Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri Soruları

5. Tüketim toplumu tabiri postmodern dönemle birlikte özellikle Batı ülkelerinde sanayileşme sonrası ortaya çıkan toplu
şeklini tarif etmek için kullanılmıştır. Seri üretimin artmasıyla hızla değişen arz-talep dengesi, üreticileri ve hükümetleri
farklı politikalara iterek üretilenlerin hızlı tüketilmesini sağlamak maksadıyla farklı yollar denenmesine sebep olmuştur.
Bu yolların en önemlileri elbette kitle iletişim araçlarıdır. Gazete, televizyon ve internet, tüketim toplumunu yönlendir-
mede ve manipule etmede kullanılan başlıca kaynaklardır. Baudrillard'ın belirttiği gibi artık ihtiyaçlar medya tarafından
belirlenmekte, neyin ihtiyaç olduğunu düşünecek zamanı bulamayan tüketici; önüne sunulan alternatiflere “evet-hayır”
cevabından birisini verebilecek kadar bir zamanı ancak bularak bilinçsiz bir şekilde cevaplar üretmektedir. Baudrillard
günümüz toplumlarını tüketim toplumu olarak betimlerken bu toplumda gerçek ihtiyaçlar ile sahte ihtiyaçlar arasındaki
ayrımın ortadan kalktığını; bireyin, tüketim mallarını satın almanın ve bunları sergilemenin toplumsal bir ayrıcalık ve
prestij getirdiğine inandırıldığını vurgular. Böylesi bir ortamda tüketmek birey için bir zorunluluğa dönüşür. Postmodern
tüketici, günlük mutluluk peşinde koşan, anında tatmin isteyen, ihtiyacının tatminini ertelemeyen, gelecek için bugünü
feda etmeyen, geçmiş ve geleceği içerecek biçimde denemeyi büyük bir arzuyla isteyen, içerik yerine biçime daha çok
ilgi duyabilen, hazcı yanı öne çıkan, kendisini tüketime hazır bir imaj hâline getirmiş tüketicidir. Akıllı telefonları, interne-
ti, sosyal medyayı kapsayan yeni medya da işte bu tüketicinin taleplerini görmek üzere yapılandırılmıştır. Günümüzde
milyonlarca insan, internet üzerinden alışveriş yapmakta; giysileri denemeden, parfümleri koklamadan, sebze ve mey-
veyi dokunmadan almaktadır.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Arzın fazla olması tüketimin artmasına neden olmuştur.
B) Günümüz insanları sahte ihtiyaçların peşinden gitmektedir.
C) Çok tüketim yapmak toplumsal statü göstergesi olarak algılanmaktadır.
D) Sanal ortamda satın alınan ürünler, öncesinde yeterince araştırılmamaktadır.
E) Günümüzde kişiler nitelik yerine niceliğe önem vermektedir.
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
5. Tüketim toplumu tabiri postmodern dönemle birlikte özellikle Batı ülkelerinde sanayileşme sonrası ortaya çıkan toplu şeklini tarif etmek için kullanılmıştır. Seri üretimin artmasıyla hızla değişen arz-talep dengesi, üreticileri ve hükümetleri farklı politikalara iterek üretilenlerin hızlı tüketilmesini sağlamak maksadıyla farklı yollar denenmesine sebep olmuştur. Bu yolların en önemlileri elbette kitle iletişim araçlarıdır. Gazete, televizyon ve internet, tüketim toplumunu yönlendir- mede ve manipule etmede kullanılan başlıca kaynaklardır. Baudrillard'ın belirttiği gibi artık ihtiyaçlar medya tarafından belirlenmekte, neyin ihtiyaç olduğunu düşünecek zamanı bulamayan tüketici; önüne sunulan alternatiflere “evet-hayır” cevabından birisini verebilecek kadar bir zamanı ancak bularak bilinçsiz bir şekilde cevaplar üretmektedir. Baudrillard günümüz toplumlarını tüketim toplumu olarak betimlerken bu toplumda gerçek ihtiyaçlar ile sahte ihtiyaçlar arasındaki ayrımın ortadan kalktığını; bireyin, tüketim mallarını satın almanın ve bunları sergilemenin toplumsal bir ayrıcalık ve prestij getirdiğine inandırıldığını vurgular. Böylesi bir ortamda tüketmek birey için bir zorunluluğa dönüşür. Postmodern tüketici, günlük mutluluk peşinde koşan, anında tatmin isteyen, ihtiyacının tatminini ertelemeyen, gelecek için bugünü feda etmeyen, geçmiş ve geleceği içerecek biçimde denemeyi büyük bir arzuyla isteyen, içerik yerine biçime daha çok ilgi duyabilen, hazcı yanı öne çıkan, kendisini tüketime hazır bir imaj hâline getirmiş tüketicidir. Akıllı telefonları, interne- ti, sosyal medyayı kapsayan yeni medya da işte bu tüketicinin taleplerini görmek üzere yapılandırılmıştır. Günümüzde milyonlarca insan, internet üzerinden alışveriş yapmakta; giysileri denemeden, parfümleri koklamadan, sebze ve mey- veyi dokunmadan almaktadır. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Arzın fazla olması tüketimin artmasına neden olmuştur. B) Günümüz insanları sahte ihtiyaçların peşinden gitmektedir. C) Çok tüketim yapmak toplumsal statü göstergesi olarak algılanmaktadır. D) Sanal ortamda satın alınan ürünler, öncesinde yeterince araştırılmamaktadır. E) Günümüzde kişiler nitelik yerine niceliğe önem vermektedir.
