Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Lise Türkçe Soruları

TYT, AYT, YKS, LGS, KPSS, ALES hazırlık sürecinde dilediğin dersten soru çözüm desteği almak ister misin? Kunduz’a sorularını sor, alanında uzman eğitmenler cevaplasın.
33. İnsan sözcüklerin tadını alırsa ve onlardan geçe geçe
çok uzak zamanlara, uzak coğrafyalara ve insanlara yol
bulmayı öğrenirse sözlük okumak, iyisinden bir edebi-
yat eseri okumanın tadını verebilir. İngiliz şair Browning,
sözlüğü sayfa sayfa her kelimesini ayrı ayrı inceleyerek
okurmuş. Lincoln'ün sözlükle ilişkisi ise daha romantik bir
mecrada seyredermiş. Ay işığına oturup bir aşk mektu-
bunu okur gibi çevirirmiş sözlüğün sayfalarını. Amerikalı
öykücü Mark Twain ise ilk gençlik yıllarında Missourie
ile Nevada arasında işleyen posta arabasındaki sıkıcı
yolculuklarda yanında daima Webster'in sözlüğünü taşır,
zamanı onunla renklendirmeye çalışırmış.
Na
Bu parçada sözlükle ilgili anlatılmak istenen aşağı-
dakilerin hangisidir?
A) Nitelikli bir okumayla sözlükler insana bir sanat ya-
piti lezzetini verebilir.
B) Sözlükler yazın dünyasında anlatımı geliştirici bir
işleve sahiptir.
C) Sadece kelimelerin anlam evreni keşfedildiğinde bir
yapıttan haz alınabilir.
D) Her yazınsal yapıtın anlam derinliğinin bilinmesinde
sözlüklerin önemli bir yeri vardır.
E) Birçok yazar sözlüklerle sıkı bir dostluk kurarak
ölümsüz eserler bırakmıştır.
Pyn
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
33. İnsan sözcüklerin tadını alırsa ve onlardan geçe geçe çok uzak zamanlara, uzak coğrafyalara ve insanlara yol bulmayı öğrenirse sözlük okumak, iyisinden bir edebi- yat eseri okumanın tadını verebilir. İngiliz şair Browning, sözlüğü sayfa sayfa her kelimesini ayrı ayrı inceleyerek okurmuş. Lincoln'ün sözlükle ilişkisi ise daha romantik bir mecrada seyredermiş. Ay işığına oturup bir aşk mektu- bunu okur gibi çevirirmiş sözlüğün sayfalarını. Amerikalı öykücü Mark Twain ise ilk gençlik yıllarında Missourie ile Nevada arasında işleyen posta arabasındaki sıkıcı yolculuklarda yanında daima Webster'in sözlüğünü taşır, zamanı onunla renklendirmeye çalışırmış. Na Bu parçada sözlükle ilgili anlatılmak istenen aşağı- dakilerin hangisidir? A) Nitelikli bir okumayla sözlükler insana bir sanat ya- piti lezzetini verebilir. B) Sözlükler yazın dünyasında anlatımı geliştirici bir işleve sahiptir. C) Sadece kelimelerin anlam evreni keşfedildiğinde bir yapıttan haz alınabilir. D) Her yazınsal yapıtın anlam derinliğinin bilinmesinde sözlüklerin önemli bir yeri vardır. E) Birçok yazar sözlüklerle sıkı bir dostluk kurarak ölümsüz eserler bırakmıştır. Pyn
11. Aşağıdakilerden hangisinde bilgi yanlışı vardır?
A) Yazılışları aynı, anlamları farklı sözcüklerin dize sonla-
rında tekrarlanmasına "cinaslı kafiye" denir.
B) Redifi oluşturan sesler sözcüğün kökünde bulunur.
C) Ses yansımaları ve tekrar edilen sözcükler ahenk un-
surlarıdır.
D) Şiirimizde aruz, hece ve serbest olmak üzere üç ölçü
kullanılır.
E) "Geçen her saat geçen her saniye
Gök altın göğümdür çoşam maviye" dizelerinde “-iye”-
ler zengin kafiyedir.
2.
Lise Türkçe
Şiirde Ahenk Unsurları
11. Aşağıdakilerden hangisinde bilgi yanlışı vardır? A) Yazılışları aynı, anlamları farklı sözcüklerin dize sonla- rında tekrarlanmasına "cinaslı kafiye" denir. B) Redifi oluşturan sesler sözcüğün kökünde bulunur. C) Ses yansımaları ve tekrar edilen sözcükler ahenk un- surlarıdır. D) Şiirimizde aruz, hece ve serbest olmak üzere üç ölçü kullanılır. E) "Geçen her saat geçen her saniye Gök altın göğümdür çoşam maviye" dizelerinde “-iye”- ler zengin kafiyedir. 2.
ÜNİTE - 3 Şiir
TEST - 10
8. Miskin Yunus biçareyim
Baştan ayağa yareyim
Dost ilinden avareyim
Gel gör beni aşk neyledi
HOCAH
Aşağıdakilerden hangisinde bu dizelerin kafiyesi, uyak
düzeni ve redifi doğru verilmiştir?
A) Kafiye
Redif
Uyak Düzeni
B) Kafiye
Redif
Uyak Düzeni
C)
Kafiye
Redif
Uyak Düzeni
D) Kafiye
Redif
Uyak Düzeni
E) Kafiye
Redif
Uyak Düzeni
-are: Zengin kafiye
-yim
abab
-are: Zengin uyak
-yim
aaab
Tunç uyak
-
aaab
-areyim
aaaa
-ar: Tam kafiye
-eyim
aaab
Lise Türkçe
Şiirde Ahenk Unsurları
ÜNİTE - 3 Şiir TEST - 10 8. Miskin Yunus biçareyim Baştan ayağa yareyim Dost ilinden avareyim Gel gör beni aşk neyledi HOCAH Aşağıdakilerden hangisinde bu dizelerin kafiyesi, uyak düzeni ve redifi doğru verilmiştir? A) Kafiye Redif Uyak Düzeni B) Kafiye Redif Uyak Düzeni C) Kafiye Redif Uyak Düzeni D) Kafiye Redif Uyak Düzeni E) Kafiye Redif Uyak Düzeni -are: Zengin kafiye -yim abab -are: Zengin uyak -yim aaab Tunç uyak - aaab -areyim aaaa -ar: Tam kafiye -eyim aaab
1.
24), Tarih-1 (25-34) ve Co
2. Cevaplarınızı, cevap kâğıdının Türk Dili ve Edebiyatı-Sosyal Bilimle
Öğrenimden kazancımız daha iyi ve daha akıllı
olmaktır. Epiharmus (Pythagoras okulundan bir filozof)
der ki: "İnsan düşünce ile görür ve duyar; her şeyden
yararlanan, her şeyi düzene sokan, başa geçip yöneten
düşüncedir; geri kalan her şey kör, sağır ve cansızdır."
Şu kesin ki çocuğa kendiliğinden bir şey yapmak
özgürlüğünü vermemekle onu korkak biri durumuna
sokuyoruz. Retorika ve gramer üstüne, Cicero'nun şu
veya bu cümlesi üstüne öğrencisinin ne düşündüğünü
kim sormuştur? Bunları Tanrı sözü gibi belleğimize
basmakalıp yapıştırırlar; harfler ve sözcükler, anlatılan
şeyin kendisi hâline gelir. Ezber bilmek, bilmek değildir;
belleğimize emanet edilen her şeyi saklamaktır. İnsan,
kendiliğinden bildiği her şeyi ustasına bakmadan,
kitaptaki yerini aramadan istediği gibi kullanır. Tümüyle
kitaptan aktarılan bir bilgi, ne sıkıcı bilgidir! Böyle bir bilgi,
bir süs olarak kullanılsın ama temel olarak değil. Nitekim
Platon, gerçek felsefenin sağlam irade, inanç ve dürüstlük
olduğunu söyler.
