Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler Soruları

eşle- Fındık vücudumuz için gerekli olan, metabolizmayı düzen- leyen ve hızlandıran B grubu vitaminleri bakımından zen- Vücudu kuvvetlendirerek yorgunluğu giderir. Fındık bisküvi ve tatlı yapımında yardımcı gıda olarak gindir. çikolata, ğu kullanılır. Fındıkta ortalama %60 oranında yağ bulunur. Fındık yağı gıda sektöründe, yem sanayisinde ve ecza- fındık yağının motorlu taşıtlarda da alternatif yakıt olarak cılıkta önemli bir ham maddedir. Hatta son zamanlarda kullanımına yönelik çalışmalar sürmektedir. Fındığın kabu- da kullanılır. Fındık kabuğu, çabuk ateş alması ve dışa- Fındık; iliman ve nemli iklimi sever, nemli ve serin toprak- nya uzun süre isi vermesi nedeniyle değerli bir yakacaktır. larda 6-7 metreye kadar büyüyebilir. Yeterli bir gelişme sağlayabilmesi için bölgeye düşen yıllık yağışın 750 met- reküpten az, 1400 metreküpten fazla olmaması gerekir. Yıllık ortalama sıcaklığı 13-16 derece arasında olan yerler, fındık üretimi için oldukça uygundur. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi çıka rılabilir? egen cak, men iba- lar- ceği vilin Cinü yn- TEST Oul 4 3. A) Fındık pek çok vitamin bakımından zengindir ve me- tabolizmanın işleyişi için hayati öneme sahiptir. B) Fındık bazı gıda maddeleri üretilirken de kullanılır ve fındığın içerisindeki yağ oranı diğer besinlerin yağ or- talamasından fazladır. Fındık yağı birden çok sektörde farklı şekillerde kulla- nılabilir ve hala kullanılabileceği alanlar üzerine araş- tırmalar yapılmaktadır. D) Fındık kabuğu ısı yayma süresi ve yapısında yer alan başka özellikleri nedeniyle önemli bir yakıt türü olmuş- tur. R Fındık üretimi yapabilmek için ortamın nemli olma- bölgenin belirli bir yağış ortalamasına sahip ması ve olması gerekmektedir.

ns az gü inizi oki de ahip na ma sizi na ma A 35-36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. Kazuo, 1954'te Japonya'da doğmuş ama daha beş yaşındayken ailesiyle birlikte İngiltere'ye göçüp yerleşmiş bir yazar. Japonya'dan küçük yaşta ayrılması, içinde doğduğu kültürün kılcallarına inebilmesine engel olamamış. Bütün bunlar, onun bir önceki eseri Yüzen Dünyanın Sanatçısı'ndan rahatlıkla anlaşılıyor. Tamamen İngiltere'ye özgü bir insan tipi olarak tanıdığımız "butler"i (konağın başuşağı) anlatırken de Japonların "kendini disiplin altında tutma" geleneğinden yararlandığını sanıyorum. Ama düşünce ve düş dünyası çok geniş. Kazuo'da bunu en iyi göreceğimiz yerlerden biri de son romanı Beni Asla Bırakma. Dünya görüşünün bu genişliğine karşılık, anlatım tekniği konusunda ilginç bir israr var: Bütün olayı, bir kişinin iç monoloğu yoluyla vermek. Yazar, çok iyi kullandığı bu yöntemiyle anlatısını sizlere sunarken size düşen iş, o anlatıda olmayanı yakalamak oluyor.. 35. Bu parçadan hareketle "Kazuo" ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Kültürel birikimini yapıtlarına yansıtabildiği B) Başka uluslara ait kültür ögelerini Japon kültürünün bakış açısıyla yorumladığı C) Hayal gücünü genişliğini son eserinde ispatladığı D) Eserlerinde, okurlara tamamlama fırsatı verecek boşluklar bırakmadığı EXAynı tekniği kararlı bir biçimde kullandığı TY