6.
Kişiler ve kurumlar arasındaki haberleşme yazılarının
genel adıdır. Bir edebi tür olarak 17. yüzyıldan sonra
gelişmeye başlar. Bizde Fuzuli'nin Şikayetname'si bu
türün ilk örneği sayılır.
Bu parçada sözü edilen edebi tür aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Ani
D) Nutuk
B Mektup
C) Günlük
E-Biyografi
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
6. Kişiler ve kurumlar arasındaki haberleşme yazılarının genel adıdır. Bir edebi tür olarak 17. yüzyıldan sonra gelişmeye başlar. Bizde Fuzuli'nin Şikayetname'si bu türün ilk örneği sayılır. Bu parçada sözü edilen edebi tür aşağıdakilerden hangisidir? A) Ani D) Nutuk B Mektup C) Günlük E-Biyografi
19. Doğduğum ev denizin içindeydi diyebilirim. Taşlığından
dalgaları ilk seyrettiğim günü bugün gibi hatırlıyorum. Bir
öğle vakti olmalıydı, sıcaktı sular, bütün açıklığı aydınlı-
ğıyla Boğaz, baştan başa önümdeydi. Denizi, aydınlığı,
maviyi bunca sevmemin sebebi bu olacak, diye düşünü-
yorum. İlk anılarım; yosunlar, deniz kabukları, doğanın
ilk okşadığım güzelliği, deniz suyunda yıkanan çakıllar-
dır. Bu küçük evin serin taşlığını, içinde bir kanarya
şakıyan kırmızı boyalı kafesini, mermer bilezikli kuyusu-
nu, üst kattaki odaların yağlı boya dolaplarını, yüklerini
unutmadım. O zaman dört yaşında olmama rağmen
hem de.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangi-
si söylenemez?
A) Kişileştirmeye yer verilmiştir.
B) Alıntılamaya başvurulmuştur.
C) Birinci kişili anlatım kullanılmıştır.
D) Mecazlı söyleyişe yer verilmiştir.
E) Doğrudan anlatıma yer verilmiştir.
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
19. Doğduğum ev denizin içindeydi diyebilirim. Taşlığından dalgaları ilk seyrettiğim günü bugün gibi hatırlıyorum. Bir öğle vakti olmalıydı, sıcaktı sular, bütün açıklığı aydınlı- ğıyla Boğaz, baştan başa önümdeydi. Denizi, aydınlığı, maviyi bunca sevmemin sebebi bu olacak, diye düşünü- yorum. İlk anılarım; yosunlar, deniz kabukları, doğanın ilk okşadığım güzelliği, deniz suyunda yıkanan çakıllar- dır. Bu küçük evin serin taşlığını, içinde bir kanarya şakıyan kırmızı boyalı kafesini, mermer bilezikli kuyusu- nu, üst kattaki odaların yağlı boya dolaplarını, yüklerini unutmadım. O zaman dört yaşında olmama rağmen hem de. Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangi- si söylenemez? A) Kişileştirmeye yer verilmiştir. B) Alıntılamaya başvurulmuştur. C) Birinci kişili anlatım kullanılmıştır. D) Mecazlı söyleyişe yer verilmiştir. E) Doğrudan anlatıma yer verilmiştir.
25. İlk Çağ Uygarlıklarını işleyen Ceren Öğretmen, öğrenci-
lerine şu bilgileri aktarmıştır:
• Batı Anadolu kıyılarına yerleşmişlerdir.
• Yönetim biçimleri aristokratik cumhuriyettir.
• Bilimsel alanlarda gelişmişlerdir.
• Kendilerine özgü mimari bir tarz oluşturmuşlardır.