Aşağıdaki cümlelerden hangisinin bu parçadaki altı
çizili bölümle anlamca özdeş olduğu savunulabilir?
A) Yaşam, açılmayı bekleyen kilitli bir kapıysa onu
açacak olan anahtar da akıldır.
B) Evreni derleyip toparlayan düşünce, insanın yaşamı
tüm yönleriyle algılamasını sağlayan yegâne ögedir.
e) Düşüncenin yön vermediği yaşamlar, farkında
olmadan uçuruma sürüklenir.
D) Düşüncelerini kitaplar aracılığıyla yönlendiren
insanlar, kitaplar olmadan hareket edemez hâle gelir.
E) Düşünceyi önemseyen insanlar, yaşamın tüm
hücrelerini önemseyen insanlardır.
2.
M
h
a
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
1. 24), Tarih-1 (25-34) ve Co 2. Cevaplarınızı, cevap kâğıdının Türk Dili ve Edebiyatı-Sosyal Bilimle Öğrenimden kazancımız daha iyi ve daha akıllı olmaktır. Epiharmus (Pythagoras okulundan bir filozof) der ki: "İnsan düşünce ile görür ve duyar; her şeyden yararlanan, her şeyi düzene sokan, başa geçip yöneten düşüncedir; geri kalan her şey kör, sağır ve cansızdır." Şu kesin ki çocuğa kendiliğinden bir şey yapmak özgürlüğünü vermemekle onu korkak biri durumuna sokuyoruz. Retorika ve gramer üstüne, Cicero'nun şu veya bu cümlesi üstüne öğrencisinin ne düşündüğünü kim sormuştur? Bunları Tanrı sözü gibi belleğimize basmakalıp yapıştırırlar; harfler ve sözcükler, anlatılan şeyin kendisi hâline gelir. Ezber bilmek, bilmek değildir; belleğimize emanet edilen her şeyi saklamaktır. İnsan, kendiliğinden bildiği her şeyi ustasına bakmadan, kitaptaki yerini aramadan istediği gibi kullanır. Tümüyle kitaptan aktarılan bir bilgi, ne sıkıcı bilgidir! Böyle bir bilgi, bir süs olarak kullanılsın ama temel olarak değil. Nitekim Platon, gerçek felsefenin sağlam irade, inanç ve dürüstlük olduğunu söyler. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin bu parçadaki altı çizili bölümle anlamca özdeş olduğu savunulabilir? A) Yaşam, açılmayı bekleyen kilitli bir kapıysa onu açacak olan anahtar da akıldır. B) Evreni derleyip toparlayan düşünce, insanın yaşamı tüm yönleriyle algılamasını sağlayan yegâne ögedir. e) Düşüncenin yön vermediği yaşamlar, farkında olmadan uçuruma sürüklenir. D) Düşüncelerini kitaplar aracılığıyla yönlendiren insanlar, kitaplar olmadan hareket edemez hâle gelir. E) Düşünceyi önemseyen insanlar, yaşamın tüm hücrelerini önemseyen insanlardır. 2. M h a
BAKARIM
MA TESTI
35
4. I. Gelecek yıllar için birikim yapmalıyım.
II. Soğuktan titriyordu zavallı yavrucak.
III. Konuşmanın sonunda dinleyici sorularına geçildi.
IV. Teyzeni son gördüğünde beş yaşındaydın.
V. Akşamları deniz kenarında yürüyüşe çıkardım.
Numaralanmış cümlelerin hangisinde altı çizili söz-
cük birden fazla yapım eki almıştır?
A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
Lise Türkçe
Kök
BAKARIM MA TESTI 35 4. I. Gelecek yıllar için birikim yapmalıyım. II. Soğuktan titriyordu zavallı yavrucak. III. Konuşmanın sonunda dinleyici sorularına geçildi. IV. Teyzeni son gördüğünde beş yaşındaydın. V. Akşamları deniz kenarında yürüyüşe çıkardım. Numaralanmış cümlelerin hangisinde altı çizili söz- cük birden fazla yapım eki almıştır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
Sosyal Bilimler-1 Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz.
7
X
alanlarına ait toplam 40 soru vardır.
2.
Mikroplastik olarak bilinen plastik parçacıklar, dünyanın
hemen her yerinde bulunan bir tür atık. Öyle ki bu
atıklar, dünyanın en yüksek dağı olan Everest'in
zirvesine yakın bir alanda ve bilinen en derin nokta
olan Mariana Çukuru'nda bile tespit edildi. Daha önce
yapılan araştırmalarda da insanların yiyecek ve içecekler
aracılığıyla mikroplastikleri yutabildikleri belirlenmişti. 22
sağlıklı insanla yürütülen yeni bir çalışmayla katılımcıların
17'sinin kanında mikroplastik tespit edildi. Şu anda bu
atıkların insan vücuduna ne gibi etkileri olduğu tam olarak
bilinmiyor. Ancak bu durumun endişe verici olduğunu
belirten uzmanlar, mikroplastiklerin insanlarda nasıl
yayıldığını, nerelerde biriktiğini ve vücudumuzun onları
nasıl dışarı attığını öğrenebilmek amacıyla daha kapsamlı
araştırmalara gereksinim olduğunu belirtiyor.
Bu parçadan mikroplastiklerle ilgili aşağıdaki
yargılardan hangisine ulaşılabilir?
A) Dünyanın en ulaşılmaz gibi görünen noktalarında
dahi mikroplastiklere rastlanmıştır.
B) Mikroplastiklerin insan vücuduna olan olumsuz etkileri
son yıllarda netleşmiştir.
Mikroplastiklerin insan yaşamına olası etkileriyle ilgili
tüm araştırmalar tamamlanmıştır.
Mikroplastiklerin insan vücuduna nasıl karıştığının
tüm detayları bilinmektedir.
İnsanların mikroplastiklere en çok içecekler
aracılığıyla maruz kaldıkları bilinmektedir.
Lise Türkçe
1980 Sonrası Türk Tiyatrosu Özellikleri
Sosyal Bilimler-1 Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz. 7 X alanlarına ait toplam 40 soru vardır. 2. Mikroplastik olarak bilinen plastik parçacıklar, dünyanın hemen her yerinde bulunan bir tür atık. Öyle ki bu atıklar, dünyanın en yüksek dağı olan Everest'in zirvesine yakın bir alanda ve bilinen en derin nokta olan Mariana Çukuru'nda bile tespit edildi. Daha önce yapılan araştırmalarda da insanların yiyecek ve içecekler aracılığıyla mikroplastikleri yutabildikleri belirlenmişti. 22 sağlıklı insanla yürütülen yeni bir çalışmayla katılımcıların 17'sinin kanında mikroplastik tespit edildi. Şu anda bu atıkların insan vücuduna ne gibi etkileri olduğu tam olarak bilinmiyor. Ancak bu durumun endişe verici olduğunu belirten uzmanlar, mikroplastiklerin insanlarda nasıl yayıldığını, nerelerde biriktiğini ve vücudumuzun onları nasıl dışarı attığını öğrenebilmek amacıyla daha kapsamlı araştırmalara gereksinim olduğunu belirtiyor. Bu parçadan mikroplastiklerle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir? A) Dünyanın en ulaşılmaz gibi görünen noktalarında dahi mikroplastiklere rastlanmıştır. B) Mikroplastiklerin insan vücuduna olan olumsuz etkileri son yıllarda netleşmiştir. Mikroplastiklerin insan yaşamına olası etkileriyle ilgili tüm araştırmalar tamamlanmıştır. Mikroplastiklerin insan vücuduna nasıl karıştığının tüm detayları bilinmektedir. İnsanların mikroplastiklere en çok içecekler aracılığıyla maruz kaldıkları bilinmektedir.