40. Bilgeler, sık sık yakınmışlardır konuşmadan. Susmanın övgücüsüdür çoğu bilge. Bu yüzden, "Bilge konuş- maz, susar." diye bir kanı yayılmıştır bazı çevrelerde. Bence bu kanı yanlış. Tam tersine, bilge konuşur, sus- VIX maz. Susan bir Sokrates'in gerçek Sokrates'le ne iliş- nab kisi var? Çarşı pazar dolaşıp dost yabancı demeden -15q herkesle konuşan, bol bol soran, sorduğuna da çoğu litve kez kendisi yanıt veren Sokrates, yalnız öğrettikleriyle insdeğil, öğretme yoluyla da kendini gösterir. Doğu'nun gimda Batı'nın da bilgeleri, konuşan kişilerdir. Sussalardı 515 bilge olabilirler miydi? Jasm anya loca imesmoky smkyay nünüzü Bu parçanın yazarı aşağıdakilerin hangisine karşı gile çıkmaktadır? una A) "Susma"nın "bilgelik" olarak algılanıp yüceltilmesi- -smiröstnenibil lesvia hi oy 2018 B) Bilge insanların, susarak gerçeklerin açığa çıkması- eblo in na engel olmasına SON C) Çok konuşmanın zararlarına bilgelerden başka değinenin olmamasına esmhy inüüftux malal sb'scunva D) Bilgelerin, sordukları soruları kendilerinin yanıtla- 10lçüm masina ia ner lobsnA (0 natemplio evatio sysho eso pup sidslöyüd nnchinama E) Nerede konuşulacağının, nerede susulacağının aniteesyle syno slinsime (@ bilinmemesine appjev no

e.. 33. Amacı üstüne titreyen, yaptığına inanan bir yazar, değ- me yazarın gücünün yetmediği işleri başarabilir. Şinasi şiirde, oyunda, çeviride, denemede ortanın altında idi. Böyle iken sekiz yüzyıllık bir edebiyat anlayışına karşı çıkan bir devrimin önderi oldu. Ziya Gökalp güçlü bir yazar, özgün bir bilgin değildi. Şiirlerinin sanat değeri de Şinasi'ninkinden üstün sayılmazdı ama çağındaki Türk toplumunun sorunlarına çözüm yolu arama işini kendine amaç edindi. Amacının verdiği güçle bütün aydınları, içten inandığı, yürekten tuttuğu çığıra yönelt- ti. Devrinin yazarlarını, şairlerini, bilginlerini bir mıknatıs gibi peşine takti.blo 08 Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşı- labilir? A) Sanatında zirvede olmasa da bazı sanatçılar, yap- 7sms tıklarına inandıkları için birçok güç işi başarabilmiş- tir. 1607185 lise B) Toplumları ardından sürükleyen kişiler, her alanda mutlaka başarıyı yakalayacaktır. C) Her insanın kendine özgü bir becerisi, kendini gös- terme yolu vardır. D) Kendine güvenen kişi, tuttuğu yolda amacını ger- çekleştirmek için her yola başvurur. E) Bazı isteklerimizi gerçekleştirmek için yılmadan çalışarak önümüzdeki engelleri aşmalıyız.

27. Ağzına kadar üzümle dolu fıçılar taşıyan arabalar girer- di bahçeye. Bağbozumu zamanı ortalıkta büyük bir kaynaşma olurdu. Sürekli gidip gelen atlı arabalar, bahçenin içinde durmadan koşturan bağ evi çalışanla- rı, ayakları mor üzüm lekeleriyle benekli toplayıcı kız- lar... Arabalar yüklerini geniş üzüm havuzlarına bırakır- en lardı. Burada fıçılar zincirli düzenekler yardımıyla üzümlere zarar vermeden havuzların içine boşaltılırdı. Ardından boşalan fıçılar tekrar doldurulmak üzere yola çıkardı. id Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Gözlem gücünden yararlanma B) Eksiltili cümle kullanma Diensvi nimipishBe C) Niteleyici sözcüklere yer verme hD) 1. kişi bakış açısıyla anlatma E) Öyküleyici bir yol izleme ninhe Hive bigou c miveQ (0 un snizemosy nive nhelnermiva B

