Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Anlatım Biçimleri Soruları

21. (1) Dünya tarihinin en önemli sanatçılarından biri olan
Leonardo Da Vinci, Rönesans İtalya'sinin en önemli
ustaları arasında sayılır. (II) Ressam, heykeltıraş,
mühendis, mimar ve bilgin olan Leonardo Da Vinci,
1452'de Vinci kasabasında doğmuş, yaşamının büyük
bir bölümünü Floransa ve Milano'da geçirmiştir.
(III) Leonardo Da Vinci'nin hayatı ve eserleri pek çok
araştırma ve esere konu olmuştur; bunlardan biri
sanatçının yaşamıyla ilgili en kapsamlı çalışma olarak
nitelenen İtalyan RAI televizyonunun 1972'de hazırladığı
belgeseldir. (IV) Belgeselde Da Vinci'nin, Vinci
kasabasındaki çocukluğu, Floransa'da Verrocchio
Usta'nın yanındaki çıraklık günleri, ressamlar locasına
girişi anlatılıyor. (V) Milano'ya gidişi, saray ressamı ve
mühendis olarak yaptığı çalışmalar, Papalık Ordusu
hizmetinde askerî ressam olarak geçirdiği yıllardan da
bahsediliyor. (VI) Otuz beşer dakikalık yedi bölüm
hâlinde hazırlanan bu belgesel, Türkiye'de de 1997
yılında bir televizyon kanalında yayımlanmış ve büyük
ilgi görmüştü.
slist
eph Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci
ari paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle
başlar?
A) II
B) III
C) IV
D) V
E) VI
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
21. (1) Dünya tarihinin en önemli sanatçılarından biri olan Leonardo Da Vinci, Rönesans İtalya'sinin en önemli ustaları arasında sayılır. (II) Ressam, heykeltıraş, mühendis, mimar ve bilgin olan Leonardo Da Vinci, 1452'de Vinci kasabasında doğmuş, yaşamının büyük bir bölümünü Floransa ve Milano'da geçirmiştir. (III) Leonardo Da Vinci'nin hayatı ve eserleri pek çok araştırma ve esere konu olmuştur; bunlardan biri sanatçının yaşamıyla ilgili en kapsamlı çalışma olarak nitelenen İtalyan RAI televizyonunun 1972'de hazırladığı belgeseldir. (IV) Belgeselde Da Vinci'nin, Vinci kasabasındaki çocukluğu, Floransa'da Verrocchio Usta'nın yanındaki çıraklık günleri, ressamlar locasına girişi anlatılıyor. (V) Milano'ya gidişi, saray ressamı ve mühendis olarak yaptığı çalışmalar, Papalık Ordusu hizmetinde askerî ressam olarak geçirdiği yıllardan da bahsediliyor. (VI) Otuz beşer dakikalık yedi bölüm hâlinde hazırlanan bu belgesel, Türkiye'de de 1997 yılında bir televizyon kanalında yayımlanmış ve büyük ilgi görmüştü. slist eph Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci ari paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar? A) II B) III C) IV D) V E) VI
Nitelikli okur, her şeyden önce ne okuduğunu bilen
okurdur. Bir eseri okurken öncelikle okuduğu eserin
türüne göre kendini hazırlar. Şiiri öyküyle, öyküyü ro-
manla karşılaştırmaz. Her türün okuyucuya sağlaya-
cağı katkının farklı olduğunu bilir. Dolayısıyla gerçek
okur, okuduğu eserlerin türlerine göre değişik tatlar
almayı beklemektedir. Bu anlamda romandan bek-
leneni öyküden, öyküden bekleneni şiirden isteme-
ye kalkmaz. Bu durum onun bu yazın türleriyle da-
ha önceki okumalarından, dağarcığına kattığı yapıt-
lardan kazandığı bir tanışıklığı gösterir. Ne okuduğu-
nu bilen, okuduğunu yorumlayabilen, değerlendirebi-
len bu kişiler, ona güvenen kişiler için de yol gösteri-
ci durumundadır. Bu nedenle eleştirmen sözcüğü ka-
zındığında altından, bu "nitelikli okur" çıkar. Eleştir-
mende başka nitelikler aramak çok doğalsa da hep-
sinin temelinde nitelikli okur olma özelliği yatmaktadır.
1.
Bu parçadan nitelikli okurlar ile ilgili aşağıdaki-
lerden hangisi değinilmemiştir?
A) insanlar tarafından düşüncelerine önem verildiğine
Her birinin aynı zamanda iyi bir eleştirmen ol-
duğuna
C) Okudukları eserlerin özelliklerine hâkim olduklarına
D) Farklı türdeki eserlerden farklı tatlar alma bek-
lentisi içerisinde olduklarına
E) Okudukları eserin türene göre beklentilere sa-
hip olduklarına
Lise Türkçe
anlatim-bicimleri
Nitelikli okur, her şeyden önce ne okuduğunu bilen okurdur. Bir eseri okurken öncelikle okuduğu eserin türüne göre kendini hazırlar. Şiiri öyküyle, öyküyü ro- manla karşılaştırmaz. Her türün okuyucuya sağlaya- cağı katkının farklı olduğunu bilir. Dolayısıyla gerçek okur, okuduğu eserlerin türlerine göre değişik tatlar almayı beklemektedir. Bu anlamda romandan bek- leneni öyküden, öyküden bekleneni şiirden isteme- ye kalkmaz. Bu durum onun bu yazın türleriyle da- ha önceki okumalarından, dağarcığına kattığı yapıt- lardan kazandığı bir tanışıklığı gösterir. Ne okuduğu- nu bilen, okuduğunu yorumlayabilen, değerlendirebi- len bu kişiler, ona güvenen kişiler için de yol gösteri- ci durumundadır. Bu nedenle eleştirmen sözcüğü ka- zındığında altından, bu "nitelikli okur" çıkar. Eleştir- mende başka nitelikler aramak çok doğalsa da hep- sinin temelinde nitelikli okur olma özelliği yatmaktadır. 1. Bu parçadan nitelikli okurlar ile ilgili aşağıdaki- lerden hangisi değinilmemiştir? A) insanlar tarafından düşüncelerine önem verildiğine Her birinin aynı zamanda iyi bir eleştirmen ol- duğuna C) Okudukları eserlerin özelliklerine hâkim olduklarına D) Farklı türdeki eserlerden farklı tatlar alma bek- lentisi içerisinde olduklarına E) Okudukları eserin türene göre beklentilere sa- hip olduklarına
28.