AYT/TDE-Sos-1
5.
Lund Üniversitesindeki araştırmacılar, denenen
pek çok tedaviye rağmen iyileştirilemeyen bir atın
bacağındaki yarayı, bal arısının midesinden alınan
laktik asit bakterilerinin kullanıldığı farklı bir tedavi
yöntemiyle iyileştirmeyi başardı. Taze bal, binlerce
yıldır hastalıklara karşı kullanılıyor. Taze balda bulunan
laktik asit bakterileri, mikroplara karşı etkili çok sayıda
madde üretiyor. Laktik asit bakterilerinin, laboratuvarda
aynı ortama konduklarında, hastalık yapan bakterilerin
hepsini etkisiz hale getirdiği görüldü. Uzmanlar, bu
eski tedavi yöntemini yeni bir düzeye taşıdıklarını ve
canlı laktik asit bakterilerinin bu tedavinin anahtar
bileşeni olduğunu söylüyor. Bu başarılı denemenin
tıp dünyasının küresel antibiyotik direnci probleminin
üstesinden gelmesine yardımcı olacağı düşünülüyor.
Araştırma ekibinin bir sonraki adımı, iyileşemeyen
yaraları olan insanlarda denemelere başlamak. Laktik
asit bakterilerinin kullanıldığı tedavide iyileşme süresi
8 gün ila 3 hafta arasında değişiyor. Bu süre içerisinde
devam eden tüm yaralar iyileşiyor. Lund Üniversitesinden
Alejandra Vasquez (Alehandra Vaskez), çalışmalarının
erken dönemlerinde bu kadar iyi sonuç beklemediklerini
ancak keşiflerinin artık antibiyotiğe alternatif olabileceğini
düşündüklerini belirtiyor.
6.
Bu parçada söz konusu edilen araştırmayla ilgili
olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Sağlık ekonomisine olumsuz etkilerinin olabileceği
B) Sonuçlarının tüm dünyayı ilgilendirdiği
CNIK denemelerin insanlar üzerinde yapıldığı
D) Antibiyotik direncine net bir çözüm sunduğu
E) Tek soruna katkı sunmasının öngörüldüğü
Demok
kokusu
kafası
nered
sofrac
istem
gülm
bal c
sıkıl
elin
kad
incl
Bö
ne
bi
O
a
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
AYT/TDE-Sos-1 5. Lund Üniversitesindeki araştırmacılar, denenen pek çok tedaviye rağmen iyileştirilemeyen bir atın bacağındaki yarayı, bal arısının midesinden alınan laktik asit bakterilerinin kullanıldığı farklı bir tedavi yöntemiyle iyileştirmeyi başardı. Taze bal, binlerce yıldır hastalıklara karşı kullanılıyor. Taze balda bulunan laktik asit bakterileri, mikroplara karşı etkili çok sayıda madde üretiyor. Laktik asit bakterilerinin, laboratuvarda aynı ortama konduklarında, hastalık yapan bakterilerin hepsini etkisiz hale getirdiği görüldü. Uzmanlar, bu eski tedavi yöntemini yeni bir düzeye taşıdıklarını ve canlı laktik asit bakterilerinin bu tedavinin anahtar bileşeni olduğunu söylüyor. Bu başarılı denemenin tıp dünyasının küresel antibiyotik direnci probleminin üstesinden gelmesine yardımcı olacağı düşünülüyor. Araştırma ekibinin bir sonraki adımı, iyileşemeyen yaraları olan insanlarda denemelere başlamak. Laktik asit bakterilerinin kullanıldığı tedavide iyileşme süresi 8 gün ila 3 hafta arasında değişiyor. Bu süre içerisinde devam eden tüm yaralar iyileşiyor. Lund Üniversitesinden Alejandra Vasquez (Alehandra Vaskez), çalışmalarının erken dönemlerinde bu kadar iyi sonuç beklemediklerini ancak keşiflerinin artık antibiyotiğe alternatif olabileceğini düşündüklerini belirtiyor. 6. Bu parçada söz konusu edilen araştırmayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A) Sağlık ekonomisine olumsuz etkilerinin olabileceği B) Sonuçlarının tüm dünyayı ilgilendirdiği CNIK denemelerin insanlar üzerinde yapıldığı D) Antibiyotik direncine net bir çözüm sunduğu E) Tek soruna katkı sunmasının öngörüldüğü Demok kokusu kafası nered sofrac istem gülm bal c sıkıl elin kad incl Bö ne bi O a
kazandır-
mi, benim için unutulmaz
mın ilk ödülünü
seslendirmeyle çekilmiş
kimi sırasında bu yüz-
yansıyan
ekim alanına
da çocukların sesleri)
çekiliyordu. Ayaşlı ve
rini yansıtan önemli
der, tiyatroculardan
üzel verdi.
dülden geçmez.
u dünya. Ama
andırır, yürek-
agimiz emeği-
dakilerden
tkilendiği-
akkında
urum-
cizce
ve
da
37 ve 38. soruları aşağıdaki parçaya göre
İngiliz polisiye yazarı Lindsay Ashford, İngiliz edebiyatının
ünlü ismi Jane Austen'in aile içinde zehirlenmiş olabilece-
önemli yapıtlarına imza atan yazarın son mektuplarını te-
ğini iddia etti. 17. yüzyılın sonunda romantik edebiyatın
mel alan iddia, Austen'in aile içinde bir cinayete kurban
gitmiş olabileceğini öne sürüyor. 1817 yılında 41 yaşın-
dayken gizemli bir şekilde son nefesini veren İngiliz ya-
zar, ölümünden kısa bir süre önce kaleme aldığı bir mek-
tupta "Şimdi birkaç gün önceye göre kendimi çok daha
kayboluyor." diye yazıyor. Ashford, yüzdeki renk değişi-
iyi hissediyorum. Yüzümdeki sarımsı soluk renk gitgide
minin pigmentlere bağlı olduğunu öne sürerek arseniğe
bağlı ölümlerin yavaş yavaş gerçekleştiğine vurgu yapı-
yor. Geçtiğimiz yüzyılın ortasında Jane Austen'den alınan
bir saç örneğine uygulanan analizde zehirli bir maddeye
ait izlere rastlanmış, ardından da yazarın bazı edebiyat
tarihçilerinin iddia ettiği gibi verem, kanser vs. hastalıklar
nedeniyle yaşamını yitirdiği iddiaları ortadan kalkmıştı.
Ashford, Jane Austen'in zehirli maddeyi o dönemde ro-
matizma tedavisinde önerilen bir madde aracılığıyla almış
olabileceğini öne sürüyor. Polisiye romanların yazarı Ash-
ford, Austen'in aile içindeki geçimsizlik nedeniyle kendisi-
ne düşman olan kişi ya da kişilerce zehirlenmiş olabile-
ceği iddiasından vazgeçmese de Austen araştırmacıları
Ashford'un iddiasını inandırıcı bulmuyor.
