Paragrafta Yapı Soruları

(1) Dünyada tek değişmeyen şey, her şeyin de- ğişmekte olduğudur, sözü çok doğru bir sözdür. (II) Insanlar, nesneler, canlı cansız her şey, görünür görünmez ölçüler, oranlar içinde durmadan değişip akmakta; bir bilinmeyene doğru her an ilerlemekte- dir. (III) Lavgisier: "Hiçbir şey yoktan var olmaz, var iken de yok olmaz" demiştir. (IV) Kimya biliminin te- meli olan bu söz değişmenin yok olmak ya da yaratıl- mak sanılan birtakım aşamaları olduğunun kanıtıdır. (V) Yok olmak sandığımız değişim aşamasına canlı- larda ölüm, yaratılmak sandığımız aşamaya da do- ğum demekteyiz. Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini söylemek yanlış olur? A 1. cümlede doğrudan anlatım yapılmıştır. B) IT. cümlede nesnel anlatım vardır. C) III. cümlede tanık göstermeden yararlanılmamıştır. V. cümlede bir saptama vardır. cümlede tanım yapılmıştır.

Dağlarda bazı pınarlar olur. Yeni yollar açıldıkça buralara uğrayan insanlar azalır; giden gelen azaldıkça da suyun çevresini naneler, dikenler sarar. Bir zaman gelir ki orada pinar bulunduğunu kimse anlamaz. Ama sıcak bir günde susuzluğunu gidermek isteyen bir yolcu, pınarı anımsayıp ana yoldan saparak tepeye doğru yürür. Kaynağının ba- şına varıp yaban otlarını aralayınca gördüğü şeye kendi de şaşırır: Kimsenin bulamadığı, duru, soğuk bir su; otlar arasında şırıl şırıl akmaktadır. Suyun durgun yüzeyinde kendini seyreder; güneşi, gökyüzünü, dağları seyreder... Böyle güzel bir yeri çoktandır unutmuş olmasına üzülür, köye gidince arkadaşlarına da söylemeyi düşünür. İşte bir şair, ne kadar meşhur olursa olsun, metropol yaşamının hayhuyunda ne kadar koşturursa koştursun kendisine ula- şan yolcular için dağlardaki pınarlar gibidir. Bu parçada şairlerin dağ pınarlarına benzetilmesiyle somutlaştırılmak istenen özelliği aşağıdakilerden hangisidir? A) Şiirlerde gerçek duygularını dile getirdiği B) Doğayı tutku ile seven bir yapısının olduğu C) iç dünyasındaki saflığı, doğallığı muhafaza ettiği D) Kendi yolunu kendisinin çizdiği E) Gerçek duygularının ne olduğunun tam olarak anlaşı- lamadığı

22. Çocukluk anılarınız kalıcıdır. Çocukken yaşadı- ğınız apartmanın önünden her geçişinizde ha- tırlarsınız yaşadıklarınızı. Apartmanın önündeki betonda koştuğunuzu, arkadaşlarınızla top oy- nadığınızı canlandırırsınız gözünüzde. Apart- manın altındaki yorgancı hâlâ aynı yorgancıdır. Yorgan iğnesi elinde göz göze gelirsiniz. O sizi hatırlamaz ama siz onu hiç unutmamışsınızdır. O, işine devam eder ama siz bir köşeye çekilip izlersiniz onu. Ah eskiler... Çocukluğumuzu ge- çirdiğimiz yerler, ziyaret edilecek en güzel mü- zelerdir. S Bu parçanın ana fikri aşağıdakilerden hangi- sidir? A) Yaşanılanların çoğu insanın zihninde yer eder. B) Çocukluk anıları, kişinin en güzel birikimleri- dir. C) Çocukluk döneminde yaşananlar asla unutul- maz. D) Eskilere duyulan özlemler, kişiyi her zaman ayakta tutar. E) Çocukluk anılarınız gözünüzde canlanınca duygulanırsınız.