IVAMIS SM-TÜRKÇE
Nobel Edebiyat Ödülü, yaşayan en büyük hikâyecilerden
biri olarak kabul edilen hatta "günümüzün Çehov'u" ola-
rak anılan 81 yaşındaki Kanadalı yazar Alice Munro'nun
oldu. 2009 yılında Booker Uluslararası Edebiyat Ödülü'nü
de kazanan yazar, eserlerinde günlük hayata dair basit
olayları ele almasıyla tanınıyor. Ancak bu basit olaylar
Munro'nun kaleminde müthiş bir derinlik kazanır. Üstelik
Munro bunu yaparken asla ve asla karmaşık kurgulara ve
kelime oyunlarına başvurmaz, yalın bir üslupla olayları
kurgular. Mesela bir kasabanın sıradan ilişkilerinin içten
içe kaynayışını, sırlarını, yalanlarını tam da bir kasaba
diliyle aktarır.
Bu parçada söz edilen yazarla ilgili olarak
I. son dönemdeki önemli hikâyecilerden biri olduğu,
II. karmaşık olayları sözcüklerin imgesel anlamlarından
yararlanarak anlattığı,
III. gerçekliğe önem vererek kurguya sırt çevirdiği,
IV. halk dilinin olanaklarından yararlandığı
ifadelerinden hangileri söylenebilir?
A) I ve II
B) I ve lit
D) II ve IV
C) I ve IV
E) III ve IV
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
28. IVAMIS SM-TÜRKÇE Nobel Edebiyat Ödülü, yaşayan en büyük hikâyecilerden biri olarak kabul edilen hatta "günümüzün Çehov'u" ola- rak anılan 81 yaşındaki Kanadalı yazar Alice Munro'nun oldu. 2009 yılında Booker Uluslararası Edebiyat Ödülü'nü de kazanan yazar, eserlerinde günlük hayata dair basit olayları ele almasıyla tanınıyor. Ancak bu basit olaylar Munro'nun kaleminde müthiş bir derinlik kazanır. Üstelik Munro bunu yaparken asla ve asla karmaşık kurgulara ve kelime oyunlarına başvurmaz, yalın bir üslupla olayları kurgular. Mesela bir kasabanın sıradan ilişkilerinin içten içe kaynayışını, sırlarını, yalanlarını tam da bir kasaba diliyle aktarır. Bu parçada söz edilen yazarla ilgili olarak I. son dönemdeki önemli hikâyecilerden biri olduğu, II. karmaşık olayları sözcüklerin imgesel anlamlarından yararlanarak anlattığı, III. gerçekliğe önem vererek kurguya sırt çevirdiği, IV. halk dilinin olanaklarından yararlandığı ifadelerinden hangileri söylenebilir? A) I ve II B) I ve lit D) II ve IV C) I ve IV E) III ve IV
A
R
158
7. Ben yazmak için saat, dakika beklemem. İstedi
ğim her saat ve her an yazmaya başlayabilirim.
Bugün yazmak için çok boş vaktim var, zamanı
istediğim gibi kullanabilirim. Bunlar sadece sani-
dır. Çünkü yazmada ne yazılacağını ve zamanı
yazı belirler. Marquez'in, "O kadar acemiydim ki
romanların, yazanın istediği gibi değil de kendi
istedikleri gibi başladıklarını bile henüz bilmiyor.
dum." sözünü gördükten sonra "yazmada" sınır
olmadığını daha iyi anladım.
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden han-
gisi söylenemez?
A) Birinci kişili anlatım vardır.
B) Alıntıyla düşünceyi pekiştirme yoluna gidilmiş-
tir.
C) Kan değiştirmek amaçlanmıştır.
D) Gerekçeli yargı ile anlam kuvvetlendirilmiştir.
E) Çoğullaştırmalardan yararlanılmıştır.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
A R 158 7. Ben yazmak için saat, dakika beklemem. İstedi ğim her saat ve her an yazmaya başlayabilirim. Bugün yazmak için çok boş vaktim var, zamanı istediğim gibi kullanabilirim. Bunlar sadece sani- dır. Çünkü yazmada ne yazılacağını ve zamanı yazı belirler. Marquez'in, "O kadar acemiydim ki romanların, yazanın istediği gibi değil de kendi istedikleri gibi başladıklarını bile henüz bilmiyor. dum." sözünü gördükten sonra "yazmada" sınır olmadığını daha iyi anladım. Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden han- gisi söylenemez? A) Birinci kişili anlatım vardır. B) Alıntıyla düşünceyi pekiştirme yoluna gidilmiş- tir. C) Kan değiştirmek amaçlanmıştır. D) Gerekçeli yargı ile anlam kuvvetlendirilmiştir. E) Çoğullaştırmalardan yararlanılmıştır.
4.
Bütün bu yalılar, eski Boğaziçi anılarını sayıklar.