TYT/TÜRKÇ
cevaplayınız.
37. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi kesin
olarak söylenebilir?
A) Ashford, polisiye yazar olmasından ötürü Jane
Austin'in ölümüne şüpheyle yaklaşmıştır.
B) Ashford'un dikkati sayesinde Austin'in edebiyat tarih-
çilerinin kabul ettiği hastalıklar nedeniyle yaşamını
yitirdiği iddiaları ortadan kalkmıştır.
C) Austen araştırmacıları Ashford'un iddiasına ihtimal
verse de bunu kanıtlamanın imkânsız olduğu görü-
şündelerdir.
D) Austen günlüklerinde zehirlendiğine dair ipuçlarını
çaresizce yazarak ölümüyle ilgili ipuçları bırakmak
istemiştir.
E) Austen'in aile içindeki gerilimlerine dayanarak Ash-
ford zehirlenme iddiasının gerçekliğinden sıyrılama-
mıştır.
38. Aşa
ni d
A)
B)
C)
D)
E
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
kazandır- mi, benim için unutulmaz mın ilk ödülünü seslendirmeyle çekilmiş kimi sırasında bu yüz- yansıyan ekim alanına da çocukların sesleri) çekiliyordu. Ayaşlı ve rini yansıtan önemli der, tiyatroculardan üzel verdi. dülden geçmez. u dünya. Ama andırır, yürek- agimiz emeği- dakilerden tkilendiği- akkında urum- cizce ve da 37 ve 38. soruları aşağıdaki parçaya göre İngiliz polisiye yazarı Lindsay Ashford, İngiliz edebiyatının ünlü ismi Jane Austen'in aile içinde zehirlenmiş olabilece- önemli yapıtlarına imza atan yazarın son mektuplarını te- ğini iddia etti. 17. yüzyılın sonunda romantik edebiyatın mel alan iddia, Austen'in aile içinde bir cinayete kurban gitmiş olabileceğini öne sürüyor. 1817 yılında 41 yaşın- dayken gizemli bir şekilde son nefesini veren İngiliz ya- zar, ölümünden kısa bir süre önce kaleme aldığı bir mek- tupta "Şimdi birkaç gün önceye göre kendimi çok daha kayboluyor." diye yazıyor. Ashford, yüzdeki renk değişi- iyi hissediyorum. Yüzümdeki sarımsı soluk renk gitgide minin pigmentlere bağlı olduğunu öne sürerek arseniğe bağlı ölümlerin yavaş yavaş gerçekleştiğine vurgu yapı- yor. Geçtiğimiz yüzyılın ortasında Jane Austen'den alınan bir saç örneğine uygulanan analizde zehirli bir maddeye ait izlere rastlanmış, ardından da yazarın bazı edebiyat tarihçilerinin iddia ettiği gibi verem, kanser vs. hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirdiği iddiaları ortadan kalkmıştı. Ashford, Jane Austen'in zehirli maddeyi o dönemde ro- matizma tedavisinde önerilen bir madde aracılığıyla almış olabileceğini öne sürüyor. Polisiye romanların yazarı Ash- ford, Austen'in aile içindeki geçimsizlik nedeniyle kendisi- ne düşman olan kişi ya da kişilerce zehirlenmiş olabile- ceği iddiasından vazgeçmese de Austen araştırmacıları Ashford'un iddiasını inandırıcı bulmuyor. TYT/TÜRKÇ cevaplayınız. 37. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi kesin olarak söylenebilir? A) Ashford, polisiye yazar olmasından ötürü Jane Austin'in ölümüne şüpheyle yaklaşmıştır. B) Ashford'un dikkati sayesinde Austin'in edebiyat tarih- çilerinin kabul ettiği hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirdiği iddiaları ortadan kalkmıştır. C) Austen araştırmacıları Ashford'un iddiasına ihtimal verse de bunu kanıtlamanın imkânsız olduğu görü- şündelerdir. D) Austen günlüklerinde zehirlendiğine dair ipuçlarını çaresizce yazarak ölümüyle ilgili ipuçları bırakmak istemiştir. E) Austen'in aile içindeki gerilimlerine dayanarak Ash- ford zehirlenme iddiasının gerçekliğinden sıyrılama- mıştır. 38. Aşa ni d A) B) C) D) E
metre Türkçe Denemeleri
kavuş-
klardan
Çocuk
çocuk
memiş
etkisin-
dayalı
ebiyatı-
Ancak
ylene-
karşı-
ki yeri
apılı-
er alı-
rince
5ste-
nda
Imi,
dığı
an,
şık
cük
çük
DICI
nin
aşı
ste
VCI
mli
e,
st
in
si
Yayınları
Limit
162
32. ve 33. soruları aşağıdaki parçaya göre
cevaplayınız.
(1) Çinili Köşk Müzesi'nde Türk çini ve seramiği-
nin nadide eserleri sergilenir. (II) Müzenin 1'inci
salonunda Selçuklu duvar çinisi örnekleri; 2, 3, 4,
5 ve 6'ncı salonlarda ise İznik çini ve seramikle-
ri yer almaktadır (III) Arkeolojik kazılarda ortaya
çıkarılan, satın alma veya bağış yoluyla müzeye
kazandırılan yaklaşık 2 bin, eser 11. ile 20. yüzyıl
arasına aittir. (IV) 3'üncü salonda sergilenen çini
mihrap, müzenin en göz alıcı eserleri arasındadır.
(V) 1432 tarihli Karamanoğlu İbrahim Bey İmareti'ne
ait olan ve zamanla tahrip edilmesi nedeniyle
İstanbul'a getirilen mihrap, 14. yüzyılsonlarında Türk
çini sanatında görülen renkli sır tekniğini en güzel
haliyle yansıtır. (VI) Mihrabın panosunda nesih hatla
Ayet-el Kürsi yazılıdır.
32. Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci
paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II.
B) III. C) IV. D) V.
Cinili KOK
u müze
E) VI.
kosida ortaya cikon
Querier
(d'tellectionals)
33. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde
anlatım bozukluğu yapılmıştır?
A) 1.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
Diğer sayfaya geçiniz.
34.
bile
tırma
Bu parç
den hangis
A) oturup uzurf
B) uzun uzadıya bir
C) enikonu çalışmaya
D) içsel bir kipr
E) akla d
*4
Lise Türkçe
Anlam Düzeyinde Anlatım Bozuklukları
metre Türkçe Denemeleri kavuş- klardan Çocuk çocuk memiş etkisin- dayalı ebiyatı- Ancak ylene- karşı- ki yeri apılı- er alı- rince 5ste- nda Imi, dığı an, şık cük çük DICI nin aşı ste VCI mli e, st in si Yayınları Limit 162 32. ve 33. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. (1) Çinili Köşk Müzesi'nde Türk çini ve seramiği- nin nadide eserleri sergilenir. (II) Müzenin 1'inci salonunda Selçuklu duvar çinisi örnekleri; 2, 3, 4, 5 ve 6'ncı salonlarda ise İznik çini ve seramikle- ri yer almaktadır (III) Arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan, satın alma veya bağış yoluyla müzeye kazandırılan yaklaşık 2 bin, eser 11. ile 20. yüzyıl arasına aittir. (IV) 3'üncü salonda sergilenen çini mihrap, müzenin en göz alıcı eserleri arasındadır. (V) 1432 tarihli Karamanoğlu İbrahim Bey İmareti'ne ait olan ve zamanla tahrip edilmesi nedeniyle İstanbul'a getirilen mihrap, 14. yüzyılsonlarında Türk çini sanatında görülen renkli sır tekniğini en güzel haliyle yansıtır. (VI) Mihrabın panosunda nesih hatla Ayet-el Kürsi yazılıdır. 32. Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? A) II. B) III. C) IV. D) V. Cinili KOK u müze E) VI. kosida ortaya cikon Querier (d'tellectionals) 33. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu yapılmıştır? A) 1. B) II. C) III. D) IV. E) V. Diğer sayfaya geçiniz. 34. bile tırma Bu parç den hangis A) oturup uzurf B) uzun uzadıya bir C) enikonu çalışmaya D) içsel bir kipr E) akla d *4
TYT-ÖZEL-5 HR
ekimi, benim için unutulmaz
atımın ilk ödülünü kazandır-
al seslendirmeyle çekilmiş
Çekimi sırasında bu yüz-
-n çekim alanına yansıyan
ya da çocukların sesleri)
en çekiliyordu. Ayaşlı ve
villarını yansıtan önemli
önder, tiyatroculardan
-k güzel verdi.
