı için başka
bir yol bulundu. Bir demir parçasının üzerine izole-
li bir telle sargı yapılıyor ve bu telden akım geçirili-
yordu. Yumuşak demir kullanıldığında, demir parça-
si sadece akım geçirildiği sürece mıknatis niteliği ta-
şıyordu.
dükkânı
39. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinil-
memiştir?
A) Mıknatıs sözcüğünün kökenine
B) Pusulanın mıknatıstan yararlanılarak yapıldığına
C) Pusulanın geçirdiği değişimlere
D) Magnetitin doğal bir mıknatıs olduğuna
E) Pusulanın denizciler tarafından kullanıldığına
40. Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden
hangisi söylenemez?
A) Tanımlama yapılmıştır.
B) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır.
C) Nesnel ifadeler kullanılmıştır.
D) Açıklama yapılmıştır.
E) Benzetmeden yararlanılmıştır.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
39.-40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. Mıknatısın Batı dillerinde karşılığı olan "magnet" ke- limesi, Küçük Asya'da bir zamanlar "Magnesia" diye isimlendirilen bir çevreden gelmektedir. İlk kez, bu- rada yaşayan insanlar, belirli bazı siyah taşların de- miri çektiğini fark etmişlerdi. Bu siyah taşlar "mag- netit" adı verilen, gerçekte tabii mıknatıs olan bir tür demir filiziydi. Daha sonraları bir ipin ucunda ser- bestçe asılan ya da bir tahta parçası üzerinde su- ya bırakılan bir mıknatısın daima kuzey-güney doğ- rultusunu gösterdiği keşfedildi. Bu buluştan yarar- lanarak, pusulalar yapıldı. Pusula, aynı ilkeyle ku- zey-güney doğrultusunu işaret eden magnetik bir ib- re veya çubuk diye tanımlanabilir. Kuzeyi gösteren uç "Kuzey Kutbu", güneyi işaret eden uç da "Güney Kutbu" olarak isimlendirilir. Tabii bir mıknatıs olan "magnetit"in kimyasal formülü Fe3O4'tür. Aslında bir demir oksidinden başka bir şey değildir. Çelik bir çu- buk, güçlü bir magnetitin yanında bırakılacak olur- sa, o da mıknatis niteliğini alır. Mıknatıs sadece çu- buk şeklinde bulunmaz. At nalı biçiminde de olur. At nalı biçimindeki mıknatıslarda nalın iki ucu "kuzey" ve "güney" kutuplarıdır. Eskiden mıknatıslar ilkel bir yoldan yapılırdı. Bir demir parçası bir tabii mıknatıs- la sürtüştürülür ve onun çekiciliğini alırdı. Başka tür- lü söylemek gerekirse, yapay olarak "mıknatıs" nite- liği kazanırdı. Sonraları mıknatıs yapımı için başka bir yol bulundu. Bir demir parçasının üzerine izole- li bir telle sargı yapılıyor ve bu telden akım geçirili- yordu. Yumuşak demir kullanıldığında, demir parça- si sadece akım geçirildiği sürece mıknatis niteliği ta- şıyordu. dükkânı 39. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinil- memiştir? A) Mıknatıs sözcüğünün kökenine B) Pusulanın mıknatıstan yararlanılarak yapıldığına C) Pusulanın geçirdiği değişimlere D) Magnetitin doğal bir mıknatıs olduğuna E) Pusulanın denizciler tarafından kullanıldığına 40. Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Tanımlama yapılmıştır. B) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır. C) Nesnel ifadeler kullanılmıştır. D) Açıklama yapılmıştır. E) Benzetmeden yararlanılmıştır.
5. () Eleştirmen gözüyle bakıldığında bir romanın ba-
şarısının en önemli kriterleri arasında teknik unsur-
lar yer alsa da ckurda bu kriter yerini inandırıcılığa
bırakıyor (1) ingiliz yazar Lee'nin son romanının
başarısı da öncelikle inandırıcılığı artıran unsurları
doğru seçmesiyle başlıyor. (ii) Yazar, bu romanın-
da gerçek karakterler, mekânlar ve olaylar kurgula-
mış ve bunları kusursuz bir anlatımla okura sunmuş.
(IV) Zamanı, kişileri ve mekânı iyi tanıdığı unsurlar
üzerinden örmüş. (V) Yaşadığı şehrin dününü, İkinci
Dünya Savaşı sonrası hâliyle ve bugünkü durumu-
nu günümüze uygun şekilde başarıyla aktarabilmiş.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi-
sinde "değerlendirme'ye" yer verilmemiştir?
A) I
B) II
C) III D) IV E) V
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
5. () Eleştirmen gözüyle bakıldığında bir romanın ba- şarısının en önemli kriterleri arasında teknik unsur- lar yer alsa da ckurda bu kriter yerini inandırıcılığa bırakıyor (1) ingiliz yazar Lee'nin son romanının başarısı da öncelikle inandırıcılığı artıran unsurları doğru seçmesiyle başlıyor. (ii) Yazar, bu romanın- da gerçek karakterler, mekânlar ve olaylar kurgula- mış ve bunları kusursuz bir anlatımla okura sunmuş. (IV) Zamanı, kişileri ve mekânı iyi tanıdığı unsurlar üzerinden örmüş. (V) Yaşadığı şehrin dününü, İkinci Dünya Savaşı sonrası hâliyle ve bugünkü durumu- nu günümüze uygun şekilde başarıyla aktarabilmiş. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi- sinde "değerlendirme'ye" yer verilmemiştir? A) I B) II C) III D) IV E) V