İçlerinden çok ihtiyarlamışları sanki masal veya
ninni söyler, bazıları da bütün bir yaşamın destanı-
nı anlatır gibi üzgün görünürdü. Yalıların çoğu eski
zaman eğitimi almış, gönüllerinde bize eski gelen
dünyayı taşıyan ve hayatları hülyalarına uymamış
ihtiyar hanımlara benzerdi. Kimlere benzediklerini
çevremde kolayca tanırdım.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangi-
sinden yararlanılmamıştır?
A) Kişileştirmeye yer verilmiştir.
Betimleyici anlatım yapılmıştır.
Benzetmeden yararlanılmıştır.
D) Karşılaştırmaya başvurulmuştur.
E) Anlatım biçimi açıklamadır.
PEKİŞTİREN
173
PRO
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
4. Bütün bu yalılar, eski Boğaziçi anılarını sayıklar. İçlerinden çok ihtiyarlamışları sanki masal veya ninni söyler, bazıları da bütün bir yaşamın destanı- nı anlatır gibi üzgün görünürdü. Yalıların çoğu eski zaman eğitimi almış, gönüllerinde bize eski gelen dünyayı taşıyan ve hayatları hülyalarına uymamış ihtiyar hanımlara benzerdi. Kimlere benzediklerini çevremde kolayca tanırdım. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangi- sinden yararlanılmamıştır? A) Kişileştirmeye yer verilmiştir. Betimleyici anlatım yapılmıştır. Benzetmeden yararlanılmıştır. D) Karşılaştırmaya başvurulmuştur. E) Anlatım biçimi açıklamadır. PEKİŞTİREN 173 PRO
paragrafa göre
ndıran hiçbir şey
i artırmakla yen-
taşımakla değil.
rlikte iş gördüğü
Onların da kendi
n önce kendile-
unları düşünün-
yolu, bu kuşku-
yanlışmış gibi
en düşünce
el, kuşkudur.
arını hep ön
amak gere-
ahibi olmak
kuşkudan
TEST
1
28 Ağustos Paza
140
ÖLÇEN
Sümer efsaneleri, Hitit şarkıları, ağıtları, Yunan
destanları, Mısır şiirleri... Eski ne kadar metin
varsa beni aldı insanlığın çocukluk evresine götür-
dü, aynı zamanda hâlâ çok da büyümediğimiz
gerçeğine. İlk yazılı metin Gılgamış Destanı'ndaki
izlek, insanoğlu için hâlâ değişmemiştir. Hâlâ ölüm-
süzlüğü anıyorduk. Gılgamış, yaşadığı dönem için
gerçekleştirilmesi imkânsızmış gibi görünen bir
deniz yolculuğuna çıkıyordu başka dünyaları keş-
fetmek için. Aynı keşif duygusu bugün de sürüyor,
belki Gılgamış gibi sedir ağacından yapılan bir salla
değil ama gelişmiş mekiklerle. Uzaya açılıyoruz;
yeni dünyalar keşfetmek, sınırlarımızı aşmak,
yetersizliklerimizden kurtulmak için.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen, aşağıdaki-
lerden hangisidir?
A) Insan yaşamının bir tekrardan başka bir şey ol-
madığı
3. Je
m
2
C
r
B) İnsanoğlunun, hedefine ulaşma biçiminde fark
lılıklar olduğu
C) İnsanın daha iyiye ve daha güzele ulaşma iste-
ğinde olduğu
D İnsanın teknolojide ilerlese de araştırma dü-
şüncesinin değişmediği
E) İnsanoğlunun, ölümsüzlüğü bulma çabasından
vazgeçmediği
V
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
paragrafa göre ndıran hiçbir şey i artırmakla yen- taşımakla değil. rlikte iş gördüğü Onların da kendi n önce kendile- unları düşünün- yolu, bu kuşku- yanlışmış gibi en düşünce el, kuşkudur. arını hep ön amak gere- ahibi olmak kuşkudan TEST 1 28 Ağustos Paza 140 ÖLÇEN Sümer efsaneleri, Hitit şarkıları, ağıtları, Yunan destanları, Mısır şiirleri... Eski ne kadar metin varsa beni aldı insanlığın çocukluk evresine götür- dü, aynı zamanda hâlâ çok da büyümediğimiz gerçeğine. İlk yazılı metin Gılgamış Destanı'ndaki izlek, insanoğlu için hâlâ değişmemiştir. Hâlâ ölüm- süzlüğü anıyorduk. Gılgamış, yaşadığı dönem için gerçekleştirilmesi imkânsızmış gibi görünen bir deniz yolculuğuna çıkıyordu başka dünyaları keş- fetmek için. Aynı keşif duygusu bugün de sürüyor, belki Gılgamış gibi sedir ağacından yapılan bir salla değil ama gelişmiş mekiklerle. Uzaya açılıyoruz; yeni dünyalar keşfetmek, sınırlarımızı aşmak, yetersizliklerimizden kurtulmak için. Bu parçada asıl anlatılmak istenen, aşağıdaki- lerden hangisidir? A) Insan yaşamının bir tekrardan başka bir şey ol- madığı 3. Je m 2 C r B) İnsanoğlunun, hedefine ulaşma biçiminde fark lılıklar olduğu C) İnsanın daha iyiye ve daha güzele ulaşma iste- ğinde olduğu D İnsanın teknolojide ilerlese de araştırma dü- şüncesinin değişmediği E) İnsanoğlunun, ölümsüzlüğü bulma çabasından vazgeçmediği V
3
"Sinemaya gitmek istiyorum ama yapacak bir ton işim var.
yerine "Sinemaya gitmek istiyorum ve yapacak bir ton işim
var." derseniz ne olur sizce? Profesör Roth, ne olacağını
şöyle kaleme almış: "Ama' kelimesini kullandığınız za-
man eylemler arasında aslında olmasa da bir çatışma
çıkarıyorsunuz ancak 've' bağlacını kullandığınız zaman
beyniniz gayri ihtiyari bir şekilde cümlenin iki kısmını da
bir bütün olarak algılıyor." Dil bilgisinde bu tür cümle yapı-
ları, bağlacın olduğu yan cümleler arasındaki bağdaştırıcı
veya ayrıştırıcı bileşik cümleler olarak bilinmektedir. Esas
itibariyle "ama, buna rağmen, ancak" bağlaçları cümle
içerisindeki bir ifadeyle diğer bir ifade arasında zıtlık bildir-
mek için kullanılmaktadır. Oysa "ve" bağlacını ele alırsak
bu bağlacın birleştirici ve daha olumlu bir işlevi vardır.
