Paragrafta Konu, Ana Düşünce ve Yardımcı Düşünceler Soruları

v; bireyler- e kurulma- ve imgesel at pratikle- duyguları dirmesiyle çıkar. Ev, vin ya da özellikleri doğrudan nden ev da başka verir. Bu bi kişinin kişinin iç biçim- cünü de alır. BENİM HOCAM Deneme - 7 11. Dünyada bilinen en kısa şiir türü olan ve arka planında Japon kültür, inançlarını barındıran haiku, Japonya'nın sınırla- rında ortaya çıktıktan sonra ilk olarak Fransız şiirini etkilemiştir. Bir öğre- ti olmamakla birlikte kendine has bir yaşam felsefesine sahip olan haiku en yalın anlatımla bu yaşam felsefesini orta- ya koymaya çalışır. Japon inançlarında öncellikli yere sahip olan doğayla özdeş bir hayatın izlerini bünyesinde taşır. Türk edebiyatına Fransızcadan yapılan çevi- rilerle giren haiku şiiri, zaman zaman isminden söz ettirse de yakın tarihe kadar benimsenmiş bir şiir türü değildir. 90'lı yıllarda haiku, şairlerin önemsediği bir şiir türü hâline gelir, aynı zamanda aynı yıllar ülkemizde belli bir haiku okur kitlesinin oluşmaya başladığı yıllardır. Bu parçadan hareketle haiku ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Japon kültürünü ve inançlarını kap- +sayan ve özgün bir dünya görüşü olan şiir türüdür. B) Japon edebiyatı dışında ilk örnekleri Fransız edebiyatında verilmiştir. + C) Kaynağı Japon edebiyatı olmasına karşın Türk edebiyatına Fransız ede- biyatından girmiştir. D) Türk edebiyatında 1990'dan önce de bilinen ancak çok önemsenmeyen t şiir türüdür. E) Farklı kültürden şairleri etkileyerek Japon öğretilerinin ve felsefesinin + dünyaca tanınmasını sağlamıştır.

5. AYT 02 Soft BB. Toy insan, yalnız tabiat içinde değil, insanlar arasında da yapayalnızdır. Anlamadığı için anlaşmadigins san Başkalanı gibi kendi özünü de gerçekten göremedigion, eşi benzeri olmadığına inanır. Yüreğindeki zenginlik kuruntulan ile oyalanır da çevresindeki som altina yukarıdan bakar. Ufacık bir dünyaya tikilmiştir, oradan çıkmaya korktuğu için, belki de gözlerinin kamaşacağın bir içgüdü ile sezdiği için engin, uçsuz bucaksız tabiata, evrene çıkamaz. Kendinden başka ne görüyorsa hepsinin ancak kendini oyalamak için belirmiş bir gölge olabileceği düşüncesine dahi yabancı değildir. En üzüntolo günlerinde ona sorun, sevginin bile gerçekten var olduğuna inanmaz. Sevgiliyi sevmez, sevgilide özünü sever. Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi "toy insan"lara ait bir özellik değildir? A) Kendini kalabalıklar içerisinde yalnız görmesi B) Kendini benzersiz sanıp başkalarına üstten bir gözle bakması C) Kişisel dünyasının sınırlarının dar olması D) Tabiatı ve kâinatı kendiyle bir bütün olarak görmesi E) Benliğine yenik düşüp sevgiyi dahi tanıyamaması C polimal 6. (1) Her medeniyetin dili, o medeniyete kültür merkezliği yapan şehirlerde işlenir. (II) Bu nedenle her ülkede her dilin en iyi konuşulduğu bir yer, bir şehir vardır. Imonrası ne ise İstanbul

A Türkçe 33. Beş milyar yaşında olduğu düşünülen dünyanın ve bin- lerce yıllık insanlık tarihinin yanında bir "an"ın ne önemi olabilir, demeyin. Bu zaman dilimi. yukarıdaki ölçek- lere göre çölde bir kum tanesidir. Bununla birlikte za- man içinde öyle "anlar vardır ki sarsar, iz bırakır, kalıcı parıltısını asla yitirmez. Fatih'in İstanbul'un fethedildiği haberini aldığı, Newton'ın başına o unutulmaz elmanın düştüğü, astronot N. Armstrong'un aya ayak bastığı ya da ilk çocuğumuzun doğduğunu öğrendiğimiz an böy- ledir. Çünkü bunlar; bireyin kendine, insanlara, olaylara ve yaşama farklı bir gözle bakmasını sağlayacak kadar önemlidir. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Bazı olaylar, üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin önemini korur. B) Yaşanan bir olayın önem derecesi, onun uzunluğuyla ilgili değildir. C) Zaman kavramı, kişiden kişiye değişen bir nitelik ser- gilemektedir. D) Bazı anlar ve olaylar, insanın hayata bakışını değiş- tirecek güçtedir. E) İnsanlık tarihi içinde bakıldığı zaman, bir an çok önemsiz görülebilir.