Öğretmenin, hakkında bu bilgileri aktardığı İlk Çağ
toplumu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hititler
B) Urartular
D) Frigyalılar
Cİyonyalılar
E) Lidyalılar
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
25. İlk Çağ Uygarlıklarını işleyen Ceren Öğretmen, öğrenci- lerine şu bilgileri aktarmıştır: • Batı Anadolu kıyılarına yerleşmişlerdir. • Yönetim biçimleri aristokratik cumhuriyettir. • Bilimsel alanlarda gelişmişlerdir. • Kendilerine özgü mimari bir tarz oluşturmuşlardır. Öğretmenin, hakkında bu bilgileri aktardığı İlk Çağ toplumu aşağıdakilerden hangisidir? A) Hititler B) Urartular D) Frigyalılar Cİyonyalılar E) Lidyalılar
1
10. Dinleyin âşıklar benim sözümü
Felek yaktı kül eyledi özümü
23
EY
ce
Elimden aldırdım körpe kuzumu
Her gün kıyamet oğlum diye diye
Bir gün kıyamet oğlum diye diye
JOS
helmurod ub
strmilod gla
ile me prog
ablement
Yakarım yakarım ateşim tütmez
Seslerim seslerim bülbülüm ötmez
Oğlumun hayali karşımdan gitmez
Her gün kıyamet oğlum diye diye
Bir gün kıyamet oğlum diye diye muted sub ab
Bu dizelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylene-
14 mez?
Subrey tatl
A
A) Nazım biçimi türküdür.
B) Ağıt türünde söylenmiştir.
C) Tekrir sanatına başvurulmuştur.
turna
D) Hane ve vasıta bölümlerinden oluşmuştur.
E) Lirik şir özelliği taşır.
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
1 10. Dinleyin âşıklar benim sözümü Felek yaktı kül eyledi özümü 23 EY ce Elimden aldırdım körpe kuzumu Her gün kıyamet oğlum diye diye Bir gün kıyamet oğlum diye diye JOS helmurod ub strmilod gla ile me prog ablement Yakarım yakarım ateşim tütmez Seslerim seslerim bülbülüm ötmez Oğlumun hayali karşımdan gitmez Her gün kıyamet oğlum diye diye Bir gün kıyamet oğlum diye diye muted sub ab Bu dizelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylene- 14 mez? Subrey tatl A A) Nazım biçimi türküdür. B) Ağıt türünde söylenmiştir. C) Tekrir sanatına başvurulmuştur. turna D) Hane ve vasıta bölümlerinden oluşmuştur. E) Lirik şir özelliği taşır.
isi
ştır.
2+x
LO
5
11. Kanlı Nigâr - Demek siz de esvaplar için geldiniz?
Beberuhi - Esvaplar için geldim.
Kanlı Nigâr - Kızlar, kol demirini vurun!
3+x
(Dayak atarlar, kovarlar.)
20 224
Beberuhi - Aman dostlar! Ben nerelere gideyim?
Karagöz - Ulan, bu da bize benzedi!
Hacivat - Eyvahlar olsun! Karagöz, hâlimiz ne olacak?
Karagöz - Ne olacaksa oldu. Şimden sonra ne olacak?
Beberuhi - Şimdi gider ben anama söylerim, esvapla-
rimi aldılar benim.
Karagöz - Anana söyler misin? Ah, bir kırbaç olsa da
şunu topaç gibi çevirsem!
(Şarkı ile Zeybek gelir.)
Karagöz oyununun içerik özellikleri dikkate alındı-
ğında bu parçanın alındığı bölümün adı aşağıdaki-
lerden hangisi olabilir?
A) Fasıl
B) Giriş
D) Bitiş
A) x<y<z
C) Muhavere
E) Tekerleme
Diğer sayfaya geçiniz.
B) z<y<x
064
D) x = y + z
(05
C) y<x<z
E) z<x<y
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
isi ştır. 2+x LO 5 11. Kanlı Nigâr - Demek siz de esvaplar için geldiniz? Beberuhi - Esvaplar için geldim. Kanlı Nigâr - Kızlar, kol demirini vurun! 3+x (Dayak atarlar, kovarlar.) 20 224 Beberuhi - Aman dostlar! Ben nerelere gideyim? Karagöz - Ulan, bu da bize benzedi! Hacivat - Eyvahlar olsun! Karagöz, hâlimiz ne olacak? Karagöz - Ne olacaksa oldu. Şimden sonra ne olacak? Beberuhi - Şimdi gider ben anama söylerim, esvapla- rimi aldılar benim. Karagöz - Anana söyler misin? Ah, bir kırbaç olsa da şunu topaç gibi çevirsem! (Şarkı ile Zeybek gelir.) Karagöz oyununun içerik özellikleri dikkate alındı- ğında bu parçanın alındığı bölümün adı aşağıdaki- lerden hangisi olabilir? A) Fasıl B) Giriş D) Bitiş A) x<y<z C) Muhavere E) Tekerleme Diğer sayfaya geçiniz. B) z<y<x 064 D) x = y + z (05 C) y<x<z E) z<x<y
cok
mış,
yat
10-
da
ark
n-
13. Bu romanda Ahmet Cemil karakterinden hareketle Edebi-
yatıcedide'nin ideal şair tipi yansıtılır. Dönemin sanat ya-
şamına ayna tutulur. Servetifünun neslinin dünyaya bakı-
şi, inançları, değer yargıları ortaya konur. Bu yönüyle yapıt,
"nesil romanı" özelliğine sahiptir. İstanbul'da yaşanan olay-
ların anlatıldığı romanın kişi kadrosunda Ahmet Cemil, La-
mia, Hüseyin Nazmi yer alır.