Bu parçada Profesör Roth'un açıklamasına göre, kul-
lanılacak sözcüklerle ilgili asıl anlatılmak istenen aşa-
ğıdakilerden hangisidir?
A) Hayatın pozitif yönlerini göstermek amacı taşıdığı için
dikkat gerektirir.
B) Kişinin yapmakla yükümlü olduklarını hatırlatıcı bir iş-
leve sahiptir.
C) Türkçenin söz varlığının gelişmesine çok büyük katkı-
da pulunur.
D) Dil bilgisi kurallarına uygun seçilmediği takdirde anla-
şılırlığı bozar.
E) Insanların, kendilerini iyi hissedip hissetmemelerinde
etkin rol oynar.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
3 "Sinemaya gitmek istiyorum ama yapacak bir ton işim var. yerine "Sinemaya gitmek istiyorum ve yapacak bir ton işim var." derseniz ne olur sizce? Profesör Roth, ne olacağını şöyle kaleme almış: "Ama' kelimesini kullandığınız za- man eylemler arasında aslında olmasa da bir çatışma çıkarıyorsunuz ancak 've' bağlacını kullandığınız zaman beyniniz gayri ihtiyari bir şekilde cümlenin iki kısmını da bir bütün olarak algılıyor." Dil bilgisinde bu tür cümle yapı- ları, bağlacın olduğu yan cümleler arasındaki bağdaştırıcı veya ayrıştırıcı bileşik cümleler olarak bilinmektedir. Esas itibariyle "ama, buna rağmen, ancak" bağlaçları cümle içerisindeki bir ifadeyle diğer bir ifade arasında zıtlık bildir- mek için kullanılmaktadır. Oysa "ve" bağlacını ele alırsak bu bağlacın birleştirici ve daha olumlu bir işlevi vardır. Bu parçada Profesör Roth'un açıklamasına göre, kul- lanılacak sözcüklerle ilgili asıl anlatılmak istenen aşa- ğıdakilerden hangisidir? A) Hayatın pozitif yönlerini göstermek amacı taşıdığı için dikkat gerektirir. B) Kişinin yapmakla yükümlü olduklarını hatırlatıcı bir iş- leve sahiptir. C) Türkçenin söz varlığının gelişmesine çok büyük katkı- da pulunur. D) Dil bilgisi kurallarına uygun seçilmediği takdirde anla- şılırlığı bozar. E) Insanların, kendilerini iyi hissedip hissetmemelerinde etkin rol oynar.
71
7.
(1) İlkokul öğrencisi olduğumuz o uzak yıllarda her şey
az bulunurdu ve kıymetliydi. (II) Kağıt peçeteler,
çokomel kâğıtları, cikletlerin içinden çıkan karikatürler
ve kartpostallar biriktirirdik defterlerimizin arasında.
(III) Pul koleksiyonu yapan arkadaşlarımız vardı, bizi
evlerine çağırmazlardı da okula getirirlerdi koleksiyon
yaptıkları o güzel defterleri. (IV) Farklı nesneler
biriktirmekten haz alırdık. (V) Ancak zamanla biriktirme
huyundan vazgeçtik, iyi birer koleksiyoner olamadık.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin
hangisinden sonra, “Özellikle yabancı ülke pulları ilgi
odağı olurdu." cümlesi getirilebilir?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
71 7. (1) İlkokul öğrencisi olduğumuz o uzak yıllarda her şey az bulunurdu ve kıymetliydi. (II) Kağıt peçeteler, çokomel kâğıtları, cikletlerin içinden çıkan karikatürler ve kartpostallar biriktirirdik defterlerimizin arasında. (III) Pul koleksiyonu yapan arkadaşlarımız vardı, bizi evlerine çağırmazlardı da okula getirirlerdi koleksiyon yaptıkları o güzel defterleri. (IV) Farklı nesneler biriktirmekten haz alırdık. (V) Ancak zamanla biriktirme huyundan vazgeçtik, iyi birer koleksiyoner olamadık. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra, “Özellikle yabancı ülke pulları ilgi odağı olurdu." cümlesi getirilebilir? A) I B) II C) III D) IV E) V
8.
Bir dili bilmek dendiği zaman, o dilde düşünebilmektir akla gelen.
Yani ana dilimizi kullanırken yaptığımız ilk işi o dilde de yapabil-
mektir. Bu bakımdan, o dile uygun sesler çıkarıp iyi konuşama-
sanız bile iyi, doğru yazabilirsiniz bir dili. İkinci basamak, o dilde
günlük yaşamı yaşayabilmektir. O zaman bu dilde konuşabilme-
niz ve doğal olarak, konuştuğunuzu başkalarının anlaması gere-
kir. Ama bir dilde kendi söyleminizi kurabiliyorsanız, başkasının
söyleminin yalnız anlamına değil, tadına da varabiliyorsanız o di-
li bilmekten söz edebileceğiniz ölçüde o dilde kurallardan öteye
de geçebiliyorsunuz demektir. Bir başka deyişle yaratıcılığa yak-
laşabiliyorsunuz demektir.
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Dil öğrenme sürecinde kişinin bazı zorlu aşamaları göze al-
ması gerekir.