ödülden geçmez.
ü bu dünya. Ama
kazandırır, yürek-
hangimiz emeği-
ağıdakilerden
a etkilendiği-
iniz?
Si hakkında
B
iz durum-
B
TYT/ TÜRKÇE
B
37 ve 38. soruları aşağıdaki parçaya göre
cevaplayınız.
İngiliz polisiye yazarı Lindsay Ashford, İngiliz edebiyatının
ünlü ismi Jane Austen'in aile içinde zehirlenmiş olabilece-
ğini iddia etti. 17. yüzyılın sonunda romantik edebiyatın
önemli yapıtlarına imza atan yazarın son mektuplarını te-
mel alan iddia, Austen'in aile içinde bir cinayete kurban
gitmiş olabileceğini öne sürüyor. 1817 yılında 41 yaşın-
dayken gizemli bir şekilde son nefesini veren İngiliz ya-
zar, ölümünden kısa bir süre önce kaleme aldığı bir mek-
tupta "Şimdi birkaç gün önceye göre kendimi çok daha
iyi hissediyorum. Yüzümdeki sarımsı soluk renk gitgide
kayboluyor." diye yazıyor. Ashford, yüzdeki renk değişi-
minin pigmentlere bağlı olduğunu öne sürerek arseniğe
bağlı ölümlerin yavaş yavaş gerçekleştiğine vurgu yapı-
yor. Geçtiğimiz yüzyılın ortasında Jane Austen'den alınan
bir saç örneğine uygulanan analizde zehirli bir maddeye
ait izlere rastlanmış, ardından da yazarın bazı edebiyat
tarihçilerinin iddia ettiği gibi verem, kanser vs. hastalıklar
nedeniyle yaşamını yitirdiği iddiaları ortadan kalkmıştı.
Ashford, Jane Austen'in zehirli maddeyi o dönemde ro-
matizma tedavisinde önerilen bir madde aracılığıyla almış
olabileceğini öne sürüyor. Polisiye romanların yazarı Ash-
ford, Austen'in aile içindeki geçimsizlik nedeniyle kendisi-
ne düşman olan kişi ya da kişilerce zehirlenmiş olabile-
ceği iddiasından vazgeçmese de Austen araştırmacıları
Ashford'un iddiasını inandırıcı bulmuyor,
B
B
TYT-ÖZEL-5 HR
38. Aşağıdakilerden hangisinin Ashford'un düşünceleri-
ni desteklendiği söylenemez?
A) Austen'e romatizma ilacı bahanesiyle verilen arseni-
ğin geçtiğimiz yüzyılda yapılan saç teli incelemesiyle
ortaya çıkması
B) Ashford'un yüzdeki sarımsı renk pigmentleriyle
Austen'in arsenikle yavaş yavaş öldürülmesi arasın-
da bağ kurması
C) Austen'in mektuplarında şüphe verici ayrıntılara
odaklanması
D) Aile içi geçimsizliklerden ötürü Austen'in aile içi düş-
manlarından şüphe duyması
E) Ashford'un arsenikle ilgili ölümler hakkındaki bilgisi-
nin yaşanan olayla örtüşmesi
Lise Türkçe
İyi Bir Anlatımda Bulunması Gereken Özellikler
TYT-ÖZEL-5 HR ekimi, benim için unutulmaz atımın ilk ödülünü kazandır- al seslendirmeyle çekilmiş Çekimi sırasında bu yüz- -n çekim alanına yansıyan ya da çocukların sesleri) en çekiliyordu. Ayaşlı ve villarını yansıtan önemli önder, tiyatroculardan -k güzel verdi. ödülden geçmez. ü bu dünya. Ama kazandırır, yürek- hangimiz emeği- ağıdakilerden a etkilendiği- iniz? Si hakkında B iz durum- B TYT/ TÜRKÇE B 37 ve 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. İngiliz polisiye yazarı Lindsay Ashford, İngiliz edebiyatının ünlü ismi Jane Austen'in aile içinde zehirlenmiş olabilece- ğini iddia etti. 17. yüzyılın sonunda romantik edebiyatın önemli yapıtlarına imza atan yazarın son mektuplarını te- mel alan iddia, Austen'in aile içinde bir cinayete kurban gitmiş olabileceğini öne sürüyor. 1817 yılında 41 yaşın- dayken gizemli bir şekilde son nefesini veren İngiliz ya- zar, ölümünden kısa bir süre önce kaleme aldığı bir mek- tupta "Şimdi birkaç gün önceye göre kendimi çok daha iyi hissediyorum. Yüzümdeki sarımsı soluk renk gitgide kayboluyor." diye yazıyor. Ashford, yüzdeki renk değişi- minin pigmentlere bağlı olduğunu öne sürerek arseniğe bağlı ölümlerin yavaş yavaş gerçekleştiğine vurgu yapı- yor. Geçtiğimiz yüzyılın ortasında Jane Austen'den alınan bir saç örneğine uygulanan analizde zehirli bir maddeye ait izlere rastlanmış, ardından da yazarın bazı edebiyat tarihçilerinin iddia ettiği gibi verem, kanser vs. hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirdiği iddiaları ortadan kalkmıştı. Ashford, Jane Austen'in zehirli maddeyi o dönemde ro- matizma tedavisinde önerilen bir madde aracılığıyla almış olabileceğini öne sürüyor. Polisiye romanların yazarı Ash- ford, Austen'in aile içindeki geçimsizlik nedeniyle kendisi- ne düşman olan kişi ya da kişilerce zehirlenmiş olabile- ceği iddiasından vazgeçmese de Austen araştırmacıları Ashford'un iddiasını inandırıcı bulmuyor, B B TYT-ÖZEL-5 HR 38. Aşağıdakilerden hangisinin Ashford'un düşünceleri- ni desteklendiği söylenemez? A) Austen'e romatizma ilacı bahanesiyle verilen arseni- ğin geçtiğimiz yüzyılda yapılan saç teli incelemesiyle ortaya çıkması B) Ashford'un yüzdeki sarımsı renk pigmentleriyle Austen'in arsenikle yavaş yavaş öldürülmesi arasın- da bağ kurması C) Austen'in mektuplarında şüphe verici ayrıntılara odaklanması D) Aile içi geçimsizliklerden ötürü Austen'in aile içi düş- manlarından şüphe duyması E) Ashford'un arsenikle ilgili ölümler hakkındaki bilgisi- nin yaşanan olayla örtüşmesi
"e ve den-
zluk kav-
Hayatta
<". Önce
arı üze-
en ken-
angi bir
mızda
e alış-
amda
n biri-
ter-
B
B
TYT - ÖZEL - 5 R
32 ve 33. soruları aşağıdaki parçaya göre
cevaplayınız.