Aşağıdaki eserlerden hangisi bu parçada sözü edilen
romanın yazarına aittir?
A) Zehra
D) Sergüzeşt
Overn
B) Eylül
Tuleb
7
248.
C) İntibah
nesu
E) Aşk-ı Memnu
DiVATI
A Şinasi -
Celal Sa
Mehme
nap Şa
Tevfik
Nabiza
Recai
yin Ra
Hüse
Nazi
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
cok mış, yat 10- da ark n- 13. Bu romanda Ahmet Cemil karakterinden hareketle Edebi- yatıcedide'nin ideal şair tipi yansıtılır. Dönemin sanat ya- şamına ayna tutulur. Servetifünun neslinin dünyaya bakı- şi, inançları, değer yargıları ortaya konur. Bu yönüyle yapıt, "nesil romanı" özelliğine sahiptir. İstanbul'da yaşanan olay- ların anlatıldığı romanın kişi kadrosunda Ahmet Cemil, La- mia, Hüseyin Nazmi yer alır. Aşağıdaki eserlerden hangisi bu parçada sözü edilen romanın yazarına aittir? A) Zehra D) Sergüzeşt Overn B) Eylül Tuleb 7 248. C) İntibah nesu E) Aşk-ı Memnu DiVATI A Şinasi - Celal Sa Mehme nap Şa Tevfik Nabiza Recai yin Ra Hüse Nazi
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, hem yazım hem de
noktalama yanlışı vardır?
A) Onbeş yaşında kendimi öğrenmeye verdim, otuz
yaşında irademe sahip olabildim.
B) Başkalarına gereksinim duymadan yaşıyabileceklerini
sananlar aldanırlar ama başkalarının kendisi olmadan
yaşayabileceklerini sananlar daha çok aldanırlar.
C) Okumayanların okuyanlardan daha çok olduğu ülkeler-
de gerçek yazar ya hapiste olur, ya gurbette, ya da
başı dertte.
D) Başkalarına karşı maske takmaya alışanlar, sonunda
kendi gerçek yüzlerini unuturlar.
E) Bir kum tanesinin sırrını çözmeyi başarsaydık, bütün
Dünya'nın sırrını öğrenmiş olurduk.
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, hem yazım hem de noktalama yanlışı vardır? A) Onbeş yaşında kendimi öğrenmeye verdim, otuz yaşında irademe sahip olabildim. B) Başkalarına gereksinim duymadan yaşıyabileceklerini sananlar aldanırlar ama başkalarının kendisi olmadan yaşayabileceklerini sananlar daha çok aldanırlar. C) Okumayanların okuyanlardan daha çok olduğu ülkeler- de gerçek yazar ya hapiste olur, ya gurbette, ya da başı dertte. D) Başkalarına karşı maske takmaya alışanlar, sonunda kendi gerçek yüzlerini unuturlar. E) Bir kum tanesinin sırrını çözmeyi başarsaydık, bütün Dünya'nın sırrını öğrenmiş olurduk.
Yarım kilodan bir gram daha az koysam?
Yüzer
Biz nazari olarak yarım kilo diyelim.
Diyelim.
Netice ne olur?
Ne olur?
Sıfır olmaz mı?
Sizin, "olmaz" diye cevap vermenize vakit kalmadan:
- Şimdi ben ağırlığı sıfıra, binde dokuz yüz doksan dokuz-
dan fazla yakın olan, denizde yüzen bir şeye bir tayyare moto-
ru taksam ne olur?
Yürür.
Ama nasıl yürür?
Gemilerden daha çok küçük olduğu için çok hızla gider.
Yahut paramparça olur.
Bu şemadır evladım. Yüz bin tonluk böyle bir gemi yap-
sam?
O tondaki gemilerden daha ağır gider.
Nasıl daha ağır?
- Basbayağı daha ağır.
-Ağırlığı sıfır olan bir şey ağır mı yürür?
Geminizin ağırlığı sıfır değil ki...
Sıfır olan nedir, öyleyse?
Geminizin ağırlığıyla tebdili mekân ettirdiği suyun ağır-
lığının nazari olarak denk olmasıdır.
Peki, benim sıfırım ne oluyor?
- Sizin sıfır başka sıfır. Hem ona sıfır bile denmez. Bir denk
oluş. Geminizin ağırlığı yine ağırlıktı. Cazibe Kanunu olmasay-
dı, o zaman belki hakkınız vardı. Geminize püf dediniz mi
uçardı. Ama size de o zaman birisi püf dese, kendinizi ayda bu-
lurdunuz.