B) Dilin günlük yaşamdaki kullanımıyla o dilde düşünce üretmek
arasında fark vardır.
C) Bir dilin kullanım özelliklerini o dilde yazan kişilerin düşünce
zenginliği belirler.
Kişinin, güzelliğini kendi ifade olanaklarıyla duyumsadığı bir
dili gerçek anlamda bildiği söylenebilir.
E) Her birey ana dilinin söz dağarcığını, öğrendiği başka bir di-
lin söz varlığıyla genişletir.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
8. Bir dili bilmek dendiği zaman, o dilde düşünebilmektir akla gelen. Yani ana dilimizi kullanırken yaptığımız ilk işi o dilde de yapabil- mektir. Bu bakımdan, o dile uygun sesler çıkarıp iyi konuşama- sanız bile iyi, doğru yazabilirsiniz bir dili. İkinci basamak, o dilde günlük yaşamı yaşayabilmektir. O zaman bu dilde konuşabilme- niz ve doğal olarak, konuştuğunuzu başkalarının anlaması gere- kir. Ama bir dilde kendi söyleminizi kurabiliyorsanız, başkasının söyleminin yalnız anlamına değil, tadına da varabiliyorsanız o di- li bilmekten söz edebileceğiniz ölçüde o dilde kurallardan öteye de geçebiliyorsunuz demektir. Bir başka deyişle yaratıcılığa yak- laşabiliyorsunuz demektir. Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir? A) Dil öğrenme sürecinde kişinin bazı zorlu aşamaları göze al- ması gerekir. B) Dilin günlük yaşamdaki kullanımıyla o dilde düşünce üretmek arasında fark vardır. C) Bir dilin kullanım özelliklerini o dilde yazan kişilerin düşünce zenginliği belirler. Kişinin, güzelliğini kendi ifade olanaklarıyla duyumsadığı bir dili gerçek anlamda bildiği söylenebilir. E) Her birey ana dilinin söz dağarcığını, öğrendiği başka bir di- lin söz varlığıyla genişletir.
2.
Pekin'de Sonbahar, Boris Vian'ın kitapları arasında bir mola
dönemi, step sahası gibi görülmektedir. Ancak nasıl bir geçiş
ve dinlenişse bu, kitabın sonuna gelindiğinde kişide başa
dönme isteği uyanıyor. Sanki hâlâ keşfedilmeyi bekleyen
karakterler ya da karakterlerin keşfedilmemiş daha pek çok
yönü varmış gibi... Başka bir deyişle Vian, sona vardığınızda
bile yapıtta birtakım boşluklar kaldığı, daha söyleyeceklerinin
olduğu duygusunu hissettiriyor. Yazmayı göze alarak hiç
okunmayacakmış gibi dolu dolu yazıyor.
Bu parçaya göre Pekin'de Sonbahar adlı eserin okurda
tekrar okuma isteği uyandırmasının nedeni aşağıdakiler-
den hangisidir?
A) Olayların çok karakterli bir yapı üzerinde anlatılması
B) Yaşamın gizemli yönlerini katmanlı bir dille aktarması
C)Anlattıklarının ilk okumada tümüyle anlaşılamaması
D) Uzun bir dinlenme döneminden sonra kaleme alınması
E) Karakterlerin karmaşık ilişkilerinin, yeniden okuma isteği
uyandırması
141
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
2. Pekin'de Sonbahar, Boris Vian'ın kitapları arasında bir mola dönemi, step sahası gibi görülmektedir. Ancak nasıl bir geçiş ve dinlenişse bu, kitabın sonuna gelindiğinde kişide başa dönme isteği uyanıyor. Sanki hâlâ keşfedilmeyi bekleyen karakterler ya da karakterlerin keşfedilmemiş daha pek çok yönü varmış gibi... Başka bir deyişle Vian, sona vardığınızda bile yapıtta birtakım boşluklar kaldığı, daha söyleyeceklerinin olduğu duygusunu hissettiriyor. Yazmayı göze alarak hiç okunmayacakmış gibi dolu dolu yazıyor. Bu parçaya göre Pekin'de Sonbahar adlı eserin okurda tekrar okuma isteği uyandırmasının nedeni aşağıdakiler- den hangisidir? A) Olayların çok karakterli bir yapı üzerinde anlatılması B) Yaşamın gizemli yönlerini katmanlı bir dille aktarması C)Anlattıklarının ilk okumada tümüyle anlaşılamaması D) Uzun bir dinlenme döneminden sonra kaleme alınması E) Karakterlerin karmaşık ilişkilerinin, yeniden okuma isteği uyandırması 141
ğerlendirmek
maya çalışır,
ita odaklan-
dermeleri de
yaklaşımıyla
gili değildir.
zerine eğilir,
ci paragraf
E) VI.
135
6.
(1) Yazmak yaratıcılık gerektirmez, herkes yazmayı öğrene-
bilir. (II) Ama yaratıcılık iyi bir kemancının dokunuşlarındaki
ustalığı gerektirir. (III) Bu da zamanla oluşur; sabır, sadakat ve
çalışmayla yani. (IV) İyi bir yazarı diğer yazarlardan ayıran da
budur. (V) Yazmak yaşamı birebir aktarmak demek değildir.
(VI) Yazar, kalemi eline aldığında yaşamı dönüştürür, ona
kendinden bir şeyler katar. (VII) Katıksız gerçekliğin anlatıldığı
bir yapıt, okur katında oturacak bir koltuk bulamaz.
Bu parça ikiye bölünmek istense ikinci paragraf hangi
cümleyle başlar?
A) II.
B) III.
(C) IV.
D) V.