22. Italyan yönetmen Bazin, sinemada gerçekçilik kuramını Kracauer'de olduğu gibi sadece fotoğrafik olan görüntünün gercekliğe ulaşabileceği yönündeki, yaklaşımın ilerisine taşımıştır (1) Fotogerçekçilik akımı olarak adlandırılan bu akıma bağlı sinemacıların yapmaya çalıştıkları, aslında, prensip olarak klasik realizm sinemacılarının amaçladıklarına çok benzemektedir. (III) O, bu kurama zamansal ve uzamsal bir boyut kazandırmış ve gerçekçilik kuramının felsefi altyapısını da yeniden kurmaya çalışmıştır. (M) Bazin'e göre sinemanın gerçekçiliği, kesinlikle konunun gerçekçiliği ya da dışa vurumun gerçekçiliği değildir. (V) Bütün bu gerçekçiliklerin dışında o, uzamın felsefik gerçekçiliğini önceleyerek onsuz hareket eden imgelerin sinemayı oluşturamayacağını israrla vurgulamıştır. zalakosu Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? B) II C) III DENEME-1 D) V E) V 7

Oksijen Yayınları 6 20. İnsan, dili kullanmaya başladığı andan itibaren bir anlatının içine düsmüstür. Fiziki dünya ve arkeolojinin ilgi alanına giren maddi kültür kalıntıları da bu dilsellikten azade değildir. Onlar da dilden ibaret bu anlam örgüsünün bir yan ürünü olarak ortaya çıkan bütünlük etrafında ve onun gramerine uygun biçimde dizilerek kendi üstlerine atanan anlamları taşımakla görevlendirilmişlerdir. Geçmişi çalışmasının zeminine yerleştiren arkeolog hangi zaman dilimine temas ederse etsin, kendi döneminin anlam metninin üzerine düştüğü kadarını taşıyan arkeolojik nesnelerle karşı karşıya kalır. Bu, binlerce yıl öncesinin sosyokültürel, inanc ve iktidar mefhumlarının etkisi altında yüklenen anlamın bir parçası olan arkeolojik nesne ile günümüzün zihinsel kodlarivia düşünen, hareket eden arkeologun karşılasmasıdır. Kısacası Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? Agelenek, toplumsal normlar, inançsal ve siyasal düşünceler bireylerin özgür yaşamı önündeki engelleri oluşturur. B) arkeoloğun sorumluluğu, eski eserin binlerce yıl Onceki bağlamından yola çıkarak ona bambaşka anlamlar yüklemektir. Cisanatçı uygarlığın farklı yönlerini, farklı bakış açılarıyla ele alarak geçmişe ışık tutmalıdır sanat; yaşanandan, deneyimlenen gündelik gerçekten ayrılarak zihinleri uzağa taşır Eortada dil etrafında dönen bir hikâye var, her arkeolojik nesne bundan bir parçayı günümüze taşır Diğer sayfaya geçiniz

25. Prof. Edgar Wolfe Türkiye'yi, Türkleri 1960'lı yıllarda Sait Faik öykülerinin İngilizceye çevrilmesine yardım ederken tanıdı ve Türkçe öğrenmeye karar verdi. Kinali'nin tenha bir kayasının beş metre ötesinde... Dünyanın, İstanbul'un bir kayasının, denizinin bir sandal parçasındaki Sait Faik'i Kansas düzlüğünden yükselen bir tepede, yapay bir gö- lün kıyısında, sincapların daldan dala atladıkları sık ağaç- ların altındaki Edgar Wolfe'un anlayabilmesi gerçekte pek kolay değildi. Adadaki bir meyhanede rakı içen, şantiyede saz çalan kişilere, balıkçılara Kansaslı yazarı doğaya, tüm canlılara duyduğu sevgi yaklaştırdı. Kuşları, kedileri, tavukları, horozları öykülerinde, şiirlerinde leştirerek ölümsüzleştiren Edgar Wolfe, "dülger balığının ölümü"ne Sait Faik'le birlikte üzülebiliyordu. Kara derili, sıradan kişilikleri romanlarında sevecenlikle konu edinen Wolfe, Sait Faik'in boyacı çocuğuna sevgiyle, Mercan Usta'sına saygıyla bakabiliyordu. "Hişt!" sesi -nereden gelirse gelsin; dağlardan, kuşlardan, denizlerden, in- sandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten- Edgar Wolfe'a ulaşabiliyordu. Bu parçada Edgar Wolfe'un yazar kişiliği ile ilgili aşa- ğıdakilerden hangisi öne çıkmaktadır? A) Tüm dünyayla yakından ilgilenen biri olduğu B) Haksızlıklara, Türklerle ilgili ön yargılı yaklaşımlara karşı çıktığı C) Sait Faik gibi; insanları ve doğayı seven, çevresine karşı duyarlı bir yazar olduğu D) Ayrımcılığa karşı duruşunu eserlerinde sergileyen eşitlikçi bir tavır taşıdığı E) Farklı kültürlere ilgisi olan bir yazar olarak tanındığı