Ağır metaller suya göre özgül ağırlıkları yaklaşık 5 kat
büyük olan ve doğada bulunan elementlerdir. Bazı ele-
mentler fizyolojik olarak vücudumuzda bulunmakta ve
proteinlerin yapısında yer almaktadır. Demir, çinko, bakır
ve selenyum bu elementlerdendir ve "eser element" ola-
rak sınıflandırılmaktadır. Eksikliklerinde çeşitli hastalıklar
ortaya çıkabilir. Ancak bazı ağır metaller çok düşük doz-
larda bile vücudumuz için zararlıdır. Toksisiteleri yüksek
olduğu için özellikle arsenik, kadmiyum, krom, kurşun ve
civa maruziyeti; meslek hastalıkları ve halk sağlığı için
önemli hâle gelmiştir. Bu metaller, düşük dozlarda bile
multipl organ hasarı yapabilmelerinin yanı sıra, kansero-
jen madde sınıfına girmektedir. Ağır metallere maruziyet
immdüşündüğümüzden daha ciddi sonuçlara neden olmakta-
dır ve günlük hayatımızda "yoğunluktan ya da yorgunluk-
tan" diye düşündüğümüz birçok nörolojik bulgunun nede-
ni olabilmektedir. Toksisite, maruz kalınan doz, vücuda
giriş şekilleri, kimyasal özellikler, yaş, cinsiyet, genetik
durum ve beslenme durumuna göre değişiklik gösterebil-
ammektedir. Ağır metaller oldukça stabil moleküllerdir ve bir
kez alındıktan sonra uzun yıllar çeşitli dokularda kalırlar.
32. Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi
söylenemez?
A) Bir makaleden alınmıştır.
B) Nesnel bir anlatım kullanılmıştır.
C Tartışmacı anlatım vardır.
D) Terimlere yer verilmiştir.
E) Örneklemeden yararlanılmıştır.
33. Aşağıdakilerden hangisi ağır metaller için söylenebilir?
Lise Türkçe
Düşünceyi Geliştirme Yolları
"e ve den- zluk kav- Hayatta <". Önce arı üze- en ken- angi bir mızda e alış- amda n biri- ter- B B TYT - ÖZEL - 5 R 32 ve 33. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. Ağır metaller suya göre özgül ağırlıkları yaklaşık 5 kat büyük olan ve doğada bulunan elementlerdir. Bazı ele- mentler fizyolojik olarak vücudumuzda bulunmakta ve proteinlerin yapısında yer almaktadır. Demir, çinko, bakır ve selenyum bu elementlerdendir ve "eser element" ola- rak sınıflandırılmaktadır. Eksikliklerinde çeşitli hastalıklar ortaya çıkabilir. Ancak bazı ağır metaller çok düşük doz- larda bile vücudumuz için zararlıdır. Toksisiteleri yüksek olduğu için özellikle arsenik, kadmiyum, krom, kurşun ve civa maruziyeti; meslek hastalıkları ve halk sağlığı için önemli hâle gelmiştir. Bu metaller, düşük dozlarda bile multipl organ hasarı yapabilmelerinin yanı sıra, kansero- jen madde sınıfına girmektedir. Ağır metallere maruziyet immdüşündüğümüzden daha ciddi sonuçlara neden olmakta- dır ve günlük hayatımızda "yoğunluktan ya da yorgunluk- tan" diye düşündüğümüz birçok nörolojik bulgunun nede- ni olabilmektedir. Toksisite, maruz kalınan doz, vücuda giriş şekilleri, kimyasal özellikler, yaş, cinsiyet, genetik durum ve beslenme durumuna göre değişiklik gösterebil- ammektedir. Ağır metaller oldukça stabil moleküllerdir ve bir kez alındıktan sonra uzun yıllar çeşitli dokularda kalırlar. 32. Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Bir makaleden alınmıştır. B) Nesnel bir anlatım kullanılmıştır. C Tartışmacı anlatım vardır. D) Terimlere yer verilmiştir. E) Örneklemeden yararlanılmıştır. 33. Aşağıdakilerden hangisi ağır metaller için söylenebilir?
B
TYT/TÜRKÇE
B
34 ve 35. soruları aşağıdaki parçaya göre
cevaplayınız.
Kristof Kolomb, Hindistan'a varmak üzere çıktığı deniz
yolculuğunda Amerika'ya ayak basınca burasını Hindis-
tan sanmış, yerli halka "Hintliler" adını vermişti. Bu yüz-
den, Hindistan'la ilgileri olmadığı hâlde, Kızılderililere bu-
günkü Amerikalılar da "Indian" (Hintli) derler. Kızılderililer,
Asya kıtasından Bering Boğazı'nı geçerek Amerika'ya
gelmişlerdir. 10-25 bin yıl önce farklı kültür ve fizik yapı-
sına sahip bu insanlar zamanla Amerika'da tek toplumu
yani Kızılderilileri oluşturacaktır. O dönemlerde ise kuzey-
de deniz seviyesi buzullar nedeni ile düşüktü. Bering Bo-
ğazı bir köprü vazifesi görüyordu. Avrupalılar kıtaya ayak
bastığında yaklaşık 4,2 milyon, Güney Amerika'da ise 10
milyon yerli Kızılderili vardı. Bu noktadan sonra nüfus hız-
la azalmaya başlamıştır. Çeşitli katliamlar, bulaşıcı hasta-
lıklar ile Kızılderililer nüfus olarak azalmış ve topraklarını
kaybetmiştir. Her Kızılderili topluluğunun az çok ayrı bir
dili varsa da, genel olarak hepsi, bir şey anlatmak için keli-
me, ya da cümle değil, tek tek kelimelerin birleştirilmesiyle
türetilen bileşik kelimeler kullanırlar. Mesela "O kadın çiz-
gili bir elbise giyiyordu." cümlesinin yerine "kadın-çizgi-el-
bise" derler. Kızılderililer; Tanrı'ya, cennete, cehenneme
inanmazlar. Onlara göre dünyaya "kuvvet" hâkimdir. Bu
kuvvet bütün canlı varlıklarda kendini gösterir. İyi kulla-
nılırsa bu kuvvet iyilik doğurur; kötü kullanılırsa kötülük
doğurur. İyi yaşayabilmek için insanların bu kuvvete eriş-
meleri, ona yaranmaları gerekir. Kitap ve yazı kesinlikle
kullanmazlar, bilgi sözlü bir biçimde aktarılır.
34. Bu parçaya göre Kızılderililer ile ilgili aşağıdakilerden
hangisi söylenebilir?
A) Kızılderililer oldukça gelişmiş bir dil yapısına sahiptir.
B) Tek tanrılı dinler Amerika'nın keşfinden sonra Kızıl-
derililer arasında yayılmıştır.
C) Kızılderililer, bilimin ve bilginin gücüne inanarak
önemli eserler bırakmıştır.
D) Uzun ifadeler ya da söylemler yerine az ve öz iletişim
hâkimdir.
E) Tüm Kızılderili grupları zaman içinde geliştirdikleri or-
tak dili kullanır.
