Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler Soruları

Osmanlı sosyal hayatında kitaplar üzerinden ortaya çıkmış çok sayıda meslek vardır. Birçoğu aynı zamanda sanat kabul edilen meslekler, ciltçilik, ebru ve hat işleridir. Bir kitabın kaleme alınması yetenek ve birikim isterken o eserin kitap bedenine girmesi için ayrı meziyetler gerekirmiş. Bunlardan ciltçilik, kitabın dış kısmını tasarlayan ve sağlam olmasını sağlayan iş koludur. Ebru ise bugün iç kapak dediğimiz sayfalara yapılan ve suda oluşturulan rengarenk desenlerin adıdır. Eserin kağıda dökülmesi ise hattat adı verilen kişilere bırakılır. Hat sanatının ustalarına hattat denmektedir. Hattatlar belli kaligrafik stillerden birini kullanarak eseri ya da belgeyi sayfaya kayıtlı håle getirirler. Bu iş kolları günümüzde yok çünkü bizde uzun zamandan beri matbaa var. Matbaa, seri şekilde çok sayıda baskı yapıyor. Bugün yayınevi matbaalarında eski mesleklerin yaptığı işleri makineler yapmakta. Dolayısıyla makineden çıkan kitap, insan elinden çıkan ve sanatla bezenmiş kitap gibi olmuyor. El yazması kütüphanelere gidildiğinde ne demek istediğim anlaşılacaktır. 37. Bu pa szü. en merilg" olarak kile in hrgisi ne jez? aş fin yarağı işi matbar 10X5 müze u makad Gün Mestr ner. 2 alan nem de an da kabul xterir zarken far yazı idan biri ma.ad Cilte uğraşanlar, moaalarda çalışma imkanı bramek.edir Eu sanida su üstünde ol şturulan görüntülerden yararlanır. 38. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir? A) Geleneksel sanatlar tamamen ortadan kalkmıştır. B) Matbaanın yaygınlaşması kitapla ilgili sanatları olumsuz etkilemiştir. COsmanlı döneminde tüm meslekler aynı zamanda sanat dalı kabul edilmiştir. D) Hat sanatı daktilonun temellerini oluşturmuştur. El yazması kitaplar, salt Osmanlı coğrafyasını geniş ölçüde etkilemiştir. Felsefenin çok daha başlamışt koşut ola varım?" g sayılsa d olduğu a olmuştur çıkarmış Filtreler 39. B a A 40

yks an cadar k re spet erin kitlik lan an bir ler 1 19. Apostrof, kısaca "özellikle duymayan varlıklara seslenme" şeklinde tanımlanabilir. Apostrof; ölü veya hayali bir kişiye. olmayan bir yere veya cansız bir nesneye, kişileştirilmiş soyut bir fikre hitap etmeye denir. Tanzimat öncesi Türk edebiyatında apostrofun direkt olarak karşılığı olabilecek bir edebi sanat bulunmamaktadır. Bu parçadan hareketle apostrof aşağıdakilerin hangisinde doğru tanımlanmıştır? A) Hayal ürünü varlıkları didaktik eserlerde konu edinmektir. Geniş kitlelere yönelik tesir gücü yüksek konuşmadır. C) Ceap veremeyecek bir muhataba seslenmedir. D) Mantıksal düşünceye temel teşkil eden kavramdır. E) Kişiler arası diyaloğu güçlendirecek olgudur.

19. Kur'an-ı Kerim'de, "Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez."(Nisa, 4:36), "Ey iman edenler! Rükû ve secde edin, Rabbinize ibadet edin, hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz." (Hac, 22:77) şeklinde ayetler yer almaktadır. Bu ayetlerden hareketle aşağıdaki yargıların hangisine olasılamaz? A) Müslüman, çevresindeki herkese iyi davranmalıdır. + BAllah, Müslümanın alçak gönüllü olmasını ister. C) Imanı görünür kılan ibadetler ve ahlaki davranışlardır. D) Allah'a iman edenlerin O'nun emirlerini de yerine getirmesi beklenir. E) İbadetler, insanın günahlardan uzak durmasını sağlar.