16. Kaç gündür İstanbul'dayım. Ne güç bu şehirde yaşa- mak. Bir işin mi var? Uzun uzun gideceksin. Istanbul- lular günlerinin yarısını yolda geçiriyorlar. Ben adada oturduğum için bana mi öyle geliyor diye düşündüğüm- den değil, burada pek az kimse işine yakın bir yerde oturabilir. Bütün gün bir taşıt arkasından koşacak: tramvay, otobüs, dolmuş... Insanlar hep bir yerde bek- liyorlar; çeyrek saat, yarım saat, daha çok bekliyorlar. Çekilir mi bu? Biliyorum Istanbul'a yerleşsem çabucak ben de buna alışırım ya istemem buna alışmayı. Şunun şurasında nedir yaşadığımız? O kısa günlerin yarısını da taşıt beklemekle geçirmek olur mu? Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden ya- kınmaktadır? A) Aşırı yapılaşmanın trafik akışında yol açtığı olum- suzluklardan B) Trafik akışında insanların birbirine gereken saygıyı duymamalarından C) Düzenli bir şehirleşme olmamasının yol açtığı sıkın- tilardan D) Istanbul'daki insanların vakitlerinin çoğunu trafikte geçirmelerinden E) Istanbul'da yaşayanların birbirlerine yardımcı olma- malarından

32. Batı'da bizden daha çok kitap basılıyor, doğru. Oradaki insanlar çok okuyor, bu da doğru. Ama orada bir kitabı tek kişi okuyor. Oysa bizde durum farklı. Bizde aynı romanı birden fazla kişi sindire sindire okuyor. Anadolu'da okur eğer sevmişse bir kitabı annesine, yengesine, dayısına, arkadaşına veriyor. Onlar da okuyor. Kitaplar elden ele dolaşıyor, insanların gönüllerine usul usul sızıyor, gün- delik hayatlarının bir parçası oluyor. Tanpınar'ın Huzuru- nun, Yaşar Kemal'in İnce Memed'inin kaç kuşaktır rafla- rımızı süslediğini hatırlayın! Bu parçanın yazarı aşağıdakilerden hangisine karşı çıkmaktadır? 33. Beş milya lerce yıll olabilir, lere gö man is parilt habe düş da le V A) İnsanımızın yeterince paylaşımcı olmadığı görüşüne B) Batı'da bizdekinden daha fazla kitap okunduğu gö- rüşüne C) Anadolu insanının okuduğu kitabı özümsemediği gö- rüşüne HIM D) Batı'daki kitap sayısının bizdekinden fazla olduğu görüşüne E) Anadolu insanın hep aynı yazarları okuduğu görü- şüne

. Çok gülen bir insan uzun süre devam etse gözlerinden yaş gelir. Ağlayan biri uzun süre sonra sinirden güldüğünü hisseder. Hızlı giden arabanın tekerlerine baksanız ters dönüyor gibi görünür. Haddini aşan her duygu zıddına dönüşür. Gereğinden fazla severseniz gün gelir sevginiz nefrete dönüşür. Dolayısıyla her şeyin, her işin bir ölçüsü ve zamanı vardır. Eğer bunlara dikkat edilmezse işler yolunda gitmez. Temkinli, ağırbaşlı, ölçülü ve dengeli hareket edenler, itibar görür ve sevilip sayılır. Bu parçadan hareketle, Aba vakti aba, yaba vakti yaba alan yanılmaz. Il Terazi var, tartı var; her şeyin bir vakti var. Ağır ol, batman gelesin. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) Yalnız I D) ve II C B) Yalnız II E) I, II ve III C) Yalnız III