35. Kızılderililere göre bütü
36. G
Y
a
r
Lise Türkçe
Cümlede Anlam İlişkileri
B TYT/TÜRKÇE B 34 ve 35. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. Kristof Kolomb, Hindistan'a varmak üzere çıktığı deniz yolculuğunda Amerika'ya ayak basınca burasını Hindis- tan sanmış, yerli halka "Hintliler" adını vermişti. Bu yüz- den, Hindistan'la ilgileri olmadığı hâlde, Kızılderililere bu- günkü Amerikalılar da "Indian" (Hintli) derler. Kızılderililer, Asya kıtasından Bering Boğazı'nı geçerek Amerika'ya gelmişlerdir. 10-25 bin yıl önce farklı kültür ve fizik yapı- sına sahip bu insanlar zamanla Amerika'da tek toplumu yani Kızılderilileri oluşturacaktır. O dönemlerde ise kuzey- de deniz seviyesi buzullar nedeni ile düşüktü. Bering Bo- ğazı bir köprü vazifesi görüyordu. Avrupalılar kıtaya ayak bastığında yaklaşık 4,2 milyon, Güney Amerika'da ise 10 milyon yerli Kızılderili vardı. Bu noktadan sonra nüfus hız- la azalmaya başlamıştır. Çeşitli katliamlar, bulaşıcı hasta- lıklar ile Kızılderililer nüfus olarak azalmış ve topraklarını kaybetmiştir. Her Kızılderili topluluğunun az çok ayrı bir dili varsa da, genel olarak hepsi, bir şey anlatmak için keli- me, ya da cümle değil, tek tek kelimelerin birleştirilmesiyle türetilen bileşik kelimeler kullanırlar. Mesela "O kadın çiz- gili bir elbise giyiyordu." cümlesinin yerine "kadın-çizgi-el- bise" derler. Kızılderililer; Tanrı'ya, cennete, cehenneme inanmazlar. Onlara göre dünyaya "kuvvet" hâkimdir. Bu kuvvet bütün canlı varlıklarda kendini gösterir. İyi kulla- nılırsa bu kuvvet iyilik doğurur; kötü kullanılırsa kötülük doğurur. İyi yaşayabilmek için insanların bu kuvvete eriş- meleri, ona yaranmaları gerekir. Kitap ve yazı kesinlikle kullanmazlar, bilgi sözlü bir biçimde aktarılır. 34. Bu parçaya göre Kızılderililer ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A) Kızılderililer oldukça gelişmiş bir dil yapısına sahiptir. B) Tek tanrılı dinler Amerika'nın keşfinden sonra Kızıl- derililer arasında yayılmıştır. C) Kızılderililer, bilimin ve bilginin gücüne inanarak önemli eserler bırakmıştır. D) Uzun ifadeler ya da söylemler yerine az ve öz iletişim hâkimdir. E) Tüm Kızılderili grupları zaman içinde geliştirdikleri or- tak dili kullanır. 35. Kızılderililere göre bütü 36. G Y a r
AYT/TDE-Sos-1
3.
Sinema, kültürün ve toplumsal yaşamın bir ürünüdür.
Filmler toplumsal bilinçaltıyla önemli ölçüde etkileşim
hâlindedir. Bireysel ve toplumsal bilinçaltı, sinema
filmlerinde tezahür eder ve aynı şekilde sinema da
bilinçaltını etkiler. Şehir ile bilinçaltı arasında önemli
bir ilişki mevcuttur. Şehirdeki fiziksel değişimler, şehrin
etik ve estetik değerleri, gelenek ve görenekler, nüfus
ve göç hareketleri, kültür ve dil, kısacası toplumun
yaşayış biçimi sinema filmleri aracılığıyla takip edilebilir.
Türk sinemasındaki farklı dönemlere bakıldığında
değişen toplumsal koşulların sinemayı da ciddi biçimde
etkilediği görülür. Toplumsal yaşamın yansıtıldığı
bir ayna olarak sinema; halkımızın değişen dünyayı
anlamlandırma çabasını, kimlik çatışmalarını, arayışlarını,
sosyal ve kültürel dönüşümlerini anlamak bakımından
önem taşımaktadır. Yeşilçam sinemasının doğduğu
1950'lerden itibaren Türkiye'de şehirler hızla dönüşmeye,
yeni anlayışlar ve değerler yaygınlık kazanmaya ve
toplumsal meseleler sinema filmlerinde kendine yer
bulmaya başladı. Bu canlılık, 1960'larda daha üst
seviyelere ulaştı. 1970'lerin ortalarına kadar devam eden
dönem, Türk sinemasının "altın dönemi" olarak kabul
edilir. Bu dönemde çekilen filmlerde mahalle kültürü
ve gecekondulaşma, çarpık kentleşme, gelenek ve
Batılılaşma, sanayileşme ve onun doğurduğu neticeler,
taşradan büyükşehirlere göç, sınıf atlama çabaları, aile
sorunları gibi meseleler ele alınan belli başlı temalar oldu.
Bu parçada sinemayla ilgili olarak aşağıdakilerden
hangisine değinilmemiştir?
A) Topluma dair konuların filmlerde yer bulabildiğine
BY Sinema ve toplumsal şuuraltının etkileşimine
C) Toplumsal değişimin, filmler üzerinden takip
edilebildiğine
v
D) Toplumun sinemaya değil sinemanın topluma yön
verdiğine
E) Türk sinemasının en parlak döneminde işlenen belli
başlı konulara
Lise Türkçe
Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler
AYT/TDE-Sos-1 3. Sinema, kültürün ve toplumsal yaşamın bir ürünüdür. Filmler toplumsal bilinçaltıyla önemli ölçüde etkileşim hâlindedir. Bireysel ve toplumsal bilinçaltı, sinema filmlerinde tezahür eder ve aynı şekilde sinema da bilinçaltını etkiler. Şehir ile bilinçaltı arasında önemli bir ilişki mevcuttur. Şehirdeki fiziksel değişimler, şehrin etik ve estetik değerleri, gelenek ve görenekler, nüfus ve göç hareketleri, kültür ve dil, kısacası toplumun yaşayış biçimi sinema filmleri aracılığıyla takip edilebilir. Türk sinemasındaki farklı dönemlere bakıldığında değişen toplumsal koşulların sinemayı da ciddi biçimde etkilediği görülür. Toplumsal yaşamın yansıtıldığı bir ayna olarak sinema; halkımızın değişen dünyayı anlamlandırma çabasını, kimlik çatışmalarını, arayışlarını, sosyal ve kültürel dönüşümlerini anlamak bakımından önem taşımaktadır. Yeşilçam sinemasının doğduğu 1950'lerden itibaren Türkiye'de şehirler hızla dönüşmeye, yeni anlayışlar ve değerler yaygınlık kazanmaya ve toplumsal meseleler sinema filmlerinde kendine yer bulmaya başladı. Bu canlılık, 1960'larda daha üst seviyelere ulaştı. 1970'lerin ortalarına kadar devam eden dönem, Türk sinemasının "altın dönemi" olarak kabul edilir. Bu dönemde çekilen filmlerde mahalle kültürü ve gecekondulaşma, çarpık kentleşme, gelenek ve Batılılaşma, sanayileşme ve onun doğurduğu neticeler, taşradan büyükşehirlere göç, sınıf atlama çabaları, aile sorunları gibi meseleler ele alınan belli başlı temalar oldu. Bu parçada sinemayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Topluma dair konuların filmlerde yer bulabildiğine BY Sinema ve toplumsal şuuraltının etkileşimine C) Toplumsal değişimin, filmler üzerinden takip edilebildiğine v D) Toplumun sinemaya değil sinemanın topluma yön verdiğine E) Türk sinemasının en parlak döneminde işlenen belli başlı konulara
6. I. Geçmişten bu yana hemen hemen herkes tarafından, ba-
lıkla birlikte süt ürünleri özellikle de yoğurt tüketmenin ze-
hirlenmeye yol açtığı söylenmektedir.