2A DENEME SINAVI 37 ve 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız. Gök ada; yıldızların, bulutsuların ve gaz bulutlarının bir araya gelmesi ile bir çeşit Samanyolu'nu andıran bir uzay adası- dır. (1) Samanyolu'ndaki ve diğer gök adalardaki yıldızların ve bulutsuların hareketlerini inceleyen bilim insanları, sıradan maddenin gök adalanın şeklini koruması için yeterli olmadı- ğını ifade etti. (II) Gök adaların şekillerini koruyabilmeleri için daha fazla maddeye sahip olmaları gerekiyordu. (III) Görün- meyen ancak kütle çekimi sayesinde kendini hissettiren bu maddeye "karanlık madde" adı verildi. (IV) Ancak karanlık maddenin ne olduğu şimdilik bilinmiyor. (M) Çünkü kullandı- ğımız bilimsel aygıtlar bu maddeyi istenen düzeyde algılaya- miyor. for. 87. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi kendi- sinden önceki cümlenin gerekçesidir? AI B) II C) III töder D) IV 38. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşa- ğıdakilerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, koşul öne sürülmüştür. B) II. cümlede, amaç ilgisi vardır. C) III. cümle, tanımsal niteliktedir. D) IV. cümle, kesinlik içermemektedir. E) V. cümlede, yetersizlik anlamı vardır. 1 1 1 1 1 1 1 1 10

spdfarchive 19. Apostrof, kısaca "özellikle duymayan varlıklara seslenme" şeklinde tanımlanabilir. Apostrof, ölü veya hayali bir kişiye, olmayan bir yere veya cansız bir nesneye, kişileştirilmiş soyut bir fikre hitap etmeye denir. Tanzimat öncesi Türk edebiyatında apostrofun direkt olarak karşılığı olabilecek bir edebi sanat bulunmamaktadır. Bu parçadan hareketle apostrof aşağıdakilerin hangisinde doğru tanımlanmıştır? A) Hayal ürünü varlıkları didaktik eserlerde konu edinmektir. BY Geniş kitlelere yönelik tesir gücü yüksek konuşmadır. C) Cevap veremeyecek bir muhataba seslenmedir. D) Mantıksal düşünceye temel teşkil eden kavramdır. E) Kişiler arası diyaloğu güçlendirecek olgudur.

4 1. Insanın içinde büyüyen kötü tutkular, tehlikeli düşmanlardır; kolay kolay yenilmez. II. Bunlara karşı yapılacak tek şey yiğitçe karşı koymaktır. Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hali aşağıdakilerden hangisidir? ALKolay kolay yenilmeyen kötü tutkulara yiğitçe karşı koymaktan başka yapacak bir şeyi olmayan insanın içinde sürekli bir mücadele söz konusudur. B) Insanın içinde bulunan kötü tutkular tehlikeli düşmanlar olup onlara karşı koymaktan başka yapılacak bir şey yoktur. C) Insenin içinde büyüyen ve kolay kolay yenilmeyen kötü tutkular tehlikeli düşmanlardır. D) İnsanın içinde var olan ve kolay kolay yenilmeyen kötü tutkulara cesurca karşı koymanın mümkün olduğu idrak edilirse kişisel bir zafer elde edilmiş olur. E) Isanın içinde büyüyen ve kolay kolay mağlup edilemeyen kötü tutkular tehlikeli düşmanlardır ve onlara yiğitçe karşı koymaktan başka yapılacak bir şey yoktur. UcDört Bes Diğer sayfaya geçiniz.

12. Gündoğdu pastanesinde üç çeşit poğaça satılmaktadır. Poğaça almak isteyen altı arkadaş Yiğit, Tekin, Hünkar, Miray, Cansu ve Ecrin pastaneye geldiler. pastanenin elinde bir peynirli, iki patatesli, üç kıymalı poğaça kalmıştır. Seçilen poğaçalarla ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir; Cansu ve Ecrin aynı tür poğaça istemiştir. Hünkar ve Miray farklı tür poğaça istemiştir. Miray'ın istediği poğaçayı isteyen tek kişi Miray değildi. Yiğit'in peynirli poğaça yediği ve Tekin'in bir kız arkadaşıyla aynı tür poğaça yediği bilindiğine göre kimin yediği poğaçanın türünü kesin olarak bilemeyiz? A) Yiğit B) Hünkar . . . C) Ecrin D) Cansu