apıldığın- ede ânın ondan al- yranlıkla için on- onlarca de taze, Olabilir? sinden ş ama si ge- V 6. Yönetmen Ciro Guerra'nın, dünya prömiyerini 76. Venedik Film Festivali'nde yapan son filmi Waiting for the Barbari- ans, Pulitzer Ödüllü Güney Afrikalı yazar J. M. Coetzee'nin Türkçeye Barbarları Beklerken adıyla çevrilen romanından uyarlanmış. Film, uyarlandığı romandan güç alan derinlikli hikâyesine rağmen etkileyici bir anlatı kurma konusunda zorlanıyor. Ekrana uyarlanması güç olguları olay örgüsü ve karakterler arasında geçen diyaloglar üzerinden izleyi- ciye aktarma konusunda zayıf kalıyor. Kendi romanını be- yazperdeye uyarlayan Pulitzer Ödüllü yazar, roman yazma konusunda tartışılamaz bir yeteneğe sahip olsa da bir film senaryosu kurgulama konusundaki tecrübesizliğini bu film- de açık bir şekilde gösteriyor. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi-söyle- nebilir? A) Waiting fort he Barbarians, yönetmen Ciro Guerra'nın tek filmidir. B) Barbarları Beklerken romanı birkaç kez sinemaya uyarlanmıştır. C) Başarılı bir romancı sanatın diğer alanlarında da başa- prilidir. D) Waiting for the Barbarians, Pulitzer ödülüne layık gö- rülmüş bir filmdir. E) Başarılı edebiyat eserleri usta bir senaristin elinde iy bir filme uyarlanabilir.

7. 3 N Öğrencilerle popüler sinemanın en önemli filmlerini bir- likte seyrederken filmin en heyecanlı sahnesinde sesi kapatıveriyorum, müziği kısıyorum yani. Efektleri de kal- diriyorum. Bitiyor, hiçbir şey kalmıyor geriye. Ne hikâye kalıyor ne aktardığı duygu kalıyor. Tamamen insanın sinir uçlarını, hislerini manipüle eden bir şey aslında o. Korku sineması dediğimiz şeyin yüzde sekseni sestir. Kaldırırsak o sesi hiçbir şeyden korkulmaz, hiçbir şey kalmaz geriye. Ama insanı düşünün, insanın korkularını düşünün. Biz korkularımızı sesle mi yaşıyoruz? Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A) Sanatsal etkinliklerin birbirini yadsıdığını kanıtlamakta- dırlar. B) İki farklı konuya ilişkin birçok farklı görüş olduğunu vur- gulamaktadırlar. C) Aynı temayı farklı yönleriyle ele almaktadırlar. D) Aynı düşünceyi inandırmaya yönelik farklı örnekler sunmaktadırlar. E) Farklı üsluplar kullansalar da konuyu benzer nedenler- Me açıklamaktadırlar.

(1) Güzellik ya da çirkinlik konusunda hepimiz aynı dü- şüncelere sahip olmasak da güzelliğin bir tanımı var: Bir canlının somut bir nesnenin veya soyut bir kavra- min algısal bir haz duyumsatan; hoşnutluk veren hu- susiyeti. (II) Kimine göre de güzellik, iki göz arasındaki uzaklığın iki kulak arasındaki mesafenin yarısı kadar olması. (III) Diğer bir ölçüt ise üst dudak ile gözler arasındaki mesafenin, saçların çıkış noktası ile çene arasındaki uzaklığın üçte biri kadar olması ki bilim in- sanları buna "altın oran" diyor. (IV) Güzellik ve çirkinlik hakkında herkesin farklı ölçütleri var, bize güzel gelen başkasına çirkin gelebiliyor. (V) Biraz klasik ama her ne kadar önemli olan iç güzelliktir desek de hepimiz dış görünüşe çok önem veriyoruz. Bu parçada numaralanmış cümleler ile ilgili aşağı- dakilerden hangisi söylenemez? A) cümlede güzelliğin herkesin kabul ettiği belirlen- miş bir tanımı olduğuna vurgu yapılarak bu tanıma yer verilmiştir. B) II. cümlede bazı insanların bakış açısına göre gü- zelliğin belirlenen tanımı dışında farklı bir kriteri ol- duğu belirtilmiştir. CY III. cümlede güzelliğin tanımını başka bir bakış açı- sından ele alarak bu bakış açısına bilim insanları- nın verdiği ismi açıklamıştır. IV. cümlede her insanın kendine göre bir güzellik ya da çirkinlik anlayışı geliştirdiğine yönelik açık- lama yapılmıştır. V. cümlede iç güzelliğin önemli olduğu söylense de dış güzelliğe önem verildiği düşüncesine yönelik bir genelleme söz konusudur. CAP 2.