İnanır mısınız ki, böyle bir muhavere aramızda geçmedi.
Hepimiz çocuktuk. O, kocaman, elli yaşlarında bir adamdı. Hiç
ukalalık etmezdik. O, her şeyi sıfıra irca ettiğini sanır. Ağırlık-
siz, havadan bile hafif sandığı gemisini nefesiyle üflerdi. Bütün
çocuklar onu taklit ederdik. İnce tahtalardan, alüminyumdan
yapılmış gemi bayağı hızlı giderdi. O, elindeki vapurunun kıçı-
na bağlanmış Ingiliz sicimini büyük makarasından boşaltırdı.
Yüzü bir derin hazza açılırdı.
Nasıl çocuklar, derdi, nasıl?
Biz, bir büyük âlimle hemhal olmaktan memnun alay eder-
dik.
Ah, mösyö, derdik, siz büyük bir alimsiniz...
Öyle mütevazı, öyle memnun, öyle gözlerinin içi gülerek,
öyle inanarak mahcup, gemisinin ipini çekerdi ki... Paket yap-
maya hazırlanırken;
Biraz daha, biraz daha mösyö... derdik.
Yarın, yarın, derdi. Vapur geliyor mes enfants..
İtalyan mıydı? Levanten miydi? İyice bilmiyorum. Bildi-
ğim çok güzel Türkçe konuştuğu, bir bankada muhasip oldu-
ğuydu.
Ben o zamanlar, kafamın içinde onunla münakaşa ederdim,
ama şimdiki gibi ukala değildim. Çocuktum, yirmi yaşıma rağ-
men. Aradan yirmi sene geçti. Kendini bir tatlı rüyaya kaptır-
mış adamı ne diye uyandırmalı?
Geçenlerde, Karaköy'de rastgeldim ona. Beni nasıl da taru-
dı? Yüzü değişti. Uçuk sarı benzi hafifçe kızardı. Nazikâne şap-
kasını çıkardı.
- Nasıl, dedim, nasıl gidiyor sizin transatlantik?
Öyle tuhaf güldü ki, bütün derdini anladım. Ukalanın biri,
hulyalarını ince sopaları kırar gibi çat çat kırmış, ona Arşimet
kanununu iyice anlatmıştı. Hiç cevap vermedi. Çabucak uzak-
laştı. Dünya yüzünde bir de cazibe kanunu bulunduğunu anla-
mıştı. Rüyasından uyandırılmıştı ama, gülüşünden anlıyordum.
ki, cazibe kanunundan gemisini kurtarmak için direklerine ko-
caman mıknatıslar takmayı düşünüyor.
Aile, (4), Kış 1948
21
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
Yarım kilodan bir gram daha az koysam? Yüzer Biz nazari olarak yarım kilo diyelim. Diyelim. Netice ne olur? Ne olur? Sıfır olmaz mı? Sizin, "olmaz" diye cevap vermenize vakit kalmadan: - Şimdi ben ağırlığı sıfıra, binde dokuz yüz doksan dokuz- dan fazla yakın olan, denizde yüzen bir şeye bir tayyare moto- ru taksam ne olur? Yürür. Ama nasıl yürür? Gemilerden daha çok küçük olduğu için çok hızla gider. Yahut paramparça olur. Bu şemadır evladım. Yüz bin tonluk böyle bir gemi yap- sam? O tondaki gemilerden daha ağır gider. Nasıl daha ağır? - Basbayağı daha ağır. -Ağırlığı sıfır olan bir şey ağır mı yürür? Geminizin ağırlığı sıfır değil ki... Sıfır olan nedir, öyleyse? Geminizin ağırlığıyla tebdili mekân ettirdiği suyun ağır- lığının nazari olarak denk olmasıdır. Peki, benim sıfırım ne oluyor? - Sizin sıfır başka sıfır. Hem ona sıfır bile denmez. Bir denk oluş. Geminizin ağırlığı yine ağırlıktı. Cazibe Kanunu olmasay- dı, o zaman belki hakkınız vardı. Geminize püf dediniz mi uçardı. Ama size de o zaman birisi püf dese, kendinizi ayda bu- lurdunuz. İnanır mısınız ki, böyle bir muhavere aramızda geçmedi. Hepimiz çocuktuk. O, kocaman, elli yaşlarında bir adamdı. Hiç ukalalık etmezdik. O, her şeyi sıfıra irca ettiğini sanır. Ağırlık- siz, havadan bile hafif sandığı gemisini nefesiyle üflerdi. Bütün çocuklar onu taklit ederdik. İnce tahtalardan, alüminyumdan yapılmış gemi bayağı hızlı giderdi. O, elindeki vapurunun kıçı- na bağlanmış Ingiliz sicimini büyük makarasından boşaltırdı. Yüzü bir derin hazza açılırdı. Nasıl çocuklar, derdi, nasıl? Biz, bir büyük âlimle hemhal