Felsefenin bir disiplini olan etik, kendini ahlaki eylemin bilimi olarak tanımlar. Ahlakilik kavramını temellendirmek için insan davranışlarını, mevcut ahlakilik koşulları açısın- dan araştırır. Her insan az ya da çok etik üzerine düşünür, gelgelelim insanlar genelde etiğe sistematik olarak yak- laşmadığı için bir kuram oluşturmazlar. Gündelik hayat içinde ortaya çıkan etik kaygı ve düşünceler, çoğu zaman belli bir çelişkiyle bağlantılı olarak gündeme gelir. Çelişki çözülür çözülmez de etik konusu kişilerin gündeminden çıkar. Bu parçaya göre insanların etikle olan ilişkisi hakkın- da aşağıdakilerden hangisi doğrudur? on A) Etik kavramının felsefi temellerini sorgulamaya meyil- lidirler. B) Davranışları genel ahlaka uygunluk yönünden değer- lendirirler. Yalnızca ahlaki bir sorunla karşılaşınca etik üzerine düşünürler. Huvud insb ud D) Ahlaki açıdan endişe veren davranışlar hakkında araş- tırma yaparlar. Toplum içindeki konumlarına göre farklı ahlak anlayış- ları geliştirirler. NLA NL ORN NL ORA ORN NL NLA NL ORA ORA NL

msal yazılı den rkli de rida E) V ni ELİT KARMA A 16. Metal pişirme gereçlerinden cam bardaklara, porselen tabaklardan çatal bıçak takımlarına kadar birçok ürünü içinde barındıran Türk züccaciye sektörü, şu anda 4,5 milyar TL civarında bir büyüklüğe sahip. Gelişme açısından Çin'den sonra ikinci ülke konumunda olan sektörde birbirini geçme yarışı, hem fiyat hem de kalite anlamında üst düzeyde devam ediyor/Orta Doğu ülkelerinin yanı sıra bütün Avrupa ülkeleri ve ABD dâhil olmak üzere 120 ülkeye satış gerçekleştiren sektörün önde gelen firmaları, her geçen yıl cirolarını artırıyor. Sektörün ülkemizde gelişmesinde ve Türk markalarının küresel anlamda daha çok öne çıkmasında, düzenlenen fuarların etkisinin büyük olduğuna değinen uzmanlar, züccaciye ürünlerinde tasarımın giderek daha fazla önem kazandığını belirtiyor. Bu alanda söz sahibi olmak isteyen firmalar, mağazalarında tasarım ürünlerine, özellikle daha fazla yer veriyor. Bu parçadan hareketle "Türk züccaciyeciliği" ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Mutfak ürünleri dışında üretim yapılmadığına B) Firmalar arasında çekişmeli rekabetin olduğuna C) Farklı kıtalardaki ülkelere ihracat yapıldığına Dpunyaca tanınan markalara sahip olunduğuna EXYeni tasarıma sahip ürünlerin daha çok ilgi gördüğüne

me/ykspdfarchive 1 si, G ur. Bu her içinde adır. tmenin capit ziksel san syal, SI ve 30. Aşağıdaki parçalardan hangisi "Psikoloji ve sosyoloji arasındaki belirgin farklar nelerdir?" sorusuna cevap vermektedir? A) Insanların büyük çoğunluğu, hareketlerinin doğrudan kendi kisel ihtiyaçlarından veya güdülerinden kaynaklandığını sanmaktadır. Bayerisimo veya başarısıiğinin tek kaynagunin kendisi olduğunu düşünmektedir. Aslında tüm bu inançlar psikolojik perspektifi yansıtmaktadır. B) Fertlerin hangi durumlarda grup kontrolünden daha bağımsız davranabildikleri, sosyal psikolojinin sahası ile ilgili konulardandır. Birçok sosyal psikolog, bu sahayı genel olarak üç branşa bolmektedir. Bunların ilkinde ferdi davranışlar, zihinsel yapılanmalar ye motivasyonlakın belirli sosyal etkenler veya uyaranlar tarafından nasıl etkilendiği açıklanmaktadır. C) Sosyal psikolojinin amacı, ferdin topluma ve gruba nasıl bağlantılı olduğunu anlamaktır. Bu bağlantılar hem toplum hem de fert açısından ele alınmaktadır. Böylece sosyal psikoloji, hem sosyolojiden hem de psikolojiden katkı almaktadır. Davranışların psikolojik ve sosyal nedenlerini araştırmaktadır. D) Psikolojinin teşebbüsü, fertlerin nasıl ve neden hareket ettiklerinin açıklanmasıdır. Sosyolojininki ise grupların nasıl ve neden hareket ettiklerinin açıklanmasıdır. Psikolojide daha ziyade ferdin zihinsel yapılanmasıyla ilgili hususlar ağırlıklıyken sosyoloji toplumsal hususları esas almaktadır. E) Davranışlardaki değişkeni açıklayabilmek için onunla sistematik olarak ilgili olan bir başka değişkeni belirlemek gerekmektedir. Insan davranışlarındaki bu değişkenliğin ve farklılığın nedeni, sosyal sistemin yapısında yatmaktadır. Sosyolojik perspektif, sosyolojinin konusu olan bağımsız değişkenleri kullanarak söz konusu olgu hakkında bir açıklama yapmaktır.