X koje KafaDengi Ezik Palamut Bir saatten beri denizde uğraşmışlar, bağrışmışlardı. Uzaktan onları seyrediyordum. Nihayet bu şiddetli yor- gunluğun, ezici sa'yin mükafatı olan palamutian sahile getirdiler; büyük işportalar içine boşalttılar. Denizden gaz tenekeleriyle sular aldılar;: temizliyorlar, yıkıyorlar, ayırıyorlardı. Birisinin yanında durarak bakıyordum. Bu, ihtiyar bir ba- lıkçı idi. Gece gündüz deniz üzerinde, balık arkasında geçen sa'yu meşakkat seneleri yüzünü buruşturmuş. yakmış idi. Şimdi yere çömelerek balıkları sıralamakla iştigal ediyordu. Bunların arasında bir tanesi ezilmiş. parçalanmış zuhur etti; bunu bir tarafa ayırdı. Bir köpeğe verecek diyordum fakat köpeğin bile yemesi şüpheli idi. Hüseyin Cahit Yalçın Bir hikâyeden alınmış bu parça ve yazarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Hikâyenin dili, dönemin romanlarına göre daha sadedir. B) Olayın anlatımında, gözlem gücünden yararlanılan ayrıntılara yer verilmiştir. C) Hikâyede kahraman bakış açısı kullanılmıştır. D) Yazar, gündelik bir olayı giriş-gelişme-sonuç bölüm- lerinden oluşan bir olay örgüsüyle anlatmıştır. E) Yazar, bu hikâyesinde Tevfik Fikret'in "Balıkçılar" şiirini öyküleştirerek pastiş yönteminden yararlan- mıştır.

. Deneme birçok tadı bir arada barındırır. Ben onu pek çok sebzenin katıldığı leziz bir yeme- ğe benzetiyorum. Şiir de öykü de anı da günlük- ler de ses verir denemede. Tabiatı itibariyle de- nemenin şiirle aynı yerden doğduğu düşünülebilir. Zaten çoğu deneme yazarı işe önce şiirle başlamış- lardır. Eliot, Tanpınar, Haşim, Cenap Şahabettin, Salâh Birsel... Yani söyleyişteki şiirsellik, kelime tasarrufu ve üslupçuluk denemeyi şiirle akraba kılıyor diyebiliriz. Bu parçanın anlatım özellikleri ile ilgili aşağıdaki- lerden hangisinden bahsedilemez? A) Örnekleme yapılmıştır. B) Tartışmacı anlatım kullanılmıştır. C) Çıkarımda bulunulmuştur. D) Somutlamaya başvurulmuştur. E) Sayıp dökmelere yer verilmiştir.

3. K- Bütün bunlardan sonra "Şükrü Erbaş kimdir?" diye soru- yorsunuz. Aman ne zor bir soru! Håline bakmadan Hasan Dağı'na oduna giden birisiyim işte. Şiir adına dünyanın en bencil insanı... Ama şiir dışında kendini binlerce insana böl- müş bir yaşama tutkunu. Başarısından da başarısızlığı ka- dar eziklik duyan bir mahcup. Arabasını yıldıza bağlamış bir dinozor... Öfkesini bir saniye bile ertelemeyen bir aceleci... Yenilgisini ayrıcalık sayan bir inanmış... Bir yerde biraz fazla kalınca sıkılan bir kararsız... Zor soru dedim bir yığın laf ettim görüyor musun? Dünyadan aldığını hece hece bu dünyaya geri veren, ömrüne sahip çıkmaya çalışan bir insan işte... VA F Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdaki- lerden hangisidir? MON A) Şiir yazarken kendi kişiliğini gizlediği B) Kendini yetiştirmek için birçok edebi türde yazarak şama bağlandığı C) Şiir yazmaktan diğer edebi türlere zaman bulamadığı D) Yaşama tutkusu ile dolu olmasına rağmen zaman za- man parçalanmış hissettiği E) Çok sevdiği yaşamın birçok alanında farklı uğraşılanı ol- VA FEL AS ERASYONEDER VA FEDERAS

TEST 3 Almanya'da sanayinin gelişmesinin temelinde, Ruhr ve Saar havzalarındaki maden kömürü yataklarının önemli etkisi vardır. Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı-aşağıdaki- lerden hangisidir? A Almanya dışında sanayisi gelişen Avrupa ülkesi yoktur. B) Almanya maden kömürü ticareti sayesinde sanayisini ge- liştirmiştir. C) Avrupa'daki bazı havzalar maden bakımından zengin re- zerv jçerir. Almanya, maden kömürü kullanarak sanayisini büyütmüş- tür. Maden kömürü olan bazı Avrupa devletleri sanayide söz sahibidir.