3. Bir şair: "Yeryüzünde söylenmedik söz, üzerinde yazı yazılmadık konu yoktur. Asıl beceriklilik, o sözleri ken- dine özgü bir biçimde söylemek ve yazmaktır." diyor. O hâlde klasikleri diğer yapıtlardan ayıran yazarın söyle- yişleridir, demek yanlış olmaz. Bu parçada anlatılmak istenenle aşağıdaki yargı- lardan hangisi arasında anlamca yakınlık vardır? A) Bir eserdeki en önemli şey neyi anlattığıdır. B) Kalıcı eserler ortaya koyabilmenin tek koşulu tama- men gerçekleri dile getirmektir. C) İyi bir eserde içerik de biçim kadar önemlidir. D) Klasikleri diğer yapıtlardan farklı kılan ele aldıkları konulardır. E) Bir eseri kalıcı kılan, özgün söyleyişi yakalayabilmiş olmasıdır.

18. Trabzon'un bir köprüsü üzerinde bir satıcı bağırıyor, dil döküyor, sattığı şeyin güzelliğini anlatıyor. Başına toplananlar merakla bekliyor. Acaba adam ne satıyor diye. Satıcı en sonunda meraklı topluluğa ne sattığını söylüyor: "Size her gün gözlerinizin önünde duran ama sizin bakmadığınız, güzelliklerini göremediğiniz güne- şi satıyorum." Şaşkınlık içinde kalan topluluk satıcıya bakıyor. Satıcı: "Bakın, bakın! Tüm hayallerinizden daha güzel değil mi?" diyor. Meraklı kalabalığın çoğu omuzlarını silkip gidiyor, yalnızca bir iki kişi: Sahi, ne de güzelmiş!" diyor. Bu parçadaki asıl vurgulanmak istenen aşağıdaki- lerden hangisidir? A) Kabuğunu kıramayan insan, kendisini gerçeklerden uzaklaştıran yollara sapar. B) İnsanların çoğu hayatın tekdüzeliği içinde çok yakı- nındaki güzelliklerin farkına varamamaktadır. C) İnsan çok bencildir, sadece kendisiyle ilgilenir; baş- kalarının gerçeklerini bir türlü kavrayamaz. D) Ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımız önemlidir. E) Biz insanlar, mutluluğumuzun değerini onu kaybet- tikten sonra anlarız.

-2020 Ülkemizde okuma alışkanlığı pek yok. Okur sayısını artırmak isteyen bazı kuruluşlar bu yüzden hediyele- re başvuruyor. Bu, çıkara dayalı bir tutumdur; çare de okur yetiştirme işi de değildir. Asıl olan, yurt çapında bilinçli, düzeyli okur sayısını artırmaktır. Bu da eğitimle sağlanır. Halk eğitimine önem verilmeli, kitap fuarları artırılmalı ki toplumumuz bu konuda bilinçli duruma gelsin. Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Okuma alışkanlığı, basının günü gününe takip et- meye bağlıdır. B) Bir toplumda okur sayısının fazla olması, o toplu- mun gelişmişlik düzeyini göstermez. C) Ülkemizde okuma alışkanlığı kazanmamış birçok insan vardır. D) Bireylerin eğitilmesi ve etkinliklerle aydınlatılması, yazınsal yapıtlara ilgiyi artıracaktır. E) Basın kuruluşları, satış artırmak için değişik yön- temler denemelidir.

19. (1) Sanatın insanlara neler kazandırdığı çok söylenmiş- tir ama neler kaybettirdiği üstünde pek durulmamıştır nedense. (II) Bir sanatçı ama gerçek bir sanatçı; yürek- lere güven, umut ve ışık getirir. (III) Bir başka sanatçı ne yazık ki bazen aynı sanatçı - bütün bu çevrenin sağduyusunu, zevkini köreltir; yüreğini kısırlaştırır, ay- dınlığını karartır. (IV) Barutun ya da atomun gücüne benzer sanatın gücü. (V) İnsanoğlu onu, yapmak için de kullanabilir, yıkmak için de. Bu parçadaki cümlelerle ilgili olarak aşağıdakiler- den hangisi söylenemez? A) I. cümlede, garip gelen bir durumdan söz edilmiştir. B) II. cümlede, sanatçının etkisinden söz edilmiştir. C) III. cümle, II. cümledeki yargının karşıtı durumunda- dır. D) IV. cümlede, sanatın gücü anlatılmak istenmiştir. E) V. cümlede, sanatın insanlığa yararları vurgulan- mıştır.