E) VI.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
ğerlendirmek maya çalışır, ita odaklan- dermeleri de yaklaşımıyla gili değildir. zerine eğilir, ci paragraf E) VI. 135 6. (1) Yazmak yaratıcılık gerektirmez, herkes yazmayı öğrene- bilir. (II) Ama yaratıcılık iyi bir kemancının dokunuşlarındaki ustalığı gerektirir. (III) Bu da zamanla oluşur; sabır, sadakat ve çalışmayla yani. (IV) İyi bir yazarı diğer yazarlardan ayıran da budur. (V) Yazmak yaşamı birebir aktarmak demek değildir. (VI) Yazar, kalemi eline aldığında yaşamı dönüştürür, ona kendinden bir şeyler katar. (VII) Katıksız gerçekliğin anlatıldığı bir yapıt, okur katında oturacak bir koltuk bulamaz. Bu parça ikiye bölünmek istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? A) II. B) III. (C) IV. D) V. E) VI.
Dede Korkut okumak, belirsiz bir zamanda, masal-
la gerçek arası olaylar zinciri içinde, şiirle hikâye
arasında akıp giden bir metinle yapılan doyumsuz
bir yolculuktur. Her şey biraz buğulu, biraz hayal
meyâldir çünkü hikâyelerin ne zamanı ne de yazıya
geçiriliş tarihi tam olarak bellidir. Evet, hikâyeler
hâkim kabule göre Oğuz beylerinin hayatını anlatır
ve VI. yüzyılda Çin'den Karadeniz'e kadar uzanan
bir alanı içine alan Oğuz coğrafyasında geçer.
Boğaç Han, Salur Kazan, Bamsı Beyrek, Uruz Bey
gibi kahramanlar da Oğuz beylerinden başkası
değildir. Hikâyelerin kahramanları, Oğuz ili denen
Doğu Anadolu ve Azerbaycan bölgesinde Rum
İmparatorluğu, Gürcüler, Abhazlar gibi komşularıyla
savaşmaktadır.
Bu parçada Dede Korkut Hikâyeleri'yle ilgili ola-
rak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Hayal ve gerçeğin içi içe verildiğine
B) Yazıya ne zaman geçirildiğinin bilinmediğine
C) Konusunu Türk beylerinin yaşamından aldığına
D) Komşularla yapılan savaşları içerdiğine
E) Yaşanılan coğrafyayla ilgili bilginin kesin olmadı-
ğına
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
Dede Korkut okumak, belirsiz bir zamanda, masal- la gerçek arası olaylar zinciri içinde, şiirle hikâye arasında akıp giden bir metinle yapılan doyumsuz bir yolculuktur. Her şey biraz buğulu, biraz hayal meyâldir çünkü hikâyelerin ne zamanı ne de yazıya geçiriliş tarihi tam olarak bellidir. Evet, hikâyeler hâkim kabule göre Oğuz beylerinin hayatını anlatır ve VI. yüzyılda Çin'den Karadeniz'e kadar uzanan bir alanı içine alan Oğuz coğrafyasında geçer. Boğaç Han, Salur Kazan, Bamsı Beyrek, Uruz Bey gibi kahramanlar da Oğuz beylerinden başkası değildir. Hikâyelerin kahramanları, Oğuz ili denen Doğu Anadolu ve Azerbaycan bölgesinde Rum İmparatorluğu, Gürcüler, Abhazlar gibi komşularıyla savaşmaktadır. Bu parçada Dede Korkut Hikâyeleri'yle ilgili ola- rak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Hayal ve gerçeğin içi içe verildiğine B) Yazıya ne zaman geçirildiğinin bilinmediğine C) Konusunu Türk beylerinin yaşamından aldığına D) Komşularla yapılan savaşları içerdiğine E) Yaşanılan coğrafyayla ilgili bilginin kesin olmadı- ğına
"Çanakkale" denince akla ilk gelen yerlerden biri
Aynalı Çarşı'dır şüphesiz. Tarihî dokusunu hâlâ ko-
ruyan çarşı, Çanakkale Savaşları sırasında ordunun
temel giyim ve erzak ihtiyacını karşılamak için ku-
rulmuş. Günümüzde ise şehri ziyaret edenlere çe-
şit çeşit hediyelik Çanakkale eşyaları sunmakta. Sa-
vaş zamanında şehrin dış kısmına kurulan ve İstan-
bul'daki Mısır Çarşısı'nı andıran kemerli yapı, giriş
kısmındaki adını aldığı aynaları ile ziyaretçilerini bek-
liyor.
26. Bu parçada Aynalı Çarşı ile ilgili,
1. Askerlerin ihtiyacını karşılama amacıyla kurul-
duğu,
YAYINLARI
Açıklama
C) Tartışma
LİMİT
II. Günümüzde şehrin ortasında kaldığı,
III. Benzer mimari özelliklere sahip başka çarşıların
da bulunduğu,
IV. Çanakkale'nin en bilinen yerlerinden biri oldu-
ğu,
ifadelerinden hangilerine değinilmemiştir?