olduğu anlaşılmıştır. riyle ilgili aşağıdaki- Ceyle tüketildiğine ulunduğuna landırdığına en bir kaynak oldu- ştirildiğina içinde zaman varlığını sür- sağlam bir ku- derden biridir. 19. yüzyılda vini üstlene- mli şairlerin dakilerin S Raunt Düşlere dayanarak bir insanın ruhsal yaşamı konu- sunda birtakım sonuçlara varılabileceği öteden beri ileri sürülür. Goethe'nin çağdaşı olan Lichtenberg, bir kimsenin yaratılış ve karakterinin o kimsenin söz ve davranışları değil de düşlerinden yola çıkıldığın- da çok daha iyi anlaşılabileceğini söyler. Bu sözlerin biraz abartılı olduğu kuşkusuzdur. Bizim görüşümü- ze göre her ruhsal olayın üzerine özenle eğilmek ve söz konusu olayı ancak daha başka olaylarla ilişki içinde açıklamak gerekir. Dolayısıyla bir düş yoru- munun bize kazandıracağı bilgiler gerçek olaylar tarafından desteklenmediği sürece, düşlerinin yoru- mundan yararlanarak bir insanın kişiliği konusunda sonuçlar çıkarmamız doğru sayılmaz. 8. Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakiler- den hangisidir? A) Düşlerden insan ruhunu tanimada yararlanila- cak ipuçları elde edilebilir. B) Düşlerden çıkarılan sonuçlara ancak bu so- nuçların başka alanlarda yapılacak gözlemlerle doğrulanması hâlinde başvurulabilir. C) Düşlere, geleceği öğrenme bakımından ayrı bir önem verilmesi dikkate değer bir noktadır. D) Uyurken düşünce dünyamızda olup biten şey, bir önceki günden bir sonraki güne bir köprünün kurulmasıdır. E) Düşlerin temelinde bireylerin yaşam karşısında- ki tutumları saklıdır. Diğer sayfaya pacials

Raunt - 1 Romanlarındaki karakterler aracılığıyla kendi fikirlerini aktardığına E) Popülerliğe yüz vermeyip düzeyli bir okuma kül- türü oluşturduğuna 4. Bir yapıtın sanat eseri olabilmesi için okura zevk veya estetik yaşantı vermesi şarttır. Estetik yaşantı, tür bakımından diğer yaşantılardan ayrıdır. Estetik değer eserin kendisinde bulunmaz, uyandırdığı ya- şantıda bulunur. Estetik yaşantıyı uyandıran eserler arasında, bu yaşantıyı uyandıran yeterli ve gerekli ortak nitelikler yoktur. Estetik yaşantı içsel bir değer- dir. Estetik yaşantının, insanlar üzerinde psikolojik bakımdan yararlı etkileri vardır. Bu parçaya göre bir yapıtın sanat eseri olabilme- sinde asıl önemli olan aşağıdakilerden hangisidir? A) Düşünsel bir zemine dayanması B) Estetik ölçütlere göre yazılması C) Odağına sadece insanı alması D) Okur üzerinde etki uyandırması E) Benzersiz bir biçimde kaleme alınması Diğer sayfaya geçiniz.

Lİ VE EDEBİYATI LIMLER - 1 TESTİ 4), Coğrafya (35-40) alanlarına ait toplam 40 soru vardır. OSYAL BİLİMLER-1 TESTİ için ayrılan kısmına işaretleyiniz. Raunt 3. Roman sanatı, bugün bireyin iç dünyasına yaptığı yolculuklarla özgün bir kimlik kazanmaktadır. Adalet Ağaoğlu'nun romanı bireyin iç dünyasını ve dış dünyanın çatışmalarının gölgesi altındaki bireylerin kendi aralarındaki çatışmalarının romanıdır. Okura düşünsel bir derinlik vermeyen, derin yapısına okuru çekmeyen roman; okurda okuma zenginliği de yaratmaz. Adalet Ağaoğlu, roman sanatındaki popüler eğilimlere sırt çevirerek okuma etkinliğinin düzeyini yükseltmiş yazarlardandır. Bu parçadan Adalet Ağaoğlu ile ilgili aşağıdaki- lerin hangisine ulaşılabilir? A) Çağdaş Türk edebiyatında adından sıkça söz ettiren bir yazar olduğuna B) Edebi eserlerinin okurların sürekli ilgi alanı için- de yer aldığına C) Romanlarında toplum gerçeğinin net bir biçimde karşımıza çıkmasını sağladığına D) Romanlarındaki karakterleri aracılığıyla kendi fikirlerini aktardığına E) Popülerliğe yüz vermeyip düzeyli bir okuma kül- türü oluşturduğuna