olmaktan memnun alay eder- dik. Ah, mösyö, derdik, siz büyük bir alimsiniz... Öyle mütevazı, öyle memnun, öyle gözlerinin içi gülerek, öyle inanarak mahcup, gemisinin ipini çekerdi ki... Paket yap- maya hazırlanırken; Biraz daha, biraz daha mösyö... derdik. Yarın, yarın, derdi. Vapur geliyor mes enfants.. İtalyan mıydı? Levanten miydi? İyice bilmiyorum. Bildi- ğim çok güzel Türkçe konuştuğu, bir bankada muhasip oldu- ğuydu. Ben o zamanlar, kafamın içinde onunla münakaşa ederdim, ama şimdiki gibi ukala değildim. Çocuktum, yirmi yaşıma rağ- men. Aradan yirmi sene geçti. Kendini bir tatlı rüyaya kaptır- mış adamı ne diye uyandırmalı? Geçenlerde, Karaköy'de rastgeldim ona. Beni nasıl da taru- dı? Yüzü değişti. Uçuk sarı benzi hafifçe kızardı. Nazikâne şap- kasını çıkardı. - Nasıl, dedim, nasıl gidiyor sizin transatlantik? Öyle tuhaf güldü ki, bütün derdini anladım. Ukalanın biri, hulyalarını ince sopaları kırar gibi çat çat kırmış, ona Arşimet kanununu iyice anlatmıştı. Hiç cevap vermedi. Çabucak uzak- laştı. Dünya yüzünde bir de cazibe kanunu bulunduğunu anla- mıştı. Rüyasından uyandırılmıştı ama, gülüşünden anlıyordum. ki, cazibe kanunundan gemisini kurtarmak için direklerine ko- caman mıknatıslar takmayı düşünüyor. Aile, (4), Kış 1948 21
kona
insanla
Anado
önlen
etmen
likun
anlam
n bak
ak gig
a nu
2. Şimdiye kadar okuduğum hiçbir şiirde vezin, kafiye, söz sanatı
aradığımı hatırlamıyorum. (1) Bunlar olsa da fark etmiyorum,
olmasa da. (II) Sadece, şiirin beni taşıdığı dünyaya bakıyorum
ve kalbimin ritmini takip ediyorum. (III) Okuduğum şiir beni uçu-
rabilmişse farklı dünyalara, kalbimin atışını hızlandırabilmişse
biraz; bu keyfi yaşamayı yeterli görüyorum. (IV) Bunun dışın-
da, şiiri kurallaştıranların da kuralsızlaştıranların da görüşlerini
asla umursamıyorum. (V) Bu gibi tartışmaları, şiire yapılmış bir
haksızlık olarak görüyorum.
ur?
Düşüncenin akışına göre, "O anda şiirin bir uçan halı olduğu-
nu ve beni üzerinde taşıdığını hissediyor, heyecanlanıyorum."
cümlesinin, parçadaki numaralanmış yerlerin hangisine
getirilmesi uygun olur?
A
B) II
CLI
DIV
ETV
5.
(1) Ölü
en iyi
mi bir
kendin
cimrile
kar?
Düşi
cüm
den
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
kona insanla Anado önlen etmen likun anlam n bak ak gig a nu 2. Şimdiye kadar okuduğum hiçbir şiirde vezin, kafiye, söz sanatı aradığımı hatırlamıyorum. (1) Bunlar olsa da fark etmiyorum, olmasa da. (II) Sadece, şiirin beni taşıdığı dünyaya bakıyorum ve kalbimin ritmini takip ediyorum. (III) Okuduğum şiir beni uçu- rabilmişse farklı dünyalara, kalbimin atışını hızlandırabilmişse biraz; bu keyfi yaşamayı yeterli görüyorum. (IV) Bunun dışın- da, şiiri kurallaştıranların da kuralsızlaştıranların da görüşlerini asla umursamıyorum. (V) Bu gibi tartışmaları, şiire yapılmış bir haksızlık olarak görüyorum. ur? Düşüncenin akışına göre, "O anda şiirin bir uçan halı olduğu- nu ve beni üzerinde taşıdığını hissediyor, heyecanlanıyorum." cümlesinin, parçadaki numaralanmış yerlerin hangisine getirilmesi uygun olur? A B) II CLI DIV ETV 5. (1) Ölü en iyi mi bir kendin cimrile kar? Düşi cüm den
Unutuluş hepsinin acımasız cevabı oldu (1) Dipsiz bir
karanlık (II) Çaresiz bir çıldırış (II) Hayata karışmamak
için tek kalkanım, tek sığınağımdı dostluğun (IV) Tek si-
lahımı yitirdim ve hayata teslim oldum (V)
Yukarıdaki parçada numaralanmış yerlerden hangi
ikisine diğerlerinden farklı bir noktalama işareti geti-
rilmelidir?