E) C
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
"Çanakkale" denince akla ilk gelen yerlerden biri Aynalı Çarşı'dır şüphesiz. Tarihî dokusunu hâlâ ko- ruyan çarşı, Çanakkale Savaşları sırasında ordunun temel giyim ve erzak ihtiyacını karşılamak için ku- rulmuş. Günümüzde ise şehri ziyaret edenlere çe- şit çeşit hediyelik Çanakkale eşyaları sunmakta. Sa- vaş zamanında şehrin dış kısmına kurulan ve İstan- bul'daki Mısır Çarşısı'nı andıran kemerli yapı, giriş kısmındaki adını aldığı aynaları ile ziyaretçilerini bek- liyor. 26. Bu parçada Aynalı Çarşı ile ilgili, 1. Askerlerin ihtiyacını karşılama amacıyla kurul- duğu, YAYINLARI Açıklama C) Tartışma LİMİT II. Günümüzde şehrin ortasında kaldığı, III. Benzer mimari özelliklere sahip başka çarşıların da bulunduğu, IV. Çanakkale'nin en bilinen yerlerinden biri oldu- ğu, ifadelerinden hangilerine değinilmemiştir? E) C
28. Gazeteci:
Tekstilci: Duygularla hareket eden bir tür olduğumuz
için, kurduğumuz ilk ilişki genellikle görsel çekim üzerin-
den oluyor. Beslenme ya da giyim konularında, birinin
dışarıdan görünüşü çoğunlukla hangi hayat tarzı terci-
hini benimseyip benimsemediğine dair ilk izlenimi oluş-
turuyor. Sosyal ve çevresel sorumluluğu ekorönesansa
dâhil etmek, ruhani seviyeye hitap eden daha derin bir
bağ oluşturmaya imkân sağlıyor. Benim amacım, tarz ve
sağlamlığı bir araya getirip en sonunda sürdürülebilir ta-
sarımın, alternatifin ötesinde norm hâline geldiği bir para-
digma oluşturarak şirketlerin yönetim kurulları, çevreciler
(treehugger) ve moda düşkünleri (fashionista) arasında
bir köprü kurmak.
Gazeteci:
(11)
Tekstilci: Organik tekstil endüstrisinde olmanın insanı
güçlendiren özelliklerinden biri, sektörün sürekli evrim ge-
çirmesi diyebilirim. İlk yıllarda sınırlı organik pamuk kay-
nağı vardı, tarla ve fabrikalar için örnek standartlar ya da
sertifikasyonlar yoktu; müşteri farkındalığı da ya hiç yoktu
ya da çok azdı. 20 küsur yılda, inovasyon, organik tekstil
endüstrisinin gelişiminin can damarı oldu. Üretim tarafın-
da, organik iplik sertifikasyonu, USDA'nın ulusal organik
programı altındaki diğer sertifikalı tarımsal ürünlerinin uy-
guladığı aynı metodoloji ve süreci öneriyor. Ancak konu
iplikten nihai tekstil ürünü imali konusuna geldiğinde, en-
düstrimiz küresel olarak kabul edilen standartlarda, düşük
etkili inovatif boya ve cilalarda, su ve enerji azaltım yön-
temlerinde, organik tekstil üretme ve dikmenin faydalarını
ölçümlemek konusunda az buz değil, çok önemli ilerleme-
ler kaydetti.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden
hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) (1) Ekorönesans tekstil piyasasına neler katacak?
(II) Organik tekstil ürünlerinin küresel endüstrideki
yeri nedir?
B) (1) Ekorönesans kavramı çerçevesinde oluşturmak
istedikleriniz nelerdir?
(II) Sizce organik tekstil üretiminde inovasyonun rolü
nedir?
C) (1) Ekorönesans akımını başlatırken yola çıkış sebepleri-
niz neydi?
(II) Organik tekstil ürünlerini daha çok hangi pazarlar-
da görebileceğiz?
D) (1) Ekorönesans kavramının içinde neler var?
(II) Inovasyon tekstil dünyası için neyi ifade ediyor?
E) (1) Ekorönesansla çevrecilere hangi mesajları vermek
istediniz?
(II) Organik tekstil ürünlerinin sağlamlığı konusunda
neler söyleyeceksiniz?
29. A
be
le
ta
m
S
$
k
r
30.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
28. Gazeteci: Tekstilci: Duygularla hareket eden bir tür olduğumuz için, kurduğumuz ilk ilişki genellikle görsel çekim üzerin- den oluyor. Beslenme ya da giyim konularında, birinin dışarıdan görünüşü çoğunlukla hangi hayat tarzı terci- hini benimseyip benimsemediğine dair ilk izlenimi oluş- turuyor. Sosyal ve çevresel sorumluluğu ekorönesansa dâhil etmek, ruhani seviyeye hitap eden daha derin bir bağ oluşturmaya imkân sağlıyor. Benim amacım, tarz ve sağlamlığı bir araya getirip en sonunda sürdürülebilir ta- sarımın, alternatifin ötesinde norm hâline geldiği bir para- digma oluşturarak şirketlerin yönetim kurulları, çevreciler (treehugger) ve moda düşkünleri (fashionista) arasında bir köprü kurmak. Gazeteci: (11) Tekstilci: Organik tekstil endüstrisinde olmanın insanı güçlendiren özelliklerinden biri, sektörün sürekli evrim ge- çirmesi diyebilirim. İlk yıllarda sınırlı organik pamuk kay- nağı vardı, tarla ve fabrikalar için örnek standartlar ya da sertifikasyonlar yoktu; müşteri farkındalığı da ya hiç yoktu ya da çok azdı. 20 küsur yılda, inovasyon, organik tekstil endüstrisinin gelişiminin can damarı oldu. Üretim tarafın- da, organik iplik sertifikasyonu, USDA'nın ulusal organik programı altındaki diğer sertifikalı tarımsal ürünlerinin uy- guladığı aynı metodoloji ve süreci öneriyor. Ancak konu iplikten nihai tekstil ürünü imali konusuna geldiğinde, en- düstrimiz küresel olarak kabul edilen standartlarda, düşük etkili inovatif boya ve cilalarda, su ve enerji azaltım yön- temlerinde, organik tekstil üretme ve dikmenin faydalarını ölçümlemek konusunda az buz değil, çok önemli ilerleme- ler kaydetti. Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir? A) (1) Ekorönesans tekstil piyasasına neler katacak? (II) Organik tekstil ürünlerinin küresel endüstrideki yeri nedir? B) (1) Ekorönesans kavramı çerçevesinde oluşturmak istedikleriniz nelerdir? (II) Sizce organik tekstil üretiminde inovasyonun rolü nedir? C) (1) Ekorönesans akımını başlatırken yola çıkış sebepleri- niz neydi? (II) Organik tekstil ürünlerini daha çok hangi pazarlar- da görebileceğiz? D) (1) Ekorönesans kavramının içinde neler var? (II) Inovasyon tekstil dünyası için neyi ifade ediyor? E) (1) Ekorönesansla çevrecilere hangi mesajları vermek istediniz? (II) Organik tekstil ürünlerinin sağlamlığı konusunda neler söyleyeceksiniz? 29. A be le ta m S $ k r 30.