ay- U- m of. e " A 31. Film izleme etkinliği denildiği vakit çoğumuzun aklına atıştır- malik olarak patlamış mısır gelir. Tarihi yaklaşık yedi bin yıl öncesine dek uzanan bu lezzetli yiyecek, dünyanın genelinde en çok tüketilen atıştırmalıklardan biridir. Peki bütün mısırlar patlar mı? Hayır, patlatma işlemi sırasında her misir tanesi pat- lamaz. Halk arasında cin mısır veya bilimsel adıyla "zea mays evarta" cinsi mısır, diğer mısırlara göre daha sert ve küçük ta- nelidir. Dış kısmındaki sert kabuğun altında bulunan nişasta tabakası, ısı ile temas edince mısır tanesinin içindeki basınç giderek artar. Bu basınca dayanamayan kabuk, bir süre sonra patlar ve nişastalı kısım beyaza dönerek dışarı çıkar. Böylelikle o küçük mısır tanesi, ilk hâlinin 30-40 katı büyüklüğe ulaşır. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Misirin ortaya çıkışından itibaren geçen tahminî süreye B) Ch mısırının fiziksel görünümünün nasıl olduğuna C) Patlamış mısırın zihinde hangi aktivite ile yer ettiğine D) Cin mısırının tarımı yapılan normal mısırdan farklı sunuldu- ğuna E) Patlatma işlemi sonrası mısırda boyut değişimi yaşandığı- AK na

A 22. (Kültürün bütünleştirici bir tarafı vardır ve millet olma yuhunu canlı tutan en önemli dinamik, yaşatılan kültürdür. (11) Birey, ilk sosyalleşmesini yakın çevresinden başlayarak gerçekleştirir ve böylece toplumsal hayat içinde neleri yapıp nelerden sakınması gerektiğini deneyimleyerek öğrenir. (III) Dede Korkut hikâyeleri gibi Türk sözlü ve edebî geleneğinin ürünleri çeşitli dönemlerde kolektif belleğini oluşmasında, çocukların toplumsallaşmasında ve terbiye edilmesinde en önemli enstrümanlar arasındaydı. TÜRKÇE (IV) Zira kültür, kolektif ve toplumsal belleğin inşasında aktif rol alır. (V) Bu tür edebî ürünler salt bir edebi metin ya da anlatı olmanın ötesinde yeni nesilleri sosyalleştirmede ve toplumsal değerleri aktarmada bir aracı rol üstlenmekteydi. Yukarıda numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur? A) I B) II C) III D) IV E) V

TYT/Türkçe 36-37. soruları aşağıda verilen parçadan hareketle yanıtlayınız. Sanat ve hayat arasındaki sınırların muğlaklaştığı, sanatın ontolojik olarak değişime uğradığı 20. yüz- yılda ironi, modern sanatın basat bir karakteri olarak öne çıkmıştır Felsefe ve edebiyat alanından sanat alanına sızan ironik eleştirel dil, sanatsal üretimin formel ve fikri temellerinin yeniden kurgulanmasın- da oldukça etkin bir rol oynamıştır Günümüzde re- simden heykel ve seramiğe, performanstan videoya birçok sanatsal faaliyette ironik eleştirel tavır gide- rek yaygınlaşmıştır İroni, ayrıntılı analizlerin altın çağı olarak nitelendirilen modernlikte ortaya çıkmış- tır. Empresyonizmle başlayıp soyutlamayla süren analizler; alımlamaya, duyumsamaya, nesnenin ya- pisina ve formların parçalanmasına ilişkin bütün de- neylere açık bir kapı bırakmıştır. Bu süreçte ilk ironik hamle Marcel Duchamp'tan gelmiştir. Duchamp'ın nesneyi dönüştüren yaklaşımı, gerçekliğin estetize edilmesinde bir dönüm noktası oluşturmuştur. Duc- hamp'ın öncülüğünde sanata giren ironik dilin izleri Dadaist ve sürrealist çalışmalara da yansımıştır. 36. Bu parçadan ironi ile ilgili olarak X 37 Çağdaşlaşma sürecinde ortaya çıkmış ve za- manla sanat alanına hâkim olmaya başlamış- tır. Sanat ürünlerinin biçimsel ve düşünsel açı- dan yeniden ele alınıp yorumlanmasına kat- kıda bulunmuştur. III. Sanat alanının birçok dalını etkisi altına alan birtakım akımların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. yargılarından hangilen çıkarılamaz? A) Yalaz B) Yamız III D) ve III E) HT Bu parçanın anlatım biçimi aşağıdakilerden han-