2. sapmi Gitayas kazancını sağlamayı vo gos insanın yaşamı boyunca çeşitli engellene lüklerle karşılaştığını ise ayıkla pirincin taşını sö- V züyle anlatırız. Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisi yanlış kullanılmıştır? B) II C) I DYIV V E Kimi zaman kalemi elinize alınca sınırsız bir güç bulursunuz kendinizde. Dizginlenemez, önü alı- namaz bir coşku... Güzel şeyler geçer içinizden. Yazmaya başlarsınız ve yazdıklarınızın düşledik- leriniz olmadığını daha ilk satırda anlarsınız. Yaz- mak istediklerimizin binde biri değildir kâğıt üstüne düşenler. Nedendir bilinmez, o coşku yitiverir. İçi- nizde adı konulmadık bir sansür mekanizması iş başına geçmiştir. Keser, törpüler, yola getirir, ehli- leştirir aklınızdan geçenleri. Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? AY Aktarılan düşüncelerin sistematik bir biçimde sekteye uğraması B) Yazıya aktarılanların içsel bir işleyişle sıkı de- netimden geçmesi + Ya PRO YAYIN DENİZİ Zihnin çevresel etkilerden arındırılması D) Kafa karıştırıcı düşüncelerden uzaklaşılması E) Düşlediklerimizin istenilen nitelikte yazıya akta- rilamaması TYT Kurumsal Deneme - 4 4. Bi BOKSE SI ya E +

9 22. Resimde başarının yetenekle bir ilgisi olduğu düşünülür. Doğrudur. Büyük ressamlara baktığınızda bu gerçeği net bir şekilde idrak edersiniz. Ne var ki ressamlıktaki başarıyı sadece yetenekle açıklamak mümkün değildir. Yeteneğin yanı sıra emek ve çaba sarf etmek gerekir. "El alışkanlığı diye bir tabir vardır. İşte bu alışkanlık, yetenekten ziyade çalışmaya bağlı olarak ortaya çıkan bir beceridir. Bu parçanın yazarının aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenmez? A) Usta ressam, yeteneğini çalışmayla harmanlamış sanatçıdır. B) Resimde kabiliyet, azim ve gayretle desteklenmezse başarı doğmaz. C) El alışkanlığı", yetenekli ressamların genetik nitelikleri arasında bulunur. D) Resimde başarının yetenekle bağlantılı olduğu inanışı, yerinde bir düşüncedir. E) Büyük ressamların kabiliyetli olduğu gerçeği apaçık görülebilir. UcDört Best Diğer sayfaya geçiniz.

nutulmaz azandır çekilmiş ou yüz ansiyan sesleri aşlı ve nemli ardan ez. na T. 37. Bir insana yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri, onun varlığını kabul etmeyerek aynı sosyal ortam içinde onu yok saymak ve dışlamaktır. Bu bağlamda insan ilişkilerin- de başarıyı yakalamanın yolu, karşımızdakilerin varlığını ve insan olduklarını kabul ederek gerektiğinde özür, teşekkür, takdir ve rica etmesini bilmekten ve olumlu duy- guları söze dökmeyi ihmal etmemekten geçmektedir. Olumlu duygularımızı aktardığımızda karşımızdaki kişile- re pozitif enerji vererek olumlu düşünmeleri konusunda onları mutlu edeceğimizi asla unutmayalım. Böylece karanlığa küfredeceğimize bir mum yakarak karşımızda- kilere olumlu enerji verebilir, bu sayede bir mum da onla- rin yakmasına vesile olabiliriz Bu parçada anlatılanları aşağıdaki sözlerden hangisi desteklemez? A) Kusur bulmak için bakma birine; kusur bulmak için bakarsan bulursun, kusuru örtmeyi marifet et kendi- ne. B) Kendisine karşı kusurlu olana yumuşak davrananın mükâfatı, bütün insanların ona yardımcı olmasıdır. 38. Antik dünya ta kent merkezli mış uygarlıkl yörelerde ba topluluklar ilk eski Grekler rindan türet de barbarla Roma uyg diklari, ay topluluklar C) İyiyi ara, doğruyu ara, güzeli ara ama kusur arama. D) İnsanı ateş değil kendi gafleti yakar; herkeste kusur görür, kendine kör bakar. E) Ayıpları, kusurları örtmede gece gibi ol. mış yargı maktadır yada bul ci" bir si Bu par lardan A) Ba ya B) G 6 D)