14. Önemli olan romanda kullanılan malzeme ve bu mal- zemeye verilen biçimdir. Konuya bu açıdan bakılırsa "Çalıkuşu”nun yerli nitelikler taşıdığı görülür. “Çalıku- şu"nun eskimeyişinin ve okunurluğunun sırrı da bura- dadır. Köyü ve köylüyü anlatan gerçekçi ilk Türk ro- manlarından biri olarak değil, ilk yerli romanlardan biri olarak önem taşır. Bu parçaya göre “Çalıkuşu" romanının en önemli özelliği aşağıdakilerden hangisidir? A) İçerik ve anlatım bakımından yerli olması B) Evrensel boyutlara ulaşma kaygısı taşımaması C) Sanat değeri taşıması, çok okunması D) Kişilerin psikolojik özelliklerine yer vermesi E) Köy gerçekliğini anlatan ilk roman olması

12. (1) Dünyanın iklim koşulları sürekli değişiyor. (II) Hava değişikliklerinin etkisi ile ilgili bilimsel çalışmalar, her yıl daha da yoğunlaşıyor. (III) Bu çalışmalar gösteriyor ki iklim değişiklikleri, sağlığımızı belirgin bir şekilde etkili- yor. (IV) Soğuk havalar enfeksiyona dayalı hastalıkları kamçılarken sıcak havalar da kalp, damar, tansiyon, depresyon gibi hastalıklara neden oluyor mesela. (V) Bu da bilimsel görüşlerin doğruluğunu kanıtlıyor. (VI) Bu gerçeği göz önünde tutan sağlık kuruluşları değişik iklim koşullarında, insanı güçlü kılmanın yollarını arı- yorlar. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi, ken- disinden önceki cümlede belirtilen yargıyı örnek- lendirmektedir? A) II B) III C) IV D) V E) VI

10. Tıp dünyasında günümüzde son derece hızlı gelişme- ler olmakta, her geçen gün yeni terimler türemektedir. Bunlar, Türkçe karşılığının varlığı düşünülmeden ya da Türkçe eşdeğer sözcük üretilme çabasına girilmeden kullanılmaktadır. Bu, doktorlarla vatandaşlar arasında- ki iletişimin kopmasına neden olmaktadır. Bu nedenle doktorların birbirleriyle konuştukları şeyler birer şifre, ilaç prospektüsleri ise hiçbir şey anlamadığımız yazılar yığını hâline gelmiştir. Bu parçada tıp alanıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Yenilik ve gelişmelerin diline de yansıdığı B) Dilinin anlaşılmaz ve terim yüklü olduğu C) Eğitiminin ana dille yapılmasının zorunlu olduğuna D) Terimlerinin yabancı kökenli olduğuna E) Dili ve anlatımı sebebiyle iletişimde zorluk yaşandı- ğına

11. O, çoğunlukla belgesiz, dayanaksız yargılardan da ele aldığı yazarın bütün yanlarını bir çırpıda verme kolay- lığından da kaçınırdı. Batılı bir eleştirmen gibi yazarın yalnızca bir özelliğini derinlemesine tanıtır yazısında. Eleştirilerinde baş öge, eleştirdiği sanatçının dünya gö- rüşü ve eseri karşısında aldığı tavırdır. Bu parçada tanıtılan eleştirmenin aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenmez? A) Eleştirmen ile ele aldığı sanatçının dünya görüşü örtüşmelidir. B) Eleştiri, derinlemesine inceleme gerektiren bir tür- dür. C) Eleştiri, eserden çıkarılacak sağlam yargılara da- yanmalıdır. D) Bir yazarı ele alırken tüm yönlerini vermek, kolaya kaçmaktır. E) Eleştirilerde sanatçıların dünya görüşleri üzerinde durulmalıdır.