A) I. ile II.
D) II. ile V.
B) II. ile III.
E) III. ile V.
C) III. ile IV.
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
Unutuluş hepsinin acımasız cevabı oldu (1) Dipsiz bir karanlık (II) Çaresiz bir çıldırış (II) Hayata karışmamak için tek kalkanım, tek sığınağımdı dostluğun (IV) Tek si- lahımı yitirdim ve hayata teslim oldum (V) Yukarıdaki parçada numaralanmış yerlerden hangi ikisine diğerlerinden farklı bir noktalama işareti geti- rilmelidir? A) I. ile II. D) II. ile V. B) II. ile III. E) III. ile V. C) III. ile IV.
. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı
yoktur?
A) Hep düşlüyen düşlediklerini de yazan bir sanatçıydı.
B) Uçurtmanın takla atarak düştüğünü gören çocuk çok
üzüldü.
C) Her zaman barışcı bir tutum sergilerdi.
D) Büyük bir kararlılıkla hareket ederek her işin üstesin-
den gele bilirim.
E) Geniş bir ufuka sahip olmayan sanatçılar başarılı ola-
mazlar.
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yoktur? A) Hep düşlüyen düşlediklerini de yazan bir sanatçıydı. B) Uçurtmanın takla atarak düştüğünü gören çocuk çok üzüldü. C) Her zaman barışcı bir tutum sergilerdi. D) Büyük bir kararlılıkla hareket ederek her işin üstesin- den gele bilirim. E) Geniş bir ufuka sahip olmayan sanatçılar başarılı ola- mazlar.
- 16
işin
kaç
E) 20
4. Bir işin dörtte üçünü Ali, geri kalanını Erdem yapın-
ca iş 21 günde bitiyor. Ali işin yarısını, Erdem kala-
nını yapınca iş 18 günde bitiyor.
Buna göre, Ali ve Erdem bu işin 3 katı kadar bir
işi birlikte kaç günde bitirirler?
A) 12
B) 16
4
C) 18
D) 24
E) 30
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
- 16 işin kaç E) 20 4. Bir işin dörtte üçünü Ali, geri kalanını Erdem yapın- ca iş 21 günde bitiyor. Ali işin yarısını, Erdem kala- nını yapınca iş 18 günde bitiyor. Buna göre, Ali ve Erdem bu işin 3 katı kadar bir işi birlikte kaç günde bitirirler? A) 12 B) 16 4 C) 18 D) 24 E) 30
Gözlerimle görmeliyim, diyordu. Bizim keçe... Paşa'nın mirası... İki yüz lira...
Vallahi yalan...
Bu muhaverenin ertesi günü halamla annem önde, ben arkada, hizmetçi kızla aşçı
daha geride Topkapı Sarayı'nın yeni açılan eski işlemeler ve halılar müzesinden içeri
girdik.
Her nedense hepimizde tuhaf bir titreme vardı. Hizmetçi kız aşçıya sokuluyor, çınar
ağacının altında, miras keçeyi değnekle saatler saati dövdüğü, suya vurduğu, islattığı,
tekrar kuruttuğu, tekrar dövdüğü günleri düşünüyordu.
Halam birdenbire durdu:
- Çocuk, dedi. İşte, işte...
Hakikaten bizim keçeydi. Bir sedirin üzerinde duruyordu. Tek başınaydı. Yukarıdan
açık bir pencereden, yüzüne hafif bir gün ışığı vurmuştu. Âdeta bacak bacak üstüne
atmıştı, gururlu bir hâli vardı.
Hepimiz bir adım geri çekildik. Zaten kalın bir kordon bizi birbirimizden ayırıyor;
aramıza, âdeta denizler, okyanuslar, servetler ve asırlar koyuyordu. Ben biraz eğildim
ve keçe hazretlerinin hemen üzerine bırakılmış olan levhayi okumaya çalıştım:
Halam duramadı. Elini uzatmak; parmaklarıyla yoklamak istedi. Fakat birdenbire yan
tarafımızda odacılardan biri atıldı:
Hanım, dedi, bak, peşin haber vereyim. El sürmek, dokunmak yasak. Bunlar antika
şeylerdir çünkü. Sonra yavaş yavaş annemle halamın arasına girdi:
Müzeye geleli bir hafta oluyor, dedi. Ama bin senelik... Yazık ki maldan anlamayan
kişiler eline düşmüş. İnsanlar değil, eşekler kullanmış. Şu örmeğe bakın... Şu sarı
renge, şu toz pembesine... Hayvan olsa bunları görür insan be?..