8. Hiçbir şey kendiliğinden ne o kadar üzücüdür ne de zor.
--- Büyük ve yüksek şeyleri görebilmek için onlara göre
bir ruhumuz olması gerekir yoksa sadece kendi çamuru-
muzu görürüz onlarda. Doğru bir kürek, suda eğri görünür.
Önemli olan bir şeyin görülmesi değildir yalnız, nasıl gö-
rüldüğü de önemlidir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerin hangisi
getirilemez?
A) Bizim güçsüzlüğümüzdür ona bu niteliği veren.
B) Bizi üzen ya da zorlayan şeyler için başkalarını suçla-
mayalım.
C) Gücümüzden şüphe duyduğumuzda aslında şüphe-
mize güç verdiğimizi unutmayalım.
D) Çünkü içimizdeki güç, bizi yenmek için orada olan
şeyden daha güçlüdür.
E) O yüzden kendimizi güçsüz hissettiren nedeni bularak
işe başlayalım.
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
8. Hiçbir şey kendiliğinden ne o kadar üzücüdür ne de zor. --- Büyük ve yüksek şeyleri görebilmek için onlara göre bir ruhumuz olması gerekir yoksa sadece kendi çamuru- muzu görürüz onlarda. Doğru bir kürek, suda eğri görünür. Önemli olan bir şeyin görülmesi değildir yalnız, nasıl gö- rüldüğü de önemlidir. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerin hangisi getirilemez? A) Bizim güçsüzlüğümüzdür ona bu niteliği veren. B) Bizi üzen ya da zorlayan şeyler için başkalarını suçla- mayalım. C) Gücümüzden şüphe duyduğumuzda aslında şüphe- mize güç verdiğimizi unutmayalım. D) Çünkü içimizdeki güç, bizi yenmek için orada olan şeyden daha güçlüdür. E) O yüzden kendimizi güçsüz hissettiren nedeni bularak işe başlayalım.
:
58. Dergimizi başından beri okuyanların gözünden kaç-
mayan bir şey vardı: Kitap tanıtma yazılarına hiç yer
vermemiş olmamız. Yerimizin kısıtlı olması da bunun
bir nedenlydi. Ama biz bunu, günümüzde kitap eleş-
tirisinin geldiği duruma bir tepki olsun diye de yaptık.
Bu tür yazılarda özgün birkaç cümleye blle rastlaya-
mamak can sıkıcıydı, umut kırıcıydı. Yeni çıkan bir şiir
kitabıyla ilgili olarak kaleme alınan yazıyı, şairin ve ki-
tabın adını değiştirdiğinizde başka bir sanatçı ve kitabı
için de kullanabilirdiniz oysa. Şablon yazılar, klişe de-
yişler alıp başını gitmişti. Şairin daha önce yayımlamış
olduğu kitaplara, sanat yaşamına hiç değinilmiyordu.
Bence bu yazıları, küçük ilan ya da duyuru metinleri
kimliğinden kurtarıp şiirin doğasına uygun olarak "az
sözle çok şeyin söylendiği" yazılara dönüştürmek ge-
rekir.
Bu parçada kitap tanıtma yazılarıyla ilgili olarak
aşağıdakilerin hangisinden yakınılmamaktadır?
A)
Şairlerle yapılan söyleşilere yer verilmemesinden
B) Farklı yapıtlar için aynı şeylerin yazılmasından
Yapıtların, gerçek özelliklerini yansıtacak biçimde
tanıtılmamasından
D) Kalıp sözler kullanılmasından
E) Şair hakkında verilen bilgilerin yetersizliğinden
A
Lise Türkçe
Anlatım Biçimleri
: 58. Dergimizi başından beri okuyanların gözünden kaç- mayan bir şey vardı: Kitap tanıtma yazılarına hiç yer vermemiş olmamız. Yerimizin kısıtlı olması da bunun bir nedenlydi. Ama biz bunu, günümüzde kitap eleş- tirisinin geldiği duruma bir tepki olsun diye de yaptık. Bu tür yazılarda özgün birkaç cümleye blle rastlaya- mamak can sıkıcıydı, umut kırıcıydı. Yeni çıkan bir şiir kitabıyla ilgili olarak kaleme alınan yazıyı, şairin ve ki- tabın adını değiştirdiğinizde başka bir sanatçı ve kitabı için de kullanabilirdiniz oysa. Şablon yazılar, klişe de- yişler alıp başını gitmişti. Şairin daha önce yayımlamış olduğu kitaplara, sanat yaşamına hiç değinilmiyordu. Bence bu yazıları, küçük ilan ya da duyuru metinleri kimliğinden kurtarıp şiirin doğasına uygun olarak "az sözle çok şeyin söylendiği" yazılara dönüştürmek ge- rekir. Bu parçada kitap tanıtma yazılarıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden yakınılmamaktadır? A) Şairlerle yapılan söyleşilere yer verilmemesinden B) Farklı yapıtlar için aynı şeylerin yazılmasından Yapıtların, gerçek özelliklerini yansıtacak biçimde tanıtılmamasından D) Kalıp sözler kullanılmasından E) Şair hakkında verilen bilgilerin yetersizliğinden A