✓. ti kostne Almanya'nın en önemli "hikâye anlatıcısı" olarak nitelendi- rilen Hoffmann, aynı zamanda besteci, ressam, avukat ve yazardı Balzac, Dickens, Baudelaire, Dostoyevski, Puş- kin, Maupassant'ı derinden etkilediği bilinir. Avrupa sözlük- lerinde fantastik öyküler; "Genel olarak söylendiği gibi peri masalları, hortlak öyküleri ve özellikle Alman Hoffmann'ın itibar kazandırdığı, doğaüstünün rol oynadığı bir öykü türü” olarak tanımlanır. Şiirsel, etkileyici, fantazyadan beslenen eserleriyle Alman romantik akımının en önemli temsilcile- rinden biridir Gizemli, doğaüstü olaylar ve kişiler: bilimsel keşifler ışığında yeniden yorumlanı Aşk tüm öykülerinin merkezindedir ve doğa övgüsü ana temalarından biridir. Doğada eşsiz bir güzellik, ritim, şiirsellik, resim, müzik vardı. Onun bu özelliklerini keşifte en iyi anlatım biçimleri ise düş ve fantastiktir. Hoffmann, öykülerinde bunu en güzel şekilde ortaya koyar. Bu parçadan hareketle Hoffmann ile ilgili aşağıdakiler- den hangisi söylenemez? A) Düşlere verdiği önemle gerçeküstücülerin öncülerinden biri olduğu Yazdıklarının gerçek dünya ile düşler dünyasının iç içe geçmesiyle oluştuğun C) Düşler ve fantazyanın aşk olgusunu ve doğa övgüsünü ortaya çıkaran anlatım biçimleri olduğu D) Fantastik öykünün önemli isimlerinden biri olduğu E Far E Farklı edebî türlerde başarılı eserler verdiği ancak en ba- şarılı türünün öykü olduğu 3

6 Deneme; hüküm vermeden hayata, düşüncelere değin ne varsa tümünü yazarının özgün bakış açısına göre anlam- landırır. Okur da neredeyse bir romanı, öyküyü, şiiri okur gibi kendince yeni anlamlar vererek okumaya başlar de- nemeyi. Bu yönüyle deneme yazmak öteki bütün türler- den daha donanımlı olmayı gerektirir Okuru birçok kitaba, yazara, düşünceye gonderen deneme, kendi oylumundan büyük kazançlar sağlar ona. Öyle deneme yazarlarımız var ki onları okumak bazen öykü ya da roman okumaktan daha kalıcı etkiler yapabilir, önümüze açtığı ön yargısız ve ön koşulsuz düşünce ufkuyla gençlere belki öteki türlerden bile daha yakın gelebilir. Nesnelliğin ağır bastığı II. Geniş bir konu yelpazesinin olduğu III. Hitap ettiği kesimin daha çok gençler olduğu IV. Yazmak için büyük bir birikim ve deneyim gerektirdiği Bu parçadan deneme ile ilgili olarak numaralanmış cümlelerden hangileri şöylenemez A) Yalnız I B) Yalnız II D) I ve III E) LIV C) Yalnız III

TÜRKÇE TESTİ 39. (1) Yazar romanını yazarken, içinde yaşamını sürdürdüğü dünyaya öykünür; yani bir olayı aslına benzetmeye çalışır, taklit eder. (II) Bu taklidi yaparken yaşamın aynısı olmasa bile benzer yaşamlardan farklı kesitler sunar (III) Bunu da ancak anlatım teknikleri yoluyla özellikle de betimlemeyle yapar; betimleme, özellikle romanda vazgeçilmez bir un- surdur. (IV) Yaşanılan mekânlar ve o mekânların kahra- manlara etkileri, betimlemeler sayesinde elbette okura bir şeyler söyleyecektir. (V) Tolstoy bize Borodino Savaşı dönemindeki Moskova'nın neredeyse şehir planını gösterir ancak buradaki amacının, olayı bir kenara itip bir şehri an- latmak olmadığını bilmek gerekir. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Ancak herhangi bir mekânın betimlenmesi başka- dır, onu edebî çizgide kahramanlardan biri hâline getirmek başkadır." cümlesi getirilebilir? A) I B) II C) III D) IV B E) V