17. Güneş gittikçe ısıtıyor. Yeryüzünün sakinlerine gülümse- yip duruyor. Akşamları güneşin batışı, sabahları güneşin doğuşunda yine bir güzellik ve saflık var. Eğer baharın bir kısmını yaza aktaran yağmurlar dinip de bir ikinci bahara erişecek olursak size bir ikinci bahar makalesi yazar, zavallı şairleri teselli edecek bazı dostça uyarılarda bulu- nurum. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A Kişileştirme B) Zitanlamlı sözcükler Söyleşi havası Koşula bağlılık E) Yansıma sözcük Diğer sayfaya geçiniz.

8. Bir yerde herkes birbirine benziyorsa orada kimse yok demek- tir. 5 Bu cümle ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylene- mez? A) Birleşik çekimli bir eylem kullanılmıştır. B) Birden fazla belgisiz zamir vardır. C) Olumlu bir isim cümlesidir. D) İşaret zamiri kullanılmıştır. E) Farklı türde eylemsilere yer verilmiştir.

4. (1) Tarihe geçen kahraman hemşirelerden Döndü Çomar isimli hemşirenin hikâyesini hiç duydunuz mu? (II) Döndü Çomar, Maraş'ın Bertiz bucağına bağlı köylerdeki tifolu çocukları tedavi ederken aynı hastalığa yakalanarak ilaçsızlık yüzünden ölmüştür. (III) Günümüzde tifo ilacını istediğiniz her yerde bulmanız mümkün hâle gelmiş. (IV) Elinde ancak çocukları tedavi edecek kadar ilaç bulunan Döndü Hemşire, çocukları kurtarmış fakat kendini kurtaramamıştır. (V) Ne bilinçli ne görev duygusu ile dolu bir ölüme gidiştir bu! (VI) Insanların kafasında bu bilinç oldu mu ölüme gidiş değil, ölümsüzlüğe gidiş oluyor. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? C) IV A) II B) III D) V E) VI

Filozof Lichtenberg: "Okurken dikkat edilecek en önem- li nokta yazarın ne demek istediğini anlamak, kitabın ana fikrini bir kaç kelime ile özetlemek ve bunu benimsemek- tir. Okumak böyle olur ve ancak bu şekilde okuyan oku- duğu eserden faydalanır. Öyle kitaplar vardır ki --- Anlatımın akışına göre bu parça aşağıdakilerden han- gisi ile sürdürülebilir? READ A) çoğu zaman okurla kendi arasındaki iletişimi kendisi sağlar." B) onları okumakla ruhumuz hiçbir şey kazanmaz, belki de kaybeder." C) yazarın neyi anlatmaya çalıştığını daha ilk cümlelerde okura sezdirir." uteum to samling D) bunların vermek istediği mesaj okurun beklentilerinin çok uzağında kalır." E) yoğun ve süslü anlatımı ile okurun anlama kapasitesi- nin çok üstüne çıkar."

. Doğa, bitki örtüsünü ve tüm canlıları nasıl biçimlendirebi liyorsa benim şiirlerimi de etkileyebilmiş; bir ses, bir renk bir koku, bir titreşim olarak şiirlerime girmiştir. Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) Yapım eki almış sözcükler vardır. B) Eylemsi durum zarfı olarak kullanılmıştır. Yükleminin türüne göre fiil cümlesidir. Diyelik eki almış sözcükler yoktur. E) Birleşik sözcük vardır.

20. Bazı insanlar vardır ki övülmekten çok hoşlanırlar. Kimi çıkarcı kişiler de böyle insanları "Ne kadar cömertsin." diye över. Bu övgüye kanan kimse de malını, parasını bol bol harcar. Ona buna yedirir ve sonunda tüketir. Benzer bir şekilde, ne amaç güttüğü belli olmayan bazı kimseler de "Ne kadar güçlüsün, hiç kimse sana karşı gelemez." diye ki- şiyi pohpohlayıp överler. Bu tip övgülerden hoş- lanan kimse de, böyle biri olduğunu kanıtlamak için harekete geçer, olmayacak bir dövüşe atılır ve canından olabilir. "Cömert derler, maldan eder- ler; yiğit derler, candan ederler." atasözü de böyle kişiler için söylenmiştir. Yukarıdaki metinle ilgili verilenlerden hangi- sinde bir yanlışlık yapılmıştır? A) "Cömert derler, maldan ederler; yiğit derler, candan ederler." atasözü ile tanık gösterme- den yararlanılmıştır. B) Bağlaçtan sonra virgül kullanılarak hata yapıl- mıştır. C) Birden çok bağlı cümle kullanılmıştır. D) Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümlele- ri birbirinden ayırmak için noktalı virgül kulla- nılmıştır.