II.
Balıkta bulunan histamin, balığın bayatlamasıyla ortaya
çıkan bir aminoasittir ve bu madde yoğurtta da olduğun-
dan ikisi birlikte yendiğinde vücuttaki histamin miktarı
artabilir; bunun sonucunda da bir zehirlenme gerçekle-
şebilir.
Aşağıdaki yargılardan hangisi bu iki cümlede ifade edi-
lenleri doğru bir biçimde birleştirmiştir?
A) Eskiden beri insanlar, balıkla birlikte yoğurt tüketmenin
zehirlenmeye neden olduğunu düşünse de zehirlenme-
nin sebebi balığın bayatlamasıyla açığa çıkan ve yoğurt-
ta da bulunduğu için birlikte tüketiminde artan histamin
adlı aminoasittir.
B) Balıkta bulunan histamin adı verilen aminoasit, ölüme
kadar sürükleyebilecek oldukça zehirli bir maddedir an-
cak balık tutulduktan kısa süre içinde tüketildiğinde her-
hangi bir soruna neden olmamaktadır.
C) Bilinenin aksine balığın yoğurt veya peynirle birlikte ye-
nilmesinde hiçbir sakınca olmadığı yapılan araştırmalar
sonucunda ortaya konmuştur.
D) Doğru sanılan bir yanlış da balıkla birlikte yenilen yo-
ğurdun zehirlenmeye yol açtığıdır oysa zehirli madde
yoğurtta değil balıkta bulunmaktadır.
E) Balık tüketerek histamin adlı zehirli maddeyi alan vücu-
da yoğurdun da eklenmesiyle vücutta bulunan histamin
miktarı epey artar ve bunun sonucunda da ciddi bir ze-
hirlenme gerçekleşebilir.
H
-N
R
E
N
K
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
6. I. Geçmişten bu yana hemen hemen herkes tarafından, ba- lıkla birlikte süt ürünleri özellikle de yoğurt tüketmenin ze- hirlenmeye yol açtığı söylenmektedir. II. Balıkta bulunan histamin, balığın bayatlamasıyla ortaya çıkan bir aminoasittir ve bu madde yoğurtta da olduğun- dan ikisi birlikte yendiğinde vücuttaki histamin miktarı artabilir; bunun sonucunda da bir zehirlenme gerçekle- şebilir. Aşağıdaki yargılardan hangisi bu iki cümlede ifade edi- lenleri doğru bir biçimde birleştirmiştir? A) Eskiden beri insanlar, balıkla birlikte yoğurt tüketmenin zehirlenmeye neden olduğunu düşünse de zehirlenme- nin sebebi balığın bayatlamasıyla açığa çıkan ve yoğurt- ta da bulunduğu için birlikte tüketiminde artan histamin adlı aminoasittir. B) Balıkta bulunan histamin adı verilen aminoasit, ölüme kadar sürükleyebilecek oldukça zehirli bir maddedir an- cak balık tutulduktan kısa süre içinde tüketildiğinde her- hangi bir soruna neden olmamaktadır. C) Bilinenin aksine balığın yoğurt veya peynirle birlikte ye- nilmesinde hiçbir sakınca olmadığı yapılan araştırmalar sonucunda ortaya konmuştur. D) Doğru sanılan bir yanlış da balıkla birlikte yenilen yo- ğurdun zehirlenmeye yol açtığıdır oysa zehirli madde yoğurtta değil balıkta bulunmaktadır. E) Balık tüketerek histamin adlı zehirli maddeyi alan vücu- da yoğurdun da eklenmesiyle vücutta bulunan histamin miktarı epey artar ve bunun sonucunda da ciddi bir ze- hirlenme gerçekleşebilir. H -N R E N K
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu var-
dır?
A) Her türlü meslek sahibi kişiye, devlet adamına, yöneticiye
eserler yazdırıldı, konferanslar verdirildi.
B) Onun mahkemeye verilmesi, ne piyasaya peynir yağdırır ne
de kahvenin karaborsa fiyatında bir hafifleme olur.
C) Bunlar eninde sonunda bize gelecekti, biz üstünde düşüne-
cek, kendimize göre değerlendirmeler yapacaktık.
D) Biz, dünyanın en ilgisiz kelimeleri ile konuşmuştuk; o da söz-
lerimize anlayışlı gülümsemeler ile karşılık vermişti.
E) Yazar, Türk basını hakkında incelemeler yapmak için gelmiş
ve tekrar Amerika'ya dönecekti.
Lise Türkçe
Anlam Düzeyinde Anlatım Bozuklukları
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu var- dır? A) Her türlü meslek sahibi kişiye, devlet adamına, yöneticiye eserler yazdırıldı, konferanslar verdirildi. B) Onun mahkemeye verilmesi, ne piyasaya peynir yağdırır ne de kahvenin karaborsa fiyatında bir hafifleme olur. C) Bunlar eninde sonunda bize gelecekti, biz üstünde düşüne- cek, kendimize göre değerlendirmeler yapacaktık. D) Biz, dünyanın en ilgisiz kelimeleri ile konuşmuştuk; o da söz- lerimize anlayışlı gülümsemeler ile karşılık vermişti. E) Yazar, Türk basını hakkında incelemeler yapmak için gelmiş ve tekrar Amerika'ya dönecekti.
Yönetmen, sadece Rus sinemasında değil dünya sinema-
sında da önemli bir yer edinmiş, gününün koşullarında unu-
tulmaz yapıtlar ortaya koymuştur. Ele aldığı konuya felsefi
bir açıdan yaklaşmıştır. Böylece sorunların düşünsel boyutu-
nu yansıtmayı başarmıştır. Çağının çok ilerisinde bir sinema
sanatı oluşturmuştur. Kültürel bir birikimin ve keskin bir
zekânın yüküne katlanmak zorunda olan kafası, sinemada
eşsiz teknikler ortaya çıkarmıştır.
Bu parçadaki yönetmen ile ilgili olarak aşağıdakilerden
hangisi söylenemez?
A) Sinema sektöründe yeni bir çığır açtığı
B) Sinema yaparken gününün koşullarını aştığı
C) Sinemanın düşünsel boyutuna önem verdiği
D) Sinemaya kendinden çok şey kattığı
E) Sinemalarının, kendi çağında en çok izlenen eserler
olduğu
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
Yönetmen, sadece Rus sinemasında değil dünya sinema- sında da önemli bir yer edinmiş, gününün koşullarında unu- tulmaz yapıtlar ortaya koymuştur. Ele aldığı konuya felsefi bir açıdan yaklaşmıştır. Böylece sorunların düşünsel boyutu- nu yansıtmayı başarmıştır. Çağının çok ilerisinde bir sinema sanatı oluşturmuştur. Kültürel bir birikimin ve keskin bir zekânın yüküne katlanmak zorunda olan kafası, sinemada eşsiz teknikler ortaya çıkarmıştır. Bu parçadaki yönetmen ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Sinema sektöründe yeni bir çığır açtığı B) Sinema yaparken gününün koşullarını aştığı C) Sinemanın düşünsel boyutuna önem verdiği D) Sinemaya kendinden çok şey kattığı E) Sinemalarının, kendi çağında en çok izlenen eserler olduğu