Keçenin karşısında ne kadar kaldığımızı bilmiyorum. Yalnız benim başımın içinde bir
sinema hilesi gibi keçe, değnek, paspas üstünde tepinen ayaklar, çamaşırlıktaki
iskemle, kümesin üstü, tozlar, sonra tekrar değnek, yine paspas üstünde tepinen
ayaklar, halam, hizmetçi kız, hepsi birbirine karışıyor; bu oda içindeki bütün eşyaları
alıp götüren bir sel hızlı hızlı akıyordu.
Aman, evinizdeki eşyalara dikkat edin... Ne olur ne olmaz!
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
Gözlerimle görmeliyim, diyordu. Bizim keçe... Paşa'nın mirası... İki yüz lira... Vallahi yalan... Bu muhaverenin ertesi günü halamla annem önde, ben arkada, hizmetçi kızla aşçı daha geride Topkapı Sarayı'nın yeni açılan eski işlemeler ve halılar müzesinden içeri girdik. Her nedense hepimizde tuhaf bir titreme vardı. Hizmetçi kız aşçıya sokuluyor, çınar ağacının altında, miras keçeyi değnekle saatler saati dövdüğü, suya vurduğu, islattığı, tekrar kuruttuğu, tekrar dövdüğü günleri düşünüyordu. Halam birdenbire durdu: - Çocuk, dedi. İşte, işte... Hakikaten bizim keçeydi. Bir sedirin üzerinde duruyordu. Tek başınaydı. Yukarıdan açık bir pencereden, yüzüne hafif bir gün ışığı vurmuştu. Âdeta bacak bacak üstüne atmıştı, gururlu bir hâli vardı. Hepimiz bir adım geri çekildik. Zaten kalın bir kordon bizi birbirimizden ayırıyor; aramıza, âdeta denizler, okyanuslar, servetler ve asırlar koyuyordu. Ben biraz eğildim ve keçe hazretlerinin hemen üzerine bırakılmış olan levhayi okumaya çalıştım: Halam duramadı. Elini uzatmak; parmaklarıyla yoklamak istedi. Fakat birdenbire yan tarafımızda odacılardan biri atıldı: Hanım, dedi, bak, peşin haber vereyim. El sürmek, dokunmak yasak. Bunlar antika şeylerdir çünkü. Sonra yavaş yavaş annemle halamın arasına girdi: Müzeye geleli bir hafta oluyor, dedi. Ama bin senelik... Yazık ki maldan anlamayan kişiler eline düşmüş. İnsanlar değil, eşekler kullanmış. Şu örmeğe bakın... Şu sarı renge, şu toz pembesine... Hayvan olsa bunları görür insan be?.. Keçenin karşısında ne kadar kaldığımızı bilmiyorum. Yalnız benim başımın içinde bir sinema hilesi gibi keçe, değnek, paspas üstünde tepinen ayaklar, çamaşırlıktaki iskemle, kümesin üstü, tozlar, sonra tekrar değnek, yine paspas üstünde tepinen ayaklar, halam, hizmetçi kız, hepsi birbirine karışıyor; bu oda içindeki bütün eşyaları alıp götüren bir sel hızlı hızlı akıyordu. Aman, evinizdeki eşyalara dikkat edin... Ne olur ne olmaz!
17. Bilmem ki nerede bu gizli bahar
Nereden bu n alıyor düzgâr
İklimler dışında bir iklirn mi var
Ne fecir bir şey der, ne şafak söyler
Bu dizelerde kaç çekimli fill vardır?
A) 1
B) 2
C) 3
D) 4
==
-
E) 5
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
17. Bilmem ki nerede bu gizli bahar Nereden bu n alıyor düzgâr İklimler dışında bir iklirn mi var Ne fecir bir şey der, ne şafak söyler Bu dizelerde kaç çekimli fill vardır? A) 1 B) 2 C) 3 D) 4 == - E) 5
14. Bazı sanatçılar zamana meydan okur. Bazıları da
sadece yazıldığı dönemde oku-
nur sonra da unutulur gider.
eserlerinde
A) çağlarının özelliğini yansıtamadıkları için
(B) gerçekleri taraflı bir biçimde anlattığı için
özgün bir söyleyiş yakaladıkları için
D) her okuyucuda farklı etkiler uyandırdığı için
E) salt gerçeklerin esiri olduğu için
Lise Türkçe
1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikâye Özellikleri
14. Bazı sanatçılar zamana meydan okur. Bazıları da sadece yazıldığı dönemde oku- nur sonra da unutulur gider. eserlerinde A) çağlarının özelliğini yansıtamadıkları için (B) gerçekleri taraflı bir biçimde anlattığı için özgün bir söyleyiş yakaladıkları için D) her okuyucuda farklı etkiler uyandırdığı için E) salt gerçeklerin esiri olduğu için