8. 1. Ayrıca iyi bir söz istifçisi, bir dil sevdalısı, bir dil tutkunudur. II. Ozanlığının imbiğinden geçmeyen hiçbir sözcüğe yer vermez yazılarında. III. Dili öyle bir kullanır ki düşünce ve duygu, bağırmaz onun eserlerinde; özgün, tatlı bir sesle akar. IV. Şiir olarak yazdıkları bir yana, oyunlarında, öykülerinde de ozandır o. V. Sabahattin Kudret Aksal, ozan doğmuş bir kişidir her şeyden önce. Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur? A) I B) II C) III D) IV) E) V

E) Zelf Sufet 15. (I) Yükseklere çıktıkça giderek Güneş'e yaklaştığınız için sıcaklığın artması gerektiğini düşünebilirsiniz. (II) Ancak Güneş yaklaşık 150 milyon kilometre uzaklıktadır. (III) Bu mesafenin sadece birkaç kilometre azalması Güneş'ten alınan enerji miktarında önemli bir değişiklik yapmaz. (IV) Aksine yeryüzünden uzaklaştıkça sıcaklığın düşmesi hepimizin aşina olduğu bir olgudur. (V) Bu durumun sebebi yükseklere çıkıldıkça düşen basınçla beraber havadaki.moleküllerin ortalama enerjisinin de düşmesidir. Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, isim-fiil, sifat-fiil ve zarf-fiil örneklendirilmiştir. Testokul OL00-SS.28TYT01.10 B) II. cümlede, bağlaç kullanılmıştır. III. cümlede, bir isim hem niteleme hem belirtme sıfatı almıştır. e V. cümlede, basit zamanlı bir eylem bulunmaktadır. EXV. cümlede, belirtili isim tamlaması vardır.

wwww. 25. Milletlerin geleceği; yetişmekte olan nesillerin hangi dö- nemlerde ne durumda olduklarının tespit ve takibine, ileriye doğru nasıl gideceklerinin bilinmesine, dünya- daki gelişmelere paralel olarak tedbirler alınmasına, ye- nilik ve düzeltmeler yapılmasına, öz eleştiriye açık de- mokrat düşüncenin yerleşmiş olmasına bağlıdır. - Çocuklarını, gençlerini ve yetişkinlerini "beşikten me- zara kadar" süren yolculukta hayatın içinde nereden nereye götürdüğünü açıklayabilen "nasıl ve niçin"lere cevap verebilen bir eğitim felsefesi ve planlaması da- ima varsayılmıştır. Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Kişi bu kertede kendini geliştirme sorumluluğunu hissetmelidir B) Eğitim, bu idealleri gerçekleştirmek için vardır C) Düşsel ve düşünsel dünyasını zenginleştirmek ki- şinin asli görevidir D) Eğitimin hedefleri arasında bu hususu da sayabiliriz E) Vatandaşlarımızın bu hususa daha fazla özen gös- termeleri gerekmektedir

94 2. Mehmet Akif Ersoy, Servetifünun ve Tevfik Fikret'in getirdiği mahalli şiir zevkini almış ve bir nevi mükemmelliğe götürmüştür. Hiçbir şairimiz onun kadar ilhamının ufkunu geniş tutmamış, memleket hadiselerini yakından takip etmemiştir. Bunun gibi bu kadar geniş bir kitle tarafından okunan şairimiz de yoktur. Savunduğu bir dünyanın yavaş yavaş çökmekte olduğunu görmekten doğan ızdırabı zaman zaman sesini bütün bir ufkun aksisedası yapar. Bu kudretli adamın bir an için kendi içine dönmemiş olması şiirimizin hazin bir talihidir. Bu parçada Mehmet Âkif Ersoy'la ilgili aşağıdaki ayrıntılardan hangisine yönelik bir değerlendirme yapılmamıştır? A) Yerellik C) Toplumculuk B) İnanç D) Bireysel yaşam E) Beğenilirlik